turkiye-nokia
 
  Ana Sayfa
  oyunlar
  Anketler
  NOKIA
  temalar
  Forum
  Yeni sayfanın başlığı
Yeni sayfanın başlığı
 
 
Aba terlik.:PANTUFLA Abartı. : MÜBALAĞA
ABD Başkanı Eisenhower’in takma adı. : İKE
 
Abdülhak Hamit Tarhan’ın manzum trajedisi. : NESTEREN Abla.:CİCE
Acem hükümdarı. : EKASİRE Acemi zeybek.:KIZAN
Acemi,bir işe yeni başlayan. : NEVNİYAZ Acemi. : TOR
Acı biber.:KAYEN
 
Acı çikolata : BİTTER
 
Acı kavun. : EŞEK HIYARI Acı yitimi. : ANALJEZİ Acıbadem ağacı.: EREZ Acıklı olay,dram. :HAİLE Acıklılık. : FECAAT
Aç gözlü.: TAMAHKAR
 
Açı ölçmeye yarayan dönme hareketli bir çeşit cetvel. :ALİDAT Açık alankorkusu.:AGORAFOBİ
Açık duran baş parmağın ucundan işaret parmağının ucuna kadar olan uzaklık.: SERE Açık eflatun renk.:KIZILŞAP
Açık havada ızgara veya kızartma yapmaya yarayan ocak.:BARBEKÜ Açık kapı ve pencerelerarasında oluşan hava cereyanı.: KURANDERE Açık mavi, kırmızı ve beyaz,sıkı ve tatlı küçükelma. : ABİ
Açık tohumlardan parklarda süs bitkisi olarak yetiştirilen,yurdu Güney Asya olan,palmiyeye benzer ağaç.
: SİKALAR
 
Açık toprak rengi. : BOZ Açık toprak rengi.:BOZ
Açık ve yüksek sesle.:CEHREN
 
 
 
 
 
Açık yeşil ve pembe renkli,kolay işlenen,değerli bir taş. : YEŞİM Açık,ortada. : AYAN
Açıkgöz,kurnaz,hin.:EKE Açıkgöz.:CİNGÖZ Açıklık,bellilik.:BEDAHET
Açıktan geç,yaklaşma anlamında bir denizcilik ünlemi.:ALARGA Açma,açılış. : KÜŞAT
Ad kavmi hükümdarı Şeddad tarafından cennete benzetilerek yaptırılan efsanevi bahçe.:İREM Ad veya numaraçekilerek oynanan şans oyunlarının genel adı.: LOTARYA
Ada çayı. : MERYEMİYE Adak. : NEZİR
Adalet.: TÜRE
 
Adana ve Mersin yöresinde güğümle doldurularak sokaklarda satılan ve böbreğe iyi geldiğine inanılan meyanköküşurubu.:AŞLAMA
 
Adanmış ülke yada İsrail ülkesinin eski adı.:KENAN Adem ile Havva’nınüçüncü oğlu. : ŞİT
Adet görme. : MENSTRUASYON Adet yokluğu:AMENORE
Adı kötüye çıkmış kimse.:BEDNAM Adım aralığı. : FULE
Adını anma,sözünü etme.:ZİKİR
 
Adını bugünkü Bogota yakınlarında yaşamış bir yerli kabilesinin efsanevi yöneticisinden alan masalsı altın ülkesi.: ELDORADO
 
Adil hükümdar.:DAVER
 
Afgan halklarından biri. : PEŞTUN
 
Afganistan ve Pakistan kadınlarının yüzlerini örtmek için kullandıkları bir tür peçe: BURKA Afrika kabilelerindekrala verilen ad.: KABAKA
Afrika kokarcası da denilen bir kürk hayvanı. : ZORİLLA Afrika kökenli birAmerikan müziği.:CAZ
 
 
 
 
 
Afrika kökenli bir dans.:BAMBULA Afrika misk kedisi. : KALEMİS
Afrika ve Asya’nın kurak bölgelerinde yaşayan kemirgen bir hayvan.:GERBİL Afrika zencilerinin çalıçırpıdan yaptıkları çardak gibi barınak.:APATAM
Afrika’da gruplar halinde yaşayan ve boyu 30 cm kadar olan memeli bir hayvan.: KUYRUKSÜREN
 
Afrika’da ve Amerika’da yaşayan,iri gövdeli,uzun yapraklı palmiye.: RAFYA Afrika’da bir ağaç. :AKO
Afrika’da bir oyun türü. : AVELE Afrika’da bir ülke. :BENİN
Afrika’da çitle çevrili bir hayvan barınağı ile çevresindeki evlerden oluşan yerleşme biçimi.:KRAAL Afrika’da yaşayan birantilop. : KOB
Afrika’da yaşayan bir leylek türü.:MARABU Afrika’da yaşayan biryaban kedisi.:İMPAKA
Afrika’da yaşayan iki antilop türünün ortak adı. : GNU Afrika’da yaşayanİnek antilobu. : KAAMA
Afrika’da yaşayan iri bir antilop: BEİSA
 
Afrika’da yaşayan ve çok hızlı koşabilen bir antilop. : İMPALA Afrika’dayaşayan,narin ve küçük bedenli bir antilop.: BEİRA
Afrika’da yetişen ve parlak kerestesi mobilyacılıkta kullanılan bir ağaç.:OKUME Afrika’dan zencilertarafından getirildiği sanılan ağır bir Küba dansı. : HABANERA
Afrika’nın en yüksek dağı Kilimanjaro’nun yerli dillerde özgürlük anlamına gelen adı. : UHURU
 
Afrika’nın hızlı koşular için yetiştirilmiş evcil hecin devesi. : MEHARİ Afrika’nın tropikalbölgelerinde yaşayan iri bir leylek cinsi. : TANTAL Afrika’ya özgü bir tür yabankedisi.:SERVAL
Afyon yöresinde kadınlar tarafından oynanan bir halk oyunu.:FADİK Afyon’un Sandıklıilçesinde bir kaplıca.:HÜDAİ
Afyondan çıkarılan,öksürüğü kesmek için hekimlikte kullanılan bir madde. : KODEİN
 
 
 
 
 
Afyondan elde edilen ve hekimlikte kullanılan bir alkoloit. : PAPAVERİN Agaragar.:JELOZ
Ağ : APIŞLIK
 
Ağ yatak. : HAMAK
 
Ağacın reçinesini çıkarmada,boyanmış eski mobilyaları temizlemede kullanılan beyaz toz.:POTAŞE Ağaç bilimi. ENDROLOJİ
Ağaç cilası.:LAK
 
Ağaç çemberler üzerine örülmüş torba biçiminde balık ağı. : VİNTER Ağaç çivi. : KAVELE
Ağaç dallarından yapılmış gölgelik.:ÇARDAK
 
Ağaç işleriyle uğraşan ve ağaçtan çeşitli eşya yapan usta.:MARANGOZ Ağaç rendelemektekullanılan,uzun marangoz rendesi. : PLANYA Ağaç sansarı.:ZERDEVA
Ağaç veya demir parçalarını birbirine bağlamakta kullanılan somunlu iri başlı vida: CIVATA Ağaç veya fidan dikmeyeyarayan yer.:OYUM
Ağaç veya kumaştan yapılmış bir kanal içinde hareket ederek açılıp kapanan perde.:STOR Ağaç veya topraktanyapılmış küçük testi.:BODUÇ
Ağaç yada sebze dikmek için açılan çukur. : EMEN
 
Ağaç,bağ çubuğu veya sebze dikmek için açılan çukur.:EMEN Ağaç,taş ve madenlerioyarak şekil veren usta.:NAKKAR Ağaçların kütük ve dallarındaki yosun. : PUS
Ağaçlıklı yol.:ALE
 
Ağaçtan yapılmış iri çekiç.:TOKMAK Ağaçtan yapılmış testi.:SENEK Ağaçtan yapılmış top.: TOMAK
Ağdalı,koyu kıvamlı bir maddenin özelliği,ağdalık.: VİSKOZİTE Ağı otu.: BALDIRAN
Ağıl,davar ağılı : ARKAÇ : KOM
 
 
 
 
 
Ağın her suya atılışıyla bir defada yakalanan balık. : FOROZ Ağır akansu.:KARASU
Ağır başlı,uslu. : DÖLEK
 
Ağır bir şeyi denizden çıkarmak veya denize indirmek işinde kullanılan büyük vinçli deniz teknesi.:ALGARİNA
 
Ağır bir yükün yerden yükseltilmesini sağlayan alet.:KRİKO
 
Ağır cisimleri bir yerden başka bir yere kaydırmak ve özellikle deniz teknelerini karaya çekmek için bunların altınasürülen yuvarlak ağaç.Çekek tahtaları,felek. : FİLENK
 
Ağır ritimli bir İspanyol dansı.:BOLERO
 
Ağır tempolu bir İspanyol dansı.:SARABANDA Ağır topuz.:GÜRZ
Ağır,kalın,dayanıklı ve sağlam.: KUNT
 
Ağırbaşlı,sözleri ve davranışları ölçülü olan kimse.:DENLİ
 
Ağırbaşlılık.:VAKAR Ağırlama. : İCLAL
Ağız kısmı yayvan bakır kap.:ÜSKÜRE
 
Ağız ve dil hareketlerinden yararlanarak,soluk borusuna arka arkaya küçük miktarda hava göndermek için başvurulan solukalma.:FROG
 
Ağız yangısı. : STOMATİT
 
Ağızdan ağıza söylenen parola. : PASAPAROLA Ağızotu.:YEM
Ağrı Dağındaki bir yayla. : ELİ Ağrı dağının eski adı. : ARARAT Ağrı.: VECA
Ağrı’nın Doğubeyazıt ilçesine özgü bir tür köfte.:ABDİKÖR Ağrılı ve kirpikleridökülmüş göz.:ÇİPİL
Ağustos ayının ilk haftasına denk gelen yazın en sıcak günlerine verilen ad.:EYYAMIBAHUR Ağustos böceği.:ORAK BÖCEĞİ
Ağzı çember biçiminde telden yapılma torbaya benzer büyük gözlü ağ. : APOŞİ
 
 
 
Ağzı geniş,tek kulplu su kabı: KANATA Ağzı sıkı.:KETUM
Ağzın içinde oluşan pamukçuk. : AFT Ağzına kadardolu.:LEBALEP Ahali,sakinler.:SEKENE Ahbaplık,arkadaşlık,alışkanlık.: ÜNSİYET
Ahırdaki gübreyi dışarı atmak için kullanılan delik, pencere. : TEMEK Ahi kuruluşlarınagirenlerin törenle bellerine bağlanan kuşak. : ŞED Ahize,alıcı,reseptör. : ALMAÇ
Ahlaklı.: NEZİH Ahmaklık. : HAMAKAT
Ahmet Raşit Öğütçü. : ORHAN KEMAL
 
Ahmet Rıfat’ın kurduğu,insanın bütün nefis baskılarından,geçici eğilimlerinden arınmasını amaçlayan bir
Sünni sistemi.: RUFAİLİK
 
Ahşap ve çubuklarla yapılan ve pencerelere takılan siper.:KAFES Ahududu sosluşeftalili,krem şantili dondurma.:PEŞMELBA Ahududu. : AĞAÇ ÇİLEĞİ
Aids testi. : ELİZA Aids virüsü.:HİV
Ailesine bakan./Yoksul: AİL Ajanda.:ANDAÇ
Akaç. : DREN Akaju. : MAUN
Akanyıldız. : AĞAN : ŞAHAP
 
Akarsu krosu. Sal yarışı. : RAFTİNG Akarsu krosu.:RAFTİNG
Akarsu yatağı., mecra. : AKAK Akbaba.:KERKES
Akciğer zarı iltihabı.:PNÖMONİ
 
 
 
 
 
Akciğer. : RİE
 
Akciğerleri dinlerken hekimin duyduğu patolojik ses. : RAL
Akdeniz ülkelerinde görülen, en çok keçi sütü ile bulaşan ateşli bir hastalık.:MALTAHUMMASI Akdeniz yöresinde yetişen ve çiçek tomurcukları turşu yapımında kullanılan bir bitkiye verilen
ad. : KEBERE
 
Akdeniz bölgesinde bir akarsu. : ALATA
 
Akdeniz Bölgesinde yaygın bir çiçek.:BEGONVİL Akdeniz Bölgesinin batıkesiminde bir akarsu.: EŞEN
Akdeniz çevresinde bol yetişen,ateşe ve öksürüğe karşı sağaltıcı bir etkisi bulunan,uyarıcı,güçlendirici,yarasağaltıcı olarak da yararlanılan bir bitki.:DALAKOTU
 
Akdeniz çevresinde yaşayanlarda görülen kansızlık.Cooley hastalığı. : TALASEMİ Akdeniz çevresindeyetişen ve dalları sepet örmekte kullanılan bir ağaççık.:AYIT Akdeniz ve Marmara’da yaşayan kırmızırenkli,eti lezzetli bir balık. : MAZAK
Akdeniz yöresinde görülen çok sıcak rüzgar. : SİROKO
 
Akdeniz yöresinde kendiliğinden yetişen ve dokumacılıkta kullanılan bir bitki.: ALFA Akdeniz yöresinde yetişen veköklerinden kırmızı boya elde edilen bir bitki. : HAVACIVA Akdeniz yöresinde yetiştirilen ve lezzetli kökleri sebzeolarak kullanılan bir bitki.:İSKORÇİNA Akdeniz’de İtalya’ya ait bir ada. : ASİNARA
Akdeniz’de yaşayan beyaz etli bir balık. : HANİ
 
Akdeniz’de yaşayan iri karides türü. : NİKA
 
Akdeniz’de yaşayan,pullu,eti beğenilen bir balık.:SİNARİT Akdeniz’de yaşayan,vücuduyassı,pullu,eti lezzetli bir balık.: İŞKİNE Akıcı söz. : SELİS
Akıl hastalıklarının genel adı. : PSİKOZ Akıl. : US
Akıldışıcılık. : İRRASYONALİZM Akıllı,zeki.:LEBİB
Akıllıca. : ALEMİYANE Akılsız,budala. : EBLEH
 
 
 
 
 
Akıntılı hastalık.:AKARCA Akıtaç. : PİPET Akıtma.:İSALE
Akkız otu,mübarek dikeni gibi adlar da verilen ve çiçekli dalları halk hekimliğinde kullanılan otsu bitki. :
ŞEVKETİ BOSTAN Akkor. : NARIBEYZA
Akla ve bilmeye değil de iradeye üstünlük tanıyan,ruhsal olayların ve bilgi sürecinin temelinde iradeyi gören bilim dışıöğreti.:VOLONTARİZM
 
Aklı başında olmayan,baygın.:BİHUŞ
 
Aklı yatmış. : KAİL Akran,eş.:BEKTAŞ Akran.: TAYDAŞ
Akrep takım yıldızının kuyruğunun güneyinde yer alan,küçük güney takımyıldızı,sunak.:ALTAR Aksaray’da bir baraj.:APA
Aksu,ak basma,perde.:KATARAKT Akşam vakti,akşamnamazı. : AŞA Aktinyum elementinin simgesi. : AC
Akut lösemilerin tedavisinde kullanılan bir antibiyotik. :AZASERİN Akyuvar. : LÖKOSİT
Alaca benekli./Cüzamlı./Çiçek bozuğu. : ABRAŞ
 
Alaca,iki renkli.: YANAL Alakasız.(Mecazi). : KELALAKA
Alamanadan küçük,üç çifte balıkçı kayığı. : MANYAT Alankorkusu.:AGORAFOBİ
Alaşım. : HALİTA
 
Alaturka müzikte kullanılan bir tür zilsiz tef. : BENDİR Alavereci. : SPEKÜLATÖR
Alay,eğlenme. : MEZEK Alaysı. : İRONİK
 
 
 
 
 
Alçak kimse. : DENİ
 
Alçalma. : ZÜL Alçı taşı.:JİPS
Alçıdan kabartma süsler.Süslemecilik sanatında alçak kabartma tekniğinde,mala ile yapılan alçı süslemeye verilen ad.: MALAKARİ
 
Aldatma,oyun,düzen.:DESİSE Alev.Yalaz. : ALAZ
Aleve tutularak pişirilmiş.:FLAMBE
 
Alevi ve Bektaşi müritleri aydınlatmak için düzenlenen cemaatlerde dedelere yapılan yardım veya verilen para.:HAKKULLAH
 
Alevi-Bektaşi törenlerine verilen ad Alevi semahı.:CEM Alışılagelen.:BERMUTAT
Alışkanlık.:ÜNSİYET
 
Alışkanlıkla elde edilmiş beceri.: RUTİN Alışma,kaynaşma.:ÜLFET
Alışveriş. :AKSATA
 
Alışverişte çok kar amacını güden kimse.:BEZİRGAN Alkalik. : KALEVİ
Alkil kökü. :AMİNO
 
Alkolde eriyen hayvani reçine.:GOMALAK Allah’ın buyruklarınauyma.:TAAT Almak,alıp götürmek.:APARMAK
Alman,Avusturya,İngiliz,Rus ve İsveç askeri hiyerarşisinde en yüksek rütbe.:FELDMAREŞAL Almanca evet.:JA
Almanya dışına sürülmüş Musevilerin 14. asırdan başlayarak kullanmış oldukları Almanca-Yahudice karması dil. : YİDİŞ
 
Almanya ve Avusturya’da kullanılmış eski gümüş para. : TALER
 
Almanya ve İtalya’da resim müzelerine çoğu zaman verilen ad. : PİNOKOTEK Alnın üzerine düşenkısa kesilmiş saç.:KAKÜL
 
 
 
Alosa’da denilen balık.: TİRSİ
 
Alt gagasında deriden bir kesesi olan iri kuş.: PELİKAN Alt,aşağı.:ZİR
Altay panteonunda deniz tanrıçası. : AKANA Altı aylığa kadar körpeyaban domuzu.:FESEK
Altı çan biçiminde genişleyen etekler için kullanılan sözcük. : KLOŞ
 
Altı düz,üçgen biçiminde yelkenli iki kişilik tekne. : ŞARPİ
 
Altı mukavva ile beslenmiş,üstü sırmalı işleme.: DİVAL
 
Altı veya sekiz çift kürekle çekilen dar,uzun bir çeşit kayık : KANCABAŞ
 
Altın alaşımı.: ORÜR Altın kökü. : İPEKA
Altın renginde olan.:ALTUNİ
 
Altın ve gümüş eritilen kabın içine konulan çerçeve. : İLİCE
 
Altın ve gümüş işlemeli bir tür ipekli kumaş. İpekten sarımtırak dallı nakışlarla işlenmiş bir tür beyaz kumaş. : DİBA
 
Altından yapılma,altın rengi. : ZERRİN
 
Altıpatlar da denilen bir tabanca türü.:REVOLVER
 
Altmış santimlik bir uzunluk ölçüsü. : ARŞIN : ENDAZE Altmış yıl.: SİTTİNSENE
Altmışlı yılların başlarında doğan bir Jamaika müziği.:SKA Altyapı. :İNFRASTRÜKTÜR
Alüminyum,bakır ve magnezyum katılmış çinko alaşımlarına verilen ad. : ZAMAK Alüminyumun simgesi:AL
Alüvyon. : LIĞ
 
Alyuvarlar. : ERİTROSİT Amaçlamak. : İSTİHDAF ETMEK Amaçtan şaşmak: ÇAVMAK Amasya’da bir göl. : BORABAY
Amasya’nın Taşova ilçesi yakınlarında,sarkıt ve dikitleriyle tanınmış mağara. : BALLICA
 
 
 
 
 
Amazon bölgesinde bataklık sık orman.: İGAPO Ameliyat bıçağı. : BİSTÜRİ : NEŞTER Ameliyat ipliği. : KATKÜT
Amerika ve Avustralya’da yaşayan,kürkü değerli memeli bir hayvan.:OPOSSUM
 
Amerika’da yaşayan, avlanması ve postlarının satılması yasak olan memeli bir hayvan.
:OSELO
 
Amerika’da 1917’de çeşitli meslekten insanları kültürel,insancıl amaçlar çerçevesinde toplamak amacıyla kurulan kulüp.:LİONS
 
Amerika’da Amazon,Afrika’da Nijer ırmakları gibi Ekvator bölgesindeki büyük suların geçtiği havzalarda bulunan geniş ve baltagirmemiş ormanlara verilen ad. : SELVA
 
Amerika’da yaşayan ve yavrularını sırtında taşıyan keseli sıçan. : SARİG Amerika’nın sıcakbölgelerinde yetişen bir ağaç,hint bademi.:KAKAO Amerika’nın sıcak bölgelerinde yetişen birağaççık.:İKAKO
Amerika’nın tropikal bölgelerinde yaşayan kimi kemiricilerin ortak adı.: AGUTİ
 
Amerikan armudu : AVOKADO Amerikan devesi. : LAMA
Amerikanın ekvator bölgesindeki tatlı sularda yaşayan bir kaplumbağa. : MATAMATA
 
Amerikanın sıcak bölgelerinde yetişen ve mandalinaya benzer meyvesi olan bir ağaca verilen ad. : GUAYAVA
 
Amine Hatun’un Hazreti Muhammed’e hamile kaldığı gece.:REGAİP
 
Amip,akyuvar ve bazı bakterilerde hücre bölünmesi yoluyla olan çoğalma.:AMİTOZ Amirler. : ÜMERA
Amonyak tuzu. : NIŞADIR Amyant. :AKASBEST
Ana ırmağa karışan akarsu.:GELEĞEN Ana kent. : METROPOL
Ana rahminde doğma zamanını tamamlayamamış veya vaktinden önce düşmüş çocuğa verilen ad.
:CENİN
 
Anadolu beyliklerinde donanma askeri. : AZAP Anadolu halklarınınana tanrıçası. : KİBELE
 
 
 
Anadolu halklarının en eski ana tanrıçası,:MA
 
Anadolu’da doğup Karadeniz’e dökülen akarsuların en doğuda olanı.:ÇORUH Anadolu’da Lykiabölgesinin en önemli liman kentlerinden biri.:PATARA Anadolu’da seyirlik köy oyunlarını düzenleyenkişiye verilen ad.:KIZILAYAK
Anadolu’da yüzyıllardan buyana göçerler arasında dokunan bir tür ensiz dokumaya verilen ad. : ÇARPANA
 
Anadolu’nun bazı yörelerinde mercimekli bulgur pilavına verilen ad.:MÜCEDDERE Anadolu’nun bazıyörelerinde tohuma verilen ad. : BİDER
Anadolu’nun çeşitli yörelerinde genellikle kadınların vücutlarının çeşitli yerlerine yaptırdıkları dövme. : DAK
 
Anadolu’nun en eski halkı.:LUVİLER
 
Anadolu’nun güneybatısının antik devirlerdeki adı. : KARİA
 
Anadolu’nun iç ve doğu kesimlerinde yaşayan,toprak altına yuva kuran memeli bir hayvan.:AVURTLAK Anadolu’nun kimibölgelerinde erkekler arasında yapılan sohbet toplantıları: BARANA
Anadolu’ya özgü bir halk oyunu.:TAMZARA Anahtar. : AÇAR
Anakent,ana şehir.:METROPOL Anarşizmin rengi.:KARA
Anasonsuz üzüm rakısı. : DÜZİKO
 
Anayurdu Meksika olan,odunundan kırmızı boya elde edilen bir ağaç.:BAKAM
 
Anayurdu Orta ve Güney Amerika ile Batı Hint adaları olan elli kadar ağaç ve çalı türünün ortak adı.: JAKARANDA
 
Angola’nın başkenti.:LUANDA Angola’nın parabirimi.:ESKÜDO Anında çeviri.: SİMÜLTANE Anında,hemen.: ALAMİNÜT
Anıtkabir’in tasarımını da gerçekleştiren ünlü mimarımız.:EMİN ONAT Anıtmezar. : MOZOLE
Ankara keçisinin kılı. : MOHER
 
Ankara ve yöresine özgü iki kişiyle oynanan ağır ritimli bir halk oyunu.:FİDAYDA
 
 
 
 
 
Ankara yöresine özgü bir halk oyunu.:MİSKET
 
Ankara’daki Hitit Güneşi adlı anıtıyla tanınan,1905-1978 yılları arasında yaşayan heykelcimiz.:NUSRET SUMAN
 
Ankara’nın Kızılcahamam ilçesinde ulusal park kapsamına alınan orman alanı.:SOĞUKSU Anket. : SORMACA
Anlam bakımından birbirine bağlı iki dizeden oluşmuş şiir parçası.:BEYİT Anlambilim.:SEMANTİK
Anlaşılmaz bir biçimde yüksek sesle bağırmak.: BÖĞÜRMEK Anlaşma,uyuşma. : ANTANT
Anlatışta düzgünlük.: FESAHAT Anlayış. : İZAN:FERASET Anlayışlı.:FERASETLİ.:ZEYREK Anlayışsız,ahmak,kalın kafalı.:GABİ Ansızın gelen bela,sıkıntı.: MUSİBET
Antakya’da,bir çok dinsel yapı bulunan ve tabiatı koruma alanı kapsamına alınan dağ.:HABİBNECCAR Antalya ilinde antik birkent. : SİMENA
Antalya körfezinin batı kıyısında bir burun. : GELİDONYA Antalya Körfezinin batıkıyısında bir koy ve burun.: ADRASAN
Antalya ve Fethiye körfezleri arasında yer alan yarımadanın adı.:TEKE Antalya yöresineözgü,kaburga kemiği ve pirinçle yapılan bir yemek.:LABA Antalya’da bir baraj.:ALAKIR
Antalya’da bir mağara. : KARAİN
 
Antalya’da Kale ve Finike ilçeleri arasında yer alan kıyı gölü.:BEYMELEK Antalya’da Manavgat çayıüzerinde bir baraj ve hidroelektrik santralı.:OYMAPINAR Antalya’da tanınmış bir mağara.: DAMLATAŞ
Antalya’nın Elmalı ilçesinde tabiatı koruma alanı kapsamına alınan ve Toros sediri ağaçlarıyla kaplı olan orman alanı. : ÇIĞLIKARA
 
Antalya’nın eski adı.:ADALYA
 
 
 
Antalya’nın Lara bölgesinde,yaklaşık 150 kuş türünü barındıran bir göl.:YAMANSAZ Antalya’ya özgütahinle yapılan bir yiyecek. : HİBEŞ
Antarktika’da etkin bir yanardağ.:EREBUS
 
Antepfıstığıgillerden,sıcak bölgelerde yetişen,kabuğu hekimlikte,yaprakları dericilikte kullanılan bir ağaç. : SOMAK
 
Antik çağda daha çok mezar taşı işlevi gören ama adak,anı veya sınır taşı olarak da dikilen taş
levha.:STEL
 
Antik çağlarda Kızılırmak ile Sakarya ırmağı arasındaki bölgeye verilen ad. : GALATYA Antikçağlarda,Anadolu’nun güneybatısına verilen ad.:LİKYA
Antik Yunan’da,konserler verilen,şiirler okunan,oyunlar oynanan,genellikle dikdörtgen biçiminde,üzeri kapalı yapı.:ODEON
 
Antiller’de ve bütün tropikal bölgelerde yetiştirilen,kökündeki yumrulardan ararot çıkarılan bir kamış
çeşidi.:MARANTA Antimon’un simgesi. : SB Antlaşma:. MUAHEDE
Anüsten su vermek yoluyla kalın bağırsağın içini temizleme.Lavman.: TENKİYE Apandisiltihabı.:APANDİSİT
Aptal. : ALIK: ŞAVALAK Ara,arasında.:BEYN
Ara. : ANTRAKT Araba oku.:ARIŞ
Araba okunun ekseni. : İK : İĞ
 
Araba üzerine gerilerek içine saman veya tahıl doldurulmuş büyük kıl çuval. : GERİ
 
Araba vapuru. : FERİBOT Arabacı.:KOÇAŞ
Arabada saman yüklenen taşıma sepeti. : ÇİTEN Arabistan plakası. : KSA
Arabistan yarımadasında yaşayan bir çok Arap kabilesinin ortak adı. : MAZİN Arabistan’da çeşitliyerlerde kurulan pazarlar.: SUK
Aracısız,doğrudan. : BİLVASITA
 
 
 
Arap abecesiyle yazılan ve ancak büyüteçle okunan bir yazı biçimi. : GUBARİ
 
Arap abecesiyle yazılan bir yazı türü. : CELİ : HİLALİ.: TALİK
 
Arap alfabesinin her hangi bir rakamı karşılayan ve anlamsız sekiz kelimeden oluşan değişik bir düzeni. : EBCET
 
Arap atlılarının bayramlarda yaptıkları gösteri. : FANTAZMA Arap atlılarınınbayramlarda yaptıkları gösteri.:FANTAZYA
Arap dili ve edebiyatıyla uğraşan kimse.: ARABİST
 
Arap erkek giyiminde,kefiyenin kaymaması için başa geçirilen ayarlı çember.Yün çember bağ. : AGEL Arap harflerinin ençok kullanılan el yazısı biçimi.:RIKA
Arap harfleriyle yazılmış metinlerde kısa ünlüleri göstermek için kullanılan işaret.:HAREKE Arap reisinin evi. : ZAMALA
Arap yazısının düz ve köşeli çizgilerle yazılan eski bir biçimi.:KUFİ
 
Arapça çok karanlık gece.:LEYLA Arapça da ben. : ENE
Arapça dilbilgisinde fiil çekim örneklerini içeren kitap.: EMSİLE Arapça el yazısıbiçimi. : RIKA
Arapça kuş.:TAYR
 
Arapça zarf yapan gibi anlamında benzetme öneki.:KE Arapça’da domuz. : HINZIR
Arapça’da inandık anlamında bir söz.:AMENNA Arapların başlarındakiserpuş. : KEFİYE Arapların Recep ayında kestikleri kurban. : ATİRE Araz. : İLİNEK
Arazi üzerinde serilmiş bir işaret noktasının düşeyini gösteren geometrik biçimli tahta lata.
:MİRA
 
Arazide dikilen işaret çubuğu. : ARDA Ardıç kozalağı. : EFİN
Argo da adam,herif anlamında söz. : LAVUK Argo da ahlaksızkimse. : KAYARTO
 
 
 
Argo da esrar. : OT
 
Argo da hiç emek vermeden ele geçirilen şey. : LÜP Argo da orta yaşlı erkek.: KIRANTA
Argo’da aptal,sersem.:GEBEŞ
 
Argo’da çirkin kimseye verilen ad.:KOKOROZ Argo’da dikizleme.:RONT
Argo’da dolap.:KETENPERE
 
Argo’da dost,metres anlamında sözcük.:GACO.:ZAMKİNOS Argo’da fahişe.:KEVAŞE
Argo’da gizli dost.:AŞNAFİŞNE
 
Argo’da görgüsüz,kaba saba kimseye verilen ad.:ZONTA Argo’da hamama verilenad.:TATO
Argo’da hile,düzen,tuzak.: TONGA Argo’da kağıtpara.:PAPEL
Argo’da lira anlamında kullanılan sözcük.:OSKİ
 
Argo’da metres.:MANTİNOTA Argo’da rakı.:ANZAROT
Argo’da sersem,budala,ahmak.: HIRT Argo’da silahla yapılanhırsızlık.: TUFA Argo’da sövme,sövgü.:KALAY
Argo’da tanışıyormuş gibi yaparak para sızdırma.:MANİTA Argo’da tavla oyunundakullanılan zar.:KEMİK
Argo’da vurgun anlamında sözcük.: TUFA
 
Argo’da yolsuzca veya zorla elde edilen mal.:KAPAROZ Argo’da,şuna bak,hale bakanlamında bir sözcük.:KİTAKSİ Argoda alay. : SARAKA
Argoda altın lira. : OSKİ
 
Argoda bit. : MACAR
 
 
 
Argoda cebi delik. : KOKOROZ
 
Argoda çalmak ,aşırmak. : AŞIRAMENTO
 
Argoda değersiz,kötü. : KITIPİYOZ : KITIPİYOS Argodadeğersiz,önemsiz,derme çatma. : CAVALACOZ Argoda genç ve yakışıklıerkeğe verilen ad. : LAÇO Argoda git defol anlamında sözcük. : NAŞ
Argoda giysi. : FAÇA Argoda gizli yer. : SOTA Argoda gösteriş,çalım. : AFİ Argoda gözetleme. :ERKETE
Argoda güzel giyimli,çok şık. :APİKO
 
Argoda külhanbeyi tavırlı kimse. : ADADİYOZ Argoda oynaş. :AFTOS
Argoda uydurma söz,yalan.:KITIR Arı beyi.:ANAARI
Arı kil. : KAOLİN
 
Arıların çıkardığı bir tür salgı.. : EĞİR
 
Arıların kovan deliğini kapatmak için kullandıkları sarı ve yumuşak madde,balmumu.:KİREBOLU Aristokrasi.:ZADEGAN
Aristoteles’in şiir anlayışından alınan ve sanat yapıtını birtakım kurallara bağlı olmakla birlikte dünyanın bir taklidi olaraktanımlayan terim. : MİMESİS
 
Arjantin’in plaka işareti.: RA Ark.Kıvılcım. :ŞERARE Arka. : PEŞ : AKAB
Arkadaş,geceleri konuşulup dertleşilen dost.:SEMİR Arkadaş. : ENİSE
Arkadaş.:YAREN : REFİK Arkalıksız iskemle. : SEKMEN Arkalıksız küçük iskemle. : OTURAK
 
 
 
 
 
Arkalıksız,alçak,yumuşak,ayakları gözükmeyen oturacak. : PUF Arkasıkabarık,oturak yeri geniş koltuk. : BERJER
Arkası yırtmaçlı resmi ceket. :CEKETATAY
 
Arkası yırtmaçlı,etekleri uzun,çift sıra düğmeli,resmi erkek ceketi.:REDİNGOT Arkeolojide antikkentlerin mezarlarına verilen ad. : NEKROPOL Arkeolojide,genellikle boynuz veya hayvan başıbiçiminde içki kabı.: RİTON Armağan,karşılıksız verilen: PEŞKEŞ
Armut biçiminde ipek telli Vietnam lavtası. : TİBA Arnavutluk parabirimi. : LEK
Arnavutluk’un plakası:AL
 
Arpa,buğday ve benzerlerinin kalburdan geçirilmiş bölümü. : ELENTİ
 
Arsenik. : ZIRNIK
 
Arsız sokak çocuğu,piç. : KOPİL
 
Arşının sekizde bir uzunluğunda ölçü birimi. : URUP Arşiv.:BELGELİK
Arta kalan. : BAKİ
 
Artırma yoluyla yapılan satış.:MEZAT
 
Artvin ilinde,Sahara yaylası ile birlikte ulusal park kapsamına alınan ve doğal güzelliğiyle tanınan bir göl.: KARAGÖL
 
Artvin ilinde,ulusal park kapsamına alınan ünlü yayla.:SAHARA Artvin’in Ardanuçilçesinde ünlü bir yayla.:BİLBİLAN
Artvin’in eski adı. : LİVANE
 
Aruz ölçülerinden biri. : REMEL
 
Aruz ölçüsünde kısa okunması gereken bir heceyi,kalıba uydurmak için uzatma. : İMALE As.: KAKIM : ERMİN
Asalak bilimi. : PARAZİTOLOJİ
 
Asalak. : TUFEYLİ : EKTİ
 
Asbestli çimentodan yapılan bir çatı kaplama gereci.:ETERNİT
 
 
 
Asgari,minimum.: MİNİMAL Asık suratlı,somurtkan. :ABUS
Asıl hücre ile protoplazma uzantılarından ve bir silindir eksenden oluşmuş sinir hücresi.:NÖRON Asıl,unsur,hipostaz.:UKNUM
Asilzade,derebeyi.:ALPAGUT Asit. : HAMIZ
Asker şapkalarına takılan ve rengi uluslara göre değişen işaret. : KOKART
 
Asker yetiştirilmek üzere Yeniçeri ocağına alınacak çocukları seçip toplama işi.:DEVŞİRME Asker,ordu. : LEŞKER
Asker,ordu.:CEYŞ Asker. : SÜ Asker.:SÜ
Askeri ataşe.. : ATAŞEMİLİTER
 
Askeri donatımın metal bölümlerini temizlemek için kullanılan üstübeç,alkol ve sabun karışımı madde. : ASTİKA
 
Askeri mahkeme.:DİVANIHARP
 
Askerlerin arasına katılmış sivil savaşçı.:BAŞIBOZUK Askerlik çağı.:ESNAN
Aslan takımyıldızının Latince adı.: LEO Asma biti. : FİLOKSİRA
Asma filizinin rengi,açık yeşil renk.:FİLİZİ
 
Asma kütüğü.: REZ
 
Asma,kavun,karpuz gibi bitkilerin sürgünü veya dalı.: TEVEK Asma,yukarı kaldırma.: TALİK
Asmalık.:BAĞ Aspiratör.:EMMEÇ Ast. :MADUN
Astarlık bir kumaş türü.: SOF
 
Astronomi alanındaki buluşları,matematik,doğa bilimleri,coğrafya ve tarih alanındaki çalışmalarıyla
 
 
 
ünlü,Orta Çağın en büyük bilginlerinden biri.: BİRUNİ
 
Astronomi. : FELEKİYE
 
Asurlular tarafından kurulan ticaret kolonilerine verilen ad.:KARUM Asya ve Afrika’dayaşayan,güzel ötüşlü küçük bir kuş.:BENGALİ Asya’da bir göl.:URMİYE
Asya’da bir ırmak. : OBİ : OKA
 
Asya’da ve Malezya takımadalarında yetişen yelpaze yapraklı büyük boylu palmiye.:KORİFA Aşağıderece.:DEREKE
Aşağılık kimseler,alçaklar anlamında eski sözcük.: EDANİ
 
Aşı boyası. : OKR
 
Aşık ve bilye oyunlarında kullanılan, içi oyulup kurşun akıtılarak ağırlaştırılmış boyalı kemik.: AKAT
 
Aşık kemiği. : KAP :TALUS
 
Aşık olmaktan duyulan korku. : AMOROFOBİ Aşılanmamış zeytinağacı,yabani ağaç.: DELİCE Aşırı iştahlı.:EKİL
Aşırı iştahsızlık. : ANOREKSİ
 
Aşırı kitap okuma tutkusu.:BİBLİYOMANİ
 
Aşırı sembolist sanatçılara verilen isim.(19. Asır sonlarında görüldü).:DEKADAN Aşırı şişmanlık. :OBEZİTE
Aşırı ulusçuluk.: ŞOVENİZM Aşiret. : OYMAK
Aşk ateşi. : OD Aşk. : SEVİ
Aşkla ilgili,kösnül.:EROTİK
 
Aşure kazanını karıştırmak için kullanılan uzun saplı,yayvan uçlu kepçe. : MABLAK At ahırı. : TAVLA
At arabalarının tekerleğine geçirilen demir çember. : ŞINA At eğitimi ve bueğitimin yapıldığı yer. : MANEJ
 
 
 
 
 
At eğitimi yapılan alan.: MANEJ At gezdirmeliği. : PADOK
At koşturup karşı takım oyuncularına değnek atarak topluca oynanan eski bir Türk oyunu.:CİRİT At tüyünün rengi. : DON
At üretilen çiftlik. :HARA
 
At ve eşek yavrusu.:KULUN
 
At ve kısrak sürüsüne verilen ad. : ÜREK At veya araba uşağı. :İSPİR
At yarışlarında kullanılan klasik engele verilen ad. : OKSER At,eşek gibi tek tırnaklıhayvanların tırnağı. : TOYNAK At,köpek gibi evcil bir hayvanın soy kütüğü. : PEDİGRİ Ata bakan,tımar eden kimse,at bakıcısı.:SEYİS
Atardamar bozukluğu. :ARTERİT Atardamar. : ARTER
Atardamarda kanın pıhtılaşması veya yağ parçacıklarının oluşması sonucunda meydana gelen tıkanma.:AMBOLİ
 
Atasözlerine dayanan didaktik Çin-Japon şiiri. : Pİ Ateş anlamına gelenSanskritçe sözcük.: AGNİ Ateş böceği. : ARUSEK
Ateş. : KOR : NAR
 
Ateşe tapanlar,Zerdüşt dinine bağlı olanlar. : MUGAN Ateşli silah çapı. : KALİBRE
Ateşli silahlarda atılmak için hazırlanan her türlü patlayıcı madde.:CEPHANE Ateşperest. : MECUSİ
Ateşte kızartılmış taze buğday veya mısır. : ÜTME Ateşten fırlayan ve etrafasaçılan kıvılcım.:UÇKUN
Atgillerden soyu tükenmiş olan küçük,çevik bir yaban atı. : TARPAN Atı yönetmek için ağzınatakılan demir araç : GEM
 
 
 
Atıcılık sporunda bir dal.:SKEET.:TRAP.:BALTRAP Atıcılık. : RİMAYET
Atılmış,eğrilmeye hazırlanmış,top biçiminde yün veya pamuk . : TULUP Atın ağzına takılan demiraraç. : GEM
Atın başındaki süsler. : OYAN Atın bir koşmabiçimi.:RAHVAN
Atın bir tür hızlı yürüyüşü. : EŞKİN
 
Atın eşkin yürüyüşü. : LİNK : ADETA Atın kısa adımlarla hızlıyürüyüşü.:TIRIS Atın kişnemesi. : OKRAMA
Atıştırmalık. : SNACK BAR Atik,çevik.:ÇALAK
Atilla İlhan’ın lakabı : KAPTAN
 
Atlara binilerek değneklerle oynanan bir çeşit top oyunu.:POLO Atların ağzına takılankantarma türlerinden biri. : PELEM Atların alnından alt çenesine uzananbeyazlık.:KİLİT
Atların ayaklarında görülen ve rahat yürümelerini önleyen hastalık. :ARPALAMA
 
Atların boynuna takılan muska,değerli taş,hayvan tırnağı gibi şeylere eski Türklerde verilen ad.:MONCUK
 
Atların taşınması için yapılmış kapalı taşıma aracı.:VAN Atlas çiçeği.: KAKTÜS
Atlas. : SATEN
 
Atletizm yarışmalarında derece alan atletlerin veya giysileri sergilemek için mankenlerin çıktıkları merdivenli,yüksekçeyer.: PODYUM
 
Atletizmde on ayrı dalda yapılan yarışma.:DEKATLON Atlı savaşçı. : ŞÖVALYE
Atmaca ve doğana benzeyen bir tür yırtıcı kuş.: MUYMUL Atmaca,doğan.:LAÇIN
Atmosfer içinde oluşan sıcaklık değişmeleri,rüzgar,yıldırım,yağmur,dolu gibi olaylara verilen genel ad.: METEOR
 
 
 
 
 
Atmosferin 11 km kalınlığında olan ilk katmanı. : TROPOSFER Atmosferin,yeryüzünden 80 kmyükseklikte başlayan son tabakası.:İYONOSFER Atom çekirdeğinde her bir (+1) pozitif elektrik yükütaşıyan tanecik.:PROTON Atom çekirdeğini oluşturan proton ve nötronun ortak adı. : NÜKLEON
Atom parçacığı. : PARTİKÜL Atölye. : İŞLİK
Av köpeğinin gizlendiği yerden avı gözetlemesi. : FERMA Av köpeğinin gizlendiğiyerden avı gözetlemesi.: FERMA
Av vergisi,av resmi. : SAYDİYE Av. : ŞİKAR
Ava alıştırılamayan bir tür doğan. : ESPERİ
 
Avcı çantası.:CELBE
 
Avcı kulübesi Avcı pusu yeri. : AVSİN. : EVSİN Avcı kulübesi.:GÜME
Avcılar için göl kenarında yapılmış kulübe. : BECENE
 
Avcıların av beklemek için taş yığınlarından yaptıkları pusu. : ÖNEZE
 
Avda hiçbir şey öldüremeyen veya tutamayan avcı için kullanılan sözcük.:MAZET Avı çekmek için dökülenyem.:DADAMIK
Avlamak istediği yaban domuzu tarafından öldürülen,Bybloslu genç Fenike tanrısı.:ADONİS Avlu.,iki ve daha çok katlıev,sofa. : HANAY
Avrupa Birliğine üye ülkelerin ortak para birimi.:EURO Avrupa Futbol Birliği’ninkısaltması.:UEFA
Avrupa uzay ajansı. : ESA
 
Avrupa uzay araştırmaları örgütü. : ESLO
 
Avrupa ve Kafkasya’nın yüksek dağlarında yaşayan bir cins dağ keçisi.:ŞAMUA Avrupa Yayın Birliği. : EBU
Avrupa’da 18. asırda egemen olan İtalyan opera tarzının adı.: NAPOLİTEN Avrupa’da bir ırmak. : İNN
 
 
 
 
 
Avrupa’da yaşayan bol renkli iri bir kelebek türü. : ADELA Avrupa’nın en büyükgölü. : LADOGA
Avrupalıların Çin devlet memurlarına verdikleri ad. : MANDARİN Avşa adasına verilenad.:TÜRKELİ
Avşa adasında yetişen ve iyi bir sofra şarabı elde edilen kırmızı üzüm cinsi. : ADAKARASI
 
Avukat sayısı beşten az olan yerlerde avukat yetkisini taşıyan meslek adamına verilen ad : DAVAVEKİLİ
 
Avukatların meslek örgütü. : BARO Avustralya tavuğu’da denilen birkuş. : MELİ Avustralya’da yaşayan bir cins devekuşu. : EMU
Avustralya’da yaşayan çeşitli otçul keselilerin ortak adı.:VALABİ Avustralya’da yaşayankeseli ağaççıl memeli hayvan.: KOALA Avustralya’da yaşayan,ağır gövdeli,kısa bacaklıhayvan.:VOMBAT
Ay ( kamer ) takviminin beşinci ayı,büyük tövbe ayı.: CEMAZİYÜLEVVEL Ay ağılı,hale. :AYLA
Ay çiçeğine verilen bir başka ad.:GÜNEBAKAN Ay takviminde on birinciay. : ZİLKADE
Ay takviminin yedinci ayı.:RECEP Ayağa kalkmak. : KIYAM
Ayağa vurulan halka,köstek,pranga.:BUKAĞI Ayağı kayma,sürçme.: ZEL
Ayağı sakat olan.:ÇOLPA Ayağı sekili at.: ALABACAKAyağına çabuk,atik,çevik.:ÇALAK Ayak : KADEM
Ayak bakımı.:PEDİKÜR
 
Ayak bastı parası. : KADEMİYE Ayak bilekliği.. : HALHAL
 
 
 
Ayak takımı.:PARYA Ayak topu. : FUTBOLAyakkabı bağı.:BAĞCIK Ayakkabı boyama. : LOSTRA Ayakkabı çekeceği. : KERATA
Ayakkabı kalıbının çapı. : LORTA Ayakkabı yapıştırıcısı.: ÇİRİŞ
Ayakkabı,çanta yapımında kullanılan parlak deri.: RUGAN Ayakkabıcılıkta kenar düzeltmekiçin kullanılan metal alet.:MAKİNETA Ayakkabıların altına çakılan demir.: NALÇA
Ayakkabının altını kalınlaştırmak için yerleştirilen parça.: FİYAPA Ayakkabının ön tarafındadikişle ayrılmış burun bölümü. : MASKARATA
Ayakkabının üstünden bacağın alt bölümüne değin sarılan,kumaş yada köseleden yapılmış bir tür tozluk.
:.GETR
 
Ayakkabının yumuşak olan üst bölümü. : SAYA Ayaklı,taşınırocak.:MALTIZ
Ayaklık. : PEDAL Ayakta duran. : KAİM
Ayarı bozuk (para). : NASARA : NASERE Aydın ilinde bir baraj.:MADRAN
Aydın yöresinde,kadınların kına gecesi,düğün,bayram gibi özel günlerde başlarına örttükleri geniş örtüye verilen ad. : ULADA
 
Aydınlatma,ışıklandırma. : TENVİR
 
Ayın etkisiyle huyunun değiştiği düşünülen kimse.:AYSAR Ayın on dördü.:BEDİR
Ayırıcı duvar,cidar.:ÇEPİÇ Ayırmaç.:FARİKAAyırtman. : MÜMEYYİZ
Aylandız da denilen ve gölge ağacı olarak dikilen kötü kokulu bir ağaç. : KOKARAĞAÇ
 
 
 
Aymaz. : GAFİL
 
Aynı adlı karabiberden elde edilen bir tür içki. : KAVA Aynı adlı keçi türününince,yumuşak,parlak yünü.:TİFTİK Aynı cins. : HETEROJEN
Aynı cinsten şeyler arasındaki ince fark.:NÜANS Aynı işi yapan esnafınbulunduğu çarşı. : ARASTA
Aynı oranda aynı element oluşumunda ama farklı özellik taşıyan iki bileşikten biri.:İZOMER Aynı rengin çeşitlitonlarıyla yapılan resim. : KAMAYÖ
Aynı tiyatroda çalışan oyuncular topluluğu.:TRUP Aynı yere giden taşıt veyayolcu topluluğu.:KONVOY
Ayrıca değerli taşlarla süslü olmayan altın veya gümüşten yapılmış kuyumculuk işleri.: SADEKARİ
 
Ayrılış,ayrılık. : FİRKAT Ayrılma. : İNFİRAKAyrılmış,dağınık. : MÜTEFERRİK Ayrıntılar.: MÜFREDAT
Ayvalık ilçesindeki ünlü turistik tepe. : ŞEYTAN SOFRASI
 
Az aydınlık yerlerde görememe biçiminde beliren göz hastalığı. : TAVUKKARASI Az bulunan,nadir.:TURFA
Az eğimli arazi.:BAYIR
 
Az kavrulmuş un ve tavuk eti dövülerek yapılan,pelte kıvamında yöresel bir yemeğe verilen ad. : HERİSE
 
Az miktarda.:CÜZİ
 
Az pişmiş et. : TATARİ
 
Az sözle çok şey anlatma. : İCAZ
 
Az yada çok kabarık enine fitillerle belirginleşen ipekli bir dokuma. : GROGREN Azalma. : FİRE
Azap.: EZİNÇ
 
Azerbaycan’ın başkenti.:BAKÜ
 
 
 
Azerbaycan’ın para birimi.:MANAT Azerbaycanlı ünlüyazar.:ANAR Azgın,kızgın hayvan.:AKUR
Azı dişi.:NAB
 
Azılı atları zaptetmek için dillerini bastıracak biçimde yapılmış demir araç.: KANTARMA Azınlık,azlık. :EKALLİYET
Aziz mezarı.: RAVZA
 
Azman bir midye çeşidi.:PİNES Azmış yara.:BICILGAN
Azotun bir başka adı. : NİTROJEN
Baba,şeyh,önder. : BAB
Bacağın alt bölümünü ve ayakkabının üstünü örten,kumaş veya köseleden yapılmış bir tür tozluk : GETR
Bacağın kalçadan dize kadar olan kısmı.:UYLUK
Badem sübyesi.Bademden yapılan şerbet. : SOMATA
Bademli kek. : PRALİN
Bafa gölünün diğer adı. : ÇAMİÇİ
Bağ bekçisi.:BAĞBAN
Bağ budamaya yarayan eğri bıçak.TARA
Bağ çubuğu,çalı çırpı.:ÇEPER
Bağ kütüğü. : OMCA
Bağ ve bahçe sulamak için açılmış su yolu,ark.:KARIK
Bağ,bahçe gibi yerlerin çevresine çalı,kamış,ağaç gibi şeylerden çekilen duvar.:ÇİT
Bağa,tosun. : KELE
Bağan otu’nun zehiri. : AKONİTİN
Bağırsak iltihabı.:ANTERİT
Bağırsak kurdu. : ASKARYAZ
Bağırsak solucanı. : ASKARİS.: ASKARİT
Bağırsak.:MİA
Bağırsaklar. : EMA
Bağırsakları tutan karın içi zarı. : MASARİKA
Bağırsakların iç yüzeylerinde bulunan pürtüklerin adı : TÜMÜR
Bağırsaktan yapılmış ameliyat ipliği.:KATGÜT
Bağış yapma : İRA
Bağlamaya benzer bir Yunan çalgısı. : BUZUKİ
Bağlamayı mızrap yerine parmaklarla çalmak.:ŞELPE
Bağlaşık devletler.(1.Dünya Savaşında İttifak Devletleri). : DÜVELİ MÜTTEFİKA
Bağnazlık.: TAASSUP
Bağsız ayakkabı.Kuzey Amerika Kızılderililerinin giydiği deriden yapılmış,tek parça ayakkabı. : MOKASEN
 
Baharat satıcısı. : AKTAR
Baharatlı sirkeye yatırılmış koyun etinden yapılan şiş.:ŞAŞLIK
Baharda çok erken çiçek açan ve eczacılıkta kullanılan soğanlı bir bitki.: KARDELEN
Bahardan az önce,ilkin havada,sonra suda ve en sonra toprakta oluştuğu sanılan sıcaklık
yükselişi.:CEMRE
Bahçelerde süs çiçeği olarak yetiştirilen sarılıcı bir bitki. : AKASMA
Bahçelerde yazın oturmak için yapılan kafes biçiminde kubbeli,üstü yeşilliklerle sarılan süslü çardak. :
KAMERİYE
Bahçıvan,bağ bekçisi.:BAĞBAN
Bahreyn’in başkenti. : MANAMA
Bahreyn’in plaka işareti.:BRN
Bakar körlük. : AMOROZ
Bakır kalay karışımı.: TUNÇ:BRONZ
Bakır küçük kova. : BAKRAÇ
Bakır taşı. : MALAKİT
Bakır,nikel ve çinkodan oluşan gümüş görünüşünde bir alaşım. : FAKFON
Bakırcı örsü. : ZAVA
Bakırdan yapılma ve küre biçiminde bir tür davul. : TİMBAL
Bakırdan,çift dilli nefesli çalgı.:SARÜSOFON
Bakışımsızlık. :ASİMETRİ
Bakir : ERDEN
Bakire kız. : AZRA
Bakla,fasulye,bezelye gibi taze sebzelerde,içinde tohumların sıralanmış bulunduğu kabuğa verilen ad. :
BADIC
Baklagillerden,bazı türleri hekimlikte idrar söktürücü olarak kullanılan bir bitki.:KATIRTIRNAĞI
Baklagillerden,çok yıllık,dikenli bir çalı.:GEVEN
Baklagillerden,hayvan yemi olarak yetiştirilen bir bitki.:FİĞ
Baklagillerden,sıcak bölgelerde yetişen,bir çok türü bulunan bir bitki.:SİNAMEKİ
Baklavaya benzeyen bir tür hamur tatlısı.:SAMSA
Bakmak,beslemek,yetiştirmek. : ESERMEK
Bakmak,beslemek,yetiştirmek.:ESERMEK
Bakraç.:DEBBE
Bal : ASEL
Bal alırken takılan başlık. : GÖZENE
Bal konulan ufak tekne.:ŞAFUL
Bal mumuna veya parafine batırılmış fitil. : ŞAMA
Bal özelliği,bal niteliği. : ASELİYET
Bal özü. : NEKTAR
Bal peteği. : DALAK
Bal,yağ,yoğurt gibi şeyler koymaya yarar tahta kova.:KÜLEK
Bal,yoğurt koymaya yarayan tahta kova. : KÜLEK
Balçık : ALEKA
Balerin kostümü. : TÜTÜ
Balgam taşı.:ONİKS
Balı alınmış petek. : KAVARA
Balı alınmış petek.:KAVARA
Balık adam.:DALGIÇ
Balık ağlarının alt ve üst yanlarına geçirilen keçi kılından ip. : FARİL
Balık ağlarının alt ve üst yanlarına geçirilen keçi kılından yapılmış ip.:FARİL
Balık salamurası. : LAKERDA
Balık yumurtası ile yapılan meze. : TARAMA
 
Balık.:MAHİ
Balıkçıların,balıkları çevirmek için kayıklarla denize fırdolayı ağ salmaları. : VOLİ
Balıkesir yöresine özgü bir halk oyunu.:NİNNARE
Balıkesir’de doğal güzelliğiyle ünlü bir şelale. : SÜTÜVEN
Balıkesir’in Sındırgı ve Bigadiç yörelerindeki dağ köylerinde yaşayan Yörüklerin geleneksel el
tezgahlarında dokudukları yün halılara verilen ad. : YAĞCIBEDİR
Balıkesir’in Bandırma ilçesine bağlı bir belde.:EDİNCİK
 
Balıkesir’in Edremit ilçesine bağlı,etnografya müzesiyle tanınmış köy. :TAHTAKUŞLAR
Balıkesir’in eski adı.:KARESİ
Balıkesir’in İnegöl ilçesi yakınlarındaki ünlü kaplıca. : OYLAT
Balıkesir’in Sındırgı ilçesi yakınlarındaki ünlü kaplıca. : EMENDERE
Balıkesir’in Sındırgı ve Bigadiç yörelerindeki dağ köylerinde geleneksel el tezgahlarında dokunan yün
halılara verilen ad.:YAĞCIBEDİR
Balıkların iste kurutularak yapılan pastırması. : LİKORİNOZ
Balıkların sürü halinde geçeceği yerlere ağlarla kurulan geniş ve sabit bir tuzak türü.:DALYAN
Balıkların tuzlaması.:ANÇÜEZ (ANÇUVEZ)
Balina.:FALYANOS
Balla hazırlanan bir hamur tatlısı. : ZULUBYA
Bambu saplarından yapılmış.:HEZARAN
Bangladeş para birimi.:TAKA
Bangladeş’in para birimi. : TAKA
Bankacılıkta faizin başlangıç tarihine verilen ad. : VALÖR
Bankalar arası işlemlerde bir gecelik faiz uygulaması.:REPO
Bankalar arasında çeşitli paralar için ön mutabakat ve emaneten satışla sağlanan takas işlemi.:SWAP
Bantlarla süslenmiş bir tür kumaş.: ELİFİ
Banyo temizlik aracı. : KESE
Barınak MELCE
Barındırma. : İBATE
Barış.:HAZAR
 
Baryum’a benzeyen,radyoaktif alkali toprak metali. : RADYUM
Baryumun simgesi:BA
Basıcı,yayıncı. : EDİTÖR
Basık ve geniş. : YAYVAN
Basım evinde harfleri dizen ve satırları blok durumunda döken dizgi makinesi. : LİNOTİP
Basımcılık. : TABAAT
Basımcılıkta harfler arasında bırakılan boşluk.:ESPAS
Basımcılıkta harflerin büyüklük ve küçüklüklerine göre aldığı ad. : PUNTO
Basımevinde harfleri dizen ve satırları blok durumunda döken dizgi makinesi.: LİNOTİP
Basımevlerinde dizilmiş harfleri iyice yerleştirmek için üzerlerine vurmaya yarar takoz.:TAKATUKA
Basiret.Gerçekleri yanılmadan görebilme yeteneği.: SAĞGÖRÜ
Basketbolde hatalı yürümeye verilen ad.: STEPS
Basketbolde hücum oyuncusu.:PİVOT
Baskın. : DOMİNANT
Basur. : HEMOROİT
Baş bodoslaması omurga hattına dikey olarak çelik lamadan yapılmış gemi.:BALTABAŞ
Baş çoban:EKE
Baş dönmesi. : VERTİGO
Baş garson. : METRDOTEL
Baş örtüsü olarak kullanılan bir tür ipekli dokuma. : VALA
Baş örtüsü,yazma.:DOLAK
Baş örtüsü,yün atkı.: LEÇEK
Baş parmak ve serçe parmağı uzaklığı. : KARIŞ
Baş tarafı balta ağzı gibi düz olan gemi.: BALTABURUN
Başa dert açacak karışık durum.:ÇAPANOĞLU
Başak toplama. : LİKAT
Başarı,başarma. : MUVAFFAKİYET
Başarısız. : RATE
 
Başı pullu,boyu 2 m kadar olan,zehirli ve tehlikeli bir yılan.:OKYILANI
Başı yuvarlak,kıçı aynalı Karadeniz yapısı bir yelkenli. : GAGALI
Başıboş at.:YILKI
Başıboş gezen hayvan sürüsü.:ÖREK
Başıboş hayvan.: YONT
Başın çevresine çember gibi dolanıp bağlanan bağ.:ÇATKI
Başıyla kanat ve kuyruk uçları aynı renkte olan güvercin.: MAĞ
Başka bir manzume örnek alınarak aynı ölçü ve aynı uyakla yazılan manzume.:NAZİRE
Başka insanların davranışlarını olumlu yada olumsuz biçimde yargılamakta kullanılan ölçütler bütünü. :
AHLAK
Başka,fazla. : MAADA
Başka,öteki,diğer.:ÇİR
Başkaları.:AĞYAR
Başkalarının sırtından geçinen,asalak,tufeyli.:EKTİ
Başkalaşım. : METAMORFOZ
Başkanlık. : RİYASET
Başkasının adına gezerek satıcılık yapan kimse. : TABLAKAR
Başkasının buyruk ve dileklerini yerine getiren,söz tutan.:ESLEK
Başkasının yaptığı deyim ve davranışları anlamsız olarak yinelemek. : EKOLALİ
Başkasının yaptığı hareket ve davranışları anlamsız olarak tekrarlama,yansıca.:EKOPRAKSİ
Başkırdistan Özerk Cumhuriyeti’nin başkenti. : UFA
Başkomutan.:MİR
Başlangıç.:MEBDE
Başlıca belirtisi kısa,çabuk,değişken güçte irade dışı hareketler olan bir hastalık.: KORA
Başlıca üyesi Fransız yazar Jules Romains olan ve toplumun ortak bilincini dile getirmeyi amaçlayan
edebiyat akımı.:ÜNANİMİZM
Başlık. : SERPUŞ
Baştan ayağa./Baştanbaşa. : SERAPA
Baştan savma,üstünkörü.:YALAPŞAP
 
Başvurulması gereken kaynak.:REFERANS
Bataklık gazı. : METAN
Bataklık. Küçük su birikintisi,gölcük. : AZMAK
Batı Afrika da bir ırmak. : OTİ
Batı Afrika kıyılarında esen çok kuvvetli fırtına.:TORNADO
Batı Afrika ormanlarında,Gine ile Liberya arasında yaşayan,türleri içinde en iyi konuşan gri
papağan.:JAKO
 
Batı Anadolu’da Lidya bölgesinde eskiçağ kenti. : SART
Batı Hindistan’da eski bir Hindu devleti. : KAÇ
Batı mimarlığı ve dekoratif sanatlarında 18.yy da ortaya çıkan stilize deniz kabuğu,çakıl taşı ve sarmal
motiflere verilen ad. : ROKAY
Batı Samoa’nın başkenti. APİA
Batı ülkelerinde Vikont ile şövalye arasında soyluluk unvanı.: BARON
Bayat ekmek,yemek. : KERTİ
Bayındırlık işleri. : NAFİA
Bayındırlık.: UMRAN
Bayır.:ŞEV
Baykuşgillerden,Avrupa-Asya ve Kuzey Afrika’da yaşayan bir kuş.:KUKUMAV
Bayraktar.Sancak veya bayrak taşıyan. :ALEMDAR
Bayram.:İD
Bazı ateşli silahlarda namlunun ucunda bulunan küçük çıkıntı.: ARPACIK
Bazı bitkilerin genellikle süt görünümünde olan özsuyu (kauçuk özsuyu). : LATEKS
Bazı böceklerin katı ve sert üst kanadı. : ELİTRA
Bazı canlıların bir takım yiyeceklere,ilaç,koku,toz gibi nesnelere gösterdikleri ters tepkiye verilen ad. :
ALERJİ
Bazı eşyaya verilmesi gereken boyutları,yan görüşü çizmeye,hazırlamaya yada denetlemeye yarayan
örnek.:GABARİ
Bazı giyeceklere sertlik vermek için kullanılan bir tür kumaş. :TARLATAN
Bazı harfleri kusurlu söyleyen. : PELTEK
Bazı hayvan ve bitki hücrelerinde bulunan iğne biçiminde billur madde. : RAFAT : RAFİT
 
Bazı hayvanları karanlıkta ışık,çok aydınlıkta karanlık aramaya iteleyen dürtü.:FOTOKİNEZİ
Bazı işlerde sicim yerine kullanılan,ince ve uzun,esnek deri parçası.: SIRIM
Bazı kağıt oyunlarında üçüncü durumdaki oyuncu söz konusuysa,kendisinden önceki oyuncuda ara kağıt
veya kağıtlar bulunduğunu düşünerek büyük kağıt yerine düşük değerde bir kağıt atmak.:EMPAS
Bazı kağıtların dokusunda bulunan ve ancak aydınlığa tutulunca görülen çizgi,resim ve yazı gibi biçimler.:
FİLİGRAN
Bazı oltalarda kösteği ağırlaştırmak için kullanılan kurşun parçası.:ZOKA
Bazı telli çalgılarda kullanılan hayvan bağırsağından tel.Çalgı teli. : KİRİŞ
Bazı türleri evlerde süs bitkisi olarak yetiştirilen bir tür palmiye.:LATANYA
Bazı vakıf kuruluşlarında fakirlerin doyurulması için ayrılan ödenek.: İTAMİYE
Bazı yörelerimizde küçük kar anlamında kullanılan sözcük. : GİLİRİK
Bebeğin başsız olarak doğmasına tıpta verilen ad. : AKEFALİ
Bebeklere iç çamaşırı olarak giydirilen ince pamukludan kısa kollu giysi. : ZIBIN
Becerikli,iş bilen. : EVİRGEN
Becerikli,usta.:MAHİR
Beceriksiz,güçsüz.:CÜDAM
Bedenin belden aşağı bölümlerini yıkamakta kullanılan tuvalet aracı.:BİDE
Beğenmemek,azımsamak,küçümsemek. : BUNMAK
Beklenmedik hoş ve şaşırtıcı sözler söyleyen,güldürücü öykü anlatan kimse.: NEKRE
Bekleyen. : MUNTAZIR
Bel ve kalça arası. : BASEN
Bel,çapa veya sabanın toprakta kaldırdığı iri parça.:KESEK
Bel,orta,ara,aralık. : MİYAN (MEYAN)
Belediye.:URAY
Belgeleme. : TEVSİK
Belgesel.: DOKÜMANTER
Belirli bir tonda yazılmış müzik parçasının niteliği.: TONALİTE
Belirti. : SEMPTOM
Belirtiler.: SENDROM
 
Belize plakası. : BH
Bellek yitimi. : AMNEZİ
Belli belirsiz hissedilen hafif yel.:ESİNTİ
Belli belirsiz tarih olaylarına ve efsane motiflerine dayanılarak halkın hayal gücüyle meydana gelmiş
eser,epope.:DESTAN
Belli bir birim alan içinde yaşayan tüm canlıları,fiziksel çevreleri ve aralarındaki her tür karşılıklı ilişkiyi
içeren kavram.:EKOSİSTEM
Belli bir bölgede yaşayan hayvanların tümü./ Yeryüzünde ekolojik olarak sınırlanabilir bir yaşam
mekanında bulunan bütün canlıları ifade eder.(orman faunası,çayır ve deniz faunası gibi). :FAUNA
Belli bir konuda düzenlenen oturum veya seminer,bilgi şöleni.:SEMPOZYUM
Belli bir malın yönetilmesi veya belli bir işin yapılması için görevlendirilen kimse.:KAYYUM
Belli konulara uzun süre odaklanabilme,ayrıntıları algılamada çok başarılı olma ancak insanlarla iletişim
kurmakta zorlanma biçiminde kendini gösteren sendrom.:ASPERGER
Belli olmayacak kadar yavaş akan su.:IĞIL
Benekli hayvan.:ÇAPAR
Benim gibi.:BENCİLEYİN
Benin’in eski adı.:DAHOMEY
Benzenden türeyen ve boya sanayiinde kullanılan zehirli bir madde.Organik boya cevherine verilen ad. :
ANİLİN
Benzer seslerin bir mısrada veya bir cümlede kulağa hoş gelecek bir ahenkte
tekrarlanması.:ALİTERASYON
Benzeşim,örnekseme. : ANALOJİ
Benzeştirme. :ASİMİLE
Benzeti.:TEŞBİH
Beraber asker olanlar. : TERTİP
Berber ERUKAR
Bereketli.:ARTAĞAN
Bergama ilçesinde Allianoi antik kentini sular altında bırakacak olan baraj.:YORTANLI
Bergama’nın eski adı. : PERGAMON
Bering Denizi ile Büyük Okyanus arasında yer alan adalar grubu. :ALEUT
Berkelyumun simgesi : BK
 
Besinini bağımsız olarak sağlayan bitki,kendi belsek.:OTOTROF
Beş heceli üç dizeden oluşan Japon şiir türü. : HAİKU
Beş yaşından büyük veya damızlık dışı bırakılmış dişi koyun.:MARYA
Beşparmak da denilen ve üzerine dikili çizgiler bulunan pamuklu bir kumaş.:ELİFİ
Beton delme kalemi. Betona delik açmakta kullanılan sivri uçlu, çelikten yapılmış bir alet. :
MURÇ
Beyaz iş işlemekte kullanılan beyaz ve parlak iplik.:SİRESATEN
 
Beyaz iş işlemekte kullanılan bir çeşit parlak pamuk ipliği.: PAMUKAKİ
Beyaz mermerde bulunan sert kısım. : EMERİL
Beyaz porselen kaplama.:JAKET
Beyaz Rusya’nın başkenti.: MİNSK
Beyaz yada mor çiçekler açan,meyveleri dikenli bir bitki.:TATULA
Beyaz,sarı renkte soğanlı bir süs bitkisi. : NERGİS
Beyaz,yeşil,mavimsi gri renkte billurlaşmış bir tür kalsiyum karbonat.:ARAGONİT
Beyin yangısı. : ANSEFALİT
Beyin dalgalarının ölçülmesi yöntemi.:EEG
Beyin elektrosu. : EEG
Beyin. : DİMAĞ
Beyit. : EV
Beyşehir gölünde bir ada. : MADA
Bez torba.:CAĞ
Bez dokuyan veya satan kimse.:BEZZAZ
Bez parçalarından dokunan basit kilim,yaygı. : PALA
Bez tezgahında ipliği ayarlayan tarak. : GÜCÜ
Bez,beze.:GUDDE
Bezekçi. Yapıların duvar ve tavanlarına süslemeler yapan usta. : NAKKAŞ
Bezekçilikte kullanılan,çok parlak, yeşil ve pembe dalgalı bir çeşit sedefe verilen ad.ARUSEK
Bezeme,süsleme. : TEZYİN
Bezikte bir deyim. : RUBİKON
Bıçak bilemeye yarayan çelikten,çubuk biçiminde araç. : MASAT
Bıçak,kılıç gibi kesici aletlerin kabzanın içinde kalan bölümü.:PIRAZVANA
Bıçkın Rum delikanlısı.: PALİKARYA
Bıkma,usanma.:GINA
Bıldırcın sökünü. : CURNATA
Biberiye,dişbudak. : HASALBAN
 
Biçimsiz. : AMORF
Bilardo oyununda kullanılan değnek. : İSTEKA
Bilardoda ,oyunculardan birinin topunun öteki toplardan birine değdikten sonra geri dönmesini sağlayacak
şekilde yapılan vuruş. : KLEPS
Bilenmiş kesici bir aracın yüzünde kalan ve bileyi taşıyla giderilen metal çapağı, kıl ağı. :
ZAĞ
Bileşik. : MÜREKKEP
Bileşikgillerden şekeri çok bir tür yer elması. : BADAT
Bileşikgillerden,kökleri sebze olarak kullanılan otsu bir bitki.: TEKESAKALI
Bileşim,bileştirme. : TERKİP
Bilgi ve düşüncesi alınmak üzere kendisine danışılan kimse,bilgili.:DANİŞMENT
Bilgi,ilim,irfan.:DANİŞ
Bilgi,malumat.: TİLİ
Bilgicilik.: SOFİZM
Bilgileri gösteren simgeler dizesi.:KOD
Bilgili,haberli,uyanık. : AGAH
Bilginin saklanması ve üretilmesini konu alan akademik ve mesleki disiplini. : BİLİŞİM
Bilginler : ARİFAN.
Bilginler,yazarlar,sanatçılar kurulu.:AKADEMİ
Bilgisayar kullanımında çözüme erişmek için işlenebilir duruma getirilmiş bilgi ortamı.:
VERİTABANI
Bilgisayarda bir depolama ortamı olarak yararlanılan,belli sığası olan,plastik manyetik araçlara verilen ad.
: DİSKET
Bilgisayarda erişilebilir bellek.: RAM
Bilim doktorlarının ve Kardinallerin giydikleri dört köşe külah yada başlık. : BARATA
Bilinç,şuur.: ES
Bilinemezcilik.:LAEDRİYE
Bilinen,adı geçen,sözü edilen. : MAHUT
Bilirkişi.:EHLİHİBRE
Billur.:KRİSTAL
 
Billurlaşmış doğal kalsiyum karbonat.:KALSİT
Bilyeli tekerlekler ve küçük bir sandıktan oluşan basit taşıma aracı. : TORNET
Bilyeli yatak.:RULMAN
Bin dokuz yüz on iki yılında batan transatlantik. : TİTANİK
Bin metrekarelik bir alan ölçüsü birimi.:DÖNÜM
Binada genel elektrik sigortası. : KOFRA
Binaların önlerinde üstü örtülü önü açık yer. : REVAK
Bir atom yada molekülden ötekine bir yada daha çok elektronun geçişi
olayı. : REDONS : REDOKS
Bir borunun ağzına biçim vermek, genişletmek veya pürüzlerini almakta kullanılan aygıt. :
RAMBA
Bir çeşit uzun rende. : KUSTERE
Bir geminin alabildiği yük miktarı (.Kuzey Avrupa’da kullanılan 200 kg’a yakın gemi yüklerine
ve büyük miktarda ticaret mallarına değer biçmeye yarayan kütle ölçü birimi). : LASTA
Bir ilacın yerine, o ilaçla aynı koşullarda ve aynı biçimde verilen etkisiz ve zararsız
madde. LASEBO
Bir matematiksel ifadede aldığı değere göre belirli durumlar kümesini saptayan değişken. :
PARAMETRE
Bir sanatçının, bir okulun veya bir dönemin yapıtlarını toplu bir biçimde sunan resim sergisi.
: RETROSPEKTİF
Bir sözcüğün yerine başkasını kullanma biçiminde görülen konuşma bozukluğu, söz karışıklığı
. : PARAFAZİ
Bir tiyatro oyununda oyuncuların bir defada söylediği parça. : TİRAT
Bir ülkede olağanüstü dönemlerde devletin ödeme süresi gelmiş borçlarını yasayla
ertelemesi. : MORATORYUM
Bir akarsu yatağının az eğimli vadi tabanlarında ve ova düzlüklerinde çizdiği “S” harfine benzer
kıvrım.:MENDERES
Bir aletin çapları birbirinden farklı olan parçalarından birini ötekine geçirebilmek için yararlanılan
bağlayıcı.:ADAPTÖR
Bir Alman denizatlısı tarafından batırılan ve 1915’te ABD’nin 1.Dünya Savaşına girmesine neden olan
İngiliz yolcu gemisi. : LUSİTANİA
Bir anason türü.(Çorba,sebze ve balık yemeklerinde kullanılır).:PİMPİNEL
Bir anayasa yapmak veya bir anayasayı değiştirmek için toplanan olağanüstü ve geçici
meclis.:KONVANSİYON
 
Bir arazinin bölünmesi,parsellere ayrılması.:İFRAZ
Bir arazinin çeşitli noktaları arasındaki yükselti farkını ölçmeye yarayan alet,düzeç.:NİVO
Bir aruz vezni. : REMEL
Bir asitle birleşince bir tuz oluşturan madde.:BAZ
Bir at arabası türü.:LANDON
Bir atardamarın bir noktasında oluşan ur biçiminde gevşeme şişkinliği.:ANEVRİZMA
Bir atımlık barut.:KESİ
Bir av köpeği cinsi. : ZAĞAR : SETER
Bir av köpeği cinsi.:TERİYE
Bir av kuşu. : ÜVEYİK
Bir avuç dolusu: APAZ
Bir ayakkabıya ağaç veya metal çivi çakmak için delik açmaya yarayan ayakkabıcı aleti.:KAÇABURUK
Bir bakteri türü.:BASİL
Bir baleyi oluşturan adım,figür ve anlatımların bütünü.:KAREOGRAFİ
Bir balık türü. : İSKORPİT: ZARGANA
Bir balık türü.:DUBAR
Bir baş rahip yada bir baş rahibe tarafından yönetilen manastır.:ABEYİ
Bir başlık türü.:BÖRK
Bir batarya topun birden ateş etmesi.:SAPARTA
Bir bestede kullanılabilecek aynı türden sesler kümesi.:SKALA.:ISKALA
Bir bezik oyunu terimi. : VİDO
Bir bilgiyi gösteren simgeler dizisi.:KOT
Bir binadaki toplantı veya gösterinin yapıldığı yer,/ Tiyatroda dinlenme yeri. : FUAYE
Bir binanın yöre imar dairesinin öngördüğü azami yüksekliği.:GABARİ
Bir borca karşılık hesabı daha sonra görülmek üzere yapılan kısmi ödeme.:AKONT
Bir böbrek üstü hormonu. : KORTİZON
Bir bölgede yetişen bitkilerin hepsi,bitki örtüsü.: FLORA
Bir bölgede yetişen hayvanların tümü.:FAUNA
 
Bir buçuk dirhem değerinde eski bir ağırlık ölçüsü birimi. : MİSKAL
Bir buharlı lokomotifin hemen arkasına yerleştirilen ve lokomotifin beslenmesi için gerekli yakıt ve suyu
taşıyan araç. : TENDER
Bir buluşun ve kullanım hakkının kime ait olduğunu gösteren belge. : BERAT
Bir büyük güç sahibini perde arkasından yöneten kimse.:KAMARİLLA
Bir büyükelçinin temsilci olarak bulunduğu ülke dışına çıkması durumunda veya o ülkeye gelmesinden
önce ona vekalet eden diplomat.:MASLAHATGÜZAR
Bir canlıdaki genlerin tümü. : GENOM
Bir caz üslubu (1940’larda ortaya çıktı).:BOP
Bir cins antilop. : KAV
Bir cins av köpeği.: ZAĞAR
Bir cins bamya. : OKRA
Bir cins baykuş. : YAPALAK
Bir cins börülce. : MAŞ
Bir cins doğan. : ZAĞANOS
Bir cins erik. :AYNABAKAR
Bir cins güvercin. : PAL
Bir cins ince,şık dokunmuş patiska. : NANSUK
Bir cins iri yengeç.:PAVURYA
Bir cins kokulu sandal ağacı. Bir cins mısır.:KALEMBEK
Bir cins koyun. : DALABA
Bir cins mimoza:. AMBERAĞACI
Bir cins orkide. : ADA
Bir cins pamuklu kumaş. : KALİKO
Bir cins parlak kumaş. : KARAMANDOLA
Bir cins pasta.:EKLER
Bir cins portakal. : NAVEL
Bir cins reçine. : LAKA
Bir cins sülün. : TURAÇ
 
Bir cins taze fasulye.:ANAPA
Bir cins tüylü av köpeği: BARAK
Bir cins, sazana benzer tatlı su balığı. : KARAKEÇİ
Bir cismin hareketinin ölçülmesinde temel alınan nicelik. : MOMENTUM
Bir çakıl taşı türü.:BREŞ
Bir çalışmaya yardım sağlamak için,genellikle açık havada yapılan eğlentili toplantı.:KERMES
Bir çeşit balık ağı. : IRIP
Bir çeşit börülce.:MAŞ
Bir çeşit büyük ve zehirli örümcek.:KUNDA
Bir çeşit çevirme ağı.:BARABAT
Bir çeşit erkek şalvarı.:ÇAKŞIR
Bir çeşit hamur yemeği. : PİRUHİ
Bir çeşit ince,çoğu kez çiçekli pamuklu kumaş. : MARKİZET
Bir çeşit ipek kumaş.:KEMHA
Bir çeşit İtalyan peyniri. : PARMİCAN
Bir çeşit kekik. : ZAHTER
Bir çeşit kısa ney.: NISFİYE
Bir çeşit Leh dansı.:MAZURKA
Bir çeşit pamuklu kumaş. : HASA
Bir çeşit papağan.:LORİ
Bir çeşit pelte.: PALUZE
Bir çeşit sertçe,ince yünlü kumaş.:SOF
Bir çeşit testere. : MUŞER
Bir çeşit top mermisi. : HUMBARA
Bir çeşit Venedik altın akçesine verilen ad. : DUKA
Bir çeşit yanardağ kütlesi : BAZALT
Bir çiçek. : PAŞAÇADIRI
Bir çift at tarafından çekilen,üstü kapalı,yaylı ve dört tekerlekli binek arabası.:KARUÇA
 
Bir çifte kürekli küçük patalya. : DİNGİ
Bir çocuk oyunu. : KUKA
Bir çok Avrupa ordusunda mızraklı süvarilere verilen ad.:UHLAN
Bir çok bedensel özelliğiyle file benzeyen,tavşan iriliğinde memeli bir hayvan.:DAMAN
Bir çok bitkiyle özel bir koku verilmiş,tatlı,bir tür şarap.:VERMUT
Bir çok Ermeni baş patrik ve patriğin adı.: NERSES
Bir çok kıtadan oluşan şarkı gibi söylenmek üzere yazılmış duygusal şiir,şarkı. : LİED
Bir çok kişi tarafından el ele tutuşarak oynanan bir halk oyunu.: HORA
Bir çok kişinin yaptığı işlerde gayret vermek için kullanılan ünlem.:YİSA
Bir çok organik maddeyi eritmekte kullanılan uçucu,kolayca alev alır,eter kokusunda bir sıvı.:ASETON
Bir çuval türü.: TELİS
Bir dalda dördü beşi bir arada bulunan meyve kümesi.: ÇATANAK : ÇOTANAK
Bir dalganın genlik,evre ve sıklığının bir yasaya göre zaman içinde farklılaşması.:MODÜLASYON
Bir davanın mahkemece nasıl bir hükme bağlandığını gösteren resmi belge.:İLAM
Bir deniz teknesinin başka bir tekneye veya iskeleye yanını vererek yanaşması.:ABORDA
Bir deniz yolculuğunda geminin veya yükünün gördüğü zarar.:AVARYA
Bir deste (52’lik) kağıtla oynanan bir iskambil oyunu.:KİNG
Bir devletin topraklarıyla çevrilmiş,başka bir devlete ait arazi. :ANKLAV
Bir devletin yada bir şirketin yönetimini birlikte yürüten üç kişilik topluluk. : TROYKA
Bir dilde yeni sözcükler kullanma. : NEOLOJİ
Bir dileği yerine getirme.:İSAF
Bir dilin söz varlığı. : VOKABÜLER
Bir dizi metal yada bambu dilden oluşan Afrika’ya özgü bir çalgı. : MBİRA
Bir dokunun sertleşmesi.:SKLEROZ
Bir duvardaki taş yada tuğla sırası. : REDE
Bir düğmeyi yada kopçayı tutmaya yarayan halkacık. : BRİT
Bir düzlem şeklin aynı yöndeki paralel bütün kirişlerini eşit parçalara bölen çizgi. : ORTAY
Bir düzlemin odak denilen durağan iki noktaya uzaklıkları değişmeyen noktaların geometrik yeri olan
eğri.:HİPERBOL
Bir ekin hastalığı. : RASTIK
Bir elçinin bir ülkeye atanmasından önce o ülkeden istenen uygun görme yazısı.:AGREMAN
Bir elektrik akımını alıp başka bir kuvvete çeviren cihaz.: RESEPTÖR
Bir elektrik devresindeki akımı,başka bir devreden geçen akımdaki değişiklikler aracılığıyla denetleyen
aygıt,.değiştirgeç. : RÖLE
Bir elektrofonun veya başka elektro-akustik sistemin yükseltici ve hoparlörleriyle birlikte kullanılmak üzere
tasarlanmış güç yükseltici olmayan radyo alıcısı.: TUNER
Bir elektron tüpünde temel işlevi ikincil yayım üretmek olan elektrot. : DİNOT
Bir elma türü. : APİ
Bir erik türü.:AYNABAKAR
Bir eser üzerindeki hak.: TELİF
Bir eserde asıl konu olarak ele alınan olaylardan önce,geçmiş bir takım başka olguları anlatan ilk
bölüm,öndeyiş.:PROLOG
Bir fal türü.:CİFİR
Bir fındık çeşidi.:FOŞA
Bir Fransız halk dansı.:GAVOT
Bir gemici düğümü,ızbarço bağı.: ALABORİNA
Bir gemideki malların gösterildiği,boşaltma işlerinin yapılacağı liman idaresine verilecek liste./Bildiri. :
MANİFESTO
Bir geminin alabildiği yük miktarı.:LASTA
Bir geminin hangi devlete ait olduğunu gösteren bayrak.:BANDIRA
Bir geminin yüklü su kesimi ile boş su kesimi arasında kalan bölümü.:FAÇA
Bir geyik türü. : ÇOPUR
 
Bir giyeceğin göğüsle omuz arasında kalan bölümüne eklenen parça,giysi.. : ROBA
Bir giyeceğin göğüsle omuz arasında kalan bölümüne eklenen parça.:ROBA
Bir görevin yerine getirilmesinde iş ortaklığı. : SİNERJİ
Bir görüntü,bir yaşantı veya bir davranışın daha iyi kavranmasını sağlamak için simgelerle göz önünde
canlandırıp dile getirme. :ALEGORİ
Bir gösteri sırasında perde arasındaki dinlenme zamanı.:ANTRAKT
Bir güreş türü.:KARAKUCAK:DALMA
 
Bir halk türküsü.:MAYA
Bir hava taşıtının belirli bir noktadan uzaklığını ve yön açısından belirlemeyi ve çevredeki hava taşıtlarına
kimi komutları iletmeyi sağlayan radar eşgüdümlü hava trafik denetleme sistemi. : NAVAR
Bir hekimin ustalığı,mahareti. : HAZAKAT
Bir Hıristiyan derneği.:CİZVİT
Bir Hint tanrıçası.:BRAHMA
Bir Hint tanrısı.:BRAHMA
Bir hükümdara vergi veren halk. : RAİYE
Bir ırmağın denize kavuştuğu yerde lığların birikmesiyle oluşan üçgen biçimli ova,delta.:ÇATALAĞIZ
Bir ile üç yaş arasında bulunan burulmuş erkek sığır. : TOSUN
Bir ilin en yüksek maliye görevlisi.:DEFTERDAR
Bir inanışın heyecanı ile coşup kendisinden geçme hali,vecd.:CEZBE
Bir ipe geçirilmiş yada birbirine bağlanmış yaş yemiş yada sebze bağı. : HEVENK
Bir ipe veya çubuğa dizilmiş yada saplarından birbirine bağlanmış yemiş veya sebze bağı.:HEVENK
Bir iskambil oyunu. : FİTİL: OHEL
Bir İspanyol dansı.:BOLERO
Bir İspanyol şiir türü.:ROMANS
 
Bir iş için,herhangi bir üst makama yazılan yazı.:MÜZEKKERE
Bir işi yapmak,bir aracı onarmak için kullanılan alet takımı.:AVADANLIK
Bir işin sonunu düşünerek ölçülü,tedbirli davranma.: TEMKİN
Bir işletmenin ani batışı. : KRAK
Bir kağıt oyunu. : KANASTA
Bir kalkanın ortasında bulunan,eli korumaya ve oklardan sakınmaya yarayan,genellikle bombeli
bölüm.:UMBO
Bir kap içinde sıvı yağ ve fitilden oluşmuş aydınlatma aracı.:KANDİL
Bir kasın tümünü veya bir parçasını kesme ameliyatı.:MİYOTOMİ
Bir keçi yünü türü.:MOHER
Bir kelimedeki harflerin yerini değiştirerek elde edilen kelime.:ANAGRAM
Bir kıyıya yada gemiye göre açık deniz. : ALARGA
Bir kilim türü.:CİCİM
Bir kimse veya bir sorun için halkın olumlu veya olumsuz kanaatinin belirlenmesi amacıyla yapılan oylama.
: PLEBİSİT
Bir kimsenin kimlik bilgilerini gösteren kayıt. : KÜNYE
Bir kitabın kısaltılmış biçimi ve özellikle kısa tarih kitabı. : EPİTOME
Bir konu ile ilgili bilgi vermek ve bu bilgiler üzerinde tartışmak amacıyla birkaç yetkilinin yönetimi altında
düzenlenen toplantı.:SEMİNER
Bir konuda özet olarak verilen bilgi veya açıklama.:BRİFİNG
Bir konuyu açıklamak için hazırlanmış resim veya levhalardan oluşmuş kitap,harita kitabı.:ATLAS
Bir koy yada lagünün dar girişi. : İNLET
Bir koyun türü.:DAĞLIÇ
Bir köleyi özgürlüğüne kavuşturma.: İTAK
Bir köpek cinsi. : KANİŞ
Bir köpek cinsi.:KANGAL.:FİNO
Bir köşeden karşı köşeye doğru katlanmış yada kesilmiş olan. : VEREV
Bir kumaş türü.:CANFES.:KREP
Bir kumaş üzerine başka bir kumaş parçası veya dantel dikilerek yapılan işlem.:APLİKASYON
Bir kundak üzerine oturtulan ve zemberekle geçirilen çelik yay. : ARBALET
Bir kurulun,bir topluluğun en önemli üyelerinden her biri. : RÜKÜN
Bir kuruluşa bağlı yolcu gemilerinin en eski kaptanı. : KOMODOR
Bir kuş türü.:BAŞTANKARA.:REA
Bir kuvvetin uygulandığı kütleyi bir eksen etrafında döndürme eğilimi. : TORK
 
Bir maddenin kimyasal bir tepkimede hiçbir değişmeye uğramadan tepkimenin olmasını veya hızının
değişmesini sağlayan etkisi.: KATALİZ
Bir madeni paranın yüzündeki bütün kabartma ve resimlerden daha yüksek bir çıkıntı oluşturan çevre
pervazı.:ARSATA
Bir mekanı örten kemerli yapı.. : TONOZ
Bir mersinbalığı türü.: BİZ.:ŞİP
Bir metreküp odun ölçü birimi. : STER
Bir metrenin milyonda biri. : MİKRON
Bir meyve. Tüylü Liçi. : RAMBUTAN
Bir meze türü.: TOPİK
Bir Mezopotamya destanı.:ETANA
Bir Mısır tanrısı.:PTAH
Bir motorda bilyelerin almaşık devinimini dairesel devinime çeviren dingil. : KRANK
Bir motorda bilyelerin almaşık devinimini dairesel devinime çeviren mil.: KRANK
Bir mukavemet yarışını ve bir tüfekle atış yarışını içeren kayak sporu. : BİATLON
Bir mülk kaça satın alınmışsa,o mülke o para ile sahip olma,önalım.:ŞUFA
Bir müzik parçasının dinleyicilerin isteği üzerine bir kez daha çalınması. : BİS
Bir müzik parçasının hangi hızla çalınması gerektiğini gösteren alet.:METRONOM
Bir müzik yapıtında kullanılmaya elverişli tüm seslerin oluşturduğu dizi.: SKALA
Bir oda veya mekana açılan,duvar yada çitle çevrili girinti.:ALKOV
Bir operanın sözlerinin yazılı olduğu kitap. : LİBRETTO
Bir organda,bir atardamarın,doku bozukluğu sonucu kan pıhtısı ile tıkanması.:ENFARKTÜS
Bir organı su vererek yıkayıp temizleme. : LAVAJ
Bir orkestradaki tüm çalgılarla çalınan bölüm.:TUTTİ
Bir orman ağacı. : SEKOYA
Bir orta oyunu tipi.:ZUHURİ
Bir ortaçağ çalgısı.: JİG
Bir Ortadoğu tanrısı.: BAAL
Bir ot ve bu otun öğütülmesiyle elde edilen tozdan yapılan bir çeşit tutkal.:ÇİRİŞ
 
Bir otomobilin arkasına takılan,insan taşımaya yarayan,tekerlekli,üstü kapalı araç.:KARAVAN
Bir oyuğa,bir yuvaya yerleştirilmiş tesisat.: ANKASTRE
Bir oyunda,bir filmde dinlenme süresi,ara.:ANTRAKT
Bir ölçü biriminin önüne getirildiğinde bu birimi binle bölen önek.:MİLİ
Bir ölüyü toprağa gömme.:DEFİN
Bir örümcek türü.:BÖ
Bir palmiye türü. : DUM
Bir pancar hastalığı. : KARABACAK
Bir papağan türü.:LORİ
Bir parça üzerine paralel çizgiler çizmek için kullanılan alet. : MİHENGİR
Bir parçanın ağır çalınacağını belirten müzik terimi.:LENTO
Bir parçanın ağır ve görkemli çalınacağını veya söyleneceğini anlatan müzik terimi.:LARGO
Bir parçanın canlı,neşeli ve hızlı çalınacağını belirten müzik terimi.:ALLEGRO
Bir parçanın notalarının,ara vermeden birbirine bağlanarak söyleneceğini veya çalınacağını belirten müzik
terimi.:LEGATO
Bir Pasifik ülkesi olan Batı Samoa’nın başkenti.: APİA
Bir Pasifik ülkesi olan Batı Samoa’nın para birimi.: TALA
Bir Pasifik ülkesi olan Vanuatu’nun para birimi.:VATU
Bir poliçenin arkasına ciro edildiği kişiye ödenmesi için yazılan havale emri. : ORDİNO
Bir resim,desen yada alçak kabartmada,bazı nesne ve figür boyutlarının,perspektifin etkisiyle kısalması. :
RAKURSİ
Bir resmi sulandırılmış renklerle boyamaya yada gölgelemeye verilen ad. : LAVİ
Bir roman veya öyküde ikinci derecede bir olay.:EPİZOT
Bir saç şekli. : ALABROS
Bir salgı bezi dokusunda,o doku aleyhine gelişen tehlikesiz ur.:ADENOM
Bir sanatçının tek müzik aleti eşliğinde verdiği konser. : RESİTAL
Bir seçimde adaylardan hiçbirinin gerekli oyu sağlayamaması nedeniyle seçimin sonuçsuz kalması. :
BALOTAJ
Bir sesin yarım ton kalınlaştırılacağını gösteren nota işareti.:BEMOL
Bir sıvının içindeki alkol derecesi. : GRADO
Bir sıvıyı gaz biçiminde püskürten aygıt.:VAPORİZATÖR
Bir sinema filmini televizyonda göstermeye yarayan cihaz.: TELESİNEMA
Bir sinir lifini uyarmak için anında devreye giren bir doğru elektrik akımının sahip olması gereken en
düşük şiddet değeri. : REOBAZ
Bir sonuç çıkartma yolu.:ANALOJİ
Bir sorunu ele alış,ona bakış biçimi.:YAKLAŞIM
Bir sözcükteki harflerin yerini değiştirerek elde edilen yeni sözcük.:ANAGRAM
Bir su altı aracı.:BATİSKAF
Bir süre sürülmeyerek boş bırakılmış tarla. : GEN
Bir süs bitkisi. : ŞAKAYIK : KÜPE ÇİÇEĞİ : KATALPA
Bir süs taşı. : AMETİST
Bir şarkının,bir filmin deneme kaydı yada çekimi. : DEMO
Bir şehrin avukatlarının toplandığı meslek kuruluşu.:BARO
Bir şey için uygun durum,fırsat.:PUNT
Bir şey üzerindeki gerekli bilgi,kavram.:NOSYON
Bir şeyden korkmak,ürkmek,çekinmek.: OCUMAK
Bir şeye dayanan. : MÜSTENİT
Bir şeyi başka bir şeyle karıştırma.HALT
Bir şeyi bir yerden bir yere götürüp getirmeye yarayan halat.: VARAGELE
Bir şeyi unutmamak için parmağa bağlanan iplik. : RETİME
Bir şeyin ayrıntılarına girmeden ana çizgilerini belirten.:KABATASLAK
Bir şeyin balmumu,alçı gibi maddeyle kalıbını çıkarmak için yapılan işlemlerin tümü.:MULAJ
Bir şeyin en güçlü ve sağlam yönü.:RÜKÜN
Bir şeyin en yüksek ve sivri noktası.:DİN
Bir şeyin içinde var olan. : MÜNDEMİÇ
Bir şeyin içindeki öz,lup.: EVİN:NÜVE
Bir şeyin kenarını koruyan,süsleyen veya sınırını belirleyen çerçeve.:BORDÜR
Bir şeyin özü,aslı.:MAYE
 
Bir şeyin parçaları arasındaki uygunluk.:LORANT
Bir şeyin yokluğunu hissetme. : ARAMİ
Bir tabanca türü.:PİŞTOV
Bir takoz türü.:BAT
Bir tarım aleti,geminin orta bölümü. : BEL
Bir tarikatın müritlerinin yolculukları sırasında konakladıkları, ibadet ve ayin yaptıkları tekkelere verilen ad.
: ZAVİYE
 
Bir tatlı su balığı: ÇOTİRA. : TARANGA
Bir tatu (döğme) türü. : APAR
Bir tekkenin şeyhi olan kimse.: POSTNİŞİN
Bir televizyon ekranına bağlanan mikrofon yardımıyla,ekrandaki görüntüler eşliğinde şarkı söyleme
esasına dayanan oyun.: KARAOKE
Bir tema etrafında oluşan.:TEMATİK
Bir ticaret senedinin yenilenmesinden alınan komisyon.:ACYO
Bir ticari ortaklığın kuruluşu sırasında başlangıç sermayesini oluşturmak üzere ortakların vermeyi
yükümlendikleri değerlerin tümü./ Anonim şirketlerde kurucu ortakların veya sermaye artırımına
katılanların şirket sermayesine yaptıkları her türlü katkı. : APOR
Bir tiyatro oyuncusunun seyircilerin duyacağı biçimde ama sanki diğer oyuncular duymuyormuş gibi
konuşması veya düşünmesi:. APAR
Bir tiyatro oyununda oyuncuların bir defada söylediği parça : TİRAT
Bir tiyatro oyununda,karşısındakinin sözüne gerekli karşılığı verme.:REPLİK
Bir tiyatro sahnesinin önünde,ışık ve ışıldakların yerleştirildiği,izleyiciye en yakın yer.:RAMP
Bir tiyatroda en üst balkon. : PARADİ
Bir toplantıda bulunma karşılığı alınan para,oturum ücreti.:HAKKIHUZUR
Bir toplumdaki ahlakla ilgili davranış biçimleri. : TÖRE
Bir tuzla ürününün satıldığı bölgeler. : OROS
Bir tür Amerikan kekliği. : İNAMBU
Bir tür antilop. : UREBİ
Bir tür asma,Meryem ana asması.:AKASMA
Bir tür balık ağı. : ABLATYA
Bir tür başlık. : KABALAK
Bir tür baykuş. : KUKUMAV
Bir tür bıçak. : DAĞA
Bir tür cüppe. : BİNİŞ
Bir tür çuha. :.EN
Bir tür dana ve öküz derisi.:TELATİN
Bir tür davul.:TİMBAL
 
Bir tür delikli balık ağı.:IRIP
Bir tür domino oyunu.: AZNİF
Bir tür et yemeği. : PATE
Bir tür ferace. : ALAVURA
Bir tür filika.:FUTA
Bir tür gemici düğümü.Izbarço bağı. : ALABORİNA
Bir tür hafif ayakkabı. : YEMENİ
Bir tür ince dokunmuş çizgi kumaş.:ÇİTARİ
Bir tür ince ipekli kumaş. : PAPAZİ
Bir tür ince meşin. :VAKETA
Bir tür İngiliz birası.:ALE
Bir tür iplik bükme aracı.:TEŞİ
Bir tür işleme. : KOPANAKİ
Bir tür jelatin. : AGARAGAR
Bir tür kağıt süslemeciliği.:EBRU
Bir tür kalın ve ağır çizme. : TOMAK
Bir tür kalsiyum karbonat.:ARAGONİT
Bir tür keçe çadır. : GEDEME
Bir tür kement.:BOLA
Bir tür kertenkele. : BABAKÖŞ: AGAMA:VARAN
Bir tür keten patiska veya basma. : KRETON
Bir tür keten,patiska veya basma.:KRETON
Bir tür kısa hırka.:LİBADE
Bir tür kömür sobası.: SALAMANDRA
Bir tür kukuletalı asker kaputu,yağmurluk.:AVNİYE
Bir tür kumaş. : DRA: FLANEL
Bir tür kuzu eti yemeği. :KAPAMA
Bir tür kürek.:AYALEMA
 
Bir tür macun.:BERŞ
Bir tür mezgit balığı. : MERLANOS
Bir tür nişasta helvası.:SABUNİYE
Bir tür org.: LATERNA
Bir tür ökçesiz ayakkabı,yemeni. : KALAVRA
Bir tür palmiye. : AREKA
Bir tür pamuklu kumaş. : PAZEN
Bir tür pelte. : PALUZE
Bir tür perde. : STOR
Bir tür peynir. : EDAM
Bir tür sağlam ve yumuşak dana veya öküz derisi. : TELATİN
Bir tür sert ve fazla kızarmayan domates. : KAVATA
Bir tür ses alma cihazı.: DİKTAFON
Bir tür sıçan. : FARİG
Bir tür sıralaç. : KALAMAZO
Bir tür soğanlı süs bitkisi.:AMARİLİS
Bir tür süs kağıdı.: SERPANTİN
Bir tür süsleme sanatı. 18. yy başında Fransa’da çok geçerli olan,kavisli çizgileri bol,gösterişli bezeme
üslubu. : ROKOKO
Bir tür şahin. : LAÇİN
Bir tür şalvar. : ELİFİ
Bir tür şeker hamuru.:NUGA
 
Bir tür tabanca.:NAGANT
Bir tür takoz.:BAT
Bir tür taşkömürü.:ANTRASİT
Bir tür tozluk.:GETR
Bir tür verimli balçık. : LÖS
Bir tür yağsız ve tuzsuz peynir. : TELEME
Bir tür yapay mermer. : BREŞ
Bir tür yelkenli ve motorlu yarış teknesi.:REGATA
Bir tür yün örgüsü. : HARAŞO
Bir tür yünlü kumaş. : KAŞE
Bir tür zamk.:KİTRE:LAK
Bir türün,bir olayın karakteristik yönünü veren.:SPESİFİK
Bir ulusun başka bir ulusu siyasi ve ekonomik egemenliği altına alarak yayılması veya yayılmayı istemesi.:
EMPERYALİZM
Bir ülkede yönetime el koyan kimselerden oluşan kurul.: CUNTA
Bir ülkenin iskeleleri arasında gemi işletebilme hakkı. : KABOTAJ
Bir üzüm cinsi. : İRİKARA: PAPAZKARASI
Bir üzüm türü.:KARAGEVREK
Bir varlığın doğası. : NELİK
Bir veya iki çalgı için yazılmış,üç veya dört bölümden oluşan müzik eseri.:SONAT
Bir veya iki milimlik pli. : NERVÜR
Bir yada iki çalgı için yazılmış üç yada dört bölümden oluşan müzik eseri. : SONAT
Bir yağ türü.:BEZİRYAĞI
Bir yapıda dış kapıyla odalar arasındaki giriş bölümü.:DALAN
Bir yapının Belediyece öngörülen yüksekliği. : GABARİ
Bir yapının iç duvar kaplaması. : LAMBRİ
Bir yarış yelkenlisi. : SNİPE
Bir yaşını geçmiş inek yavrusu.:DÜVE
Bir yazı sayfasının altına,metnin herhangi bir noktasıyla ilgili olarak yazılan açıklama.:HAŞİYE
Bir yelkenli türü.:CÖNK
Bir yengeç türü. : UCA
Bir yerde biriken sıvıları dışarıya akıtmakta kullanılan oluk veya boru. : AKAÇ
Bir yere gönderilen eşyanın listesi.:İRSALİYE
Bir yeri kira ile tutabilmek için sahibine veya içindeki kiracıya açıktan verilen para.:HAVAPARASI
Bir yetimin veya akılca zayıf birinin malını yöneten kimse. : VASİ
 
Bir yılan türü.: PİTON
Bir yıllık kuzu.:TOKLU
Bir yol veya geçide girilmemesi için acele yapılan engel : BARİKAT
Bir yüzeyin eğiklik derecesini anlamaya yarayan araç. Topoğraf aracı. : NİVO
Bir yüzü içbükey,öbür yüzü dışbükey olan mercek. : MENİSK
Bir yüzünde Kurtuluş Savaşı,diğer yüzünde ise Cumhuriyetin ilanı canlandırılan,8 Ağustos 1928’de açılan
Taksim Atatürk Anıtının İtalyan heykeltıraşı.:PİETRO CANONİCA
Bir zırhlı gemi türü. : DRETNOT
Bir zinciri oluşturan halkalardan her biri. : BAKLA
Bira yapmak için çimlendirilip kurutularak hazırlanmış arpa veya başka taneler.:MALT
Birbirine bağlı kurşun bölmelere yerleştirilmiş renkli cam parçacıklarından oluşan,saydam pencere
süslemesi veya resim. : VİTRAY
Birbirine paralel olarak uzanan iki akarsu arasında kalmış dağ sırtı.:KIRAN
Birbirine sürtünen cisimlerin karşılıklı etkileşimini inceleyen bilim dalı. : TRİBOLOJİ
Birbirine uygun,karışık. : MÜMTEZİÇ
Birbiriyle geçinemeyen gemi tayfası. : ALABABULA
Birçok onayaklı kabukluda orta sularda yaşayan larva biçimi. : ZOE
Birden çok işletmenin bir grup başkanının yönetimi altında,belirli bir işi gerçekleştirmek amacıyla belirli bir
süre için oluşturdukları topluluk.:POOL
Bireycilik. : İNDİVİDÜALİZM
Bireyler.: EFRAT
Biri Amerika’da,diğeri Madagaskar’da yetişen ve yelpaze biçiminde yaprakları olan iki ağacın ortak
adı.:RAVENALA
Biri öne,öteki arkaya bakan,birbirine karşıt iki yüz biçiminde betimlenen eski bir Roma tanrısı. :İANUS
Bir-iki yaşında koyun. : ŞİŞEK
Birimlerin başına konulduğunda on katı gösteren bir ek.:DEKA
Birinci çağın ilk dönemi ve bu dönemde oluşmuş yer katmanları.:KAMBRİYEN
Birinci Dünya Savaşında Osmanlı ordusunda kullanılan bir tür başlık.:KABALAK
Birine bir mülkü sahip kılma. : TEMLİK
Birine karşı gelmek,sert cevap vermek.:ÇEMKİRMEK
 
Birinin ölümünü haber veren.:NAİ
Birler,tekler. : YEGAN
Birleşik bir ışık demetinin bir biçmeden (prizma) geçtikten sonra ayrıldığı basit renklerden oluşmuş
görüntü.:TAYF
Birleşikgillerden hekimlikte kullanılan ıtırlı bir bitki. : TARHUN
Birleşikgillerden,kökleri sebze olarak kullanılan otsu bir bitki. : TEKESAKALI
Birleşmiş Milletler Eğitim Bilim ve Kültür Örgütü’nün kısa yazılışı.: UNESCO
Birlik. : VAHDET
Birlikte kullanıldığı terimin anlamına aşırılık kazandıran bir müzik terimi.:ASSAİ
Birmanya (Myanmar) para birimi. : KIYAT
Birmanya’da sıradağlar. :ARAKAN
Birmanya’nın plakası. :BA
Bisiklet ve motosiklette dümenin elle tutulan kısımlarına geçirilen ve yumuşak,sentetik maddeden yapılan
kaplama.:ELCİK
Bistüri. : NEŞTER
Bit yavrusu. : YAVŞAK
Bit,tahta kurusu gibi böceklerin yumurtası.:SİRKE
Bit. : KEHLE
Bitki hastalıklarını inceleyen bilim dalı.:FİTOPATOLOJİ
Bitki kökleri,şeker,misk,dövülmüş ceviz veya fındık içi ile yapılan bir tür şekerleme.:DEVAİMİSK
Bitki. : VİTAL
Bitkilerden elde edilen ilaçlarla hastalıkların tedavisi.: FİTOTERAPİ
Bitkilere,özellikle ekinlere zarar veren bir böcek.:BAMBUL
Bitkilerin,hayvanların doku ve sıvılarında bulunan,birleşimi karbon,oksijen,azot,hidrojen ve kükürt
olan,suda eriyen,beyaza yakın renkte,yapışkan madde.:ALBÜMİN
Bitkinin doğal olarak yetiştiği yer,yurt.:HABİTAT
Bitkisel tellerden yapılmış kaba örgülü büyük çuval. : TELİS
Bitkisiz. : AFİTAL
Bizans kiliselerinde kadınlara ayrılan bölüm. : YİNEKE
Boagillerden,Afrika ve Asya’da yaşayan,zehirsiz,çok güçlü büyük yılan.:PİTON
Boagillerden,tropikal Amerika’da yaşayan,avını sararak ve sıkarak öldüren yılan.:ANAKONDA
Bodrum yakınlarında turistik bir belde.:TÜRKBÜKÜ
Boğa güreşçisi. : TORERO
Boğa güreşi.:KORİDA
Boğa,tosun.:KELE
Boğanotunun güz çiğdemi de denilen bir türü. : İTBOĞAN
Boğaya tutulan kırmızı şal (Matadorların boğayı yormak ve hırslandırmak için kullandıkları kırmızı renkli
kumaş parçası). : MULETA
Boğaz mukozasının şişmesi,yutak iltihabı.: ANJİN
Bol,verimli,gür.:FEYYAZ
Bolivya’nın başkenti. : LAPAZ
Bolkar dağları ile Ala dağlar kütlesini birbirinden ayıran tektonik çukur. : ECEMİŞ
Bolluk,genişlik.:FERAHİ
Bolu ilinde bir kaplıca.:SAROT
Bolu yakınlarındaki kayak merkezi. : KARTALKAYA
Bolu’nun Göynük ilçesinde,doğal güzelliğiyle tanınmış bir göl.:SÜNNET GÖLÜ
Bombalardan korunmak için yerin altına kazılmış siper.:KAZAMAT
Borazan kuşu. : AGAMİ
Borç alınan bir paranın belirli zamanlarda ödeneceğini gösteren senetler.:ESHAM
Borç alma. : İSTİKRAZ
Borç veren,alacaklı : DAİN
Borç veren.:DAYİN
Borç verme anlamında eski bir sözcük. : İDANE
Borç verme. : İKRAZ
Borçlar.:DÜYUN
Borda kaplamalarını yerleştirmek için ahşap gemilerin omurgalarına açılan yuva. : AŞOZ
Borneo dağlarında yaşayan sülün. : RALİC
Borsada kesin vadeli değerlerin kuru ile primli değerlerin kuru arasındaki fark. : EKAR
 
Boru sesi. : Tİ
Boruları döndürmeden eklemeyi sağlayan bağlantı parçası. : RAKOR
Borusunun içinde,ağız deliğinin altında bir tapa (blok veya dil ) bulunan ve ucundan üflenerek çalınan
kavallara verilen ad. : DİLLİDÜDÜK
Bostanda yapılan bekçi kulübesi. : GÜMELE
Boş alan korkusu.: KENOFOBİ
Boş,anlamsız söz.:FASARYA
Boş,çürük,yanlış. : BATIL
Boş,yararsız : . MALAYANİ
Boş. : TEHİ
Boş.,yararsız,.saçma. : ABES
Boşanma. : TALAK
Boşanmış kadın. : TALİKA
Boşluk. : KAVİTE
Boşluk.:VAKUM
Boşta gezen.:HAYTA
Boşuna.:BEYHUDE
Botanikte köksap.: RİZOM
Botanikte populus olarak tanımlanan söğütgillerden uzun orman ağacı.: KAVAK
Botanikte,kabuğu çatlamamış meyve kabuğuna verilen ad.: AKEN
Bovling oyununda devrilmeye çalışılan,üzeri plastik kaplı tahta kuka. : PİN
Boy,endam. : KAMET
 
Boy,klan. : ANAR
Boyacılık ve sepicilikte kullanılan tanence zengin bitkisel özüt. : KAŞA
Boyacılıkta kullanılan,nikel ve demire benzeyen,gümüşi renkte bir element.:KOBALT
Boyalı ve yapışkan suyun üzerine kapamak yoluyla kağıda yapılan bir çeşit dalgalı ve kareli süs.:EBRU
Boyanmamış seramik rengi. : ZEM
Boylam uzunluk. : TUL
Boynuz.:KARN
Boynuzdan yapılan bir çeşit boru. : NEFİR
Boyu yüz metreyi aşabilen bir ağaç.: OKALİPTÜS
Boyu 40-60 cm,vücudu silindir biçiminde,gaga gibi ince uzun sivri ağızlı geçici bir balık.:ZARGANA
Boyunduruk. : NİR
Boyut.:BUUT
Boyutları farklı iki gövdeden oluşan tekne tipi.: PRAO
Bozukluk ,yanlışlık. : SAKAMET
Bozukluk,yanlışlık,eksiklik.:SAKAMET
Bozularak kokuşmuş.:CILK
Bozulmak,ekşiyip çürümek.: EPRİMEK
Böbrek üstü bezlerinin etkili bir maddesi. :ADRENALİN
Böbürlenme. : TAFRA
Böcek.:HAŞERE
Böcekbilim.:ENTOMOLOJİ
Böceklerde baş ile karın arasında kalan beden bölümü. : TARAKS
Böcekleri inceleyen bilim dalı.: ENTOMOLOJİ
Böceklerin kurtçuk durumundan yetişkin duruma geçerken arada aldıkları özel biçim. :NEMF
Böceklerin kurtçuk durumundan yetişkin duruma geçerken arada aldıkları özel biçim.:NEMF
Böğürtlen,diken dutu,it üzümü. : BÜK
Böğürtlen.:BÜK
Bölüştüren, ayıran, ikilem. : MUKASSİM
 
Bram Stoker’ın sinemaya da uyarlanmış ünlü korku romanı.:DRAKULA
Brezilya müziği.(1950’lerin sonlarında ortaya çıkarak halk arasında yaygınlaştı).:BOSSANOVA
Brezilya’da bir kent. : NATAL
Brezilya’da büyük kentlerin çevresini saran gecekondulara verilen ad. : FAVELA
Brezilya’nın para birimi. : REAL
Brezilya’nın plaka işareti. : BR
Briçte iki manştan oluşan bölüm.:ROBER
Briçte karşı tarafa ancak bir el vererek çıkarılan oyun. : ŞLEM
Briçte kazanılan her ele verilen ad.: LÖVE
Briçte oyunculardan birinin elinde bir renkten hiç kağıt bulunmaması. : ŞİKAN
Briçte,bir eli üstün bir kağıtla almayıp daha aşağı bir kağıtla almaya verilen ad.:EMPAS
Bronz. : TUNÇ
Bu günkü belediyenin Türkiye’de ilk kurulan biçimi. : ŞEHREMANETİ
Bu günkü Hollanda,Belçika ve Kuzeydoğu Fransa’ya eskiden verilen ad.: FELEMENK
Buddha’nın Çin’deki adı.: FO
Budistlerin en büyük tanrısı. TARA
Budizm de ruhun ulaştığı en yüksek mertebeye verilen ad. : NİRVANA
Budun ön kısmından elde edilen ve kızartmaya elverişli olan dana eti. : NUAR
Buğday tanesinin olgunlaşmış içi.,bir şeyin özü. : EVİN
Buğday,toprak gibi şeylerin elendiği iri gözlü kalbur.:GÖZER
Buhar. : İSTİM
Buharlı hamam. : SAUNA
Bukalemun. : KAYAKELERİ
Bulanık,net olmayan. : FLU
Bulaşıcı hastalıklar bulunan bir ülkeden gelmiş insanların karantinaya alındıkları binaya
verilen ad. : LAZARETTO
Bulaşıcı,geçici.:SARİ
Bulgar parası. : LEVA
Bulgaristan’ın plakası. : BG
Bulgur,biber,soğan,domates gibi şeylerle yapılan ve asma yaprağına sarılıp çiğ olarak yenen bir yemek. :
BAT
Bulmaca anlamında kullanılan bir sözcük.: ENİGMA
Bulmaca bilim. : ENİGMATOLOJİ
Bulut. : SEHAB
Bunama. : ATEH
Bunamış.: MATUH
Bundan böyle. : BADEMA
Bundan dolayı. : BİNAENALEYH
Bunun gibi,böyle. : HAKEZA : KEZALİK
Burçlar kuşağının dördüncü işareti (Yengeç).:CANCER
Burdur’da bir baraj.:ONAÇ
Burgaç,çevri,eğrim. : ANAFOR
Bursa – Mustafakemalpaşa’da bir kaplıca. : DÜMBÜLDEK
Bursa ili Mustafakemalpaşa ilçesinin eski adı. : KİRMASTİ
Bursa’nın Gemlik ilçesinin antik dönemdeki adı.:KİOS
Bursa’nın Mudanya ilçesine bağlı,tamamıyla sit alanı olan Zeytinbağı bucağının eski adı.:TİRİLYE
Burun boşluğu ile orta kulağı birleştiren boru biçimindeki yola verilen ad.:ÖSTAKİ
Burun iltihabı. : RİNİT
Burun kanaması. : EPİSTAKSİS
Burun ve burun boşluğu hastalıklarıyla uğraşan patoloji dalı.: RİNOLOJİ
Burun. : ENF
Burunotu.: ENFİYE
Buzul.:CUMUDİYE
Bükerek germek için iki kat edilmiş bir ipin ucuna geçirilen tahta parçası. : TOYAKA
Bükme ve fırlatma tekniklerini kullanması ve saldırganın gücünü ve hamlelerini ona karşı kullanmayı
amaçlaması bakımından Jiujitsu ve Judo dövüş tekniklerine benzeyen kendini savunma sistemi.:AİKİDO
Bütün beslenme işlevlerinin bozulmasıyla oluşan ileri derecede zayıflık. : KAŞEKSİ
Bütün beslenme işlevlerinin bozulmasıyla oluşan ileri derecede zayıflık.:KAŞEKSİ
Bütün denizlerde yetişen,emici köklerle kayalara tutunan,uzun şeritler durumunda bir deniz yosunu.:
LAMİNARYA
Bütün dünyaya yayılmış küçük yaprak böceği. : LUPERUS
Bütün Hıristiyan kiliselerinin birleştirilmesini amaçlayan hareket.:EKÜMENİZM
Bütün vücudu yıkamak.:ÇİMMEK
Bütünleşme,birleşme.: ENTEGRASYON
Bütünleşme,birleşme.:ENTEGRASYON
Bütünsel. : TOTAL
Büyücü.:CADI
Büyük araç korunağı,sundurma. : HANGAR
Büyük bakraç.Su kovası. : SİTİL
Büyük balıkçı kayığı. : ALAMANA
Büyük balıkların göğsüne yapışık olarak yaşayan küçük balıklara verilen ad.:RAMORA
Büyük bir maymun türü.:LANGUR
Büyük bira bardağı.:ŞOP
Büyük boynuzları olan bir yaban koyunu : ARGALI
Büyük bölümü hazır olarak buzdolaplarında saklanan,sonradan birleştirilip çabucak hazırlanabilen basit ve
standart yiyecek servisinde uzmanlaşmış lokanta.:SNACK
Büyük bölümü saf metandan oluşan,kolayca tutuşabilen bir gaz.:GRİZU
Büyük çağlayan.:ÇAVLAN
Büyük çarpmaları,bölmeleri,kök ve kuvvet alışlarını yapabilmek için bulunan bir yol.:LOGARİTMA
Büyük çivi. : ENSER: MIH
Büyük çoğunluğu Moldova’da,az bir bölümü Deliorman,Dobruca,Besarabya ve Ukrayna’da oturan
Ortodoks Türk halkı.:GAGAVUZ
Büyük delikli kalbur. : SARAT
Büyük devletler. (İngiltere,Fransa,Almanya ve Rusya). : DÜVELİ MUAZZAMA
Büyük erkek kardeş,ağabey. : EDE
Büyük hasır çanta.Hasırdan örülmüş saplı torba. : ZEMBİL
Büyük havan. : DİBEK
 
Büyük havuz.:BİRKE
Büyük Hindistan cevizi. : NARCIL
Büyük ırmak. : ŞAT
Büyük iplik çilesi.: KELEP
Büyük kötülük. : MELANET
Büyük küpeleriyle tanınan ve dinsel inançlarında Hindu,Şiva,Tandra Budhacılığı ve Hathayoga’ya özgü
ögeleri birleştiren Şivacı çileciler tarikatı.: KANPHATAYOGİ
 
Büyük mağaza.:BONMARŞE
Büyük Menderes deltasında,zengin bir kuş yapısına sahip olan göl.:KARİNE
Büyük meşin heybe. : HURÇ
Büyük ocaklardan ateşi dışarı çekmek için kullanılan uzun saplı demir araç. : GELBERİ
Büyük ocaklardan ateşi dışarı çekmek için kullanılan uzun saplı demir araç.:GELBERİ
Büyük Okyanus da yer alan,dünyanın en derin çukuru. : MARİANA
Büyük piliç. : YARKA:BULADA
Büyük pulluk.Kotan. : KUTAN
Büyük Rus kentlerinin yakınındaki tatil evlerine verilen ad.: DAÇA
Büyük saban.,pulluk anlamında yerel sözcük. : KOTAN
Büyük sandal. : BARKA: ŞALUPA
Büyük sıçan.: KEME
Büyük su kabı.:BİDON
Büyük tencere. : KAÇARULA:HARANA
Büyük ve derin karavana,kazan. : KERES
Büyük ve görkemli ev. : KONAK
Büyük ve ulu.:CELİL
Büyük yelkenli gemi.:CÖNK
Büyük yılan.: EJDER
Büyük yün çilesi. : KELEP
Büyük zoka. : SİNARA
Büyük,kocaman.:CESİM
Büyük,yetişkin,yaşlı. : EKE
Büyük,yumurtamsı,kırmızımsı mavi renkli bir erik türü.:AYNABAKAR
Büyükbaş yada küçükbaş hayvanların bağırsakları temizlenip içine ciğer,soğan,pirinç ve baharattan
oluşan iç doldurularak yapılan dolma. : BUMBAR DOLMASI
Büyükelçi.: SEFİR
Büyüklük,irilik.:CESAMET
Büyüklük,yücelik. : İZZET
Büyükşehir,anakent.: METROPOL
Büyültme. : AGRANDİSMAN
Büyüme hormonunun aşırı salgılanmasına bağlı olarak ellerde,ayaklarda ve başta aşırı büyüme gibi
değişikliklerle belirgin hastalık.:AKROMEGALİ
Büyümemiş karpuz. : KALAK: ŞALAK
Büyüteç. : LUP
Büyütme,abartma. : İZAM
Caddelerde kutlama için kurulan süsler. :TAK
Cahiliye devri Arap şairi.:NABİGA
Cahiller.:CÜHELA
Cam bilye. : CİCOZ
Cam,sedef,taş v.v den yapılmış renkli süs tanesi.:BONCUK
Cami hademesi.:AYYUM
Camide namaza kalkmak için okunan ezan.: KAMET
Camide verilen ders.:DERSİAM
Camilerde iç avluda yer alan,havuz biçiminde bir haznenin çevresinde bulunan musluklardan oluşan,üstü
kapalı yada açık çeşme. : ŞADIRVAN
Camilerde parmaklıklarla çevrilmiş yer.:MAKSURE
Camlı taraça.:VERANDA
Can Yücel’in,Deniz Gezmiş’i anlattığı ünlü şiiri.:MARENOSTRUM
Can. : ANİMA
Canlandırıcı. : ANİMATÖR
Canlı bir organizmanın oluşturduğu ona özel bir renk veren kimyasal madde.:PİGMENT
Canlı bir varlığın içinde bulunduğu doğal veya maddi koşulların tümü.:ORTAM
Canlı olmayan cisim.:CİRİM
Canlı,hareketli.:CEVVAL
Canlı,parlak ve koyu pembe renk. : FUŞYA
Canlılarda ve makinelerde kontrol,iletişim ve işleyişi inceleyen bilim.:SİBERNETİK
Canlıları benzerlik ve farklılıklarına göre sınıflandıran bilim.:TAKSONOMİ
 
Canlıların aralarındaki bağlantıları ve ortamlarıyla olan ilişkilerini inceleyen biyoloji dalı.:EKOLOJİ
Canlıların bölümlenmesinde dalların bir araya gelmesiyle oluşan birlik. : FİLUM
Canlıların hücre,doku ve organlarının görevlerini ve bu görevlerin nasıl yerine geldiklerini inceleyen bilim
dalı. : FİZYOLOJİ
Cansız olan.: İNORGANİK
Cansız şeyler.:ECRAM
Cansız varlıklar.:CEMADAT
 
Cansız. : CAMİT
Casus.Ajan. : ÇAŞIT
Cava ve Bali gibi,Endonezya adalarından biri.(Eski adı Selebes). : SULAWESİ
Cava yerlilerinin silahlarına sürdükleri çok güçlü bitkisel zehir. : UPAS
Cazibe. :ALBENİ
Cebirde bir denklemin katsayılarına giren değişken nicelik.:PARAMETRE
Cehennem bekçisi.:ZEBANİ
Cehennem.: TAMU
Celbeden,çeken.:CALİP
Cem Sultan’a Avrupalılarca verilen ad.:ZİZİM
Cemal Süreya’nın şiir kitabı.: SICAK NAL
Cenaze namazı kılmak için veya bayram ve Cuma namazına cemaati çağırmak için minarelerde okunan
dua,çağrı ezanı.:SALA.: SELA
Cendere. : PRES
Cendere.:SIKMAÇ
Cengiz Han’ın annesinin adı. : ULUNEKE
Cennet ile cehennem arası. : ARAF
Cennet.:BEHİŞT
Cennetkuşu da denilen ve gösterişli çiçekleri olan bir süs bitkisi.:STARLİÇE
 
Cennetlik. : NACİ
Cennette bulunduğuna inanılan kutsal su. : KEVSER
Cennetteki iki melekten biri. : RIDVAN
Cephe.:CENAH
Cepken altına giyilen kolsuz bir çeşit giysi.: GAZEKİ
Cerrahi aletler bilgisi. : ASİDOLOJİ
Cerrahide,marangozlukta kullanılan bir maddeyi kazımaya yarayan bıçak biçiminde araca verilen ad. :
İSPATULA
Cesareti ve gücü ile tanınan dayanıklı bir köpek cinsi. : TERİYE
Cesur,korkusuz.:SERBAZ
Cevat Şakir Kabaağaçlı. : HALİKARNAS BALIKÇISI
Cevher.: TÖZ
Ceviz veya badem içi.:ÇİĞE
Ceviz. : KOZ
Cevizin yeşil kabuğu veya yaprağı. : TETİR
Ceylan derisi.: RAK
Ceylan. :AHU : GAZAL
Cezaevinden serbest bırakılan suçlunun toplum yaşantısına yeniden uyabilmesini sağlamak amacıyla
yapılan yardım çalışması.:PATRONAJ
Cezalandırma.:TECZİYE
Cezayir kurtuluş savaşında,Fransa saflarında yer alan Cezayirlilere verilen ad.:HARKİLER
Cezayir sahrasında vahalar dizisi. : RİR
Cezayir’de doğan ve Arap müziğiyle Batı müziğinin karışımı olan müzik türü. : RAİ
Cılız,zayıf. : İNEZE
Cıvataların altına yerleştirilen ortası delik yuvarlak metal parça. : RONDELA
Ciddi bir eseri veya olayı alaya alarak güldürme amacı güden komedi türü.Gülüt. : PARODİ
Ciddi işlerle uğraşmayan,havai.:YELEKE
Cila yapmakta kullanılan bir çeşit reçine. : KOPAL
Cila.:PERDAH
Ciltcilikte kitap yapraklarını düzgün tutmaya yarayan ince örülmüş şerit.Pehlivan kispetinin paçası. :
ŞİRAZE
Ciltte çeşitli sebeplerle oluşan kaşıntılı döküntüler,kurdeşen.: ÜRTİKER
 
Cilveli. : FETTAN
Cimri. : NEKES
Cinayet. : KIYA
Cinnet,delirme,çıldırma.:CÜNUN
Cinsel dürtünün enerjisi. Cinsel içgüdünün belirtilerini taşıyan yaşama gücünün bütünü. :
LİBİDO
Cinsel uyarılmada ve doyumda,alışılmışın dışında davranışlara ve özel nesnelere zorunluluk duyma. :
PARAFİLİ
Cinsellik korkusu.: EROTOFOBİ
Cokeylerin giydiği bir tür başlık.: TOK
Cömert,dost. : AHİ: AKA
Cömert,eli açık.:CEVAT
Cumba.:SAHNİŞİN
Cümle bilgisi.:NAHİV.: SENTAKS
Cüruf.: DIŞIK
Cüzam hastalığına tutulmuş olan kimse.:MİSKİN
Cüzam. : LEPRA
Cüzamlı. : ALATEN
Cüzi,kısmi. :TİKEL
Çabalama.:CEHT
Çabuk kurumasını sağlamak için boyaya az miktarda katılan madde. : SİKATİF
Çabuk yol alan,hızlı giden.:YÜRÜK
Çabukluk,hız,sürat : İVİNTİ
Çadır kümeleri. : ASARİM
Çağlar,devirler. : EDVAR
Çağrı kağıdı. : OKUNTU
Çakala benzer vahşi bir hayvan.:KARAKULAK
Çakıllı ve bozuk yol. : NALDÖKEN
Çalgı ağızlığı ile pistonu olan,boyundan geçirilerek tutulan,çember biçimli,üflemeli bakır çalgı.:HELİKON
Çalgıcıların kullandığı bahşiş.:ALATURA
Çalgıç,mızrap.:TEZENE
Çalgılı meyhane. : TAVERNA
Çalı bahçe duvarı. : ÇİT
Çalışan,çaba gösteren.:CAHİT
Çalışan,gayret eden. : SAİ
Çalışkan.:HAMARAT
Çalışma. : SAY
Çalma,hırsızlık.: SİRKAT
Çam ağacından yapılmış su testisi. : SENEK
Çam ağacının çiğnenip emilen iç bölümü ve bunu almak için ağacın gövdesine açılan yara,soymuk. :
YALAMUK
 
Çam ağacının reçineli kabuğu. : ZAVİL
Çam sakızı. : REÇİNE : AKMA
Çam,ardıç,ladin ağaçlarının iğne gibi ince yaprakları. : PÜR
Çam,ardıç,sedir gibi ağaçların yaprağı.: İBRE
Çamaşır leğeni.:TEŞT
Çamaşır yıkamada kullanılan yassı tokmak. : TOKAÇ
Çamaşır yıkarken kullanılan tahtadan yassı tokmak.:TOKAÇ
Çamaşırcı ayı’ denilen,kürkü kıymetli bir hayvan. : RAKUN
Çamaşırın az kirli ve köpüklü son suyu. : EPRİK
Çamgillerden,yüksek bölgelerde yetişen,kozalaklı bir orman ağacı. : KÖKNAR
Çamur tedavisi. : PALEOTERAPİ
Çamur,cıvık.:LAY
Çamurcun,eğri koca gibi adlar da verilen ve yurdumuzun sulak alanlarında yaşayan küçük ördek
cinsi.:ÇAKIRKANAT
Çan,çıngırak. : DERA
Çanakkale Boğazı’nın Nara Burnu mevkiinde,1954 yılında,Dumlupınar denizaltımıza çarparak batıran
İsveç tankeri.: NABOLAND
Çanakkale Boğazında Dumlupınar deniz altısına çarparak, dört Nisan 1953’de batmasına neden olan
İsveç yük gemisi. : NABOLAND
Çanakkale ilinde ünlü bir antik kent.:ASSOS
Çanakkale’nin Ezine ilçesinde bir kaplıca.:KESTANBOLU
Çanta ve ayakkabı yapımında kullanılan sepilenmiş dana derisi. : VİDALA
Çanta,eldiven yapımında kullanılan yumuşak deri.:NAPA
Çapkın.:HOVARDA
Çarlık Rusya’sında gizli ve siyasi polis birliği.:OHRANA
Çarmıha giden İsa’ya kötü davrandığı için sonsuza dek yürümeye mahkum edilen efsanevi
kişi.:AHASVERUS
Çarpan balığı. : TRAKUNYA
Çarpık,eğri ağız. : YILIK
Çarşıya,pazara getirilen şeylerden alınan tartı vergisi.:KANTARİYE
 
Çavuşkuşu,hüthüt.:İBİBİK
Çay ağzında yapılmış olan balıkçı büğeti. : KARMIK
Çeçenlerin kendi ülkelerine verdikleri ad.:İÇKERİYA
Çekici.:CALİP
Çekilerek balık avlamaya yarayan,genellikle daire şeklinde el ağı. : TRATA
Çekim ve baskı işlemlerini çok çabuk ve otomatik olarak yapan fotoğraf makinesi.:POLAROİT
Çekinik. : RESESİF
Çekinme,sakınma.:İBA
Çekinmeden.:BİPERVA
Çekişme.:CİDAL
Çelik. : PULAT
Çelikkalem takımyıldızının Latince adı.:CAELUM
Çelimsiz ve biçimsiz kimse.:CİMBAKUKA
Çelişki. : TENAKUZ
Çember biçiminde,tellerden yapılma,torbaya benzer,büyük gözlü ağ.:APOŞİ
Çember ve demir tellerle bağlanmış ticaret eşyası.:BALYA
Çemberin çevresinin çapına oranını gösteren sayı.: Pİ
Çemen otu.: POY
Çene yarıştırma. : TALK-SHOW
Çeper,zar.:CİDAR
Çerez olarak yenen tahıl kavurgası.:FİRİK
Çerkezlerin ulusal destanı. : NART
Çeşitleme.:VARYASYON
Çeşitler.:ENVA
Çeşitli boğanotu türlerinden elde edilen bir alkaloit. : ATİZİN
Çeşitli dans ve oyunlardan oluşmuş sahne gösterisi. : REVÜ
Çeşitli gösterilerin yapıldığı eğlence yeri.: KABARE
Çeşitli malzemelerin sanatsal amaçla bir araya getirildiği ürün. : KOLAJ
 
Çeşitli tropikal bölgelerde genellikle kuru,sağanaklardan sonra geçici akarsuya dönüşen sel
yatağı.:ARROYO
Çeşitli yükleri yukarı çekmek için halattan yapılmış sapan. : İZBİRO
Çeşitli yüzeyleri istenilen konuma getirmek için kullanılan ölçü aleti.:SUTERAZİSİ
Çeşme zıvanası. : MASURA
Çeşme,musluk vs. çevreye sıçramasını veya akıp gitmesini önlemek için konulan delikli taş tekne.:YALAK
Çete.:GANG
 
Çevre.:ETRAF
Çevrili girinti. : ALKOV
Çıkılması güç kayalık yer.:LAÇİN
Çıkrık veya dişli yardımıyla ağır yükleri kaldırmaya veya çekmeye yarayan bir alet.:BOCURGAT
Çıkrıkçı çarkı.: TARTURA
Çılgın,divane. : ŞEYDA
Çınar,meşe,palamut gibi ağaçların meyvesi.:PELİT
Çıplak toprak./Kel. : DAZ
Çıplak,tüysüz. : CAVLAK
Çırak.: ŞAKİRT
Çiçeğin dıştan ikinci halkasında bulunan yaprakların hepsi.: TAÇ
Çiçek bozuğu yüz.:ÇAPAR
Çiçek demeti. : BUKET
Çiçek tozu. : POLEN : TAL
Çiçek. : ŞÜKUFE
Çiçekleri hekimlikte kullanılan ve kökleri kavrularak yenilen bir bitki,sığırdili.:HODAN
Çiçekleri katmerli ve mor renkte bir tatula türü.:NAVÇAĞAN
Çiçekleri sinek örümcek gibi kimi böcekleri andıran otsu bir bitki.:OFRİS
Çift sürerken öküzleri yürütmek için kullanılan, ucuna sivri demir çakılmış uzun değnek. :
ÜVENDİRE
Çift atlı binek arabası. : KAROÇA
Çiftleşme zamanı gelmiş kısrak yada dişi eşek. : GÜRE
 
Çiftlik uşağı.:AZAP
Çile durumundaki ipliği yumak yapmak veya masuraya sarmak için,üzerine geçirilen kafes dolap
biçimindeki hafif ve bir eksen üzerinde dönen araç.: ELEMGE
Çimenlik,bahçe.:ÇEMENZAR
Çin ayısı. : PANDA
Çin düşüncesinde dişi ilke : YİNG
Çin felsefesinde doğru yolu yada cennetin yolunu belirten temel kavram. : TAO
 
Çin felsefesinde eril,gök,aydınlık,etkin ve delici olarak düşünülen ilke. : YANG
Çin gongu. : TAMTAM
Çin gülü. : KAMELYA
Çin Halk Cumhuriyeti’nde bir ırmak.:İRTİŞ
Çin kirazı denilen ve nemli topraklarda yetişen bir meyve.: LİÇİ
Çin müziğine özgü dört veya beş telli lavta. : PİPA
Çin ve Japonya’da oynanan bir strateji oyunu. Çin satrancı. :GO
Çin,Vietnam,Malezya’da yetişen ve lifleri dokumacılıkta kullanılan değerli bir bitki.: RAMİ
Çin’de Buda’ya verilen ad. : FO
 
Çin’de yetişen ve meyvelerinden kurutucu bir yağ elde edilen ağaç. : TUNG
Çin’in eski para birimi.: TAEL
Çin’in para birimi. : YUAN
Çin’in plakası.: TJ
Çinakoptan büyükçe lüfer. : SARIKANAT
Çingene çadırı.:ÇERGİ
Çingene.:KIPTİ
Çinko banyosu. : GALVANİZ
Çinko,bakır ve nikelden yapılan,gümüşü andırır bir alaşım.Mayşor. : ALMAN GÜMÜŞÜ
Çinko.:TUTYA
Çinkonun başlıca cevherlerinden biri olan doğal çinko sülfür. : BLEND
Çinlilerin bir uzunluk ölçüsü. : Lİ
 
Çipura balığının,boyu 10 santimetreye kadar olan gençlerine verilen ad.:LİDAKİ
Çirişli bir çeşit parlak bez.: KETAL
Çirkin huy. : ENİR
Çirkin.:KAKNEM
Çiroz durumundan çıkarak yağlanmaya başlamış olan uskumru.:LİPARİ
Çit yapmakta kullanılan büyük kızak.: SÖVEN
Çit,perde. : ÖR
Çit.: ÇEPER
Çitlembik. : MELENGİÇ
Çivit renginde koyu mavi.:NİLGÜN
Çiy, kırağı. : JALE: ŞEBNEM
Çizgi. : HAT
Çizgileri olan kumaş.: REYE
Çizgilerin,yüzeylerin,katı cisimlerin birbirine rastlayıp kesiştikleri yer.:ARAKESİT
Çizilerek veya oyularak açılan kertik. : ÇETELE
Çoban düdüğü denilen keskin kokulu bir bitki. : MEYHANECİ OTU
Çoban düdüğü. : TİKE
Çoban düdüğüne halk hekimliğinde verilen ad.:AZARON
Çoban köpeği.:KARABAŞ
Çoban türküsü. : KAYABAŞI : İGLOG
Çoban yamağı anlamında kullanılan yöresel bir sözcük. : ÇONA
Çoban yıldızı,Venüs.:ÇOLPAN
Çoban yıldızı. : KERVANKIRAN
Çoban.: RAİ
Çobanların çaldığı ıslık. :ASADOLU
Çobanların omuzlarına aldıkları dikişsiz,kolsuz,keçeden üstlük : KEPENEK
Çocuk hastalıkları ile ilgili bilim dalı. : PEDİATRİ
Çocuk oyunlarında kale olarak kullanılan çukur.:MELE
 
Çocuklarda,karın şişmesiyle beliren bir hastalık.:KIRBA
Çocukları korkutmak için kendisinden söz edilen bir yaratık,umacı,hayalet.:KARAKONCOLOS
Çoğu kıldan dokunmuş büyük çuval.: HARAR
Çoğulcu.: PLÜRALİST
Çoğunluğu Türk soyundan olan ve Polonya topraklarında oturan Musevi topluluğu.:KARAİMLER
Çoğunlukla akaryakıt gibi sıvı maddeleri taşımada kullanılan,silindir biçiminde,metalden büyük kap.:
GALON
 
Çoğunlukla bir kütleyi çok daha küçük bir kütle yardımıyla tutmaya yarayan alet.:BASKÜL
Çoğunlukla döşemelik olarak kullanılan,keten veya ipek karışımı bir kumaş.: DAMASKO
Çoğunlukla hidrojen veya helyumla şişirilmiş güdümlü balon.:ZEPLİN
Çoğunlukla imaretlerde yoksullara verilen kepekli undan yapılmış pideye benzer bir tür ekmek.: FODLA
Çoğunlukla yemek pişirmekte kullanılan,içinde ızgarası bulunan,ayaklı ve taşınır ocak.:MALTIZ
Çoğunlukla yüzey sularından yoksun mağaralarla ve yer altı ırmaklarıyla örülü kıraç ve kayalık arazi. :
KARST
Çok acıklı olay.: HAİLE
Çok anlamlı bir kelimeye her defasında başka bir anlam yükleyerek birbirine yakın birkaç yerde kullanma. :
CİNAS
Çok az kaldı anlamında bir sözcük.:RAMAK
Çok beyaz.:APAK
Çok bilinen bir sözü veya atasözünü biraz değiştirip eklemeler yaparak güncel sorunları belirten
cümle.:LAFORİZMA
Çok bükümlü ipliklerle dokunan ve kendine özgü dalgalı bir görünümü olan kumaş.:KREP
Çok eski bir geçmişi olan ve kimi Şinto törenlerinde yapılan dinsel Japon dansı. : KAGURA
Çok eski bir tarihi anlatır. : Fİ
Çok gizli.:EKTEM
Çok güzel,en güzel.:AHSEN
Çok hızlı gidebilen bir tür keşif gemisi. : SKAVUT
Çok hücreli canlılarda hücrenin belli evrelerden geçerek çoğalması.:KARYOKİNEZ
Çok iğneli olta takımı. : ÇAPARİ
Çok iğneli uzun balık oltası. : PARAKA
 
Çok ince bir yün cinsi. : KAŞMİR
Çok ince toz tanesi.: TOZAN
Çok ince ve çok seyrek muslin yada pamuklu bez. : ADATİS
Çok iri ve kaba şey.: LENDUHA
Çok kaynatılarak koyulaştırılmış şerbet.:ŞURUP
Çok kepekli un. : PASPAL
Çok kısa boylu,bücür.:BODUR
Çok öfkeli.Kötü ve korkunç cin. : İFRİT
Çok övünen. : FAHUR
Çok parlak.: BER
Çok pullu,gümüş renkte,beyaz etli bir balık.:KEFAL
Çok rüzgarlı yer.: TOZKOPARAN
Çok sesli müzikte bir beste.: FÜG
Çok süslü giyinen ve modaya düşkün kadın. : KOKET
Çok şey bilen,her şeyden anlayan.:HEZARFEN
Çok şiddetli ve çevrintili bir yel. : KASIRGA
Çok tanrıcılık. : PAGANİZM
Çok tanrılı dinden olan kimse. : PAGAN
Çok tehlikeli bir köpek balığı türü. : HARHARYAS
Çok üşümek.:BUYMAK
Çok verimli,bol,eksiksiz.: ONGUN
Çok yırtıcı bir deniz balığı.:MURANA
Çok yiyen,obur.:HIRA
Çok yorulmak. : TELESİMEK
Çok zaman tahıl,kepek ve keten tohumu karışımından oluşan at yemi. : MAŞ
Çokluk. : KESRET
Çorak toprak. : KEPİR
Çorba gibi yiyeceklere lezzet kazandırmak için un ve yağla yapılan sosa verilen
ad. : MEYANE : MİYANE
Çorum bezi de denilen ve geleneksel el tezgahlarında dokunan bir tür bez.:KENEFİ
Çorum ilinde,Hitit Uygarlığını aydınlatan ünlü höyük.:ALACAHÖYÜK
Çorum’da,Hititler döneminde yapılmış açık hava tapınağı.: YAZILIKAYA
Çorum’un Mecitözü ilçesinde bir kaplıca.: BEKE
Çorumun Alaca ilçesinde ünlü bir höyük. : ESKİYAPAR
Çöl bölgelerinde bazı çukurların tabanını kaplayan tuzlu ve killi toprak.: TAKİR
 
Çöl bölgelerinde yaşayan bir sürüngen türü. : SKİNK
Çöl.:BEYABAN
Çölde fırtına sonucu tepecikler halinde yığılan kum kütlesi.:KAUR
Çölde işaret için konulan taşlar. : ARAM
Çöllerde veya deniz kıyılarında rüzgarların yığdığı kum tepesi.Kumul./Buzul : EKSİBE.
Çöllerde veya deniz kıyılarında rüzgarların yığdığı kum tepesi. : KUMUL
Çözgü ve atkının kumaş yüzeyi üzerinde kendiliğinden bir desen oluşturduğu her tür kumaşa verilen ad. :
FASONE
Çözgü veya atkının kumaş yüzeyi üzerinde,kendiliğinden desen oluşturduğu her tür kumaş.:FASONE
Çözgü. :ARIŞ
Çözgüsü ipek veya sentetik elyaf,atkısı kalın pamuk veya yün olan kumaş. : BENGALİN
Çubuk veya kamıştan yapılmış bağ ve bahçe kulübesi.: HUĞ
Çuha kumaşının sarıldığı top.: PASTAV
Çukur yer.: ESİK
Çulluk. : BEKAS
Çürütülmüş tütünden yapılan ve buruna çekilen keyif verici toz. : ENFİYE
Dadı. : TAYA
Dağ geçidi.: AŞIT
Dağ keçisi. : ELİK: YAĞMURCA
Dağ kırlangıcı da denilen küçük bir kuş. : EBREHE
Dağ kırlangıcı denilen küçük bir kuş ,Keçisağan.:EBABİL : EBREHE
Dağ lalesi.Manisa lalesi: ANEMON
Dağ servi’si. : SEDİR : ARAR
Dağ sırtlarında davarların yatırıldığı düz,rüzgar almayan kuytu yer.: ARKAÇ
Dağ sırtlarında geçit veren çukur yer.Dağ üzerindeki yüksek geçit. : BELEN
Dağ tavuğu. : ÇİL
Dağ yürüyüşü. : TREKKİNG
Dağcılık. :ALPİNİZM
Dağılma, : İNFİSAH
Dağıtıcı.:MÜVEZZİ
Dağıtım.:TEVZİ
Dağlarda yetişen,rengi hafif yeşil bir çeşit yaban soğanı.:KÖMÜREN
Dağların oyuk,kuytu yerleri.: KEPEZ
Dağlık yer.:CEBELİSTAN
Daha çok ayakkabı yapılan bir çeşit sağlam ve parlak kumaş.:KARAMANDOLA
Daha çok hayvan postundan yapılan bir başlık türü.:BÖRK
Daha çok kadınların bluz üzerine giydikleri yelek. : JİLE
Daha çok Karadeniz yöresinde giyilen bir tür erkek ayakkabısı. : ÇAPULA
Daha çok Nil ırmağında kullanılan bir tür küçük gemi. : FELUKA
Daha çok radyo ile yayımlanmak için hazırlanmış,genellikle güldürü niteliğinde kısa oyun.:SKEÇ
Daha çok tahıl tarlalarında görülen mor çiçekli bir bitki,mavi kantaron. / Peygamber çiçeğine verilen ad :
BELEMİR
Daha çok Türkmen oymakları arasında rastlanan bir tür kukla oyunu. : KARAÇOR
Daha iyi. : EVLA
Daha sonra.:BİLAHARE
Dahi. : ÖKE
Dal ve budak kırpıntısı.:ÇIRPI
Dalan.,çıkar topluluğu. : LOBİ
Dalga dalga renkli çizgiler.:MENEVİŞ
Dalga. : TALAZ
Dalgalı parıltılar verilmiş olan bir tür kumaş,hareli kumaş.: MUARE
Dalla örtülü, çalı çırpıdan yapılmış kulübe,çardak. : ALACIK
Dallardan örülmüş büyük sepet.:ÇİTEN
Dalları çok çatallı ve sapları odunsu bir bitki.:ÇALI
Dalsız budaksız ağaç. : KABAŞ
Dalyanın kapak yeri.: BASARNA
Damak zevki olan.Yemekten ve içkiden anlayan,bunların tadına varabilen kimse. : GURME
Damar sertliği. :ARTERYOSKLEROZ
Damarlı ve yarı saydam bir taş,balgam taşı. : ONİKS
Damıtmaya yarar araç,damıtıcı.:İMBİK
Damla. : KATRE
Danışma kurulu.: ŞURA
Danışma.:İSTİŞARE
Danimarka,İsveç ve Norveç’in küçük para birimi. : ÖRE
Danimarka’nın para birimi.:KRON
Dans adımı. : EŞAPE
 
Dans düzenleme sanatı. : KOREOGRAFİ
Dantel ve nakış ipliği yumağı. :KUKA
Dar geçit,boğaz.:DERBENT
Dar tentene. : OYA
Dar ve ensiz tahta.: TİRİZ
Dar ve kapalı yerlerde duyulan kaygı veya korku,kapalı yer korkusu.: KLOSTROFOBİ
Dar,uzun ve hafif bir yarış kayığı,kik.:FUTA
Darıdan yapılan şarabın kımızla karıştırılmasıyla elde edilen eski Türk içkisine verilen
ad.: TARASUN
Datça’daki eski çağ kenti. : KNİDOS
Dava. : ARANÇ
Davar ağılı.:KOM
Davet eden,çağıran. : DAİ
Davranışçılık.:BEHAVYORİZM
Dayanak,yardımcı. : MEDAR
Dedeler,atalar. : ECDAT
Dedikodu etme. : NEMİME
Dedikodu.Bir kişinin gıyabında ileri geri konuşmak. : GIYBET
Dedikoducu. : NEMMAL
Defterler.:DEFATİR
Değerini,önemini yitirmiş. : KADÜK
Değerli eşya,kumaş,mücevher v.s. alınıp satılan kapalı çarşı.:BEDESTEN
Değerli madenlerde yasanın istediği ağırlık,saflık ve değer derecesi ölçüsü. : MİYAR
Değerli olan,zebercet adını taşıyan silikat.: OLİVİN
Değerli olmayan maden veya taşlardan yapılmış takı,süs eşyası.:BİJUTERİ
Değerli taşlarla donanmış. : MURASSA
Değerli tespih taşı.(Deniz filinin dişinden yapılan). : NAKA
Değersiz,önemsiz.:NAÇİZ
Değirmen suyunu başka yöne akıtmak için yapılan düzen.: SAVAK
Değirmen taşına buğdayı akıtan oluk.:ARD
Değirmen taşının ekseni.:SEPEK
Değirmen. : AS
Değiş tokuş da üste verilen şey. : ABRA
Değiş tokuş. : MÜBADELE
Değiş,mal değişi,trampa.:TROK
 
Değişik renkli çiçekleri ve rozet yaprakları olan, dere kenarlarında da yetişen bir süs bitkisi.:
ÇUHA ÇİÇEĞİ
Değişik biçim.:VERSİYON
Değişik boyda , sert ağaçtan yapılmış tuşlardan oluşan bir Afrika çalgısı. : BALAFON
Değişik çağları birbirine karıştırma,bir olayın çağıyla ilgili yanılma. : ANAKRONİZM
Değişik çağları birbirine karıştırma,bir olayın çağıyla ilgili yanılma.:ANAKRONİZM
Değişik genetik kökenli çeşitli hücrelerden oluşan organizma.:KİMERA
Değişik renklerde üst üste iki katmandan oluşan ve üstteki katmanına bir desen yapılan değerli taş.:KAME
Değişik renkli üst üste iki katmandan oluşan ve üstteki katmanına kabartma bir desen yapılan değerli bir
taş.. : KAME
Değişik renkte boya kullanılarak,kumaş üzerine desen ve zemin basma işlemiyle bu işleme uğratılan
ipekli,yünlü vs kumaş. : EMPRİME
Değişik sayıda akortlu tahta yada metal çubukların gam sırasıyla dizilmesinden oluşan iki değnekle
vurularak çalınan bir çalgı. : KSİLOFON
Değişik şekillerde kesilmiş,yağda veya fırında kızartılmış ekmek.:KRUTON
Değişik tonlarda boyama. : RÖFLE
Değişik türlerden,çoğunlukla yabanıl ağaç,ağaççık ve çalıların deneysel yetiştirilmesine ayrılmış park veya
alan. : ARBORETUM
Değişim cetveli,grafik.:DİYAGRAM
Değiştirgeç. : RÖLE
Dekoratif bir dikiş türü. : REÇME
Dekoratif demir işçiliği. : FERFORJE
Delege . : MURAHHAS
Delgeç. : MATKAP
 
Delikanlı.Yakışıklı erkek:CİVAN
Delikli kepçe.:KEVGİR
Delikli örgü,gözenek.: AJUR
Delil,kanıt,ispat.:BURHAN
Delilik.:CİNNET.:CÜNUN
Deliorman,Dobruca, Besarabya ve Ukrayna’da oturan Hıristiyan Ortodoks Türklere verilen ad.:GAGAVUZ
Delme.: PERFORAJ
Delta : ÇATALAĞIZ
Demir atmış gemi. : RASİ
Demir kiriş. : PUTREL
Demir şiş. : SİH
Demir yada tahta üzerindeki boya,pas gibi şeyleri çıkarmakta kullanılan çelik araç.:RASPA
Demirci aracı. : ÖRS
Demircilikte delik büyütmekte kullanılan araç. : AÇKI
Demirin simgesi. : FE
Demiryollarında gündüz mekanik olarak bir kolla gece kırmızı ışıkla işaret veren alet.:SEMAFOR
Demiryollarında traverslerin altına,şoselerde düzeltilmiş toprak üzerine döşenen taş kırıkları.:BALAST
Demokrasi. : ELERKİ
Demre’de (Yeni adı Kale) yaşadığına ve Noel Baba olduğuna inanılan ve adı efsaneleşen Aziz.
:AYANİKOLA
Den dolayı,..den ötürü anlamında eski bir sözcük.: BİNAEN
Denek taşı.: MİHENK
Denetleme,denetim.: TEFTİŞ
Denetleme. : MURAKABE
Deney üstü. : TRANSANDANTAL
Denge,ölçü. : MUVAZENE
Dengesini ustalıkla korurken top,bıçak,tabak gibi nesneleri havaya atıp tutarak gösteri yapan sanatçı.:
JONGLÖR
Deniz anası. : MEDÜZ
 
Deniz ataşesi. : ATAŞENAVAL
Deniz avcılığında kullanılan ince daldan örülü sepet. : KİRTİL
Deniz ayısı da denilen ve soğuk güney denizlerinde yaşayan fok türü. : OTARİ
Deniz bilim.:OŞİNOGRAFİ
Deniz derinliğini ölçme işi (Batimetre). : İSKANDİL
Deniz diplerinde inceleme yapmak için kullanılan araç.:BATİSKAF
Deniz içinde zincirlerin birbirine dolaşması. : ISPARMAÇA
Deniz kenarında salaş ve dam gibi barınılacak yer.:KAVALA
Deniz kırlangıcı.:BALIKÇIN
Deniz kızı.: SİRER
Deniz kuşlarının gübre olarak kullanılan pisliği. : GUANO
Deniz tarafından ırmak ağızlarında yada akarsuların kazdığı derin vadilerin aşağı kesimlerinde oluşan
yüksek kenarlı kıyı biçimi. : RİA
Deniz taşıtlarını yönetmek.:ABRAMAK
Deniz taşıtlarının pervanesi. : USKUR
Deniz tedavisi.:TALASOTERAPİ
Deniz teknelerinin iç yanları.: ALABANDA
Deniz veya denizcilikle ilgili.:BAHRİ
Deniz yolculuklarında geminin veya yükünün gördüğü zarar.. : AVARYA
Deniz,göl ve ırmaklarda balık yatağı olan yer.: BALIKLAVA
Deniz,göl ve ırmaklarda kıyılara yakın yerlerde ağ ve kazıklarla oluşturulan,balık avlama yeri.:DALYAN
Deniz.:BAHİR
Denizaltında dinleme aygıtı. : SONAR
Denizcilik dilinde aşağıda,alt anlamında kullanılan söz.Gemiyi baştan yada kıçtan halatla karaya bağlama.
: ABAŞO
Denizcilik dilinde yelken indirmeye verilen ad.:MAYNA
Denizcilikte çok durgun deniz ve hava.: BONAÇA
Denizcilikte iki halatı ek yeri kalınlaşmayacak biçimde birbirine ekleme işi.:MATİZ
Denizcilikte safra anlamında kullanılan sözcük.:BALAST
 
Denizcilikte ve havacılıkta kullanılan radyo seyir sistemi.: LORAN
Denizcilikte yedek halat. : PERMEÇE
Denizcilikte,çekilmekte veya indirilmekte olan bir halatı veya zinciri bir yere bağlamak için verilen komut.:
ABOSA
Denizde ada.:CEZİRE
Denizde ağır cisimleri kaldırmaya,batık gemileri çıkarma veya askıya almaya yarayan,su kesimi az,vinçli
tekne yada duba. : ALGARNA
Denizde batmış olan bir geminin,bir nesnenin yerini ve durumunu ses dalgalarıyla saptayan
sistem.:SONAR
Denizde yada kıyıda buz tabakasıyla örtülü olan kesim. : BANKİZ
Denizde yaşayan,Latince adı Noctulica Milliaris olan,dokunulduğunda ateş böceği gibi ışık saçan
plankton.(Milyonlarcası bir araya gelince geceleri bir balık veya bir kayık çarptığında ışık
saçarlar).:YAKAMOZ
Denizde yol göstermeye,bir tehlikeyi veya geçiş yolunu haber vermeye yarayan yüzer cisim.:ŞAMANDIRA
Denizde yosunlu sazlı yer.:ÇEPEZ
Denize uzanan dar ve alçak kara parçası.:DİL
Denizin çekilmesi.:CEZİR
Denizlerin çekilmesiyle oluşan bölge. : NERİTEL
Denizli yöresinde kına gecesinde gelin için okunan maniye verilen ad. : OKŞAMA
Denk,uygun. : MÜTEVAZİN
Deprem bilim.: SİSMOLOJİ
Deprem dalgası.: TSUNAMİ
Derbeder,başıboş yaşayış. : BOHEM
Derbeder. : HARABATİ
Derebeylik düzeninde bir vasala senyörce verilen toprak veya mal. : FİEF
Derebeylikte toprakla beraber satılan köle. : SERF
Deri dokusunun anormal büyüyüp yağlanmasıyla oluşan kabarcık.:ET BENİ
Deri hastalığı. : LİKEN
Deri tüberkülozu. : SIRACA
Deri üzerine uygulamaya özgü hamur kıvamında ilaç. : PAT
Deride,sinirler boyunca,özellikle gövde,bacak ve yüzde bir takım ağrılı fiskelerin dökülmesiyle beliren
mikroplu bir hastalık : ZONA
Deriden yapılmış kalkan. : DARAKA
Deriden yapılmış torba.:DAĞAR
Derilerin içine batırıldığı tanenli bitki suyu. : TETERİ
Derin sular. : ABİSAL
Derin vadi. : KANYON
Derinin yağ bezi ve ter bezi salgılarının anormal artışı. : SEBORE
Derinleştirme. : TAMİK : İKAR
Derinliği aynı olan sığ su alanı. : FİLET
Derinliği az metal kap. : SAHAN
Derinliğine,iyice.Enine boyuna:. ARİZAMİK
Derinlik ölçme aracı. : SONDA
Derinlik., aptallık. : AMAKAT
Derisinden kürk yapılan bir kır sansarı. : FERSAN
Deriyi kullanılabilecek duruma getiren kişi,sepici,tabak.:DEBBAĞ
Deriyle kaplı bir çeşit eskimo kayığı. : UMİAK
Deriyle kaplı bir çeşit Eskimo kayığı.:UMİAK
Derli toplu,özenli,düzgün,temiz. : NETA
Ders verme.:TAKRİR
Dervişlerin bulunduğu yer. : DERGAH
Dervişlerin giydikleri tiftikten yapılmış ince külah.ARAKİYE
Desibel. : DB
Destan. : EPOPE : DASİTAN
Destansı. : EPİK
Deve semeri. : HAVUT
Deve yavrusu. : POTUK
Devegiller familyasından,sırtında besin depo etmeye yarayan tek hörgücü bulunan bir memeli türü.:
HECİN
Deveyi çöktürmek için çıkarılan ses.:IH
Devinbilimi. : DİNAMİK
Devirler,çağlar.:DEVRAN
Devlet hazinesi.:BEYTÜLMAL
Devlet hazinesi.:MİRİ
Devlet malı,beylik. : MİRİ
Devlet memurlarının maaşlarının derece ve tutarlarını düzenleyen sistem ve çizelge.:BAREM
 
Devlet yönetiminde akrabalara ve özellikle yeğenlere yapılan iltimas.:NEPOTİZM
Devletçe koruma altına alınmış tarihi yer veya bölge.:SİT
Devletçe para,senet ve tahvil çıkarma,piyasaya sürme.:EMİSYON
Devletçe verginin kesildiğini gösteren etiket.:BANDROL
Devletçilik. : ETATİZM
Devletin merkeziyetçiliğini savunan kimse. : JAKOBEN
Devletler hukukunda bir ulusun hangi devlete bağlanacağıyla ilgili oylama.:PLEBİSİT
Dış evlilik.:EGZOGAMİ
Dış mahalleler.:VAROŞ
Dıştan sağlanan her türlü maddeye karşı fiziksel ve ruhsal bir bağımlılık duyan kimse.
: TOKSİMAN
Dibek. : SOKU
Difteri.: KUŞ PALAZI
Diğer bir olayın belirli bir büyüklüğüne karşılık bulan bir olayın yaklaşık büyüklüğünü bulma amacını güden
işlem.: REGRESİON
Dijital Video Disk’in kısaltması.:DVD
Dik yerlerden inen buzullarda,derin yarılmalar nedeniyle buz parçalarının koparak aşağıya
düşmesi.:SERAK
Dik,sarp. : YALMAN
Dikdörtgen bir masada oynanan minyatür futbol oyunu.: LANGIRT
Diken. : NİŞ
Dikenli çalı. : KEVEN
Dikenli,sert pullu,kısa ve geniş,siyaha yakın esmer bir balık.:ÇOTİRA
 
Dikilitaş. : OBELİSK
Dikişte hata. : POT
Dikme.Dik. : AMUT
Dil bilgisi.:GRAMER
Dil tutukluğu. :ANARTRİ
Dilde tutukluk,kekemelik. : REKAKET
Dilek. : KAM
Dilekçe. : ARZUHAL
Dilenci.: GOYGOYCU
Dili tutuk olan,kekeme.:REKİK
 
Dilsiz,sessiz.:EBKEM
Din adına yapılan savaş.:GAZA
Din büyüklerinin yada tarihe geçmiş ünlü kimselerin yaşamları ve olağanüstü davranışlarıyla ilgili hikaye. :
MENKIBE
Din dışı. : LADİNİ
Din işleriyle uğraşanların mesleği. : İLMİYE
Din kurallarını öğretmek için yazılmış kitap.:İLMİHAL
Din uğruna yapılan savaş.:CİHAT
Dindar Yahudilerin başlarını örttükleri takke.:KİPPA
Dingil. : AKS
Dini bakımdan İngiliz kilisesine bağlı kimse.:ANGLİKAN
Dini ezgi veya kaynağı dini olan orkestra parçası.: KORAL
Dini ezgi yada kaynağı dini ezgi olan orkestra parçası.::KORAL
Dini tören masası.: SUNAK
Dini,felsefi ve politik bir öğretim sistemini meydana getiren dogma ve kavramların bütünü,öğreti.:DOKTRİN
Dinlenme salonu. : ODİTORYUM
Dinler. : EDYAN
Dinsel yada yarı dinsel bir konu üzerine bestelenen büyük ölçekli müzik yapıtına verilen ad. :
ORATORYO
Dinsel inanışlara göre kıyamete yakın bir zamanda çıkacağına inanılan yalancı.: DECCAL
Dinsel tören ve kuralları.,mason töreni. Ritüel. : RİT
Dip not. : HAŞİYE
Diploma.:BRÖVE
Dipten dallanan bir süs bitkisi. : MAZI
Direk.Yapıda kullanılan dört köşe yada yuvarlak,kalınca sırık. : MERTEK
 
Dirgen,yaba.:ANADUT
Diş çıkarma. : ISNAN
Diş diplerinde ve kaplarda oluşan kireç tabakası. : KEFEKİ
Diş kiri,diş pası.:PESEK
Diş köklerini kaplayan sert madde.: SEMAN
Dişçilikte kullanılan,cıva ile bakır veya cıva,gümüş ve kalay bileşiği.:AMALGAM
Dişçilikte kullanılan,cıva ve bakır yada cıva,gümüş ve kalay bileşiği. : AMALGAM
Dişi at. : KISRAK
Dişi bizon ile boğanın çiftleşmesinden doğan melez hayvan. : KATOLO
Dişi deve. NAKA: MAYA: ARVANA
Dişi geyik. : MARAL
Divan edebiyatında içkiyi ve içkili toplantıları övmek için yazılan şiir türü.:SAKİNAME
Divan edebiyatında kaside veya gazelin ilk beyti.:MATLA
Divan edebiyatında sevgilinin kaşı,kirpiği,bakışı için kullanılan benzetme,: TİG
Divan edebiyatında şehzadelerin sünnet düğünleriyle hanım sultanların doğum ve evlenme törenlerini
anlatan yapıtlara verilen ad. : SURNAME
Divan şiirinde her beytin son sözcüğünü,sonraki beytin ilk sözcüğü yapma biçiminde ortaya çıkan söz
sanatı. : İADELİ
Divan şiirinde uyakta tesis adıyla anılan eliften önceki sessiz harfin harekesi. : RES
Divit.yazı hokkası. : AME
Diyalektik. :EYTİŞİM
Diyalog halinde yazılmış,genellikle eğlendirici sahne eseri : SKEÇ
Diyarbakır yöresine özgü sütle yapılan bir hamur tatlısı. : NURİYE
Diyarbakır’ın eski adı. : AMİD : AMED
Diyelim ki,tutalım ki. : BİLFARZ
Diyezli ve bemollü bir sesin eski duruma getirilmesini gösteren nota işareti.:BEKAR
Diz meniski travması. : MENİSKUS
Dizanteri. : KANLI BASUR
Dizginleri koyuverilmiş bir atın dört nala koşması.Süvari akını.:ILGAR
 
Dizi,sıra. : NAF
Dizicilerin harfleri içine yerleştirdikleri demir yuva. : KUMPAS
Dogma. : NAS : İNAK
Doğa seslerine benzer seslerle yapılan sözcük ses yansıması,yansıma.:ONOMATOPE
Doğacak çocuğu ana rahminden çekmeye yarayan aygıt.:LAVTA
Doğaçlama tiyatro. : TULUAT
Doğada ve toplumda nitelikle ilgili değişmelerin yavaş yavaş değil,birdenbire olması.:MUTASYON
Doğada,kemik dokusunda bulunan,içinde flüor veya klor olan doğal kalsiyum fosfat.:APATİT
Doğadaki canlıların birbiriyle ve çevreyle ilişkilerini inceleyen bilim dalı. : EKOLOJİ
Doğal hidratlı manganez ve kalsiyum silikat.: İNEZİT
Doğal olarak böğürleri kalçalara doğru daralan at için kullanılan sözcük : LAĞAR
Doğal set. : SEKİ
Doğalcılık.:NATÜRALİZM
Doğalgaz,elektrik gibi şeylerin kullanılan miktarını ölçen alet.: SAYAÇ
Doğalgazın ikinci önemli bileşeni olan hidrokarbon.:ETAN
Doğanın bilgisine büyüsel işlemlerle varılabileceği inancı. : ÖKÜLTİZM
Doğayı gerçekte olduğu gibi bütün ayrıntılarına bağlı kalarak değil,ondan edinilen izlenimin ölçüsüne göre
anlatan;doğrudan doğruya gerçeği,nesneyi değil de,onun sanatçıda uyandırdığı duyumları veren sanat
akımı.:EMPRESYONİZM
Doğramacılıkta kereste olarak kullanılan,sıkıştırılmış talaş ve yongadan yapılan tahta.:SUNTA
Doğru yolu arama.:HİDAYET
Doğru,gerçek.:ÇIN
Doğruluğu ve gerçekliği tek yanlı olarak yalnızca hareketlerin sonuçları ve başarıları ile değerlendiren
öğreti.:PRAGMATİZM
Doğu Karadeniz Bölgesinde tulum eşliğinde horon oynayarak yapılan geleneksel eğlence. :
VARTAVAR
Doğu Afrika’da yaşayan bir antilop.:GERENUK
Doğu Afrika’da yaşayan göçebe bir halk.:MASAİLER
Doğu Anadolu ile Azerbaycan’da çalınan bir çalgı türü.: TAR
Doğu Anadolu’da bir göl.:ARİN
 
Doğu Anadolu’da kullanılan bir küçük zurna.:MEY
Doğu Anadolu’da kullanılan bir tür küçük zurna.: MEY
Doğu Anadolu’dan doğarak Hazar’a dökülen bir ırmak. : ARAS
Doğu Anadolu’ya özgü bir halk oyunu. :TAMZARA : MEYROKİ
Doğu Anadolu’ya özgü bir halk oyunu.:SEPE
Doğu Anadolu’ya özgü,halay türü bir halk oyunu.:SEPE
Doğu Asya’da bir ırmak. : YALU
Doğu Karadeniz kıyı bölgesinde yetişen bir koyun türü.:KARAYAKA
Doğu Karadeniz dağlarında,fundalıklarda yetişen,2-3 m boyunda,kışın yaprak dökmeyen,çok iri ve mor
çiçekler açan ve yaprakları halk hekimliğinde kullanılan bir ağaççık,orman gülü.:KOMAR
Doğu Karadeniz kıyı bölgesinde yetişen,uzun kuyruklu,beyaz renkli bir koyun ırkına verilen ad. :
KARAYAKA
Doğu Karadeniz’de ünlü bir yayla. : VERÇENİK
Doğu Karadeniz’de özellikle Rize yöresinde dokunan çamaşırlık ince bez. : FERETİKO
Doğu Karadeniz’in dağlık kesimlerinde yaşayanların giydiği,bacağı çorap gibi saran bir tür çizme. :
SABUK
Doğu kiliselerinde ermişlerin tahta pano üzerine yapılan resimlerine verilen ad.:İKONA
Doğu masal ve efsanelerinde kötü ve korkunç cin.:İFRİT
Doğu müziklerinde eserler arası çalınan parça. : ARANAĞME
Doğu Timor’un başkenti. : DİLİ
Doğu ülkelerinde yaşayan Yunan asıllılara verilen ad.: RUM
Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da konar göçerlerin kıl çadırından oluşan yayla yerleşmesine verilen ad. :
ZOMA
Doğu ve Güneydoğu Anadolu’ya özgü,tavuk eti,sarımsak ve ekmekle yapılan bir çeşit pilav.:SENGESER
Doğum meleği.:AYZIT
Doğum sancısı.:BURU
Doğumdan altı ay sonraya kadar olan erkek yada dişi at yada eşek yavrusu. : KULUN
Doğurması yakın olan hamile kadın. : AĞIRAYAK
Doğuştan kör.:DARİR
Doğuştancılık. : NATİVİZM
 
Doktorların kulaklarına takarak insanların iç organlarını dinlemek için kullandıkları tıbbi alet.:STETESKOP
Doku ölümü.:NEKROZ
Dokubilim. : HİSTOLOJİ
Dokuma tezgahı çerçevelerinin gücü tellerine takılan ve içinden çözgü ipliği geçen küçük halka.. : NİRE
Dokumacılıkta atkı ipliğini sıkıştırmak için kullanılan,demirden veya ağaçtan yapılmış dişli araç.: KİRKİT
Dokumacılıkta atkıların geçirildiği uzunlamasına ipler : ÇÖZGÜ
Dokumacılıkta kullanılan unlu yada çirişli sıvı.:HAŞIL
Dokumacılıkta mekikle enine atılan iplik. :ATKI
Dokuması kalın,sık ve yumuşak,bir tür pamuklu bez.: PAZEN
Dokunmuş kumaşlardaki tarak izlerini yok etmek için bu kumaşları bir bıçaktan geçirme işlemi.Sanayide
kimi metalleri ve yüzeyleri parlatma. : POLİSAJ
Dokusunda altın ve gümüş renkte tellerin çoğunlukta olduğu kumaş.:LAME
Dokuz dereceden oluşan,depremlerin gücünü ölçme birimi.:RİCHTER
Dokuz milimetre çapında,İngiliz yapısı,hafif,kullanışı kolay bir tür makineli tüfek.:STEN
Dokuzuncu İsrail kralı. : YORAM
Dolama.Parmak çıbanı. : ETYARAN
Dolandırıcı.:AYYAR
Dolaşma,gezinti.:CEVELAN
Dolmuş yapan büyük at arabası. : OMNİBÜS
Dolunay,mehtap. ,ayın on dördü : . BEDİZ : AYAS
Dolunayda huyu değişen. : AYSAR
Domalan’da denilen ve patatese benzeyen bir tür mantar.:KEME
 
Domates.: BANADURA
Domuz yavrusu. : MOZAK
Domuz.:BOCUK
Domuza benzer bir hayvan./ Yaban domuzu. : PEKARİ
Don Kişot’un atının adı : ROSİNANTE
Don,şalvar. : TUMAN
Donanım. : TEÇHİZAT
Donanma. : ARMADA
Dondurulmuş meyve suyundan yapılan bir tür pelte. : ELMASİYE
Dondurulmuş yada buzlu olarak hazırlanan içecek.:FRAPE
Dost,yakın arkadaş.:ENİS
Dostlar,arkadaşlar. : İHVAN
Dökme demir,font. : PİK
Dökülen tohumlarla ertesi yıl kendiliğinden çıkan tahıl. : ALAZA
Dökülen yaprak. : HAZAL
Dökümcülerin kullandığı ağaçtan yapılmış kalıp. : SAÇULA
Döl verme yetkinliğine eren,baliğ.:ERİN
Döl yolu. : VAGİNA
Dönbaba,turna gagası gibi adlar da verilen ve yapraklı dalları Ege Bölgesinde sebze olarak kullanılan otsu
bir bitki.:İĞNELİK
Döneç. : ROTOR
Dönek,uğursuz. : ALABACAK
Dönemeç.:BÜK
Dönümün dörtte biri kadar olan alan ölçüsü.:EVLEK
Dönüşümcülük. : TRANSFORMİZM
Dört bölükten kurulan,bir binbaşının komutasında bulunan asker birliği.:TABUR
Dört Japon çiçek süsleme okulundan biri. : KO
Dört köşe yelkenlerin yan yakalarına,alt tarafa doğru bağlanan halat.: BORİNA
Dört tekerlekli,çift körüklü bir tür binek at arabası.:LANDO
Dört tekerlekli,hafif,bir tür gezinti arabası.:KALESKA
Dört tekerlekli,içinde dingillere paralel olarak düzenlenmiş karşılıklı iki oturma sırası bulunan üstü açılıp
kapanabilen çift körüklü binek arabası. : LANDO: LANDON
Dört telli bağlama.:BULGARİ
Dört yaşına kadar olan dişi manda.:EVERE
Dört. : CIHAR
Dörtte bir,çeyrek anlamında eski sözcük. : RUBA
Döşeme gereci plastik madde. : MARLEY
Döşeme sıvası.: ŞAP
Dövülmüş et,bulgur ve soğanla yapılan ızgara köfte. : ORUK
Dövülmüş sarımsak,yumurta sarısı ve zeytinyağından oluşan soğuk sos.: AYOLİ
Dövüşemeyecek duruma gelen bir boksörün karşılaşmayı bırakması. : ABONDONE
Duacı.:DAİ
Dul kadınlar. : ERAMİL
Duman rengi. : FÜME
Duman.:DUHAN
Dumanda kurutulmuş et,balık veya peynir.:FÜME
Dumanı toplayıp bacaya vermeye yarayan çıkıntı.:DAVLUMBAZ
Durağan yıldız.:SABİTE
Durgun su. : RAKİT
Durum. : HALET
Duvar içindeki oyuk,raf,: NİŞ
Duvar lambası. : APLİK
Duvar örülürken büyük taşların arasına konan ufak taşlar. : HELİK
Duvar ve tavan süslemeleri yapan usta.:NAKKAŞ
Duvarcıların doğrultu bulmakta kullandıkları şakul ipi. : PERESE
Duvardaki taş yada tuğla sırası.:REDE
Duvarı berkitmek için taşların arasına yatay olarak yerleştirilen direk.: HATIL
 
Duvarları kaplayıp süslemek için kullanılan ve çiçek resimleriyle bezeli pişmiş balçık levha,fayans.:ÇİNİ
Duyarga,dokunma duyusu. : LAMİSE
Duygu kapanıklığı. : APATİ
Duygulu. : MÜTEHASSİS
Duygusal,hikayeli türkü./ Serbest biçimli,romantik,müzik araçlarıyla çalınan yada şarkı olarak okunan
yapıt. : BALLAD
Duygusuz,kayıtsız,uyuşuk. : APATİK
 
Düdenden daha geniş olan çukurlara verilen ad.:UVALA
Düğme ve süs eşyası yapımında kullanılan bir deniz kabuklusu. : ABALON
Düğün armağanı. : SAÇI
Düğünde oyundan sonra davulcunun topladığı para. : ŞABAŞ
Düğüne çağrılanlara düğün sahibince verilen hediye. : DÜRÜ
Dümen kolu. : YEKE
Dünya çapında.:CİHANŞÜMUL
Dünya ile ahret.:DAREYN
Dünya ve dünya ile ilgili her şey.:MASİVA
Dünyaca ünlü bir çevre örgütü.:GREENPEACE
Dünyanın Yedi harikasından biri sayılan Bodrum’daki anıtmezarıyla ünlü Kayra kralı.
: MAUSOLOS
Dünyanın yedi harikasından biri olan Babil asma bahçelerini yaptıran efsanevi Asur kraliçesi.
:SEMİRAMİS
Dünyanın bütün denizlerine yayılmış bir yumuşakça cinsi.:ERATO
Dünyanın büyük bir kısmını eline geçiren.:CİHANGİR
Dünyanın ilk nükleer denizaltısının adı.: NAUTİLUS
Dürbün.:IRAKGÖRÜR : BAKAÇ
Düş gücü.:MUHAYYİLE
Düşkünler evi.:DARÜLACEZE
Düşkünlük,tutku. : İPTİLA
Düşman. : YAĞI : ADU
Düşmanlık. : ADAVET
Düşme.:SUKUT
Düşsel.:FANTASTİK
Düşük nitelikli,kötü anlamında argo sözcük.:DANDİK
Düşük sıcaklıklı bir yanardağ patlaması sonucunda ortaya çıkan küçük krater. : MAAR
Düşünceden çok,canlı duygulara ve aşka dayanan sanat eserleri için kullanılan eski bir sözcük.:GARAMİ
Düşünceleri şeriat ilkelerine aykırı görüldüğünden,Memlük sultanının buyruğu üzerine,Halep’te derisi
yüzülerek öldürülmüş olan Türk tasavvuf şairi.(14. asır). :NESİMİ
Düşünme gücü. : KARİHA
Düşünülenin tersini söyleyerek yapılan ince alay. : İRONİ
Düşünüş biçimi. : MANTALİTE
Düz dam,taraça. : ŞATU
Düz dokunmuş açık saman renginde bir tür ipek kumaş. : SADAKOR
Düz duruma getirme,düzleme.: TESVİYE
Düz kenarlı şapka. : KANOTİYE
Düz nehir gemisi. : TOMBAZ
Düz tepeli,sarp yamaçlı dağ,masadağ. : MESA
Düz veya desenli bir kumaştan kesilmiş motiflerin bir başka kumaşa işlenmiş durumu.:APLİKE
Düz veya desenli kumaştan kesilmiş motiflerin bir başka kumaşa işlenmiş durumu.:APLİKE
Düz yakalı,önü ilikli bir tür ceket : SETRE
Düz yazıda yapılan uyak.:SECİ
Düz,engebesiz toprak parçası.: DÖLEK
Düzen,hile.: DEK
Düzenleme. : ARANJMAN
Düzenlenmiş arazinin yüzölçümünü bulup planını yapmaya yarayan alet. : TAKEOMETRE
Düzenleyen. : NAZIM
Düzenleyici. : ARANJÖR
Düzenli olarak ekim yapılan arazi. : EKENEK
Düzgün biçilmiş uzun ve ensiz tahta : ÇITA .
 
Düzgün sarılmış halat yumağı. : RODA
Düzgün söz söyleme kolaylığı. : TALAKAT
Düzgün. : ONAT
Ebegümecigillerden bir bitki.:BAMYA
Eczacılık. : İSPENÇİYARİ
Eczacılıkta kullanılan ve çürümeyen bir bitki.:KARAYA
Eczacılıkta,parfümeride kullanılan ve çiçeklerden çıkarılan sarımtırak yağ. : LANOLİN
Edat. : İLGEÇ
Edebiyatta bir şiiri yada şiir parçasını şakacı bir anlatıma çevirme.:HEZEL
Edebiyatta birden çok anlamı olan bir kelimenin iyi anlamını kullanır görünerek,kötüsünü
kastetmek.:CİNAS
Edebiyatta,iki yada ikiden daha çok anlamı olan bir sözcüğü yaygın olmayan anlamlarını düşündürecek
yolda kullanma sanatı.:İHAM
Edepsiz,şamatacı. : ŞEREMET
Edepsiz,şirret.:ZİLLİMAŞA
Edipler. : UDEBA
Edirne yöresine özgü bir peynir tatlısı.: BELMUŞ
Edirne’de Meriç ırmağı deltasında bir göl.:BÜCÜRMENE
Edirne’nin Enez ilçesinin antik adı. : AİNOS
Efelek de denilen çok yıllık otsu bir bitki.. : LABADA
Efendisinin hizmetinden ayrılan ve serüvenler ardında ülkeyi baştan başa dolaşmaya koyulan
samuray.:RONİN
Efes kentinin kurucusu. : ANDROCLE
Efes’te bir tapınak. : SERAPİS
Eflatun,beyaz, kokulu çiçekler açan bir ağaç.:LEYLAK
Efsane köpek.:KITMİR
 
Efsanelere göre içene ölümsüzlük sağlayan bir su.:ABIHAYAT
Efsanevi Argos kralı.:AGAMEMNON
Efsanevi bir kuş. : SİMURG
Eftalitler’de denilen ve 5. yüzyılda güçlü bir devlet kuran eski Türk ulusu.:AKHUNLAR
Ege bölgesinde Güllük körfezi kıyısında antik bir kent. : İASOS
Ege bölgesinde taze sarı incire verilen ad. : LAP
Ege Bölgesine özgü bir tür zeybek oyunu.: FERAYİ
Ege bölgesine özgü,küçük ama lezzetli bir karides cinsi.: ÇİMÇİM
Ege Denizinin eski adı. : ADALAR DENİZİ
Ege denizinin ilk çağlarda “eski deniz” anlamındaki adı. :ARŞİPEL
Ege kıyılarında,özellikle İzmir kentinde etkili yerel deniz meltemi. : İMBAT
Ege ve Akdeniz bölgelerinde yetişen,tohumları çok zehirli küçük bir ağaççık.:ZİVİRCİK
Ege ve Akdeniz’de bulunan iri ve büyük bir karides cinsi.:NİKA
Egemenliğini tanıma.:BİAT
Eğerin altındaki belleme. : YUNA
Eğik olarak kesilmiş kenar. : PAH
Eğilim,yönelim.:TANDANS
Eğim ölçer. : KLİNOMETRE :EKLİMETRE
Eğirmen,kirmen.:İĞ
Eğitim bilimi. : PEDAGOJİ
Eğlenceli,hafif konulu,içinde bestesiz konuşmalar da bulunan sahne yapıtı.:OPERET
Eğrelti otu,aşk merdiveni.: FUJER
Eğreti dikiş.: TEYEL
Eğretileme.: METAFOR
Eğrilmekte olan yün,keten gibi şeylerin tutturulduğu,bir ucu çatal değnek.: ÖREKE
Ejderha.:DRAGON
Ek çizgisi,bir vidada iki diş arasında kalan çukur bölüm. : YİV
Ek vagon.:FURGON
 
Ek. : LAHİKA
Eker. : MİBZER
Ekilen biçilen tarlada işçileri idare eden kimseye halk dilinde verilen ad. : EYNERCİ
Ekin biçerken sıralanan işçi takımı.: HON
Ekin biçildikten sonra toprakta kalan köklü sap.: ANIZ
Ekinlerde başak.:KELLE
Ekip gereçleri. : EKİPAJ
Eklembacaklılardan taşlar altında yaşayan zehirli bir böcek.:ÇİYAN
Eklembacaklıların ve kabukluların örteneğini oluşturan madde.:KİTİN
Eklemlerdeki ağrılı hastalık. :ARTRİT
Ekler’e benzer bir tür pasta.:PROFİTEROL
Ekmek içi,ceviz,zeytinyağı,sarımsak ve sirke ile yapılan bir tür meze : TARATOR
Ekmek parçası,lokma. : BANAK
Ekmek.:NAN
Ekonomik olayların açıklanmasında çok sayıda değişkeni göz önüne alarak ve karşılıklı bağıntılar
kurarak,teorik çalışmaların deneylerle doğrulanmasını sağlayan matematiksel yöntem.: EKONOMETRİ
Eksen. : MİHVER
Eksiklik,kusur. : NAKISA : AĞMAN
Eksiksiz,kusursuz.:HAZA
Ekşimik.:KESİK
Ekvator Afrika’sında ve Güney Afrika’da yaşayan küçük antilop.:GİB
Ekvator bölgelerinde yetişen bir meyve ağacı. : ANONA
Ekvator bölgesinde yetişen bir meyve ağacı.: ANONA
Ekvator kuşağında geniş çayırlara verilen ad.:SAVANA
Ekvator kuşağındaki geniş çayırlara verilen ad. : SAVANA
Ekvator para birimi. : SÜKRE
Ekvator. : EŞLEK
Ekzama. : MAYASIL
El ile bir çeşit dantel örmek için kullanılan silindir biçimli araç.: KOPANAKİ
El ile dokuma. : PEMAS
El işleri için kullanılan seyrek dokunmuş keten bezi.:KANAVİÇE
El tezgahında bez dokuyan kimse.:ÇULHA
Elazığ yöresine özgü bir halk oyunu. : AVREŞ
Elbise plesi.:BÜZGÜ
Elbise,çamaşır ve örtü gibi şeylere süs olarak dikilen seyrek örgü,tentene.:DANTEL
 
Elbise,çamaşır.:CAME
Elbisede bir tür kol kesimi.:JAPONE
Elçi atanma yazısı. : AGREMAN
Elçiliğe bağlı uzman:. ATAŞE
Elçilik ve konsolosluklarda yönetimle ilgili olan görevli. : KANÇILARYA
Elçilik veya konsolosluklarda çalışan koruma memuru. : KAVAS
Elde veya makinede işlenmiş süslü şerit.:FİSTO
Elde yün eğirmeye ve bükmeye yarayan ve ipliğin yumak halinde elde edilmesini sağlayan ağaçtan
yapılmış bir tür iğ. : KİRMAN : KİRMEN
Eldiven ve giysi yapımında kullanılan bir tür yumuşak deri. : NAPA
Ele başı. : SERGERDE
Elek ve kalbur üzerinde kalan iri taneler.: İRİNTİ
Elek. : KALBUR
Elektrik direnç birimi. : OM
Elektrik kutusu. : BUAT
Elektrik sıgası birimi. : FARAD
Elektrik ve ısı enerjisinin birlikte üretildiği teknoloji. : MOJENERASYON
Elektriksel kapasite.:SIĞA
Elektroensefalografi’nin kısaltması.:EEG
Eleman,unsur.: ÖGE
Elemler. : ALAM
Eli açık,cömert. : KERİM
 
Eli açık,cömert.: KOÇAK
Eline,ayağına çabuk,çevik,atik.:ÇALAK
Elle seyrek dikiş. : OYULGA
Elle sürülen,hafif,küçük çocuk arabası.: PUSET
Elli şiniklik tahıl ölçeği. : MUT
Elma armut gibi meyvelerin yenmeyen iç bölümü. : EŞELEK
Elmas,yakut gibi değerli taşlar,mücevher.: CEVAHİR
Elmasın tıraş edilmiş yüzlerinden her biri. : FAÇETA
Emanet.İnam. : VEDİA
Emekçi topluluğu. : PROLETARYA
Emiliano Zapata’nın devrim planı. : AYALA
Emmeç. : ASPİRATÖR
Emzikli şişe.:BİBERON
En az : EKAL : EDNA
En beyaz.:BEYZA
En büyüğü yarım kiloyu aşmayan kılçıklı küçük balıklara verilen ad. :ÇİTARİ
En büyük. : EKBER
En çok vadilerde,yamaçlarda bulunan kil ve kum karışımı,sarı renkli verimli balçık.:LÖS
En elverişli,en iyi olan.:OPTİMUM
En eski jeolojik sistem.:AZOİK
En iri geyik. : MUS
En kısa zaman.:AN
En küçük boylu yarış yelkenlisi. : KADET
En küçük izci kuruluşu. : OBA
En son. : HATEM
En ünlü iki Alman destanından biri.:NİBELUNGEN
En yüksek değer.: KEMAL
Encümen,komisyon,komite. : YARKURUL
 
Endonezya plakası. : RI
Endonezya,Malezya gibi ülkelerde hem erkek,hem kadın tarafından giyilen ve etek biçiminde sarınılan
uzun kumaş parçası. : SARONG
Endonezya’da takımadalar. : ARU
Endonezya’da takımadalar.: ARU
Endonezya’nın para birimi.: RUPİ
Enerji.:ERKE
 
Engebeler,tümsekler,yüzey biçimleri.:AVARIZ
Engel,uymazlık.BEİS
Engel. : KET
Engerek yılanı. : EFİ
Enine boyuna,her yönü ile.: ARİZAMİK
Enine olan : ARZANİ
Enli çember. : KASNAK
Erbainden sonra gelen,31 Ocakta başlayan elli günlük kış dönemi.: HAMSİN
Erginlik.:RÜŞT
Erik,kayısı gibi ağaçlardan sızan bir tür zamk. : KEDİBALI
Erim. : MENZİL
Erime. : ZEVEBAN
Erişim. : MUVASALA
Erişmiş. : NAİL
Eriyen elektrotla,karbondioksit koruması altında uygulanan ark kaynağı. : MAG
Eriyik. : MAHLUL
Erkeğin eşi,zevce.: AYAL
Erkeğin toplumsal bakımdan kadına egemen olduğu ve bu nedenle efendilik ayrıcalıklarını hak ettiği
düşüncesine dayanan ideoloji.:MAŞİZM
Erkek balığın tohumu.:SÜT
Erkek çocuk. : KIZAN
Erkek deve.: LÖK
 
Erkek hayvanın dişisiyle çiftleşmesi.:AŞIM
Erkek hindi. : GURK
Erkek kardeş.:DADAŞ
Erkek keçi.:ERKEÇ
Erkek kümes hayvanlarının en iri ve yaşlı olanı.: BABAÇ
Erkek ördek. : SUNA
Erkek saçı biçiminde kesilmiş kadın saçı.:ALAGARSON
Erkek veya dişi üreme hücresi.:GAMET
Erkeklerde resmi,ciddi;kadınlarda öğleden sonra giyilen,özenli,süslü,aksesuarı tamam giyime verilen
ad.:ABİYE
Erkeklerde yaş dönemi. : ANDROPOZ
Erkeklere ait özel konut. : GARSONİYER
Erkekliği güçlü,çok eski bir Mısır tanrısı.:MİN
Erkekliğin ve dişiliğin belirlenmesinde rol oynayan kromozom. : ALOZOM
Erkeklik organı. : ZEKER
Erkekte cinsel güçsüzlük.,puluçluk. : ANANET
Erken bunama. : ŞİZOFRENİ
Erken doğmuş bebek. : PREMATÜRE
Erken olgunlaşan ince kabuklu bir siyah üzüm çeşidi. : DİMNİT
Ermeni müziğine özgü,kavala benzer bir çalgı. : DUDUK
Ermenistan’ın başkenti.:ERİVAN
Ermenistan’ın kendi dilindeki adı. : HAYASTAN
Ermenistan’ın para birimi. : DRAM
Erotik,şehevi : KÖSNÜL
Erteleme. : TECİL
Erzak odası. : KİLER
Esenlik dilemek. : SELAM
Eserin sonuç bölümü. : EPİLOG
Eshabı Kehf’de yedi uyuyanların köpeğinin adı. : KITMİR
Esinti,rüzgarın bir kere esmesi.:NEFHA
Esinti.:NEFHA
Esir çocuk. : BEÇE
Eski toplarda kullanılan mermi ve demir parçalarını taşıyan silindir biçiminde kap. :
ŞARAPNEL
Eski dilde bir yazıya eklenen parça. : ZEYİL
Eski kültür ve sanat anıtlarını yakıp yıkan, bunların değerini bilmeyen kimse yada topluluk. :
VANDAL
Eski Yunanlılarda, eşit olmayan iki ses arasında kulakla seçilebilecek en küçük aralığa
verilen ad. : KOMA
Eski adı Seylan olan ülke. : SRİLANKA
Eski ağırlık ölçüsü okkanın dört yüzde biri. : DİRHEM
Eski Asur kenti. : NİNOVA
Eski ayakkabı. : KELİK
Eski bez parçası,paçavra.:ÇAPUT
Eski bir ağırlık ölçüsü birimi.:BATMAN
Eski bir çalgı. : MAR
Eski bir fitilli tüfek. : ALAYBOZAN
Eski bir hacim ölçüsü.: KA
Eski bir salon dansı.: KADRİL
Eski bir tahıl ağırlık ölçüsü. : KİLE,: SA
Eski bir tüfek. : KARABİNA
Eski bir uzunluk ölçüsü birimi (68 cm’ye eşit).: ARŞIN
Eski bir uzunluk ölçüsü. : ENDAZE
Eski çağlardan kalma eserleri tarih ve sanat bakımından inceleyen bilim dalı.:ARKEOLOJİ
Eski Çin felsefesinde,evrenin birliğini sağlayan düzen ilkesi.:TAO
Eski dilde surat,yüz. : RU
Eski dilde acıyan. : RAİF
Eski dilde ağırbaşlılık,vakar. ;VAK
 
Eski dilde ağız.:DEHEN
Eski dilde ağlatma. : IBKA
Eski dilde akıllı. : LEBİB : LEBİBE
Eski dilde alametler,işaretler. : ALAİM
Eski dilde alın. : NASİYE
Eski dilde altın. : ZER
Eski dilde anne. :EM.: ÜM
Eski dilde Aralık ayı. : BİRİNCİ KANUN
Eski dilde arka,sırt.:ZAHR
Eski dilde arkası sıra.: DERADAP
Eski dilde aslan. : ŞİR : ESED
Eski dilde at,beygir. : ESB
Eski dilde atasözü.:DARBIMESEL
Eski dilde ateşler. : NİRAN
Eski dilde atlı haberci,postacı.:ÇAPAR
Eski dilde ayırıcı özellik. : ŞİAR
Eski dilde ayrı durma.Sıkma,sıkarak bağlama. : ŞET
Eski dilde aysberg. : CUMUDİYE
Eski dilde azı dişi.: NAB
Eski dilde baba Cet. : EB
Eski dilde bağlı kılma,kısıtlama.: TAKYİT
Eski dilde balık. : MAHİ
Eski dilde balta.: TEBER
Eski dilde bayağı insanlar. : EDANİ
Eski dilde bayrak.:RAYET
Eski dilde belediye . : URAY
Eski dilde belirti. : NİŞANE
Eski dilde bencillik.:ENANİYET
 
Eski dilde berrak,duru.:NAB
Eski dilde bilgiçlik taslayan.:MALUMATFURUŞ
Eski dilde boy,endam. : KAD
Eski dilde boynuzdan yapılan bir tür boru.:NEFİR
Eski dilde bozma,.feshetme. : FEK
Eski dilde burun ucu. / Hayvanların burun ucu.: KALAK
Eski dilde bülbül. : ANDELİB
Eski dilde cam,kristal.: MİNA
Eski dilde cehennem. : TAMU
Eski dilde cıva. : ABEK
Eski dilde çekinme,razı olma. : İBA
Eski dilde çekirge. : MİK
Eski dilde çeyrek. : RUBU
Eski dilde çizme. : MUSE
Eski dilde çöl. : TİH
Eski dilde dağ eteği,çayırlık,çimenlik. : RAG
Eski dilde daha doğru,en sağlam. : ASAH
Eski dilde damar.: REG
Eski dilde delip geçen,içe işleyen.:NAFİZ
Eski dilde demir. : AHEN
Eski dilde deri kalkan.:DARAKA
Eski dilde derin hale getirme. : İKAR
Eski dilde derinlik.:UMK
Eski dilde deve.:ŞÜTÜR
Eski dilde devirler,çağlar,zamanlar.:EDVAR
Eski dilde dilek.:KAM
Eski dilde dilenci.: SAİL.:GEDA
Eski dilde dinlenme,istirahat.:AJ
 
Eski dilde doku. : NESİÇ
Eski dilde dokumacılıkta,tüle benzer ince ve saydam bir kumaş.:SAKANGUR
Eski dilde dolum,dolma,doluluk. : MELA
Eski dilde dölleme,döllenme.: İLKAH
Eski dilde dönence.: MEDAR
Eski dilde dudak. : LEB
Eski dilde duvar. : DAR
Eski dilde düğün yemeği./Saadet,mutluluk. : URS : URAS
Eski dilde Ekim ayı. : BİRİNCİ TEŞRİN
Eski dilde ekmek. : NAN
Eski dilde elma: . SİB
Eski dilde en azından.,asgari. :LAAKAL
Eski dilde en sefil,pek aşağı. : ESFEL
Eski dilde en tatlı.:AZEB
Eski dilde engel,uymazlık.:BEİS
Eski dilde er,erkek. : NER
Eski dilde erik. : ALU
Eski dilde erkekler.: RİCAL
Eski dilde estetik. : BEDİA
Eski dilde eş,zevce.:REFİKA
Eski dilde eşek .:HAR
Eski dilde eşik.:ASİTANE
Eski dilde etek. AMEN
Eski dilde faiz.:RİBA
Eski dilde gece. : ŞEB
Eski dilde geceler : LEYAL
Eski dilde geçip gitme,sona erme.: MÜRUR
Eski dilde gelin.: ARUS
 
Eski dilde gemi demiri.:MİRSAT
Eski dilde gemi. : SEFİNE : SABİHA : KEŞTİ
Eski dilde gerdek. : ARİS
Eski dilde geri döndürme,geri çevirme.:REKS
Eski dilde görme.:RÜYET
Eski dilde gösterme.:İRAE
Eski dilde göz. : AYN: DİDE
Eski dilde güç,iktidar elde etme.: NAMİYE
Eski dilde güçsüz bırakma. : İHAN
Eski dilde gün.:RUZ
Eski dilde güneş yada ay tutulması. : KESF
Eski dilde haberci,ulak.: SAİ
Eski dilde halkın İstanbul’daki yabancılara,özellikle Fransızlara verdiği ad.:DİDON
Eski dilde hastalık , dert. : DA
Eski dilde herhangi bir şeyin küçük parçası.:ŞİRZİME
Eski dilde hesap defteri.. : ABAR
Eski dilde hevesler,istekler. : EHVA
Eski dilde hokkabazlık,el çabukluğu. : ŞABEZE
Eski dilde horoz.:DİK
Eski dilde ılgın ağacı.:AC
Eski dilde idare etmek.,temize çıkarmak. : ABRAMAK
Eski dilde ihtiyarlık. : ŞEYB
Eski dilde iklimler.:EKALİM
Eski dilde ilkbahar.:NEVBAHAR
Eski dilde intikam,öç. : SAR
Eski dilde kadın.: ZEN
 
Eski dilde kale hendeği. : UR
Eski dilde kalıba dökme.:İSAGA
Eski dilde kamış. : NAY
Eski dilde kan. : DEM
Eski dilde kaplan.:BEBİR
Eski dilde karınca. : MUR
Eski dilde Kasım ayı. : İKİNCİ TEŞRİN : SONTEŞRİN
Eski dilde kaş.: EBRU
 
Eski dilde kaz.: BAT
Eski dilde kemik.:AZM
Eski dilde kılıç. : TİG
Eski dilde kırmızı renkli olan. : LALİN
Eski dilde kilise çanı.:NAKUS
Eski dilde kimseler,insanlar. : KESAN
Eski dilde kip.:SIYGA
Eski dilde koku. : BU
Eski dilde kolay. : ASAN
Eski dilde korku.:BİM
Eski dilde kovma. : İBAD
Eski dilde kök tutmuş,köklenmiş.:RİŞEGİR
Eski dilde köpek. : SEG : SEK
Eski dilde körpelik,tazelik.: TARAVET
Eski dilde kumaş. : KALA
Eski dilde kurban bayramı. : ADHA
Eski dilde kuş gagası.:NAL
Eski dilde kuşluk vakti. : ÇAŞT
Eski dilde lanet sözü. : LAN
Eski dilde mektup,mesaj ulaştırma. : BELAĞ
Eski dilde mermer.:RUHAM
Eski dilde mimaride yapıları örten süslü çatı ve saçaklar.:ARASTAK
Eski dilde mum,balmumu.: ŞEM
Eski dilde müjde,müjdeli haber. : SAVA
Eski dilde Müneccimlerce insanın doğduğu andan başlayarak,yaşamındaki uğursuz anların
hesaplanması. : ASİTAN
Eski dilde nevale,azık. : TUŞE
Eski dilde oburlar.: EKELE
Eski dilde Ocak ayı. : İKİNCİ KANUN : KANUNU SANİ
Eski dilde ok atıcı,okçu.:KEMANKEŞ
Eski dilde ok.. : TİR
Eski dilde oklar anlamında sözcük.:NİBAL
Eski dilde otlar. : ERA
Eski dilde öç,intikam.:SAR
Eski dilde öd kesesi.:MERARE
Eski dilde öfke.:RİS
Eski dilde öğrenci.:ŞAKİRT.:TİLMİZ
Eski dilde öğüt,akıl verme.: NUSH
Eski dilde öğüt,nasihat. : MEVİZE : NUSH
Eski dilde örtme,gizleme.: SETR
Eski dilde özgürlük yanlısı olanlar. : AHRAR
Eski dilde parlaklık,göz alıcılık.:REVNAK
Eski dilde parlama.:LEM
Eski dilde pek az., çok aşağı. : EDNA
Eski dilde pirinç. : ERZ
Eski dilde rüzgar,esinti. : RİH
Eski dilde saf,arı,katıksız anlamında sözcük.:NAB
Eski dilde sağır. : ASAM
Eski dilde sanık.: MAZNUN
Eski dilde satrançtaki vezir taşı.: ASAF
 
Eski dilde satrançtaki vezir. : FERZ
Eski dilde sermaye,kapital.:RESULMAL
Eski dilde sıcak suda haşlama. : NAK
Eski dilde sıcaklık,hararet.:TEB
Eski dilde sığır çobanı.: RAİ
Eski dilde sıhhi. : ZENİ
Eski dilde soylular.:ZADEGAN
Eski dilde su yosunları.: ÜSNİYE
Eski dilde su.. : AB : MA
Eski dilde sünnet etme.:HİTAN
Eski dilde süs.: ZİVER
Eski dilde şarap.. :HAMR
Eski dilde şehir.:ŞAR
Eski dilde şiirler.:EŞAR
Eski dilde şişme,kabarma. : AMASA
Eski dilde taç.: İKLİL
Eski dilde taçlar. : TİC
Eski dilde tarak. : ŞANE
Eski dilde toplama. : İCMA
Eski dilde tuğgeneral.: MİRLİVA
Eski dilde tuz. : NEMEK
Eski dilde uyurgezer.: SAİFFİLMENAM
Eski dilde uzaklık,ara. : KAB
Eski dilde üzengi.: RİKAB
Eski dilde üzerine yazı yazılmış kağıda veya mektuba verilen ad.:RAKİME
Eski dilde üzüm.: İNEB
Eski dilde üzüntü,kaygı, : HEM
Eski dilde vergi toplama . : CİBAYET
 
Eski dilde yakın,az aralıklı olan.:KARİN
Eski dilde yara.:ZAHM
Eski dilde yardım. : NASR
Eski dilde yasaklayan,engel olan. : NAHİ
Eski dilde yemin etme. : İLA
Eski dilde Yengeç Burcu.: SERETAN
Eski dilde yeni anlamında bir sözcük.: CEDİT
Eski dilde yıl. : AM
Eski dilde yılan.:MAR
Eski dilde yıldırım.: BARİKA
Eski dilde yıldız.:SİTARE
Eski dilde yırtma. : ÇAK
Eski dilde yiğitler,kahramanlar. : ASÜD
Eski dilde yiyecek ve içecek şeyleri veren anlamında sözcük.: RAZİK
Eski dilde yumuşak.:NERM
Eski dilde yumuşaklık.: NERM
Eski dilde yuva.:LANE
Eski dilde yüzyıl.: ASR
Eski dilde zaman.:EYN
Eski dilde zarif giyinen kimse. : TİRENDAZ
Eski Doğu’da ve Bizans’ta hükümdarlık simgesi olan tören başlığı.:TİARA
Eski eşya pazarı.:BİTPAZARI
Eski İran dininde aşk ve bereket tanrısı. :ANAHİTA
Eski İran dininde aşk ve doğurganlık tanrısı.:ANAHİTA
Eski İskandinav mitolojisinde baş tanrı. : ODİN
Eski İskandinav mitolojisinde evrenin yaradılışında oluşan ilk canlı. : YMİR
Eski Japon bozuk parası. : RİN
Eski Japonya’da soylular sınıfı: İO
 
Eski Japonya’da tüccar sınıfı . : CHONİN
Eski Kıbrıs’ın kuvvet tanrısı. : BES
Eski konaklarda harem ile selamlık arasındaki daire. : MABEYİN
Eski Mezdeki dinine bağlı Perslerin ayinlerde kullandıkları,bazılarının yalancı altın mantarı gibi sanrı
yaratıcı bir mantar sandığı bitki. : HAOMA
Eski Mısır tanrılarının asası. : UAS
Eski Mısır valilerine verilen ad.:HİDİV
 
Eski Mısır ve Yunan kültürlerinde önemli bir yeri olan insan başlı aslan gövdeli mitolojik yaratık. : SFENKS
Eski Mısır’da güneş tanrısı. : AMON
Eski Mısır’da şehir devletlerine verilen ad.:NOM
Eski Mısır’da üretici güç. : KA
Eski Mısır’ın en büyük piramitlerinden biri. : MİKERİNOS
Eski Mısırlıların,Asya’nın Mısır’a yakın bölgelerinde yaşayan Sami kavimlerine verdikleri ad.:AAMU
Eski mimarlıkta yapıları örten süslü çatı ve saçaklar.:ARASTAK
Eski Roma’da ayrıcalıklı Particiler dışında kalan yurttaşlara verilen ad.:PLEBLER
Eski Roma’da vahşi hayvan ve av tanrıçası.:DİANA
Eski Roma’da,bir sirk içinde küçük çapta deniz savaşları yapılmak üzere kazılmış büyük
havuz.:NOMAHYA
Eski Romalılar zamanında,Roma’da ve diğer şehirlerde kamu işlerini konuşmak için halkın toplandığı
alan.:FORUM
Eski Romalıların ulusal giysisi olan geniş ve uzun harmani. : TOGA
Eski Rusya’da gönüllü emekçiler birliği.:ARTEL
Eski salon danslarından biri. : KADRİL
Eski Sümer su tanrısı. : EA
Eski şairlerin kasidelerinde övdükleri kişilerden aldıkları bahşiş.:CAİZE
Eski Türk devletlerinde ,özellikle Selçuklularda şehzadelerin eğitimi yada bağımsız bir eyaletin yönetimi ile
görevli vezir. : ATABEK
Eski Türk güreşlerinden biri. : ABA
Eski Türklerde atasözü,tez. : SAV
Eski Türklerde büyük davula ve davul tokmağına verilen ad. : BARABAN
 
Eski Türklerde deniz tanrıçası.:AKANA
Eski Türklerde hekim. : ATASAGUN
Eski Türklerde kullanılan bir unvan.:TİGİN
Eski Türklerde mezarların üzerine anıt olarak dikilen taşlar. : BALBAL
Eski Türklerde ordu müfettişlerine verilen ad. : YASAVUL
Eski Türklerde ölüler için yapılan tören. : YOĞ : YUĞ
Eski Türklerde soylular sınıfı. : AKSÜYEK
Eski Türklerde Tanrı.: OĞAN
Eski Türklerde yağmur yağdırıp yel estirdiğine inanılan büyü taşı.:YADA
Eski Türklerde yer altı tanrısı.:ERLİKHAN
Eski ve usta gemici.: ÇAÇA
Eski Yahudilere verilen ad.:İBRANİ
Eski Yunan mitolojisinde Medusa’nın kanından doğma kanatlı at. : PEGASOS
Eski Yunan fabl’larını derlediğine inanılan,ama gerçekte yaşamadığı hemen hemen kesin olan yazara
geleneksel olarak verilen ad.:EZOP (AİSOPOS)
Eski Yunan felsefesinde bölünmez birlik.: MONAT
Eski Yunan felsefesinde bölünmez birlik.:MONAT
Eski Yunan kentlerinde pazar yeri,antik kent meydanı.Yönetim,politika ve ticaret işlerini konuşmak için
halkın toplandığı alan. : AGORA
Eski Yunan mitolojisinde kötülük tanrıçası.:ATE
Eski Yunan mitolojisinde öbür dünyanın en karanlık bölümü.: EREBOS
Eski Yunan mitolojisinde,Artemis tarafından öldürülen ve takım yıldıza dönüştürülen,Poseidon’un oğlu
olan dev avcı.:ORİON
Eski Yunan mitolojisinde,Oidipus’un hem annesi,hem karısı olan kadın.: İOKASTE
Eski Yunan tiyatrolarında sahneye verilen ad.:SKENE
Eski Yunan ve Roma’da hekimlik tanrısı.: ASKLEPİON
Eski Yunanistan sitelerinin özelliklede Atina’nın yönetsel bölümü.:DEMOS
Eski Yunanistan’da tapınaklarda yer alan ve üzerine sungular konan masa. : ABAK
Eski Yunanlı,Grek.:HELEN
Eski Yunanlılarda,özellikle Makedonya piyadelerinin çekirdeğini oluşturan mızraklı alay.:FALANJ
Eski Yunanlıların Dionysos şerefine okudukları tören şarkısı. : DİTİRAMP
Eski,ezeli. : KADİM
Eskiden adet,tören. : DEB
Eskiden albay. : MİRALAY
Eskiden Anadolu beyliklerinde donanma hizmetlerinde görevlendirilen asker. : AZEB
Eskiden Aralık ayına verilen ad. : İLKKANUN
 
Eskiden askerlerin aldıkları üç aylık maaşın Şevval,Zilkade ve Zilhicce aylarına denk gelen dördüncü
bölümü.: LEZEZ
Eskiden Avrupa’da kentler arasında yolcu taşımakta kullanılan kapalı ve dört tekerlekli at arabası. :
DİLİJANS
Eskiden Bağdat,Isfahan ve Almeria’da dokunan ipekli kumaş. : ATABİ
Eskiden Bağdat,Isfahan ve Almeria’da dokunan sağlam ipekli kumaş.:ATABİ
Eskiden bezek işlerinde kullanılan bir tür sedef.: ARUSEK
Eskiden Bulgar krallarına verilen unvan.: GAR
Eskiden cüzamlı hastaların konulduğu yere verilen ad.: MİSKİNLER TEKKESİ
Eskiden ders çalışma masası. : RAHLE
Eskiden dervişlerin oturduğu yer,tekke.:DERGAH
Eskiden dokunan bir tür kalın ve pamuklu bez.:REVENDÜK
Eskiden el yazması kitaplara yapılan suluboya resim.:MİNYATÜR
Eskiden esnafların gelirlerini toplayıp satan kimse.:KESEDAR
Eskiden Fransa’da kullanılan 52 ar değerinde olan yer ölçüsü.:AKR
Eskiden giyilen düz yakalı,önü ilikli bir tür ceket.:SETRE
Eskiden giyilen kolsuz,önden açık,uzun ve geniş kesimli giysi. : KAFTAN
Eskiden harman ürünlerinden onda bir oranında alınan vergi:. AŞAR
Eskiden İran’da kullanılan Zerdüşt takviminde yılın sekizinci ayı. : ABAN
Eskiden işlemeli kısa yelek türü. : CAMADAN
Eskiden Japonların kullandığı 3.927 m değerinde çizgisel ölçü.,Endonezya’nın plakası. : Rİ
Eskiden Japonların kullandığı 3.927 m değerinde çizgisel öçlü.:Rİ
Eskiden kansere verilen ad.:AKİLE
Eskiden kara ve deniz savaşlarında kullanılan bir top.:BALYEMEZ
Eskiden Karagöz oynatılan kahvelere verilen ad. : TATU
Eskiden kimi gezgin dervişlere verilen ad.:ABDAL
Eskiden koyun ve keçi başına alınan sayım vergisine verilen ad.: AĞNAM
Eskiden kökü hekimlikte kullanılmış olan,zambakgillerden bir bitki.: SAPARNA
Eskiden köy muhtarının yardımcısı.:KİZİR
 
Eskiden kullanılan bir ağırlık ölçüsü birimi.: OKKA
Eskiden kullanılan tepesi yuvarlak,dilimli çuha başlık. : ŞUBARA
Eskiden kullanılan üç direkli,bir tür yelkenli savaş gemisi.: FİRKATEYN
Eskiden kullanılan yedi gram ağırlığında altın sikke.: LİRA
Eskiden kullanılan,kıç tarafı yüksek,hızlı giden yelkenli.: ÇEKELEVE
Eskiden kullanılan,kolları ve etek uçları bazen bol ama genellikle bele oturan kadın korsajına verilen ad. :
KARAKO
Eskiden kullanılmış ince,uzun ve zarif bir kayık.:HANIM İĞNESİ
Eskiden kullanılmış mermi yerine çakıl taşı atan bir tür top. : ÇAKALOZ
Eskiden kuyumculara taslak hazırlayan kimselere verilen ad. : SADEKAR
Eskiden Kuzey Afrika’daki dervişlere verilen ad.:MARABUT
Eskiden lise düzeyinde okul. : İDADİ
Eskiden Mısır halkından olan kimse. : KIPTİ
Eskiden Mısır köylülerine verilen ad. : FELLAH
Eskiden Müslüman olmayanlardan alınan bir çeşit vergi.:CİZYE
Eskiden nikahsız olarak alınan cariyelere verilen ad.: ODALIK
Eskiden oğlak burcuna verilen ad. : CEDİ
Eskiden okul öncesi yaştaki çocuklar mahalle mektebine başlarken yapılan tören.:AMİNALAYI
Eskiden on para değerindeki sikke. : METELİK
Eskiden özellikle sülüs yazı yazmak için kullanılan perdahlı bir kağıt türü : ALİKURNA
Eskiden papaların kullandığı tören başlığı. : TİARA
Eskiden portre yapan ressamlara verilen ad.:NİGARİ
 
Eskiden postayı taşımaya yarayan küçük tekne.:AVİZO
Eskiden Romanya’nın yerli halkına ve bu halkın soyundan olan kimselere Osmanlı Türklerinin verdiği ad.:
ULAH
Eskiden Rum korsanlarına verilen ad.: IZBANDUT
Eskiden Rus Kazaklarının başbuğuna verilen unvan.:ATAMAN
Eskiden savaşlarda işaret vermek için kullanılan büyük davul.: KÖS
Eskiden şairlerin kasidelerinde övgüsünü yaptıkları kişilerden aldıkları para veya armağana verilen ad. :
CAİZE
Eskiden Tekel idaresine verilen ad.:REJİ
Eskiden tiyatroya verilen bir ad.:TEMAŞAHANE
Eskiden trajediye verilen ad.:HAİLE
Eskiden tuğgeneral.:MİRLİVA
Eskiden Türk’e yabancı olan kimse ve topluluklara verilen ad. : TAT
Eskiden ücret karşılığı ölünün arkasından ağlayan kadın.:NAYİHA
Eskiden üzerine yazı yazmak için hazırlanan deri,parşömen. : TİRŞE
Eskiden vezir konaklarındaki bir bölüm müstahdeme verilen ad.:ZOBU
Eskil. : ARKAİK
Eskilere göre dünya atmosferinin ötesindeki boşlukları dolduran çok uçucu akışkan.:ESİR
Eskimiş giyecek.:ALIK: ALAK
Eskimiş,üzerinden zaman geçmiş,kronik. : MÜZMİN
Eskimoların buzdan kulübeleri. : İGLO : İGLU
Eskimoların kendilerine verdiği ad. : İNUİT
Eskrimde kullanılan üç silahtan biri. : EPE : FLÖRE
Esmer açık kestane renginde olan.: KONUR
Esmer,açık kestane rengi rengi.:KANUR
Esnaf kuruluşu. : LONCA
Esnek dokunmuş ipekli yada yünlü bir kumaş. : JARSE
Esrarkeşlerin kullandığı bir çeşit nargile.: KABAK
Eş anlamlı. : SİNONİM
 
Eş basınç. : İZOBAR
Eş zamanlı olmayan.: ASENKRON
Eş zamanlı.: SENKRONİK
Eş,zevce. : REFİKA
Eşcinsel kadın. : LEZBİYEN
Eşek binmeliği. : SEMER
Eşek eyeri.: PALA
Eşek yavrusu. : SIPA
Eşek. : KARAKAÇAN: MARSIVAN
Eşey bezi. :GONAT
Eşeylik kazanmış böceğin son biçimi.:İMAGO
Eşeysiz bölünme. : AMİTOZ
Eşgüdüm.:KOORDİNASYON
Eşik. : SÖVE
Eşit. : MÜSAVİ
Eşkenar dörtgen. : MAİN
Eşya üzerindeki mikrop veya ufak böcekleri basınçlı buharla öldürmeye yarayan büyük kazan. : ETÜV
Eşyanın üzerini işlemek için kullanılan sedef,plastik,metal vs malzemeden yapılmış parlak ve yassı plaka.
: PAYET
Eşyaya vurulan damga.:EN
Et ve sebzeleri, kapak kenarı hamurla iyice kapatılmış tencere içinde pişirme yöntemi.
: USTUFATO
Et haşlanırken su üzerinde biriken tortu.:KEF
Et kesimi yortusu. : APUKURYA
Et yemez. : VEJETARYEN
Etek ceketten oluşan iki parçalı kadın giysisi. : DÖPİYES
Etek ucuna doğru genişleyen. : EVAZE
Etene,son. : MEŞİME : EŞ
Eter. : LOKMANRUHU
Eti beyaz ve lezzetli bir balık.:SUDAK
Eti beyaz,üzeri pullu iri bir balık.:LEVREK
Eti için avlanan bir deniz kabuklusu.:LANGUS
Eti için avlanan,pavuryaya benzer küçük su hayvanı.:ÇAĞANOZ
Eti yenen bir çeşit mürekkep balığı. : KALAMAR
Etiket. : PAFTA
Etiyopya’nın para birimi. BİRR
 
Etken,yapan. : AMİL
Etkime. : TESİR
Etli lahana yemeği.:KAPUSKA
Etli,yuvarlakça ve şişkin olan sap kısmı yenen lahana cinsi. : ALABAŞ
Etnik. : BUDUNSAL
Etoburların gelişmiş dönemlerinde kalın bağırsaklarında yaşayan tenya türü.:EKİNOKOK
Ev halkı,aile. : HORANTA
Ev makarnası. : ERİŞTE
Ev.:BEYT
Evde kalmış kız. : KALIK
Evlek. : MAŞALA
Evlenme.:İZDİVAÇ
Evlerin önündeki taşlık. Üstü kapalı balkon : SUNDURMA
Evlerin önüne oturmak için taş ve çamurdan yapılan set.: SEKİ
Evren bilim. : KOZMOLOJİ
Evrenin temeli olarak düşünülen maddenin canlı olduğunu savunan öğreti.:HİLOZOİZM
Evrensel alıcı kan grubu. : AB
Evrensel hayat enerjisi anlamına gelen,çok eski bir Japon sağlık tekniği.: REİKİ
Eyer örtüsü. : ÇAPRAK : ŞAPLAK
Eytişim. : DİYALEKTİK
Ezgi,makam. : TERANE
Ezgi.:MELODİ
Ezici.:KAHİR
Ezilmiş havuç içine fındık,şeker vs eklenerek yapılan bir tatlı türü.: CEZERYE
Fabrika yapımı her türlü kumaş,bez gibi dokumalar. : MANİFATURA
Fahri.:ONURSAL
Faizler. : FERAİZ
Fal. : BAKI
Falez.:YARIYAR
Farazi. : HİPOTETİK
Farbala,fırfır.: FARBA
Farsca’da tat,çeşni,tadılacak şey. : MEZE
Fas’ın plaka işareti. : MA
Fas’ta işlenen yumuşak bir tür keçi derisi. : MAROKEN
Fas’ta sultanı devirmek isteyen kimseye verilen ad.:RUGİ
Fatih Sultan Mehmet’in şiirlerinde kullandığı mahlas. : AVNİ
Favori,/gözde sporcu.:AS
Faydalar. : MENAFİ
Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın bir şiir kitabı. : ASU
Fedai. : SERDENGEÇTİ
Felç,inme. : NÜZUL : AKATİZİ
Felç.: PARALİZİ
Felçli. : MEFLUÇ
Feldispat,kuvars,mika ve ortoklaz minerallerinden birleşmiş,türlü renkte billursu,çok sert bir kayaç.:
GRANİT
Felsefe,bilgelik. : HİKMET
 
Felsefede bir durumdan diğerine geçiş. : OLU
Felsefede değişebilen,geçici nitelik.:KİP
Felsefede nesnenin kendisi.:NUMEN
Felsefede seçmecilik.: EKLEKTİZM
Felsefede,belirli bir insan topluluğunun dışında kimseye bildirilmeyen,yalnızca sınırlı,dar bir çevreye
aktarılan her türlü bilgi,öğreti.:İÇREK
Ferman : YARLIK
 
Feryat.:VAVEYLA
Fesleğen’de denilen,yaprakları güzel kokulu bir süs bitkisi. : REYHAN
Fethiye ilçesi yakınlarında,doğal güzelliğiyle tanınmış bir koy ve ada.:KATRANCI
Fıçı biçiminde Libya davulu. : NEVBET
Fıçıcı keseri. : BARDA
Fıkıh bilgini.:FAKİH
Fıkra.:ANEKDOT
Fındık ve Antep fıstığı veya meyve konservesi katılmış sertçe veya daha yumuşak pişmiş şeker
hamuru.:NUGA
Fırat vadisini çeviren kayalarda yaşayan ve soyu tükenme tehlikesi gösteren,uzun gagalı bir kuş. :
KELAYNAK
Fırfır.: FARBALA
Fırında ekmek,börek,çörek çevirmeye yarayan bir tür kürek. : ISIRAN
Fırınları temizlemekte kullanılan ucuna bez sarılı uzun sırık.:ESE
Fışkıran su.:DAFİK
Fışkırma. : FEVERAN
 
Fidan,yeni dikilmiş fidan.:DİKME
Fide dikilirken kullanılan ucu çatallı çubuk. : DİKEÇ : DİKELEÇ
Fide veya fidan dikilen yer.:ARIK
Fide yetiştirmek için ayrılmış toprak bölümü.:TAVA
Fide yetiştirmek için ayrılmış toprak. : TAVA
Fihrist. : KATALOG
 
Fiiller,eylemler anlamında eski söz. : EFAL
Fiillerin zarf olarak kullanılan şekilleri,bağfiil.: ULAÇ
Fildişi kıyısı plakası. : Cİ
Filika büyüklüğünde bir deniz teknesi,küçük vapur,istimbot. : ÇATANA
Filipinler’de yetişen,dokuma maddesi elde edilen bir tür muz ağacı.:MANİLA KETENİ
Filipinlerde yetişen ve Manila keneviri adlı elyafı veren muz türü. : ABAKA
Filistin Direniş Hareketi. : İ NTİFADA
Filizlenmek.:CÜCÜKLENMEK
Film seslendirmelerinde,tiyatro oyunlarında hareketlere uygun seslerin özel bazı yöntemlerle çıkartılması
işlemi.:EFEKT
Filmin başlangıç yazıları. : JENERİK
Filmin kurgusu açısından bir bütün oluşturan plan dizisi.:SEKANS
Finlandiya parlamentosuna verilen isim. : EDİSKUNTA
Finlandiya’da göl.:İNARİ
Finlandiya’nın plaka işareti.:SF
Fistül.:AKARCA
Fiyatların düşmesini önlemek için ürünlerin piyasaya sürülmeyip tahrip edilmesine verilen ad:DARDANİZM
Fizik biliminin ışık olaylarını inceleyen kolu.:OPTİK
Fizikte bir iş birimi. : JUL
Formika görünümlü sunta .: SUNTALAM
Fosforun simgesi. : P
Fotoğraf duyarlığını belirten sayısal değer. : ASA
Fotomekanik işlemlerde duyarlı tabaka önüne yerleştirilen kareli veya ağımsı saydam bir malzemeden
oluşan elek.:TRAM
Fransa’da 18. yüzyılın başında çok geçerli olan,kavisli çizgileri bol,gösterişli bir bezeme üslubu.:ROKOKO
Fransa’da bir ırmak. : AİM
Fransa’da bir idari bölge.: AİN
Fransa’nın güneybatısında planlama bölgesi.:AKİTANYA
Fransa’nın kuzey yarısında konuşulan Roman dili lehçeleri. : OİL
 
Fransa’nın plakası. : FR
Franz Kafka’nın sevgilisi. : MİLENA
Frengi. : SİFİLİS : ŞANKR
Frengiye benzer bir hastalık. : PİAN
Futa. : KİK
Fütüvvet şeyhi.:AHİ
Füzeli mermi veya makinelerin,havaya fırlatılmak için üstüne yerleştirildikleri eğik destek.:RAMPA
Gabon’da yetişen zakkumgillerden bir ağaç.:İBOGA
Gaetano Donizetti’nin bir operası. : RİTA
Gaf,:POT
Gagasındaki deliklerden rüzgar estikçe türlü sesler çıktığına inanılan bir masal kuşu.
:MUSİKAR
Galeta ununa bulanarak yağda kızartılan bir çeşit köfte,patates v.s.:KROKET
Galeta ununa bulanarak yağda kızartılmış pirzola.: KOTLETPANE
Gambiya’nın para birimi. : DALASİ
Gametlerde bulunan kromozomların hepsine verilen ad.: GENOM
Gana’nın para birimi.: SEDİ
Gayrı müslim mezarlığı. : MAŞATLIK
Gayrı,başka anlamında eski sözcük. : SİVA
Gaz söktürücü bir bitki./ Hoş kokulu ve baharlı meyveleri anason gibi yemeklerde ve içkilerde tat verici
olarak kullanılan otsu bitki. : REZENE
Gazel ve kasidenin ilk beytine verilen ad. : MATLA
Gazete,dergi gibi yayınlarda sayfa düzeni.:MİZANPAJ
Gazete.:CERİDE
Gazetecilik dilinde uydurma habere verilen ad. : ASPARAGAS
Gaziantep ve Kayseri yöresine özgü,yoğurt tatlısına benzer bir hamur tatlısı.:NEVZİNE
Gaziantep yöresinde yetişen beyaz bir üzüm cinsi.: RUMİ
Gaziantep yöresine özgü bir cins çörek.:KAHKE
Gaziantep yöresine özgü bir halkoyunu. : AŞEY
Gaziantep yöresine özgü bir tür kebap. : CARTLAK
Gazinolardaki ilgi çekici,eğlendirici gösteri:. ATRAKSİYON
Gazların hareketini inceleyen fizik bilimi dalı.:AERODİNAMİK
Gebe inek. : AVGAN
Gebre otu. : KAPARİ : KEBERE
Gece korkusu.: NYCTOFOBİ
Gece ve gündüzün eşitliği. : EKİNOKS
 
Gece ziyafetlerinde,galalarda ve gece eğlencelerinde erkeklerin giydikleri,önü açık,ceketi daha çok atlas
yakalı takım elbise.: SMOKİN
Gece. : TÜN : ŞEB
Geceler anlamında eski sözcük. : LEYAL
Geceleri sık işeme. : NİKTÜRİ
Geceleyin söylenen ağır ve feryatlı türkülerde uygulanan bir halk ezgisi. : TATYAN
Geceleyin, ateş çevresinde genç erkeklerin davul, zurna eşliğinde oynadıkları bir halk oyunu.:
SİNSİN
Gecelik,gömlek,peçete yapımında kullanılan bir tür ince,yıkanabilir pamuklu kumaş.:ŞİLEBEZİ
Geçen yıl.:BILDIR
Geçerli,akan. : CARİ
Geçici,yeterli etkinliği olmayan. : PALYATİF
Geçim. : MAİŞET
Geçimini orman ürünlerinden sağlayan köylü. : ÇITAK
Geçişme.: OSMOS
Gedik,yarık. : RAHNE
Gelecekçilik.:FÜTÜRİZM
Gelen evrak. : VARİDE
Gelenek. : ANANE
Geleneksel Anadolu konut mimarlığında,ahşap yapılardaki çıkmaların altına çaprazlamasına konan
dikdörtgen kesitli destek.:ELİBÖĞRÜNDE
Geleneksel Türk evlerinde bulunan raf. : TEREK
Gelibolu yarımadasında eskiçağ kenti.: İDAİON
 
Gelibolu yöresinde kadınların boydan boya örtündükleri bir tür çarşaf.:ALAVURA
Gelin başlığı. : KEPEZ
Gelin çiçeği.:KALA
Gelin tacı.:KALAK
Gelincik çiçeği. : KIZALAK : KALA
Gelincik.: ARS
Gelinin çeyizi.:DÜRÜ
Gelip çatma,girme. : HULUL
Gelip geçici. :ARIZİ
Gelirler. : VARİDAT
Gelişigüzel toplanmış eşya. : DERİNTİ
Gelişigüzel ve dayanıksız yapılmış anlamında: ÇER
Gelişigüzel. : ALELITLAK
Gelişme. : NEŞVÜNÜMA
Gemi bordolarına,küpeştelerine açılan dörtgen biçimli delik.:LOMBAR
Gemi çatmasında eğri parça.:PARAÇOL
Gemi demiri.:ÇAPA.:LENGER
Gemi demirinin ucundaki yassı parça.: TIRNAK
Gemi enkazı,batık. : LAŞE
Gemi güvertesinin enine konmuş kirişlerinden her biri. : KEMERE
Gemi için,pervaneyi ters yönde çevirme.: TORNİSTAN
Gemi kiralama : ISKAPARMA
Gemi omurgası.:KARİNA
Gemi safrası. : SABURA
Gemi yada tren yatağı. : KUŞET
Gemi yapılan yer.:TERSANE
Gemi yapım yeri.Gemilerin yükleme ve boşaltma yapması için rıhtımlarla çevrili havuza verilen ad. OK
Gemi zincirinin su içindeki bölümü. : KALOMA
 
Gemici çırağı,küçük yaştaki tayfa yamağı. : MİÇO
Gemici düdüğü.: SİPSİ
Gemici,işçi gibi kimselerin eğlenmek için gittikleri içkili,danslı yer.:BALOZ
Gemicilerin eğlenmek için gittikleri içkili yer. : BALOZ
Gemicilerin gayret sözü. : HEYAMOLA
Gemicilikte halat germe. : TİZE
Gemide direklere takılı halatları bağlamak için küpeştenin iç tarafında bulunan delikli ve çubuklu
levha.:ARMADURA
Gemide hareket halinde bulunan bir halatın veya zincirin,bir an durdurulması için verilen komut.: ABOSA
Gemide hava bacaları. : MANİKA
Gemide tayfa başı. : LOSTROMO
Gemide teslim satış. : FOB
Gemilerde çeşitli anlamlar taşıyan ışıklı işaretlerin topluca sıralandığı direk.:NOEL AĞACI
Gemilerde denizcilik kurallarına aykırı durum. : KARAVELA
Gemilerde kullanılan demir halka. : ANELE
Gemilerde kullanılan küçük su fıçısı. : KARTEL
Gemilerde mizana direğinin gerisindeki yelken. : RANDA
Gemileri bağlamakta kullanılan üç yada dört kollu halat. : YOMA
Gemileri farklı iki su düzeyinin birinden ötekine geçirmek için yapılan ara havuz. : LOK
Gemileri iskele,rıhtım veya şamandıraya bağlamaya yarayan kalın halat. : PALAMAR
Gemilerin alabileceği yükü belirtmekte kullanılan bir tona eşit birim.:TONİLATO
Geminin saatteki hızını ölçen alet. : PARAKETE
Geminin arkası. : PUPA
Geminin bağlı olduğu limanın adı yazılan düz veya yuvarlak kıç bölümü :AYNALIK.
Geminin başka bir gemiden veya kıyıdan uzaklaşması.:AVARA
Geminin cıvadrasına çekilen üçgen yelken.: FLOK
Geminin çektiği suyu göstermek için baş ve kıç bodoslamaları üzerine konulan işaretler.:KANA
Geminin en geniş yeri. :MASTURİ
Geminin hangi devlete ait olduğunu gösteren bayrak. : BANDIRA
Geminin içindeki en alt bölüm.: SİNTİNE
Geminin ön tarafı. : PRUVA
Geminin rüzgar alan yönü. : ORSA
Geminin rüzgar üstüne veya altına dönmesi için yelkenlerin bazısını gevşetme,bazısını germe işlemi. :
TİRAMOLA
Geminin yan kısmı.:BORDA
Geminin zincirini toplayıp demirini kaldırmaya hazır bulunması :APİKO
Genç yanardağların çevresinde,karbondioksit ve metan gazı ile çeşitli hidrokarbon gazları sızdıran yarık
veya delik.:MOFET
Genç,toy. : TORLAK
Genelev işleten kadın,mama.:ÇAÇA
Genelge. : TAMİM
Genellikle 12 Martta görülen,Batı Karadeniz’e özgü şiddetli bir fırtına.:HUSUM
Genellikle altına gömlek veya bluz giyilen örgü kazak.:SÜVETER
Genellikle bayramlarda konuklara ikram edilen kokulu bir çörek.:NOKUL
Genellikle beyaz renkli ve damalısı da olan cilalanabilen billurlaşmış kireç taşı. : MERMER
Genellikle bir çok Avrupa ülkesinde giyilen tahta ayakkabı.:SABO
Genellikle bir traktörün arkasına monte edilen ve zemini derince kazmaya yarayan alet.:RİPER
Genellikle dondurmanın yanında yenilen bir tatlı bisküvi. : KEDİDİLİ
Genellikle eski bir sanat yapıtının,bir yazıtın çizilerek veya boyanarak yapılmış kopyası.:RÖLÖVE
Genellikle gece kulüplerinde,pavyonlarda genç bir kadının müzik eşliğinde dans edip soyunarak yaptığı
gösteri.: STRİPTİZ
Genellikle giysinin yaka,kol,etek çevresine kendi kumaşından veya başka kumaştan geçirilen ince şerit.:
BİYE
Genellikle gömlek yapmakta kullanılan,çizgili ve ince bir pamuklu kumaş.:ZEFİR
Genellikle güneşten korunmak için bir yerin üzerine gerilen bez,naylon v.s.’den yapılmış örtü.:TENTE
Genellikle hamsi veya sardalye balığından yapılan zeytinyağlı ve tuzlu balık ezmesine verilen ad. :
ANÇÜEZ
Genellikle haşlandıktan sonra salata olarak yenilen,deniz kenarlarında ve tuzlu topraklarda yetişen otsu bir
bitki.:DENİZ BÖRÜLCESİ
Genellikle Hindistan’da dokunan,özel motifleri olan değerli bir yün kumaş. ŞAL :
Genellikle kadınların denize girerken saçları ıslanmasın diye kullandıkları başlık.:BONE
Genellikle kahveyle birlikte yenilen bir tür çikolata. : TRÜF
Genellikle kışın akan,yazın kuruyan küçük çay : DERE
Genellikle kürkten yapılmış omuz atkısı : ETOL
Genellikle ölçü aygıtlarında gösterge çizelgesi. : SKALA
Genellikle resmi yerlerde,resmi işlerde uyulması gereken kural,yol ve yöntemlerin tümü.:SEREMONİ
 
Genellikle şeker hastalarının kullandığı tatlandırıcı : SAKARİN
Genellikle topla yapılan yaylım ateş. : SALVO
Genellikle uluslar arası bir serginin yapımcılığını üstlenen kişi. : KÜRATER : KÜRATÖR
Genellikle Uzakdoğu ülkelerinde B vitamini eksikliğinden doğan bir hastalık. : BERİBERİ
Genellikle Venedik’te kullanılan bir kayık.:GONDOL
Genellikle yakmak için kullanılan iri saman.: KES
General veya amiral aşamasındaki askerler.:ERKAN
Geniş açılı manzara. : PANORAMA
Geniş cadde. : BULVAR
Geniş kulplu kap. : LENGER
Geniş şal. Uzun omuz atkısı. : ETOL
Geniş ve derin bilgisi olan. : MÜTEBAHHİR
Geniş yapraklı bir süs bitkisi.:DEVE TABANI
Geniş,engin : VASİ
Genişlik. : VÜSAT
Genizsi,genzel.:NAZAL
George William Russell (takma adı). : AE
Gerçeğin doğaya uygun biçimde yansıtılmasını amaçlayan sanat akımı.:NATÜRALİZM
Gerçek olan,gerçeğe yada aslına dayanan.:OTANTİK
Gerçekleşme.: TAHAKKUK
Gerçekliği ve onun çelişmelerini incelemeye yarayan ve bu çelişmeleri aşmaya yarayan yolları aramayı
öngören akıl yürütme yöntemi.:DİYALEKTİK
 
Gerçekten,doğrusu. : FİLHAKİKA
Gerekçe. : ESBABI MUCİBE
Gerekli okul eğitimini görmeden kendini yetiştirmiş olan kimse.:ALAYLI
Gerekli,lüzumlu.: BECİT
Gerekli. : MUKTAZİ
Gerekme,gerekçe. : İKTİZA
Gerektiği zaman kullanılmak için saklanan tahıl. : ZAHİRE
Geri alma. : İSTİRDAT
Geri çevirme. : İRCA
Gerilim yokluğu. :ATONİ
Gerilmiş halatla taşıma.Getirip götürme halatı. : VARAGELE
Geriye doğru uçabilen küçük bir kuş. : KOLİBRİ
Gevenden çıkarılan ve kestere de denilen bir tür zamk.: KİTRE
Geveze,sözünü bilmez anlamında yerel bir sözcük.:VAZALAK
Geveze. : RAAT
Geviş getiren hayvanlarda,dört bölümlü midenin dördüncü bölümü.: ŞİRDEN
Gevrek bir elma türü.:FERİK
Gevşek,iş bilmez,tembel.:SALPA
Gezegen. : PLANET
Gezgin samuray.: RONİN
Gırtlağın ön tarafında bulunan ve salgısını kana veren bir bez.:TİROİT
Gırtlaktaki aşırı ve süreğen iltihap.:LARENJİT
Gidiş. : AZİMET
Gine’nin para birimi.: SİLİ
Giresun yakınlarında bir burun. : YOROZ
Giriş müziği. : PRELÜD
Girişik bezeme. : ARABESK
Girit’in efsanevi kralı. : MİNOS
 
Gitar eşliğinde seslendirilen Portekiz halk şarkısı. : FADO
Giyim eşyası alanında uzmanlaşmış moda desinatörü.:STİLİST
Giyim süslemede,şapka,çanta ve sepet örmede kullanılan parlak ve renkli şerit.: RAFYA
Giysi kesimi,kesimle verilen biçim. : KUP
Giysi. : LİBAS: ESVAP : FİSTAN
Giysinin kenarına paralel olarak yapılan kendi kumaşından süs. : BİYE
Gizemcilik.: MİSTİSİZM
Gizemli eski yazı.:RUNİK
Gizleme,örtme.: SETR
Gizli oyun.:DALAVERE
Gizli yer,köşe bucak. : TUN
Gizli,saklı,gizlenmiş.:PİNHAN
Gobene’de denilen bir balık. : TORBİL
Gomalak’da denilen ve cilacılıkta kullanılan hayvansal kökenli reçine.:ŞELLAK
Gonçarov’un,uyuşuk ve iradesiz bir toprak sahibinin portresini çizdiği ünlü romanı.:OBLOMOV
Gondol’a benzer kayık. : PEREME
Gondolcu şarkısı.:BARKAROL
Göçebe ve yarı göçebe Türkmenler arasında,genellikle ölülerin ardından söylenen ağıt ve bozlağa
benzer türkü. : YAKIM
Göçebe,eti için avlanan bir kuş. : ÇULLUK
Göçebelik:. BETAET
Göçücü balıkların Akdeniz’den Karadeniz’e çıkması. : ANAVASYA
Göçücü balıkların Karadeniz’den Akdeniz’e geçmesi. : KATAVASYA
Göğün en yüksek katı.: ARŞ
Göğüs kafesinin iç yüzünü kaplayan ve akciğerleri saran zar.:PLEVRA
 
Göğüs kemiği arkasında bulunan iç salgı bezi.: TİMÜS
Göğüs zarı. : PLEVRA
Göğüs,bağır.:DÖŞ: TORAKS
 
Gök bilim.:ASTRONOMİ
Gök boşluğu.:CEVV
Gök cisimlerinin yükseltisini ölçmekte kullanılan araç.:USTURLAP
Gök gürültüsü korkusu.: BRONTOFOBİ
Gök yakut. : SAFİR
Gökçeada’da yurdumuzun batıdaki en uç noktası olan burun. : AVLAKA
Gökçeada’nın eski adı. : İMROZ
Gökkuşağı,eleğimsağma. : ALAİMİSEMA : ALKIM
Gökova körfezi kıyısında turistik bir belde.:AKYAKA
Gökova körfezinin güney kıyısında doğal güzelliğiyle ünlü bir koy.:BÖRDÜBET
Göktaşı. Taş meteorit. : AEROLİT
Gökteki ay. : MAH
Gökyüzü. : ASUMAN
Gölge. : SAYE
Gölgede kalan taraf.: KUZ
Gölgeler. : ZILAL
Gölgelik. : TENTE
Gölgelik.: SAYEBAN
Gölleri inceleyen bilim dalı. : LİMNOLOJİ
Gömlek. : KAMİS
Gönderme , yollama. : İRSAL
Gönderme kağıdı. : İRSALİYE
Gönlü rahat.Sessiz,sakin. :ASUDE
Gönül alıcı davranış, kompliman.:CEMİLE
Gönül alma.: TALTİF
Görevi sadece şarap dağıtmak olan garson.:SOMELİYE
Görgülü,terbiyeli,olgun kimse. : ÇELEBİ
Görgüsüz.:CUDAM
 
Görkem,ihtişam,şatafat,tantana.:DEBDEBE.:ŞAŞAA
Görme. : RÜYET
Görsel sanatlar ve müzik alanlarında,1960’ların sonlarında NewYork kentinde ortaya çıkan,biçimde aşırı
sadeliği ve nesnel yaklaşımı savunan akım.:MİNİMALİZM
Görsel sunumu içeren özel dosya.:PORTFOLYO
Görülen alemin ötesi.: MAVERA
Görüngü bilimi. :FENOMENOLOJİ
 
Görüntüleme.: KLİP
Gösterge bilimi. : SEMİYOLOJİ
Göstergebilim.: SEMİYOLOJİ
Gösteriş,şatafat.:CAFCAF
Gösteriş. :ALAYİŞ
Gösteriş.:ALAYİŞ
Gösterişi seven,varlıklı kimse.: KALANTOR
Gösterişi ve özentisi olmayan. : BABAYANİ
Gösterişsiz,sade yaşamaktan yana olan.:KALENDER
Gösterme,ortaya çıkarma. : İZHAR
Götürü iş yapan.: TAŞERON
Götürü,toptan. : KABALA
Gövde heykeli. : TORS
Gövdesi , kabuğu soyulduktan sonra yenilen veya turşusu yapılan yumru köklü,beyaz çiçekli ve otsu bir
bitki. : GİMİ
Gövdesi Hindistan cevizi kabuğundan yapılmış uzun saplı saz.: REBAP
Gövdesi kızıl kırmızı,ayakları ve yelesi siyah renkli olan at.:DORU
Göz alıcı parlak renkleri olan bir papağan cinsi.:ARA
Göz alıcı,göze çarpıcı. : FRAPAN
Göz bebeği.:HADEKA
Göz çukuru. :ÇANAK
Göz tansiyonu.:GLOKOM
 
Göz.:DİDE
Gözbağcı,büyücü. : RAİB
Gözde iris ile billur cisim arasında bulunan boşluk. : ARTODA
Gözde sarıya çalan kestane rengi. : ELA
Gözdeki ağ tabaka. : RETİNA
Gözdeki arpacık.:İT DİRSEĞİ
Gözdeki billur cismin saydamlığını yitirerek ağarmasından ileri gelen körlük,aksu.:KATARAKT
Göze takılan mercek. : LENS
Gözle görülmeyen,yapay olarak elde edilip tıpta kullanılan bir ışınım,ultraviyole.:MORÖTESİ
Gözlemevi. : OBSERVATUAR
Gözler,pınarlar,kaynaklar. : UYUN
Gözleri ağrılı ve kirpikleri dökülmüş kimse.:CİPİ
Gözleri görmeyen. : AMA
Gözpınarları. : AMAK
Gözün içini aydınlatıp görmek ve gözü muayene etmek için kullanılan aynaya
verilen ad. :OFTALMOSKOP
Gözün ön odasına kan dolması.: HİFEMA
Gözüpek. : ACAR
Gözyaşı ile ilgili. : LAKRİMAL
Gözyaşı kanalcığı içinde oluşan taş.:DAKRİYOLİT
Gözyaşı.: EŞK
Gramerde çıkma durumu.:ABLATİF
Gramerde özne.: SÜJE
Granitle aynı kimyasal yapıda,içinde mikrolitler olan kayaç.:LİPARİT
Gri renkli,sise benzeyen fakat yere kadar inmeyen bulut tabakası,katmanbulut.:STRATUS
Gri veya sarı renkte,etçil bir sinek cinsi.Çulluk sineği.:YEPTİS
Grip,paçavra hastalığı.:ENFÜANZA
Grup,kategori. : ULAM
Guatemala’nın para birimi.:KETZALİ
Guatr. : GUŞA
Gurbete gitme.:CELA
Gurbette yaşayan.:ELGİN
Gurur. : AZAMET
Gübre,tezek. :KEMRE
Gücenme.:İĞBİRAR
 
Gücü tükenmiş,yorgun,bitkin.: ARGIN
Gücü’de denilen ve bez tezgahında ipliği ayarlayan tarak.:NİRE
Gücünden yararlanmak için elde edilen buhar. : İSLİM
Güç vermek,güçlendirmek.:PEKİTMEK
Güçlü ve gösterişli,iri yarı kadın.:BABAÇKO
Güçlü,kuvvetli,sağlam. : BEKEN
Güçlü,şiddetli etki. : ZARP
Güçlük,sıkıntı.:MEŞAKKAT
Güçsüz düşmek,yorulmak.:FARIMAK
Güldürücü öyküler,fıkralar anlatıp hoş ve şaşırtıcı sözler söyleyerek halkı eğlendiren kimse.:NEKRE
Güleç,güler yüzlü.:BESİM
Güleç.:BESİM
Güler yüzlü.:BEŞUŞ
Gülgillerden bir ağaç ve bu ağacın muşmulaya benzeyen yemişi. : ÜVEZ
Gülgillerden bir ağaç.:ÜVEZ
Gülgillerden yabani bir ağaç ve bu ağacın mayhoş yemişi.:ALIÇ
Güllük körfezi kıyısında,Milas ilçesine bağlı turistik bir köy.: KIYIKIŞLACIK
Gülme,gülüş.: HANDE
Gülünç bir biçimde giyinip süslenen kadın.:RÜKÜŞ
Gülünç derecede dar ve kısa giyinmiş olan. : ZİBİDİ
Gülüş. : HANDE
Gülüt. : GAG
Gümüş balığı. : ATERİNA
Gümüş balığına benzer bir küçük balık. : ÇAMUKA
Gümüş parlaklığında,bilinen en hafif element.: LİTYUM
Gümüş parlaklığında,demir sertliğinde,kolay işlenir ve kolayca tel durumuna getirilir bir element.:NİKEL
Gümüş üstüne özel bir biçimde kurşunla işlenen kara nakış.:SAVAT
Gümüş,altın tellerden süsleme. : TELKARİ
 
Gümüşbalığının küçüğü. : AFİS: İLARYA
Gümüşhane ilinde,kayak merkezi olan bir dağ. : ZİGANA
Gümüşhane ilinde,sarkıt ve dikitleriyle ünlü bir mağara.:KARACA
Gümüşhane’nın Şiran ilçesi yakınlarında bir şelale. : TOMARA
Gümüşhane’nin Şiran ilçesi yakınlarında bir şelale.:TOMARA
Gümüşhane’nin Torul ilçesinde,tabiat parkı kapsamına alınan 18 krater gölünün ortak adı.:ARTABEL
Gün doğusundan esen hafif ve tatlı rüzgar. : SABA
Gün. : RUZ
Günahtan dönme.: TÖVBE
Günahtan sakınma,züht. : TAKVA
Gündüz sefası. : KAHKAHA ÇİÇEĞİ
Güneş ışığını soğurarak bitkilerde karbon özümlemesini sağlayan ve bitkilere yeşil renklerini veren madde.
: KLOROFİL
Güneş odası. : SOLARYUM
Güneş.: AFİTAP.: ŞEMS
Güneşin battığı yer, batı. : MAĞRİP
Güneşin doğduğu yer,doğu. : MAŞRIK
Güneşin doğması. : TULU
Güneşin yedi rengini ayrıştıran spektroskop.: TAYFBİN
Güneşte veya hafif alevde kurutulmuş et.:KADİT
Güneşten yayılan ısı miktarını ölçmeye yarayan alet.: HELYOGRAF
Güney Amerika’da yaşayan bir cins deve kuşu.: REA
 
Güney Afrika Cumhuriyeti’nin yönetsel başkenti.:PRETORİA
Güney Afrika Cumhuriyetinde doğmuş veya uzun süredir orada yaşayan ve Afrikaans dili konuşan beyaz
ırktan kişiler.:AFRİKANER
Güney Afrika Cumhuriyetinin plakası. : ZA
Güney Amerika ırmaklarında yaşayan bir balık.:DORADO
Güney Amerika kemiricisi: AGUTİ
Güney Amerika ormanlarında yaşayan,mavi ve yeşil metalik yansımalı bir kuş.:AGAMİ
 
Güney Amerika yerlilerinin oklarına sürdükleri çok güçlü bitkisel zehir. : KÜRAR
Güney Amerika’da üretilen kaliteli bir kahve cinsi. : ARABİKA
Güney Amerika’da yaban hayvanlarını yakalamakta kullanılan kement.:LASO
Güney Amerika’da yaşayan büyük su yılanı. : MUSURANA
Güney Amerika’da yaşayan iri kemirici bir hayvan.:PAKARANA
Güney Amerika’da yaşayan uzun kuyruklu bir tukan türü. : ARAKARİ
Güney Amerika’nın sıcak ve bataklık bölgelerinde yaşayan bir kuş. : HOAZİN
Güney Anadolu’da yabani olarak bulunan ve bahçelerde süs bitkisi olarak yetiştirilen kırmızı çiçekli otsu bir
bitki. : NAKIL
Güney Anadolu’daki konar göçer Türkmenler arasında göç kervanını yöneten genç kıza verilen ad. :
ALADORLAR
Güney Ege ve Akdeniz kıyısı bölgelerimizde Çipura balığına verilen ad. :ALYANAK
Güney kutbunda yaşayan bir kuş.:PENGUEN
Güney ve Güneydoğu Anadolu da halk arasında domatese verilen ad. : BANADURA
Güney yarımkürede bulunan parlak yıldız,Yıldırak.: SÜHEYL
Güney,güney rüzgarı,kaba yel. : LODOS
Güneydoğu Asya’da özellikle Laos’ta kullanılan ağızlı org. : HEN
Güneydoğu Anadolu ile Irak Türk bölgesinde ezgiyle söylenen mani. : HOYRAT
Güneydoğu Anadolu’da antik kent.:ZEUGMA
Güneydoğu Anadolu’da yetiştirilen yerli koyun ırkı. : İVESİ
Güneydoğu Anadolu’ya özgü acı kahve. : MIRRA
Güneydoğu Anadolu’ya özgü,çekilmiş mercimek,bulgur ve soğanla yapılan bir yemek.:KÖLÜKAŞI
Güneydoğu Asya Uluslar Birliği’nin simgesi.:ASEAN
Güneydoğu Asya’da bir ırmak. : İRAVADİ
Güneydoğu Asya’da yaşayan kuyruklu bir maymun.:MAKAK
Güneydoğu Asya’da yaşayan yabani öküz. : BANTENG
Güneydoğu Asya’da yetişen ve mobilya yapımında kullanılan bir cins kamış.:RATAN
Gün-gece eşitliği : EKİNOKS
Günlük yaşama ait küçük ve geçici belgeleri toplama şeklinde koleksiyonculuk. : EFEMERA
 
Gür erkek sesi.:DAVUDİ
Gürcistan’ın başkenti. : TİFLİS
Güreş meydancısı.:CAZGIR
Güreşler için boğa yetiştiren kimse.:GANADERO
Güreşte bir oyun.: KAFAKOL
Güreşte bir oyun.:BOYUNDURUK.:KURTKAPANI.:DALMA:ÇİPE
Gürgengillerden,kerestelik bir ağaç cinsi.:HUŞ
Gürültü patırtı.:DAĞDAĞA
Gürültü,patırtı,telaş,karmakarışık durum.: DAĞDAĞA
Güven mektubu.:İTİMATNAME
Güvercin kanadı. : CENAHI KEBUTER
Güvercin. : KEBUTER
Güverte locasının altındaki demir kol. : KASTANYOLA
Güzel avrat otu.:BELLADONNA
Güzel avrat otundan elde edilen ve hekimlikte yararlanılan zehirli bir madde. : ATROPİN
Güzel çiçekli bir süs bitkisi. : KANA
Güzel koku. : RAYİHA
Güzel koku.:ARF
Güzel kokular.:ITRİYAT
Güzel kokulu beyaz çiçekler açan ağaççık.:FUL
Güzel kokulu bir kavun türü. : ŞAMAMA
Güzel kokulu çiçekleri olan tırmanıcı bir bitki.:HANIMELİ
Güzel kokulu,değişik renkli çiçekleri olan bir süs bitkisi.: ŞEBBOY
Güzel kokulu,sarı renkte,uzunca bir kavun türü.:TOPATAN
Güzel kokulu.: ITRİ
Güzel konuşma yeteneği. : NATIKA
Güzel sanatlar evi.:DARÜLBEDAYİ
Güzel sesli bir kuş.:İSKETE
 
Güzel sesli ötücü bir kuş. : İSKETE
Güzel sevgili. : NİGAR
Güzel söyleme ve yazma yeteneği. : SELİKA
Güzel söz söyleyen,konuşkan.:DİLBAZ
Güzel ve faydalı şeyler.:BEDAYİ
Güzel ve inandırıcı konuşma.:CERBEZE
Güzel yüz.:DİDAR
Güzel,hoş (kadın). : RANA
Güzel,hoş,nefis.: OFLAZ
Güzel,ince,zarif kadın.Ceylan.: AHU
Güzel,iyi kadın anlamında kullanılan bir sözcük : HASNA
Güzel,sevimli insan.:GÖKÇEK
Güzel. : NİK
Güzeli en üstün,en yüce değer sayan kişi.:ESTET
Haberci,ulak. : KARAKULAK
Haberleşmeye yarayan bir tür süratli vapur.: AVİZO
Habeş piskoposlarına verilen ad. : EBUNA
Habeş soylusu. : RAS
Habeş Yahudi’si.:FLAŞA
Hac sırasında kesilen kurban.: HEDİ
Hacim,oylum. : CİRİM
Haç : ÇARMIH
Hafıza kaybı : AMNEZİ
Hafif esinti.:İPİLTİ
Hafif kadifemsi bir görünüş kazandırılmış sığır derisi. : NUBUK
Hafif yağmur,serpinti.:ÇİLENTİ
Hafif yaralama : HACAMAT
Hafniyum’un simgesi. : HF
Haiti kökenli bir dans ve müzik.:MAMBO
Haiti kökenli,rumba ve çaça’ya benzeyen bir dans.: MAMBO
Haiti plakası. : RH
Hak ve adalete uygunluk.: NASFET
Hakim,başat,başta gelen.:DOMİNANT
Hakkı devretme.: TEMLİK
Haksız olarak alınan toprak,mal. : ASABALIK
Haksızlık,kıygı. : GADR (GADİR)
Hala.:BİBİ : ÇİÇE
Halat gibi örülmüş iplik çilesi. : TURA
Halat ucu.: ÇIMA
Halat yumağı.: RODA
Halatların dikişlerinde kullanılan demir veya ağaç kama.: KAVELA
Halatta kaymayı önleyen bir düğüm biçimi.:KROPİ
 
Halı dokuma tezgahı.:ISDAR
Halı ve jakar dokuma sanayinde çözgü ipliği. : KORD
Halı veya kilim dokunan tezgah. : ISDAR : ISTAR
Halı,kilim veya bez dokuma tezgahı. : HAMA: HANA
Halıcılıkta iplik düğümlerini sıkıştırma topağı. : KİRKİT
Halk arasında yaban arısına verilen ad. : SARICA
Halk arasında ekini biçilip kaldırılmış tarlaya verilen ad. : KOZAN
Halk arasında Eylül ayına verilen ad.:VERİMAY
Halk arasında hindiye verilen ad. : CULUK
Halk arasında,herkesin söylediğini yapan,iltifat meraklısı kimseye verilen ad.:EFELEK
Halk bilgisi.:FOLKLOR
Halk dilinde etek anlamında kullanılan sözcük.: YEKTE
Halk dilinde abla.: MADAMA
Halk dilinde acı pul biber. : İSOT : ISIOT
Halk dilinde ağıl.: ARKAÇ
Halk dilinde atasözüne verilen ad. : ORAÇLAMA
Halk dilinde avare,işe yaramaz.:AVARA
Halk dilinde babanın kız kardeşi,hala. : EME : EMETİ: BİBİ
Halk dilinde badem. : PAYAM
Halk dilinde bahane. : MAHNA
Halk dilinde boşboğaz,söz taşıyan. : YALAK
Halk dilinde büyük heybe.:ARTMAK
Halk dilinde çay demliğine veya küçük güğüme verilen ad.: HALASTAR
Halk dilinde çekül sözcüğünün aldığı biçim.:ŞAVUL
Halk dilinde çoban köpeği.:KARABAŞ
Halk dilinde çuvala verilen ad.:KELETE
Halk dilinde dikenlik anlamında kullanılan sözcük.:SİYEŞ
Halk dilinde dilsiz.:TAT
 
Halk dilinde ekilmeden bırakılmış tarlaya verilen ad. : KEN
Halk dilinde kardeş. : KADA
Halk dilinde kemik veremi.:AKARCA
Halk dilinde kertenkeleye verilen ad.:ELÖPEN
Halk dilinde keser.:KERKİ
Halk dilinde kır lalesine veya gelincik çiçeğine verilen ad.: PAMPAL
Halk dilinde klitoris,bızır.:DILAK
Halk dilinde köylerde hekimlik yapan kimselere verilen ad.:OTÇU
Halk dilinde küme,topluluk anlamında kullanılan sözcük.:ÇOM
Halk dilinde lor peynirine verilen ad. : ÇOMA
Halk dilinde mısır.:LAZUT
Halk dilinde mızıkçı,yaygaracı,gürültücü anlamında kullanılan sözcük.:KACARA
Halk dilinde minnet.: MÜDANA
Halk dilinde mutfağa verilen ad.:TAKANA
Halk dilinde otlak.:ÖRÜ
Halk dilinde parıltı.: IŞILAK
Halk dilinde pestil.: BASTIK
Halk dilinde sazlık yer.: KOVALIK
Halk dilinde sebze bahçesi.:AVAR
Halk dilinde semavere verilen ad.:KAVAZ
Halk dilinde semizotuna verilen ad. : PİRPİRİK
Halk dilinde serçeye verilen ad. : DARICAN
Halk dilinde sincap.:ÇEKELEZ
Halk dilinde sperm,meni. : ATMIK
Halk dilinde şaka anlamında kullanılan sözcük.:HORATA
Halk dilinde şarbon hastalığına verilen ad. : YAKMA
Halk dilinde Temmuz ayı.: ORAKAYI.
Halk dilinde termometreye verilen ad.:ISIKERTE
 
Halk dilinde yabani tereye verilen ad : ISPATAN
Halk dilinde yanık,yırtık.. : YİRİK
Halk dilinde yenge anlamında kullanılan sözcük. : BULA
Halk edebiyatında aşk,özlem gibi duygusal konuları işleyen şiir türü.: GÜZELLEME
Halk edebiyatında mahlas anlamında kullanılan sözcük.:TAPŞIRMA
Halk edebiyatında uyağa verilen ad. : AYAK
Halk hekimliğinde gaz söktürücü ve antiseptik olarak kullanılan,aynı zamanda kimi yiyeceklere de katılan
bir cins ceviz. : MUSKAT
Halk oylaması.: REFERANDUM
Halk tarafından sevilme,tutulma. : POPÜLARİTE
Halk,topluluk.:CUMHUR
Halkalar geçirilerek yapılmış veya zincirden örülmüş zırh.:CEBE
Halojenler gurubunun dördüncü ametali olan yalın cisim. : İYOT
Halterde kaldırılması gereken alet. : BAR
Ham demir madeninin eritildiği büyük ocak,fırın.:HADDEHANE
Ham deriden yapılan köylü ayakkabısı.:ÇARIK
Ham ile olgun arası. : ALASULU
Ham ipeği iplik ve ibrişim durumuna getiren kimse.:KAZAZ
Ham ipekten yapılmış astarlık kumaş. : SOF
Ham keten rengi. : EKRU
Ham olarak yenilen badem,erik,kayısı gibi yemişler.:ÇAĞLA
Ham üzüm. : KORUK
 
Hamal semeri. : ARKALIK
Hamalların yük taşırken kullandıkları arka yastığı.:ARKALIK
Hamam böceği.:KAKALAK
Hamam. : YUNAK
Hamamda kese yapan erkek. : TELLAK
Hamamlarda musluk altında bulunan ve su biriktirmek için kullanılan mermer veya taş tekne.:KURNA
Hamle.: SAVLET
Hamsi,Sargan gibi küçük balıkları tutmakta kullanılan balık ağı : BARABAT
Hamsigillerden bir balık. : TİRSİ
Hamur durumundaki ekmeklerin, fırına atılmadan önce, içine konulduğu oyuk gözlü tahta.:
BİNİT
Hamur açılırken tezgaha yapışmaması için serpilen un.:UĞRA
Hamur açılırken yapışmaması için un serpmek.:UĞRALAMAK
Hamur tahtası. : SENİT
Hamur teknelerini kazımaya yarayan araç.:ISIRAN
Hamuru ovalayarak yapılmış kırıntılarla pişirilen çorba. : OVMAÇ
Hamurun fırına verilmeden önce dinlendirildiği , üzerinde bekletildiği tahta. : PASA
Hamurun kızgın sac üzerinde pişirilmesiyle yapılan bir tür tatlı.:AKITMA
Hanay. :AVLU
Hanım,hanımefendi.:BANU
Hanigiller familyasından bir balık türü.: LAKOZ
Hanigillerden bir balık türü.:ORFOZ
Hanigillerden,Akdeniz ve Ege’de yaşayan lezzetli bir balık.:LAHOS
Hap. : DRAJE
Haraç.:BAÇ
Hare.Bir yüzeyde renk dalgalanması sonucu görülen parlaklık. : MENEVİŞ
Hareket etmeyen,kımıldamayan,sakin.:DİNGİN
Harfler,kısaltmalar kümesi. : LOGO
Harfler.:HURUFAT
Harita çıkarmaya yarayan bir aygıt.: PLANÇETE
Haritacı.: KARTOGRAF
Haritasını çıkarmak için bir araziyi üçgenlere bölme işi. : NİRENGİ
Harman aktarma ve sap yükleme işlerinde kullanılan tarım aracı.Dirgen.Yaba : ANADUT .
Harman kaldırıldıktan sonra yerde kalan toprak,çöp ve samanla karışık tahıl taneleri.:BADAS
Harman yerlerindeki hububat döküntülerini toplayan kişi. : AFARACI
 
Harran ovasında ünlü bir ören yeri. : SOGMATAR
Harzemşahların ilk hükümdarı.: ANUŞTİGİN
Has ekmek. : FRANCALA
Has,mahsus. :ÖZE
Hasankeyf ilçesini sular altında bırakacak olan baraj.: ILISU
Hasattan sonra tarla veya bahçelerde kalan ürünleri toplama.:BAŞAKLAMA
Hasırdan örülmüş kulplu torba.:ZEMBİL
Hasırotu,saz,kamış.: KOFA
Hasta dinleme aleti. : STETESKOP
Hasta. : SAYRI : BİMAR
Hastalığın bedene yerleşmesi.:RES
Hastalık etkenlerini zararsız duruma getirmek için vücudun çıkardığı madde. : ANTİKOR
Hastalık etkenlerini zararsız duruma getirmek için vücudun çıkardığı madde.:ANTİKOR
Hastalık nöbeti,kriz. : AKSE
Hastalık,dert.: ÇOR
Hastalıklar bilimi. : PATOLOJİ
Hastalıklar. : EMRAZ
Hastalıkların kimyasal maddelerle tedavi yöntemi.:KEMOTERAPİ
Hastalıkların nedenini araştıran bilim. : ETİYOLOJİ
Hastalıktan sonraki iyileşme. :İFAKAT
Hastanelerde perhizsiz hastalara etlisi tatlısıyla verilen tam yemek.: ALTIDAN
Hastanın veya yakınlarının,onun daha önce geçirmiş olduğu hastalık ve sağlık durumları hakkında hekime
verdiği bilgilerin tümü.: ANAMNEZ
Hat sanatında birkaç kağıdın,suları ters yönde olmak üzere üst üste yapıştırılmasıyla elde edilen
mukavva.:MURAKKA
Hata ,/ hatalı pul. : ERÖR
Hatay ili Reyhanlı ilçesinde arkeolojik höyük. : AÇANA
Hatay yöresine özgü,cevizli bir hamur tatlısı.:KEREBİÇ
Hatay yöresine özgü,yan yana tutturulmuş iki kamış düdükten yapılmış çifte kaval.:ARGUN
 
Hatay’ın Reyhanlı ilçesinde Tel Açana’da denilen ünlü höyük.:ALALAH
Hatıra,yadigar. : ANDAÇ
Hatırlayan. : ANAN
Hava basıncını ve dolayısıyla bir yerin yüksekliğini ölçen alet,basınç ölçer.:BAROMETRE
Hava basınç birimi.: BAR
Hava korkusu. : AEROFOBİ
Hava yutma. : AEROFAJİ
Havacı bülteni. : NOTAM
Havada oksitlenmeyen bir element.:KROM
Havada on milyonda bir oranında bulunan bir asal gaz. : KSENON
Havadaki toz taneciklerini ölçmeye yarayan araç.:AEROSKOP
Havadar. : YELEÇ
Havagazı lambasının ucu. : BEK
Havai. : YELEME
Havari.:APOTR
Havaya fırlatılan bir plakanın vurulması ilkesine dayanan atıcılık dalı.: TRAP
Havuca renk veren madde. : KAROTEN
Havuç. : YEREGEÇEN
Havuç.: YEREGEÇEN
Havuz,göl,akarsu,deniz,okyanus gibi sulara ait ekosistemlerin herhangi bir derinliğindeki su
tabakalarında,su hareketiyle sürüklenen veya yavaş olarak yüzen,hayvan ve bitkilerden oluşan
mikroskobik büyüklükteki organizmalar. : PLANKTON
Hawai adalarına özgü gitara benzer dört telli çalgı. : UKULELE
Hawai inanışında savaş tanrısı. : KU
Hawai’de karşılama veya uğurlama anısı olarak verilen,çiçekten yapılmış kolye.:LEY
Hayal. : İMGE
Hayat hikayesi.:BİYOGRAFİ
Haydut,eşkıya. : ŞAKİ
Haylaz,serseri. : NABEKAR
 
Hayvan bilimci. : ZOOLOG
Hayvan boyunduruğu. : TASMA
Hayvan çulu.ALIK
Hayvan derisinden yapılmış kırbaç.:ÇAVUN
Hayvan korkusu.: ZOOFOBİ
Hayvan pisliği.:TERS
Hayvan postundan başlık. : KALPAK
Hayvan vebası. : MALKIRAN
Hayvan yavrusu.:BALAK
Hayvan,balık,sebze,meyve gibi yiyecekleri,yerinden getirerek toptan satan kimse.:MADRABAZ
Hayvanca duygu.:BEHİMİ
Hayvanı avcılığa alıştırma. : BAV
Hayvanı otlatmak. : OTARMAK
Hayvanın bir yanındaki yük.:TAY
Hayvanın iki ayağını iple bağlayarak yapılan köstek.:DUŞAK
Hayvanlar veya hayvan yaşamı ile ilgili Yunanca öntakı: ZOO
Hayvanlara yedirilen bir çayır bitkisi./Bir tür sümbül. : NARDİN
Hayvanları çayıra bağlamaya yarayan kalın ip.Hayvan bağlanan ip. : ÖRK
Hayvanları nallayan kimse.:NALBANT
Hayvanların beğenmeyerek yemedikleri iri kalbur üstü taneler. : İRİNTİ
Hayvanların eskiyen nallarının çivilerini değiştirme işlemi.: KAYAR
 
Hayvanların kemik ve kıkırdak gibi dokularından yada bitkisel yosunlardan elde edilen saydam ve renksiz
bir madde.:JELATİN
Hayvanların saman,ot,mısır sapı gibi kışlık yiyeceği.: ALAF
Hayvanların su içtikleri taş veya ağaçtan oyma kap.: YALAK
Hayvanların,özellikle atların alınlarında bulunan ve burunlarına doğru uzanan beyaz leke.:AKITMA
Hazır. : AMADE: ANIK
Hazreti Muhammed’e yardım eden ve İslamiyet’in yayılmasına hizmet eden kimseler.:ENSAR
 
Hazreti Muhammed’in aile üyelerine verilen ad. : ALİABA
Hazreti Ebubekir’in lakabı.:ATİKA
Hazreti Muhammed’in hayatını anlatan kitap. : SİYER
Hazreti Muhammed’in siyah renkli sancağının adı. : UKBA
Hecelerin uzunluk ve kısalık,kapalılık yada açıklık değerlerine göre türlü ses kalıplarından oluşan Divan
Edebiyatı nazım ölçüsü. : ARUZ
Hediye verilen levha. : ŞİLT
Hediye,bahşiş. : ATİYYE
Hekim,otacı.:DİRGER
Hekimlik taslama.: OLÇUM
Hekimlikte iştah açıcı olarak kullanılan bir bitki. : KANTİYANE
Hekimlikte kullanılan,sütleğengillerden bir bitkinin verdiği zamk ve özsu.:TIGALA
Hektar. : HA
Hele,özellikle. : BAHUSUS
Hem ısıtmaya,hem de üzerinde yemek pişirmeye yarayan büyük mutfak sobası.:KUZİNE
Henüz mayalanmamış üzüm suyu. : ŞIRA
Henüz olgunlaşmamış ekşi üzüm.:KORUK
Her biri başka perdede bir sıra kamış düdük,musikar.:MISKAL
Her dizenin ilk harfi yukarıdan aşağıya doğru okununca ortaya bir söz çıkacak biçimde düzenlenmiş
manzume.: AKROSTİŞ
Her iki küreği bir kişi tarafından çekilen ve birden üç çifteye kadar küreği bulunan savaş gemisi filikası. :
PATALYA
Her şeyin evveli,tazesi,turfanda. : REYAN
 
Her tür organik yağa verilen ad. : LİPİT
Her tür organik yağa verilen ad.: LİPİT
Her türlü gösteriş ve dünya kaygılarından uzak kalmayı öğütleyen Sünni tarikatı.:MELAMİLİK
Her yanı görmeye elverişli,camlı çatı katı veya taraça,kule.: CİHANNÜMA
Her yiyeceğe canı çeken. : EKTİ
Her zaman olduğu gibi.:BERMUTAT
Her zaman.:DAİMA
Herek.:İSPALYA
Herhangi bir kişinin, malın yada durumun niteliklerini öğrenmek için toplanan bilgi. :
RANSEYMAN
Herhangi bir değerli taş yada metali sabitleştirmekte kullanılan yapışkan madde. : ROKELA
Herhangi bir eserin tanıtılması,okunması,yorumlanması veya bir sanatçıyı anma amacıyla düzenlenen
toplantı.: MATİNE
Herhangi bir nedenle armağan kabul edenin vermek zorunda olduğu karşılık.:AVİYET
Herkes tarafından kabul edilebilecek bir temele bağlanamayıp yalnız bir kişinin kendi kanısına dayanan. :
İNDİ
Hesap defteri.:EVAR
Hesap sahiplerine bankaca gönderilen mektup. : AVİ
Hesap ve kumanda işlerini gerçekleştirmeye yarayan elektronik devre.:MATRİS
Heyecan veren edebi üslup. Dokunaklı,etkili. : PATETİK
Heyelan. : KAYŞA
Heykel,abide anlamında yerel sözcük.:ANAK
Heykel,sütun gibi şeylerin üstüne konulduğu parça,ayak,taban. : DURAÇ
Hıristiyan sanatında ellerini kaldırmış dua eder durumda canlandırılmış insan figürüne verilen ad. :
ORANS
Hıristiyan bayramı. : YORTU
Hıristiyan beyi. : TEKFUR
Hıristiyan sanatında ölü İsa’nın vücudunu kollarında tutan Meryem betimlemesi. : PİETA
Hıristiyan sanatında,Meryem Ana ile çocuk İsa’yı gösteren heykel veya resim.:MADONNA
Hıristiyan ve Musevilerde gelinin güveye verdiği para veya mal.: DRAHOMA
 
Hıristiyanların büyük perhize girmek üzere bulundukları günler.:APUKURYA
Hıristiyanlıkta ermiş.: AZİZ
Hıristiyanlıkta kilise tarafından verilen cemaatten kovma cezası. : AFOROZ
Hıristiyanlıkta kilise tarafından verilen cemaatten kovma cezası.: AFOROZ
Hıristiyanlıkta küçük kilise yapısı veya büyük bir kilisenin içinde bir azize adanmış ibadet yeri.:ŞAPEL
Hıristiyanlıkta,ilk günahı silmek ve Hıristiyanlaştırmak amacıyla yapılan kutsal işlem.:VAFTİZ
Hırsızlık yapma şeklinde beliren hastalık.: KLEPTOMANİ
Hırslı.:MUHTERİS
Hırvatistan ve Slovakya’da bir kont tarafından yönetilen toprağa verilen ad. : ZUPA
Hız ve manevra yeteneği bakımından üstün niteliklere sahip küçük savaş gemisi,muhrip.:DESTROYER
Hızı saatte 120 km’yi geçen çok şiddetli ,yağmur getirmeyen fırtına. : URAGAN
Hızla dönen rüzgarların oluşturduğu şiddetli siklon fırtınası. : TORNADA
Hicri takvimde 22 Aralık 31 Ocak arası.Kırk günlük kış dönemi. : ERBAİN
Hiç görülmemiş,alışılmamış,şaşılacak veya yadırganacak şey.Ucube.: ACİBE
Hiçbir heyecan yada zihin etkisiyle uyarılmayan ruh dinginliği. : ATARAKSİYA
Hiçbir koşula bağlı olmayan,istediği gibi davranabilen. : ERKİN
Hikaye,fıkra.:KISSA
Hilal. : AYÇA
Hile,düzen. : DEK: AL
Hileci.:DEKBAZ
Hilekar. : AYYAR
Himalaya dağlarında doruk.:APİ
Himalayalar’da yaşadığına inanılan “kar adam”a verilen ad. : YETİ
Hindistan kökenli evcil bir sığır türü.: ZEBU
Hindistan plakası. : İND
Hindistan Prensesi .Raca karısı. : RANİ
Hindistan Prensi. : RACA
Hindistan ve Endonezya’da yetişen,kabuğundan kinin çıkarılan bir ağaç. : KINAKINA
 
Hindistan ve Malezya ormanlarında yaşayan ilkel maymun. : LORİS
Hindistan yarımadasında yaşayan kuyruksuz,çok uzun kollu maymunların ortak adı.:JİBON
Hindistan’a özgü,güreşle ragbinin karışımı olan bir spor.:KABADDİ
Hindistan’da bitkisel elyafla dokunan bir cins tafta. : DARİDAS
Hindistan’da Ekber döneminde büyük eyaletlere verilen ad. : SUBA
Hindistan’da kastlar halinde değil de kabileler halinde örgütlenmiş ve kültürleri Hindu olmayan yerli
halk.:ADİVASİ
 
Hindistan’da kocasının cesediyle birlikte ateşe atılan ve ermiş sayılan kadın. : SATİ
Hindistan’da yetişen bir ağaç. : RİTA
Hindistan’da yetişen bir bitki. : HALİLE
Hindistan’da yetişen tırmanıcı bir karabiber ağacı. : BETEL
Hindistan’da, bir din büyüğünün çevresinde toplananların birlikte oturup eğitildikleri yer :
AKRAMA
Hindistan’ın güneyinde konuşulan bir dil.:DRAVİD
Hindistan’ın para birimi.:RUPİ
Hinduizm,Budizm ve Caynacılığın bazı mezheplerinde Batıni (içrek) uygulamaları konu alan çok sayıda
metnin ortak adı.: TANTRA
Hinduizm’de servet ve iyi talih tanrıçası.:LAKŞMİ
Hinduizm’in temel ilkesi olan,hiçbir varlığı incitmeme erdemi.:AHİMSA
Hinduizmin en büyük tanrılarından biri.:ŞİVA
Hinduların kutsal kitabı. : VEDA
Hint bademi. : KAKAO
Hint edebiyatında bir çeşit epik dram. : NATAKA
Hint İran dil grubuna verilen ad. : ARİ
Hint irmiği. : SAGU
Hint kenevirinden çıkarılan esrara eskiden verilen ad.:HAŞİŞ
Hint kertenkelesi.:İGUANA
Hint mitolojisinde ayin içkisinin elde edildiği bitkiyi kutsallaştırma. : SOMA
Hint mitolojisinde fırtına ve yağmur tanrısı. Hindistan’da Veda tanrılarının en büyüğüne verilen ad. : İNDRA
Hint mitolojisinde ilk insan. : MANU
Hint müziğine özgü telli bir çalgı. : VİNA
Hint müziğine özgü telli bir çalgı.:SARANGİ
Hint müziğine özgü yaylı bir çalgı.: SARANGİ
Hint okyanusunda denizaltı dağı. : OB
Hint safranı.: ZERDEÇAL
Hint sülünü.:ALE
 
Hint tanrısı. : RAMA : AGNİ
Hintlilerin,bağlı oldukları tarikatı belirtmek için kül veya renkli tozla alınlarına çizdikleri işaretlere verilen
ad.:TİLAKA
Hiperaktif çocukları sakinleştirmede kullanılan ilaç.:RİTALİN
Hipotez,faraziye.: VARSAYIM
Hiroşima’da atomdan sağ kurtulanlar. : HİBAKUŞA
Hisse senedi,tahvil,yabancı para gibi değerli kağıtları daha karlı görülen başka kağıtlarla değiştirme işi.:
ARBİTRAJ
Hisse senedi. :ESHAM
Hitabet sanatı.:RETORİK
Hitit mitolojisinde gökyüzü krallığının ilk yöneticisi. :ALALU
Hititlerde arazi fiyatlarının saptanmasında kullanılan bir ölçü birimi. : İKU
Hititlerin Anadolu da yerleştikleri ilk kent olan ve günümüzde Kültepe olarak adlandırılan yer. :
NEŞA
Hititlerin akıl ve bilgelik tanrısı.: AYA
Hizip. : KLİK
Hizmet belgesi.:BONSERVİS
Hizmet eden.Sadık,dost. : HADİM
Hokkabazların kullandıkları tahta maşa.:ŞAKŞAK
Hollanda’nın para birimi.:FLORİN
Honduras’ın para birimi.:LEMPİRA
Hong Kong’un plakası. : HK
Hor görmek. : KARAMAK
 
Hor görülen,aşağılanan.:ZELİL
Horoz tepeliği,köşe-kenar-uç. : İBİK
Horozun en gösterişli tüyü.ÇIĞA
Hortlak.:CAZU
Hoş kokulu.:ITRİ
Hoşgörü. : TOLERANS
Hoşlanarak bakma.:TEMAŞA
Hud Peygamber döneminde Hicaz’da oturan,kötü ahlakları nedeniyle yok oldukları rivayet edilen,Kutsal
Kitap’ta adı geçen bir kavim.:AMALİKA
Hukuk.: TÜZE
Hukukta bir mülk üzerindeki ortaklığı giderme.:İZALEİŞÜYU
Huni biçiminde çukur yer.İç bükey. : OBRUK
Hurma dalı veya kamıştan yapılan iki yanı kulplu meyve sepeti.:KAVSARA
Huysuz atları yola getirmek için dudaklarına takılan tahta kıskaç.: YAVAŞA.: EGEN
Huysuz şirret kadın.:CADALOZ
Huzur,erinç : DİRLİK
Hücre çekirdeğinde bulunan ve kromatin tanelerini taşıyan ağ biçimindeki ipliksi yapı. :
LİNİN
Hücre bölünmesi yoluyla gerçekleşen hücre çoğalması. : MİTOZ
Hücre sitoplazmasında oluşan cansız yapı.:KOFUL
Hücre.:GÖZE
Hücrebilim.: SİTOLOJİ
Hükümdar ve hükümdar ailesi mensuplarına verilen ad.:İLİG
Hükümdarın,bütün siyasal kudreti elinde bulundurduğu yönetim biçimi. : OTOKRASİ
Hükümler.:AHKAM
Hükümsüz.:BATIL
Hüngür hüngür anlamında bir söz.:ZARİZARİ
Hünnap,iğde gibi zeytinimsi meyve. : UTME
Hünnapgillerden,hekimlikte ve boyacılıkta kullanılan bir bitki cinsi,güvemeriği.:AKDİKEN
Irak’ın Musul kenti yakınında Yezidiler tarafından kutsal sayılan vadi. : LALES
ırında ekmek,börek,çörek çevirmeye yarayan bir tür kürek.:ISIRAN
Irkçılık. : RASİZM
Irmak ile dere arası büyüklükte akarsu.:ÇAY
Irmak veya dere suyunun hızlı aktığı yer. : AKANAK
Irmaklarda işleyen bir çeşit altı düz tekne. : PELEME : TOMBAZ
Irmaklarda ve sığ sularda yük taşımakta kullanılan bir tür tekne. : LİMBO
Isı derecesi,sıcaklık.: SUHUNET
Isı yükselişi. : CEMRE
Isıl. : TERMİK
Isırgın. : İSİLİK
Iskarta mal.:MARDA
Ispanak,pancar gibi sebzelerle pirinç ve bulgur karıştırılarak yapılan bir yemek.: ÇİLEME
 
Ispanakgillerden yaprakları etli bir bitki. : IŞTIR
Isparta ilinde,doğal değerlerin korunması amacıyla ulusal park kapsamına alınan göl.:KOVADA
Isparta kentinin eski adı. : HAMİDABAD
Isparta yakınında,1991’de tabiat parkı kapsamına alınan krater gölü.:GÖLCÜK
Isparta yöresinde yetişen ve iyi bir sofra şarabı elde edilen üzüm cinsi. :ALGEMRE
Issız yolda hırsızlık. : KARMANYOLA
Işık ölçer. : POZOMETRE
Işık yoğunluğu birimi.mum. : KANDELA
 
Işık.:ŞAVK
Işıklar,nurlar.:NİRAN
Işıklı,nurlu.: NURANİ
Işın demeti. : HUZME
Işınbilim. : RADYOLOJİ
Işınım dozu birimi.: REM
Izgara.:GRİL
İbadet.Allah’ın buyruklarına uyma. : TAAT
İbni Sina’ya batıda verilen isim. : AVİCENNA
İbrahim Peygamberin babasının adı.: AZER
İbrani alfabesinin ilk harfi.:ALEF
İbrani rahiplerinin dinsel törenlerde giydikleri giysi. : EFOD
İbranice v Aramcayla birlikte Yahudilerin üç temel yazı dilinden biri.: YİDDİŞ
İç Anadolu’da bir göl. : EBER
İç Anadolu’da volkanik bir göl.: MEKE
İç bükey,konkav,obruk.:MUKAAR
İç donu.: TUMAN
İç duvar.:CIDAR
İç etek.:JÜPON
İç güdü.:İNSİYAK
İç içe mineral kabuklardan oluşan balık yumurtası biçiminde kalker,ovelit. : PERİDOT
İç içe mineral kabuklardan oluşan balık yumurtası biçiminde kalker.: OVOLİT
İç kulakta kemik dolambacın orta bölümü. : DALIZ
İç sıkıntısı.:AFAKAN : İLİNTİ
İç yüz,sır.:BATIN
İçe kapanıklılık.: OTİZM
İçel’in Silifke ilçesinde bir antik kent ,: URA
İçi kaloit veya yağ gibi sıvı veya yarı sıvı bir madde ile dolu patolojik torba. : KİST
İçi kremalı,üzeri çikolata kaplı pasta.:EKLER
İçi pamuk yada yün vatka ile doldurularak dikilmiş,döşemelik veya giyim eşyası yapımında kullanılan
kumaş.:KAPİTONE
İçimi hoş ve tatlı su.:ZÜLAL
İçinde cinsel konularla ilgili açık saçık yazıların,resimlerin bulunduğu eser.:BAHNAME
İçinde diri balık saklanan denizden ayrılmış havuz. : LİVAR
İçinde fosil bulunmayan toprak.:AZOİK
İçinde gemi yapılan veya onarılan üstü örtülü büyük havuz.:DOK
İçinde yağ yakılan toprak kandil. : PESÜS
İçine çamaşır,elbise gibi şeyler koyup sarmaya yarayan bez veya kumaş.:BOHÇA
İçine demir çubuklardan kafes konulmuş beton.:BETONARME
İçine doğduğu gibi söylenerek,doğaçlama.: İRTİCALEN
İçine hardal katılarak yapılan üzüm şırası.:HARDALİYE
İçine kor kömür doldurulan , açık havada ısınmaya yarayan ayaklı ve delikli madeni kaba verilen ad
:BRASERO
İçine mendil,gecelik gibi şeylerin konulduğu kumaş bohça. : ŞASE
İçine pekmez,peynir,yağ vs konulan yada yayık olarak kullanılan deri tulum. : TULUK
İçine pişirilmiş kuş başı et ve sebze konularak hazırlanan bir tür börek.:TALAŞKEBABI
İçine soğan,sarımsak,maydanoz ve havuç gibi şeyler katılarak zeytinyağıyla pişirilen ve soğuk olarak
servisi yapılan yemek.:PİLAKİ
İçine su biriken doğal çukur.:OBRUK
İçine yalnız kürek çekenin girebildiği uzun ve dar yarış kayığı. : SKİF
İçitim.:ZERK
İçki bardağı.:PİYALE
İçki içerken birinin şerefine,sağlığına kadeh tokuşturulması.:TOKA
İçki mahzeni.:KAV
İçki meclisi.: BEZM
İçki sunanlara verilen ad. : SAKİ
İçki veya uyku sersemliği.:HUMAR
İçki. : AYŞ : İŞRET
 
İçkiye düşkün,içkici,ayyaş. : BEKRİ
İçli,acıklı şiir.:ELEJİ
İçmeye veya tanrıların onuruna yere şarap dökmeye yarayan,ortası bombeli,ayaksız,az derin,geniş ağızlı
kap.:PATERA
İçten çürümüş ağaç : ARDAK.
İdam mahkumlarının asıldığı ağaç.:DAR
İdare kandili. : İLİKMEN
 
İdare,yönetim. : ZİMAM
İdrar kesesi iltihabı.:SİSTİT
İdrar yolları hastalıkları,üroloji.:BEVLİYE
İdrarını yapamama şeklinde ağır bir böbrek rahatsızlığı belirtisi,İdrarın kesilmesi.:ANÜRİ
İftihar etme,öğünme. : ULVAN
İğ : EĞİRMEN
İğne deliği. : YURDU
İğne korkusu.: BELONOFOBİ
İğne yaprakları yaz kış yeşil olan bir orman ve süs bitkisi. : PORSUK
İğneye yol açmak için kullanılan,çelikten,ince ve sivri uçlu bir alet.:BİZ
İğrenme,tiksinme. : KERAHET
İhtiyaçları devletçe karşılanan onbaşı ve çavuş rütbesindeki asker.: ERBAŞ
İhtiyar kimse.:PİRİFANİ
İki gövdeli (birbirine paralel tutturulmuş iki kütükten yapılmış) deniz taşıt aracına verilen ad.
:KATAMARAN
İki akarsuyun birleştiği yer.:KOYAR
İki anlamı olan bir sözcüğün akla en az gelen anlamının amaçlanarak kullanılması ve anlamı güçlendirme
sanatına verilen ad. : İHAM
İki atlı kızak. : ZANKA
İki ayrı ırktan gelme. : LETİS
İki bağlantı parçasını birbirine yakın olarak eklemekte kullanılan özel parça. : NİPEL
İki çenetli yumuşakça.:ARCA
İki dağ arasındaki sırt. : SENİR
İki dağ yamacının kesişmesi ile oluşmuş dere yatağı.: ÇATAK
İki denizi ayıran dar kara parçası veya dünya ile ahret arasındaki yer. : BERZAH
İki direkli yelkenli bir gemi.:USKUNA
İki direkli,seren yelkenli,birkaç top taşıyan gemi.:BRİK
İki dörtlü ve iki üçlüden oluşan,on dört dizeli bir Batı şiir türü.:SONE
İki gemi veya gemi ile kıyı arasında haberleşmede kullanılan üç kollu işaret sütunu.:SEMAFOR
 
İki kaş arası.: BELCE
İki kişi tarafından yönetilen bir çeşit yelkenli. : PİRAT
İki kişilik,alçak,oldukça geniş koltuk.:MARKİZ
İki kişilik,sportif amaçlı bir tür küçük yelkenli.:PİRAT
İki kulplu ve küfe biçimindeki büyük sepete halk dilinde verilen ad. : KELET : KELETER
İki olay arasındaki süre.: FETRET
İki peygamber veya padişah arasında peygambersiz veya padişahsız geçen süre.:FETRET
İki renkten oluşan.:YANAL
İki sıra kürekli Antikçağ Roma teknesi. :BİREMİS
İki tarla arasındaki sınır. : AN
İki ucu açık küçük boru.ZIVANA
İki ucuna birer kişi oturup,karşılıklı olarak havada yükselip inerek eğlenmeyi sağlayan,ortasından bir yere
dayalı tahta kalas.: TAHTEREVALLİ
İki veya daha çok katlı ev.:HANAY
İki veya üç telli bir saz türü.:CURA
İki veya üç yaşındaki erkek koyun.: ÖVEÇ
İki yanı ağaçlıklı yol. :ALE
İki yaşına girmiş manda.:EVERE
İki yataklı karyola. : RANZA
İki yönlü bir dalgalı akımı,bir yönlü doğru akıma çevirmeye yarayan aygıt.:REDRESÖR
İki yüzlü,riyakar. : MÜRAİ
İki,üç veya dört kişi arasında oynanan bir tür iskambil oyunu. : PİKET
 
İkilem. : DİLEMMA : KIYASI MUKASSİM
İkinci Abdülhamit’in Selanik’e sürgüne gönderildiği köşkün adı.:ALATİNİ
İkinci Bayezit’in şiirlerinde kullandığı mahlas : ADLİ
İkinci çağın yaklaşık 45 milyon yıllık dönemi.:TRİYAS
İkinci Dünya Savaşı sırasında ABD’li erlere verilen ad.:Gİ
İkinci Dünya Savaşında ABD erlerine verilen ad. : Gİ
İkinci kez evlenen kadının beraberinde götürdüğü çocuklar.:TAYGELDİ
İkinci Mahmut devrinde feslerin tepesine püskülü tutturmak için takılan metal tepelik.:FERAHİ
İkinci Mahmut döneminde,yeniçeri ocağı kaldırıldıktan sonra kurulan yeni ordunun
adı.:ASAKİRİMANSURE
İkinci. : SANİ
İkisi dikili,üçüncüsü de bunların üzerine kapak gibi yatırılmış üç büyük taştan oluşturulmuş taş devri
mezarı.:DOLMEN
İkiyüzelli kiloluk bir ağırlık birimi.:ÇEKİ
İklimbilim. : METEOROLOJİ : KLİMATOLOJİ
İknalar tarafından kullanılan ve iplerin üstüne atılmış her düğümün rengine göre bir anlamı olan
düğüm-yazı.:KİPU
İlaç bilimi. : FARMAKOLOJİ
İlaç kullanmadan,yalnız ısı yardımıyla aygıt ve pansuman gereçleri gibi şeyleri mikropsuzlaştırma
işi.:ASEPSİ
İlaç tedavisi. : KEMOTERAPİ
İlaç,çare,deva. : EM
İlaçların formüllerini gösteren resmi kitap.:KODEKS
İlahi duyuru.:VAHİY
İlahiyat. : TEOLOJİ
İleri atılmış,ortaya çıkarılmış.:LANSE
İletim. : KONVEKSİYON
İletişim dizgesi birliği.:LİNK
İletki.: MİNKALE
İlgi eki. : Kİ
 
İlgisiz.:BİGANE
İlhan Selçuk ve Turhan Selçuk tarafından 1952’de çıkarılan siyasi mizah dergisinin adı. :
KIRKBİRBUÇUK
İlhanlılarda ordu müfettişine verilen ad.:YASAVUL
İlişik. : MERBUT
İlk çağdaki uygarlıkla ilgili olan. : ANTİK
İlk doğan çocuk.:BEŞE
 
İlk İncil’in yazarı sayılan, İsa’nın on iki havarisinden biri. : MATTA
İlk insanlar tarafından yapıldığı sanılan en eski aletlere verilen ad.: EOLİT
İlk kez Hindistan’da dokunan,yumuşak ve hafif bir çeşit ipekli kumaş.:SÜRA
İlkbaharda kırlarda yetişen,ufak yeşil yapraklı,ıspanak gibi yenilen bir bitki.:MADIMAK
İlkel benlik. : İD
İlkel. : PRİMİTİF
İlmekli bir tür sarma işi ve bununla yapılmış işleme.:RİŞLİYÖ
İmkansız. : MUHAL
İmren.:GIPTA
İnanç ve bilgiyi kiliseyle,özellikle Aristoteles’in bilimsel sistemini uyumlu bir biçimde birleştirmeye çalışan
Ortaçağ felsefesi.:SKOLASTİK
İnandıran,ikna eden. : MUKNİ
İnanılan kimse. : İNAL
İnanma,güvenme.: İTMİNAN
İnanmış,emin olan.:MUTMAİN
İnatçı,ayak direyen:. ANUT
İnce alay.:İRONİ
İnce bağırsağın bir yada birkaç bölümünün kronik iltihabı.:İLEİT
İnce bağırsak iltihabı. : ANTERİT
İnce dövülmüş tavuk eti veya dana eti.(Yağsız ve sinirleri alınmış).:ESKALOP
İnce halat. : URGAN
İnce iplik ile çok sık dokunmuş yünlü kumaş. : LASTİKOTİN
 
İnce kabuklu bir erik cinsi. : ÜRYANİ
İnce kumaştan yapılan bir tür kadın üstlüğü. : MAŞLAH
İnce pide halinde ekmek.:LAVAŞ
İnce ruhlu.RAKİK
İnce yağan yağmur. : ÇİSENTİ : ÇİSE
İnce yapılı,zarif,narin.:YEPELEK
İnce yapraklar biçiminde ayrılabilen ve özellikle çatı örtüsü olarak kullanılan sistli kayaçlara verilen ad.:.
ARDUVAZ
İnce yassı elmas. : KARAVANA
İnce,düzgün dokunmuş pamuklu kumaş.:OPAL
İnce,parlak nakış.:MİRE
İncelik. : RİKKAT
İnci çiçeği.:MÜGE
İnci çiçeği.:MÜGE
İnci,boncuk,deniz kabuğu gibi malzemeyi ipe dizip kelep haline getirdikten sonra birbirine dolaşarak
yapılan kısa gerdanlık.:KISTI
İncik boncuk işleri. : TUHAFİYE
İncil bölümü.:LUKA
İncil’den önceki kutsal kitaplar.:AHDİATİK
İncil’den.:AHDİCEDİT
İnciler. : LEAL
İncirlerde döllenmeyi sağlayan sinek. : İLEK
İngiliz uluslar topluluğuna üye olan bağımsız ülkelere verilen ad.:DOMİNYON
İngiliz uzunluk ölçüsü. : İNÇ : YARDA
İngiltere’de at yarışı.:DERBY
İngiltere’de kullanılan bir ağırlık ölçüsü. : ONS
İnişli yer,bayır.: ŞEV
İnkalar’ın atası olduğuna inanılan güneş tanrısı. : İNTİ
İnleme,inilti. : ENİN:NALE
 
İnleyen. : NALAN
İnorganik madde. : MİNERAL
İnsaf,haklılık. : NASFET
İnsan bedeni çevresindeki manyetik alan. : AURA
İnsan bilimi uzmanı. : ANTROPOLOG
İnsan gözünün algıladığı ışık şiddeti.:FANİ
İnsan kalabalığı.:CEMAAT
İnsan nüfusunu yapı,gelişme ve dağılım açısından inceleyen bilim.:DEMOGRAFİ
İnsan omzunda veya deve,fil,at gibi hayvanlara yüklenerek götürülen,üstü örtülü,tekerleksiz taşıt.:
TAHTIREVAN
İnsan sever.:FİLANTROP
İnsan topluluğu. : CEMİYETİ BEŞERİYE
İnsan ve hayvan vücudunda çıkan kabarcık,şiş. : KOP
İnsan zihninin deney edinmeden önce,üzerine hiçbir şey yazılmamış bir tabletten farksız olduğunu
belirtmek için deneyci filozofların kullandıkları deyim.:TABULARASA
İnsan,hayvan ve bitkilerin yapısını ve organlarının birbiriyle olan ilgilerini inceleyen bilim.:ANATOMİ
İnsan. :İN
 
İnsanbilim.:ANTROPOLOJİ
İnsanda ayağın yüksek olan üst bölümü.:TARAK
İnsandaki etkisi açısından tanımlanan ışınım dozu birimi.:REM
İnsanın yaratılış özelliği. : NATURA
İnsanın,makinenin veya çevrenin bir arada uyumlu ve verimli çalışmasını inceleyen bilim dalı.:ERGONOMİ
İnsanlar için tehlikeli olmayan bir örümcek türü.:TARANTULA
İnsanlar,dünya adamları. :ALEMİYAN
İnsanların ırklara ayrılışını,bunların nereden çıktığını,oluşumunu,yeryüzüne yayılışını,aralarındaki
niteliklerini inceleyen bilim. : ETNOLOJİ
İnsanların ince bağırsağında yaşayan bir solucan türü. : TRİŞİN
İnsanüstü. : FEVKALBEŞER
İonya adalarından biri.: İTHAKİ
 
İpek ibrişim yapan kişi. : KAZAZ
İpek sargılı ip.Pamuk veya ipekten sicim. : KAYTAN
İpekli bir kumaş türü.:CANFES
İpekli peştamal.:FUTA
İpekli veya yünlü esnek dokunmuş kumaş.:JARSE
İpekten sarımtırak dallı nakışlarla işlenmiş bir tür beyaz ve ağır kumaş. : ABANİ
İplik eğirmek için kullanılan bir alet.:ÇIKRIK
İplik kangalı.:ÇİLE
İplik sarılan zıvana.:MASURA
İpliklerin boyanmak istenmeyen bölümlerinin ağaç kabukları,yapraklar veya balmumuyla sarılarak boyaya
batırılması yoluyla uygulanan bir tür boyama tekniği. : İKAT
İpotek,rehin. : TUTU
İpucu. : KARİNE
İran Moğolları döneminde bastırılan bir tür kağıt para. : ÇAV
İran pilavı.:ÇİLAV
İran saray ve evlerinde avluya bakan,üç yanı açık sundurma.:TALAR
İran takviminde 6. ay.: ŞEHRİR
İran,Yemen ve Umman’ın para birimi. : RİAL : RİYAL
İran’da Sasani hükümdarlarına verilen unvan.:KİSRA
İran’ın plakası. : İR
İran’ın resmi haber ajansı.:İRNA
İri dişli törpü: RASPA
İri gövdeli bir papağan türü.:ARA
İri gövdeli ve kısa saplı bir tambura türü.:ÇÖĞÜR
İri gözlü kalbur : ÇİLİNGİR
İri kemik. :OMACA
İri kepekli un.:RAZMOL
İri köpek,,çoban köpeği.:ÇOMAR
İri muşmula. : BEŞBIYIK
İri taneli misket üzümü. : MALAGA
İri taneli misket üzümü.:MALAGA
İri taneli siyah üzüm çeşidi.:İRİKARA
İri taneli tahıl.:YARMA
İri ve boru biçiminde beyaz veya sarı renkli çiçeği olan bir süs bitkisi.: KALA
İri ve çok mayhoş bir elma cinsi. : HÜRYEMEZ
 
İri ve güzel çiçekli bir süs bitkisi. : İRİS : SÜSEN
İri ve uzunca taneli bir üzüm cinsi. : RAZAKI
İri ve verimli kiraz çeşidi. : VAN
İri yarı,kırıcı,sinirli,asık yüzlü kimse.: AZNAVUR
İribaş. : TETARİ
İrilik.:CESAMET
İrinli yara. : UFUNET
İrlanda Kurtuluş Ordusu. : İRA
İrlanda’nın plakası.:EİR
İrlanda’nın resmi adı. : EİRE
İrmik ve şekerle yoğrularak fırında pişirilen bir tür kurabiye.:ACIBADEM
İsa Derneği denilen bir Hıristiyan derneğinin üyesi.: CİZVİT
İsa Peygamberi ele vermesiyle tanınan Yahudi. : YAHUDA
İsa Peygamberin doğum ve gizli yaşam yeri olduğu sanılan bugünkü İsrail kenti. : NASIRA
İshak Peygamberin karısı ve Yakup Peygamberin annesi olan kadın. : REBEKA
İsilik. : ISIRGIN
İsimler. : ESAME : ESAMİ : ESMA
İskambil kağıtlarında karoya verilen ad.:ORYA
İskambil kağıtlarının dört grubundan benekleri kırmızı,kalp biçiminde olanı.:KUPA
İskambil kağıtlarıyla oynanan bir oyun.:LASKİNE
İskambilde birli.:AS
İskambilde ikiliden altılıya kadar olan kağıtlara verilen ad. : KONÇİNA
İskambilde karo. : DİNERİ
İskambilde koz. : ATU
İskambilde sinek işaretine verilen bir başka ad. : İSPATİ
İskambilde vale,bacak,oğlan. : FANTİ
İskambildeki karo rengine verilen bir başka ad. : ORYA
İskambillerle oynanan bir oyun.: OHEL
 
İskandinav mitolojisinde ağıyla yakaladığı denizcileri okyanusta evine götüren,okyanus tanrısı Aegir’in
karısı.:RAN
İskandinav mitolojisinde,göksel güçlerin tanrısı.:THOR
İskandinav ülkelerine özgü üflemeli bir çalgı,tarih öncesi tunç korno. : LUR
İskele gibi yerlere yanaşan teknelere girip çıkmayı sağlayan tahta köprü,gemi merdivenine verilen ad. :
DOSA
İskele kuşu,yalı çapkını. : BAHRİ
İskenderun’a özgü bir fırtınanın yerel adı. : YARIKKAYA
İskoç erkeklerin giydiği kısa eteklik. : KİLT
İskorpitgillerden,Akdeniz ve Atlas Okyanusunda yaşayan lezzetli bir balık. : LİPSOS
İslam inancına göre ölüleri mezarında sorguya çeken iki melekten biri. (Diğeri
Münkir). : NEKİR
İslam mimarlığında kara ve deniz sınırlarının önemli noktalarında yer alan korunaklı yapı. :
RİBAT
İslam devletlerinde maaş yerine veya hizmet karşılığı olarak askere ve ricale bırakılan toprak. Padişahın
toprak bağışlaması. : IKTA
İslam devletlerinde posta ve haberleşme örgütü.:BERİD
İslam dininde,Cebrail’e verilen bir ad.: RUHÜLKUDÜS
İslam dinine dönmüş olan. : AVDETİ
İslam hukuk bilgini.:FAKİH
İslam hukukunda zina suçu işleyenlerin taşlanarak öldürülmesi.:RECİM
İslam ordularında piyade erlerine verilen ad. : RACİL
İslam ülkelerinde kullanılan kimi mızraplı ve yaylı çalgıların ortak adı. Gövdesi Hindistan cevizi
kabuğundan yapılmış uzun saplı saz. : REBAB
İslamlıktan önce Arapların taptıkları bir put. : TAGOT
İslimle çalışan ağırlık kaldırma makası.: MAÇUNA
İspanya plakası. : E
İspanya’da soylu kadınlara verilen onur unvanı. : DONA
İspanya’da,Endülüs Araplarından kalma saraylara verilen ad.:ALKAZAR
İspanyol mutfağına özgü pirinç yemeği. : PAELLA
İspanyol tiyatrosunda güldürücü kısa oyun. : SAİNETE
 
İspermeçet balinası. : KAŞALOT
İsrail Hava Yolları. : ELAL
İsrail Kuzusu’da denilen tavşan iriliğinde bir memeli hayvan.:DAMAN
İsrail parlamentosuna verilen ad.:KNESSET
İsrail’de bir tür kooperatif tarım yerleşmesi.: MOŞAV
İsrail’de ortak çalışma esaslarına göre oluşturulmuş tarımsal topluluk.: KİBUTZ
İsrail’in para birimi. : ŞEKEL
İsrail’in plakası. : İL
İstanbul boğazına adını veren tanrıça. : LO
İstanbul Rum Patrikhanesinde,patriklerle hükümet arasındaki işlere aracılık eden sivil görevlinin sanı. :
LOGOFET
İstanbul Sarayburnu,Ankara Ulus,Konya ve Samsun’daki Atatürk anıtları ile Afyon’daki zafer anıtını yapan
ünlü Avusturyalı heykeltıraş. : KRİPPEL
İstanbul’da Orhan Seyfi Orhon tarafından çıkarılan haftalık dergi. : ÇINARALTI
İstanbul’daki Beyoğlu semtinin eski adı. : PERA
İstanbul’daki en eski Bizans kiliselerinden biri.:AYA İRİNİ
İstanbul’un Ali Bey Deresi üzerinde,Mimar Sinan’ın en önemli yapıtlarından biri sayılan su kemeri :
MAĞLOVA
İstanbul’un eski adlarından biri. : ASİTANE : DERALİYE
İstanbul’un Güneşli köyünde bir dere.: AYAMAMA
İstatistik. : ASAR: AMAR
İstatistikte,bir elemanlar topluluğunun düzenlenmiş biçimi.: MATRİS
İstavrit balığının küçüğü. : KIRAÇA
 
İste kurutulmuş ringa balığı.:FRİGA
İsteğe bağlı. : İHTİYARİ
İsteğine kavuşmuş olan,mutlu. : KAMRAN
İstek,arzu. : UMU
İstekli.:ŞATKA
İstenç yitimi. : ABOLİ:ABULİ
İstenmeyen diplomatik kişiler için kullanılan terim. : PERSONANONGRATA
İster istemez.:ÇARNAÇAR
İstikrar.:STABİLİZASYON
İstiridye,midye gibi kabuklu hayvanları avlamak için deniz dibini taramakta kullanılan ağız kısmı demirden
yapılmış bir ağ. : ALKARNA
İsveç’te 26’ya bölünmüş olan idari bölümlerden her biri. : LAN
İsveç’te ortaya çıkan ,daha sonra başka ülkelerde de uygulanan ve yurttaşların idareden olan şikayetlerini
inceleyen kamu denetçisi. : OMBUDSMAN
İsviçre’de ırmak. : AARE
İsviçre’de kanton. : URİ
İsviçre’nin plakası. : CH
İsviçre’ye özgü ,ağaç kütüklerinden yapılma uzun saçaklı çatısı olan dağ evi .Kır köşkü.
:ŞALE
İş bilimi. : ERGONOMİ
İş dünyasında başarılı ve hırslı genç insanlara yapılan bir yakıştırma. : YUPPİE
İş,hizmet buyruğu.:YUMUŞ
İşaret için yapılmış çentik veya iz.: KERTE
İşaret olarak kullanılan küçük bayrak.:FLAMA
İşe yaramaz,yıpranmış,bozulmuş,eskimiş eşya. : KURADA. : BATTAL
İşe yaramaz. : AMELİMANDA
İşini bilen,ölçülü ve hesaplı iş gören.:EVİRGEN
İşiten. : SEMİ
İşitme taşı.:OTOLİT : OTOSİST
İşleme,oya ve yazmalarda kullanılan ve adını aynı adlı bitkiden alan geleneksel Türk bezeme
öğesi.:ÇARKIFELEK
İşlemede kullanılan altın suyuna batırılmış ince gümüş tel.:SIRMA
İşlenmemiş bakır.: GEN
İşlenmemiş,ekilmemiş toprak. : BOR
İşlenmiş timsah derisi. : KROKODİL
İşletmen. : OPERATÖR
İştahsızlık.:ANOREKSİ
İt dirseği. : ARPACIK
İtaat eden.:ESLEK
İtalya’da manda sütünden üretilen, tadı hafif, dokusu pürüzsüz peynir türüne verilen
ad. : MOZZARELLA
İtalya’da 20. asır başında ortaya çıkan modern şiir hareketi.:HERMETİZM
İtalya’da ve Güney Fransa’da üretilen kokulu bir likör. : AKUET
İtalya’da yaşamış antik halk.: LATİN
İtalya’nın Po’dan sonra en uzun nehri.:ADİGE
İtalya’ya özgü bir tür peynir. : ROMANA
İtalyan mutfağına özgü bir cins pasta. : TİRAMİSO
İtenek. : PİSTON
İyi haber,iyi talip,uğur. : YOM
İyi haber.:BEŞARET
İyi konuşma. : BELAGAT
İyi nitelik,hayır.:MEYMENET
İyi nitelikli undan yapılan ince uzun ekmek.:FRANCALA
İyi terbiye edilmemiş vahşi binek hayvanı.Azgın at. : ALAŞA
İyi,güzel,mükemmel.: OFLAZ
İyi,hoş.:NİK
İyice dövülmüş ve uzun süre birlikte kaynatılmış et ve buğdayla yapılan bir tür
yemek : KEŞKEK
İyice olgunlaşmamış ekin. : ALACATEK
 
İyiden iyiye. : ENİKONU
İyilik ederek gönül alma.: TALTİF
İyilik,lütuf,ihsan. : İNAYET: SALAH
İyilikler. : HASENAT
İyiliksever kimse..: NİMETŞİNAS
İyimser,optimist. : NİKBİN
İzafiyet. : RÖLATİVİTE
İzin belgesi.: İCAZETNAME
İzin,müsaade.:CEVAZ
İzlanda’nın plakası. : İS
İzmarit türü bir balık. : KUPES
İzmaritgillerden boyu 35 cm kadar olan bir Akdeniz balığı. : SARPA
İzmaritgillerden kemikli bir balık.:TRANÇA
İzmaritgillerden kılçıklı bir balık.:ÇİTARİ
İzmaritgillerden,boz renkli,beyaz etli bir balık.:KARAGÖZ
İzmaritgillerden,ılıman denizlerde yaşayan bir balık.:KUPES
İzmir tavlası da denilen ve daha çok Ege yöresinde oynanan bir tavla oyunu. : MÜSTECİR
İzmir ve Ayvalık yöresinde çokça bulunan,kumun 5-6 cm altında yaşayan lezzetli bir midye türü. :
AKİVADES
İzmir yöresine özgü, özellikle sabah kahvaltısında yenilen bir çeşit börek. : BOYOZ
İzmir’in Çeşme ilçesine bağlı turistik bir belde.:ALAÇATI
İzmir’in Çeşme ilçesinin eski adı. : ERYTHARİ
İzmir’in eski adı.:SMYRNA
İzmir’in ilçesi Urla’nın eski adı. : KLAZOMENDİ
İzmir’in Kemalpaşa ilçesinin eski adı. : NİF
İzmir’in Menderes ilçesindeki antik bir kent. : NOTİON : KLAROS
İzmir’in Seferihisar ilçesindeki ünlü antik kent. : TEOS
İzmir’in Selçuk ilçesinin eski adı.:AYASULUK
İzmir-Aydın karayolunda Türkiye’nin en uzun tüneli. : SELATİN
J. M. Barrie’nin,çocuk edebiyatı klasiklerinden biri olan eseri.:PETER PAN
Jacques Brel’in bir şarkısı.: JOJO
Jamaika’da 1960’lı yıllarda doğan ve daha sonra reggae’ye dönüşen müzik türü.:SKA
Jamaika’dan yayılmış iki zamanlı bir dans.: KALİPSO
Jamaika’nın plakası.:JA
James Joyce’un tanınmış yapıtı.: ULYSSES
Jant. : İSPİT
Japon çiçek düzenleme sanatı. : İKEBANA
Japon halk türküsü. : UTA
Japon içkisi. : SAKE
Japon imparatorlarının öldükten sonra memurlarına verdiği unvan ve görev. : ZOKVAN
Japon imparatoruna verilen ad. : MİKADO
Japon intihar uçağı. : KAMİKAZE
Japon işi çömlek,sırlı seramik kap.:RAKU
Japon kirazı. : SAKURA
Japon lirik dramı: NO
Japon mafyası. : YAKUZA
Japon mitolojisinde askeri diktatör.(1192-1867 arasındaki dönem. : ŞOGUN : (SHOGUN)
Japon mitolojisinde balıkçıların tüccarların koruyucusu olan yedi su tanrısından biri. :EBİSU
Japon mitolojisinde köylü sınıfı. : NOMIH
Japon mitolojisinde savaşçılar sınıfı. : SAMURAİ : BUİSHİ
Japon mitolojisinde zenaatkar sınıfı. : KOŞO
Japon müziğine özgü kısa ve çift kamışlı nefesli çalgı.:HİÇİRİKİ
Japon müziğine özgü telli bir çalgı. : KOTO
Japon tarihinde,özel malikane veya çiftliklere verilen ad.: ŞOEN
Japon tiyatro türü. : KABUKİ
Japon Tiyatrosu Go’da erkek oyuncunun maskesi.:OTOKO
Japonca yaratıcı anlamında sözcük.:KAMİ
 
Japonlara özgü bir güreş türü.: SUMO
Japonların pirinç tanrısı. : İNARİ
Japonların ulusal Şinto dininde kutsal güneş tanrıçası. : AMATERASU
 
Japonların ulusal dini Şintoizm’in en önemli güneş tanrıçası.:AMATERASU
Japonya’da bir ırmak. : AKİTA
Japonya’da bir kent. : OSAKA
Japonya’da Buda Rahibesi.:AMA
Japonya’da Buda tapınaklarına verilen ad.: TARA
Japonya’da büyük çocukların yakalandığı dizanteriye benzer salgın hastalık.:EKİRİ
Japonya’da dinsel törenlerde okunan nesir. : NARİTO
Japonya’da kullanılmış eski bir hacim ölçüsü birimi. : TO
Japonya’nın eski adı. : YAMATO
Japonya’nın plakası. : JA
Japonya’ya atom bombası atan uçak : ENOLA GAY
Japonya’yı oluşturan dört adanın en küçüğü.:ŞİKOKU
Jeloz’da denilen ve Eskimoların besin olarak kullandıkları yosun türü.:AGARAGAR
Jeneratör,dinamo.:ÜRETEÇ
Jeolojide buzul dönemi.:PLEİSTOSEN
Jeolojide ikinci çağın triasla kretase arasında kalan dönemi.:JURO
Jeolojide üçüncü çağ.:SENOZOİK
Jeolojide,üçüncü çağın memeliler ve maymunların gelişmiş olduğu dönemi. : MİYOSEN
 
Jing’un terminolojisinde insanoğlunun kadınsı bölümünü belirten ilk örnek.:ANİMA
Jiujitsu ve öteki dövüşme sanatlarında elin keskin tarafı,dirsek veya ayakla vurulan darbe.:ATEMİ
John Dos Passos’un ünlü üçleme romanı. : USA
John Ronald Reuel Tolkien’in alegorik romanı. : YÜZÜKLERİN EFENDİSİ
Jokeylerin giydiği kenarsız başlık. : TOK
Judo gibi sporlarda minder olarak kullanılan ve pirinç saplarının örülmesiyle yapılan kalın halı./Japon
hasırı. : TATAMİ
 
Judo ve karatede hareketleri çabuklaştırmak içi n yapılan bir dizi egzersiz. : KATA
Judo’da teknik olarak rakibinden zayıf kalan taraf.:UKE
Jüpiter gezegeninin bir uydusu. : ELARA: EUROPA: ARİEL
Jüpiter.Müşteri yıldızı. : ERENDİZ
Jüpiter’in uydusu olan uzayın en kızgın kayası. : İO
Kaba ayakkabı. : KAZGAL
Kaba bir komedi türü. : FARS
Kaba dikiş.:LEKENDE
Kaba dokunmuş bir tür kalın yün kumaş : ŞAYAK
Kaba saba kimse.: HIRBO
Kaba sofu. : ZAHİT
Kaba ve çirkin,iğrenç.: GALİZ
Kaba,biçimsiz.:KUBAT
Kaba.:SAKİL
Kabadayı Rum delikanlısı. : PALİKARYA
Kabak kemaneye benzer bir Orta Asya çalgısı.: GİZEK
Kabak yapraklarını andıran geniş ve etli yaprakları olan bir kır bitkisi.:KABALAK
Kabakulak hastalığı.: YAZMA
Kabarıklık.:BOMBE
Kabartma biçimlerle ilgili baskı yöntemi.:TİPO.: TİPOGRAFİ
Kabartma. : RÖLYEF
Kabartmalı pamuklu kumaş. : PİKE
Kabe yakınında bulunan kuyu ve bu kuyunun Müslümanlarca kutsal sayılan suyu.:ZEMZEM
Kabe.:BEYTULLAH
Kabuğu ayıklanmamış pirinç. : ÇELTİK
Kabuğu ince,çekirdeği ufak,iri taneli bir tür beyaz üzüm.:ÇAVUŞ ÜZÜMÜ
Kabuğu kırmızı veya erguvani renkte olan ve tabaklamada kullanılan bir söğüt türü.:TAVULGA
Kabuğundan düğme ve süs eşyası yapılan deniz kabuklusu .:ABALON
Kabuğundan kinin çıkarılan bir ağaç.:KINAKINA
Kabuk. : KIŞIR
Kabuklu pirinç.:ÇELTİK
Kaburga altı. : DÖŞ
Kaburga ile kalça kemiği arasında kalan yer.:BÖĞÜR
 
Kaburga kemiği. : EĞE
Kaç,ne kadar anlamında bir belirteç.:NİCE
Kaçak tütün.:AYINGA
Kadeh.: KESİ
Kadeh.:PEYMANE
Kader,alınyazısı. : TECELLİ : FATALİTE
Kadercilik.:FATALİZM
Kadın arkadaş. : NEDİME
Kadın başörtüsü. : YAŞMAK
Kadın giysilerinin etek ucu,kol gibi yerlerine verev kesilmiş kumaştan yapılan süs.:VOLAN
Kadın hastalıklarını konu edinen tıp dalı,nisaiye. : JİNEKOLOJİ
Kadın seslerinin en kalını ve sesi böyle olan sanatçı.: KONTRALTO
Kadın şapkalarına konulan ve yüzü örten ince tül.: VUALET
Kadın yeleği.:JİLE
Kadın. : ZEN
Kadında cinsel isteğin hastalık derecesinde artması. : UTEROMANİ
Kadında örtünme.:TESETTÜR
Kadınlar hamamında hizmet eden ve müşterileri yıkayan kadın. : NATIR
Kadınlar,kızlar anlamında eski sözcük. : İNAS
Kadınlarda doğurma yeteneğinin sona ermesi.:MENOPOZ
Kadınların özel gecelerde giydiği şık giysi veya tuvalet.: ABİYE
Kadınların sokağa çıkarken örtündükleri büyük ve dört köşe sınır.: CAR
Kadınların yüzlerine örttükleri peçe,yaşmak. : LİSAM
Kadınların yüzlerine sürdükleri allık:. GAZE
Kadınların,cildi pürüzsüz göstermesi,renk vermesi için yüzlerine sürdükleri yarı sıvı,yarı boyalı krem.:
FONDÖTEN
Kadınsı davranışları olan erkek.:EFEMİNE
Kadırga balığı. : BALİNA
Kadife.:VELUR
Kadifenin ince tüyü,kumaş tüyü. : HAV
Kafasının ön-art ekseni yan eksenine göre kısa olan kimse,kısakafalı.: BRAKİSEFAL
Kafatası kemikleşmeden önce kemiklerin birleşme yerlerinde bulunan kıkırdak bölüm.:BINGILDAK
Kafatasının art bölümünde ve beynin altında,hareket dengesi merkezi olan organ.:BEYİNCİK
Kafatasının içgüdü ve yeteneklerle olan ilgisini inceleyen bilim dalı. : KRANİYOLOJİ
Kafes biçiminde bir tür el işi.:MUŞABAK
Kafkas çingenelerine verilen ad.: BOŞA
Kafkasya’da sarp bölgelere kurulan dağ köyü.: AUL
Kafkasya’da yaşayan Müslüman bir halk. : LEZGİLER
Kağıt cilası.Hattatların kağıt cilalamakta kullandıkları özel bir bileşim. : AHAR
Kağıt parçası.:VARAKPARE
Kağıt,kumaş veya plastik madde gibi değişik maddelerden yapılan ve deri üzerine gelecek yüzüne etken
madde sıvanmış olan sargı.:SPARADRAP
Kağnı ve arabalarda iki tekerleği birbirine bağlayan ağaç dingil.:MAZI
Kahırlar. : SATAVAT
Kahraman,güçlü kimse : BÖKE
Kahramanlık yada din konularında yazılıp bestelenmiş şiir : KANTAT
Kahramanlık.:CELADET.:HAMASET
Kahve kreması.:MATE
Kahve tortusu. : TELVE
Kahveci tepsisi. : ASKI: FİNER
Kahverengiye çalan yeşil renkte olan.:KİMYONİ
Kahya.:KETHÜDA
Kakao,süt ve şekerden yapılan tatlı bir yiyecek türü.:ÇİKOLATA
Kaktüs. : ATLAS ÇİÇEĞİ
Kaktüsgillerden,yaprakları etli ve yayvan dikenli bir bitki ve bu bitkinin kalın,dikenli kabuğu olan tatlı
yemişi.:FRENKİNCİRİ
Kaktüslerde bulunan dikenli iğne.:SETULA
Kalabalık korkusu. : OKLOFOBİ : DEMOFOBİ
Kalabalık,yoğun insan topluluğu. : MAŞER : MAHŞER
Kalay oksit katılarak donuklaştırılmış veya kemik tozu katılarak yarı donuk hale getirilmiş cama verilen
ad.:OPALİN
Kalayın simgesi. : SN
Kalb kasının kasılması. : SİSTOL
Kalbin atışlarını yavaşlatan,sindirim sistemini ve salgıları düzenleyen sinir sisteminin
adı.:PARASEMPATİK
Kalbur ve elek üzerinde kalan iri taneler.:İRİNTİ
Kalça kemiği,bel kemiği. : OMA
Kaldıraç. : MANİVELA
Kaldırılmış. : MÜLGA
Kaldırma,giderme. : REF
Kale çukuru. : MELE
Kale muhafızı.:DİZDAR
Kale,duvar,: BAR
Kalenderler.: RİNDAN
Kalıba dökme. : İSAĞA
Kalıcılık,ölmezlik: BEKA
Kalımlı.:PAYİDAR
Kalın bağırsak iltihabı : KOLİT
Kalın biçilmiş uzun tahta. : KALAS
Kalın bir değnek üzerine monte edilmiş dört telli ve sesi yankılayan iki asmakabağı olan gitar.:VİNA
 
Kalın gözleme.:BAZLAMA
Kalın kafalı,anlayışsız. : GABİYE
Kalın öğütülmüş buğday. : İRMİK
Kalın sopa,değnek.:MATRAK
Kalın tüylü battaniye. : VELENSE
Kalın ve dar tahta. : LATA
Kalın,kısa ve düzgün sopa.:LOBUT
Kalınca kabuklu,iri ve uzunca taneli bir tür üzüm.:RAZAKI
Kalınca ve açık saman renginde ipekten yapılan yarı mat bir kağıt türü. : ABADİ
Kalıp çıkarma işi. : MULAJ
Kalıplaşmış,basmakalıp.:KLİŞE
Kalıpta pişen bir tür meyveli pasta. : TART
Kalıtım bilimi.:GENETİK
Kalıtım,soya çekim. : İRS : GEN
Kalıtımın maddi temeli olan ve kromozomları oluşturan madde. : DNA
Kaliforniya’da yetişen büyük bir orman ağacı.: SEKOYA
Kalite. : NİTELİK
Kalkan balığının yavrusu. : PARPA
Kalkerli ve jipsli kayaçlarda oluşan,huni yada çanak benzeri çöküntü. : DOLİN
Kalori. : ISIN
Kalp atışlarındaki düzensizlik ve eşitsizlik.:ARİTMİ
Kalp kası.: MİYOKART
Kalsiyum karbonat hamurundan yapılan bir tür renkli kalem.:PASTEL
Kalyon cinsinden küçük savaş gemisi. : BARÇA
Kamaralarla alt güverteyi aydınlatmak için bordalardan ve güvertelerden açılan yuvarlak pencere. :
LOMBOZ
Kamboçya para birimi. : RİEL
Kamelya.:JAPON GÜLÜ
Kamış elek. : TEPİR
Kamıştan yapılmış kulübe. : HUĞ
Kampus. : YERLEŞKE
Kamu görevlilerinin işlem ve davranışlarının yasalara uygun olup olmadığını araştırmaya ve uygunluğu
sağlayıcı yolları önermeye yetkili denetçi.:OMBUDSMAN
Kamuflaj.:ALALAMA
Kan aktarımı. : TRANSFÜZYON
Kan çökeltisi. : SEDİMANTASYON
Kan dinmezliği. : HEMOFİLİ
Kan grubunda sabit işaret.:RH
Kan hastalıkları bilimi. : HEMATOLOJİ
Kan işeme. : HEMATÜRİ
Kan kanseri: . LÖSEMİ
Kan kardeşi. : KANKA
Kan korkusu.: HEMATOFOBİ
Kan kurutan.: ADAMOTU
Kan oturması nedeniyle deride oluşan kızarıklık.Deri döküntüsü. : ERİTEM
Kan pıhtısı:. TROMBUS .:ALEKA
Kan ve lenf gibi vücut sıvılarında bulunan çekirdekli,yuvarlak hücre,lökosit.:AKYUVAR
Kan.:HUN
Kana kırmızı rengini veren çekirdeksiz,yuvarlak,küçük hücre.:ALYUVAR
Kanama. : NEZİF
Kanarya sevenler derneği.: SERİNOFİL
Kanatları küt olduğu için uçamayan,bacakları güçlü,Yeni Zelanda’da yaşayan bir kuş.:KİVİ.:APTERİKS
Kanaviçe veya telleri sayılabilecek türde kumaş üzerine renkli iplikle yapılan özel bir işleme.:GOBLEN
Kanaviçe,el işleri için kullanılan seyrek dokunmuş keten bezi. : KANAVA
Kanda alyuvar sayısının azalmasından ileri gelen,genellikle genç kızlarda görülen kansızlık.:KLOROZ
Kanda asalak bulunması. : PARAZİTEMİ
Kanda hastalık yapan bir bakteri bulunmasından ileri gelen her türlü hastalık.:SEPTİSEMİ
 
Kanda,lenfte,safrada v.s.’de bulunan bir protein türü.:GAMAGLOBÜLİN
Kanın hemoglobinle renklenmiş kırmızı yuvarı. : HEMATİ
Kanın hemoglobinle renklenmiş kırmızı yuvarı.: HEMATİ
Kanıtlanabilen bilimsel önerme. : TEOREM
Kansızlık. : ANEMİ
Kantoda doğu giysileriyle yapılan dansın adı. : ARABİS
Kanun,santur gibi yatırılarak çalınan sazların ortak adı. : YATUK
Kanuna benzeyen bir çalgı.: SANTUR
Kanuni Sultan Süleyman’ın şiirlerinde kullandığı mahlas.:MUHİBBİ
Kanyon.:KAPIZ
Kapadokya bölgesinde bir ilk çağ kenti. : ANİSA
Kapalı formülleri aynı,açık formülleri farklı olan maddelerin başka başka özellikler göstermesi
olayı.:İZOMERİ
Kapalı jimnastik ayakkabısı. : KES
Kapı kolunun altına monte edilen metal parça.:ROZET
Kapı mandalı. : TIRKAZ
Kapı ve pencerelerin üst eşiği. : LENTO
Kapı ve pencerelerin üstüne atılan ağaç,taş veya beton destek.:ATKI
Kapı veya dolap kanatlarının kenarına çakılan çıta.: BİNİ
Kapı yada pencere gibi açıklıkların üzerine konulan ağaç,taş veya beton kiriş,lento.:BOYUNDURUK
Kapı,geçit,boğaz,:BAB: DER
Kapıcı.:BEVVAP
Kaplama olmayan.:SOM
Kaplama yada doldurma olmayan. : MASİF
Kaplıca,ılıca.: ÇERMİK
Kaplumbağa kabuğu.:BAĞA
Kapsam. : ŞÜMUL
Kapsama,içerme,içine alma. : TAZAMMUN : TEŞMİL
Kapsız yorgan. : MİTİL
Kaptanın ve tayfaların, gemi sahibine yada sigorta ortaklığına bilerek verdikleri zarar:
BARATARYA
Kar ayaklığı./Tokaçlı kar ayakkabısı. : LEKEN
Kara ordusu. : NİZAMİYE
Kara yemiş ağacı. Süs bitkisi olarak bahçelerde yetiştirilen küçük bir ağaç. : TAFLAN
Kara yumuşakçası. : ENA
Karaağaçgillerden buruk lezzette meyvesi olan bir ağaç türü.:ÇİTLEMBİK
Karabulut.:NİMBÜS
Karaciğerinden balık yağı çıkarılan bir balık. : MORİNA
Karadeniz yöresinde haşlanmış mısıra verilen ad.: KOLİVA
Karadeniz yöresinde kadınların kullandığı iki renk üzerine çubuklu pamuklu peştamal.:FUTA
Karadeniz’de kereste taşımakta kullanılan bir tür küçük mavna.:İNEBOLU KÜTÜĞÜ
Karagöz balığına benzer bir Akdeniz balığı. : ÇİPURA
Karagöz oynatan kimse.:HAYALİ
Karagöz oyununda Ermeni tipi.:HAY
Karagöz oyununda kullanılan tiz sesli kamış düdük.: NAREKE
Karagöz’ün başlığı. : IŞKIRLAK
Karagözdeki kambur ve cüce tip. : BEBERUHİ
Karahindiba’nın sebze olarak yenen yaprakları. : RADİKA
Karakalem resimde çizgiyi yada pastel boyasını yaymak için kullanılan kendi üzerine sarılmış kağıt veya
deri.:ESTOMP
Karakter çözümlemesi veya geleceği önceden bilmek amacıyla sayıların kullanılması.:NÜMEROLOJİ
Karakter,huy,yaratılış. : SECİYE
Karakul kuzusunun kıvırcık ve parlak postu.:ASTRAGAN
Karakul kuzusunun postu. : ASTRAGAN
Karaları çevreleyen ve karalardan sayılan, 200 metre derinliğe kadar olan sığ deniz dipleri.
: ŞELF
Karaman’da Yörükler tarafından dokunan bir cins halı.:TÜLÜ
Karaman’ın Taşkale beldesinde,dik bir kaya kütlesine kat kat odacıklar biçiminde oyulmuş mağaralara
verilen ad.:MANAZAN
Karamsarlık.:PESİMİZM
Karanlık. : ZİFİR
Karar veremeyen,mütereddit.: DURUKSUN
Kararsız. : MÜTEREDDİT
Karasevda. : MELANKOLİ
Karayla toprakla ilgili. : BERRİ
 
Karbon ,fosfor gibi maddelerin,fiziksel bakımdan ayrı özellikler gösterebilmesi durumu.:ALOTROPİ
Karbonatlı kum taşı. : MOLAS
Kare : DÖRDÜL.
Kargabükenden çıkarılan etkili bir zehir.:STRİKNİN
Kargagillerden,karnı beyaz,kanatları ve kuyruğu kül rengi diğer yerleri parlak,kara uzun kuyruklu kuş.:
SAKSAĞAN
Karı kocanın baba ve analarının her biri.:DÜNÜR
Karın üstü kaslarının veya boğazın kasılmasına yol açan,paniğe kapılma şeklinde görülen ruhsal ve
fiziksel rahatsızlık.: ANGUAZ
Karın zarı iltihabı. : PERİTONİT
Karın zarı. : PERİTON
Karınca yiyen hayvan. : TAPİR : NUMBAT
Karınca yuvası.: KÖRE
Karınca. : MUK
Karından bacaklı bir yumuşakça cinsi. : RAPANA
Karışık durum.:CURCUNA
Karışık iş. :ÇAPARIZ
Karışık renkli,birkaç renkli iplikten yapılmış dokuma. : ALACA
Karma,karışık. : MUHTELİT
Karmaşık sorunların çözümünde ve incelemesinde bilimsel ve özellikle matematiksel yöntemlerin
uygulanması.: YÖNEYLEM
Karmaşık.:KOMPLEKS
Karnı şiş,altı düz su kabı. : FIÇI
 
Karnın açılması. : LAPARATOMİ
Kars yöresi halk oyunu. :ATABARI
Kars yöresinde oynanan bir halk oyunu.:TEREKEME
Kars yöresine özgü bir halk oyunu. : ASKERANİ
Kars,Ardahan ve Iğdır yörelerinde yetiştirilen beyaz yünlü koyun cinsi.:TUJ
Kars,Erzurum ve Ağrı yöresine özgü türkülü bir halk oyunu. : ENZELİ
Karşı koyan , karşı çıkan:. MUARIZ
Karşılıklı alıp verme. : TEATİ
Karşılıklı yer değiştirme. : BECAYİŞ
Karşısındakine vurmak için özel olarak açılmış deliklerine parmakların geçirilmesi ile kullanılan demir
parçası.:MUŞTA
Karşıtlık. : TEZAT
Kartal,atmaca gibi yırtıcı kuşlara verilen ad.:ÇALAĞAN
Kartalgillerden,leşle beslenen bir kuş.:KERKENEZ
Kas faaliyeti. : KİNEZİ
Kas yapılı ur. : MİYOM
Kasap.:CEZZAR
Kasaplık hayvanların sırtında,dikensi çıkıntı boyunca iki yandaki et.:FİLETO
Kasaplık hayvanların timüs ve pankreas bezlerine verilen ad.: UYKULUK
Kasatura,bıçak gibi kesici silahların uzun ve keskin bölümü.: NAMLU
Kasık biti. : KIRKAYAK
Kasık.,: ANE
Kasım patına benzer bir çiçek. : PAT
Kasımpatına verilen bir başka ad.: KRİZANTEM
Kasların kasılmasını giderici,hekimlikte kullanılan bitki. : TATULA
Kasların,özellikle diz kaslarının iradesiz kasılması.: SPAZM
Kasnağa gerilmiş kumaşa iğne veya tığla yapılan bir tür nakış. : SÜZENİ
Kastamonu’nun Abana ilçesinde bir iskele.:İLİŞİ
Kastamonu’nun Pınarbaşı ilçesinde ünlü bir kanyon.:VALLA
Kaş boyası. : MASKARA
Kaş kemerinin altına sıkıştırılarak kullanılan gözlük camı. : MONOKL
Kaşındırıcı bir deri hastalığı.: UYUZ
Kat kat ayrılabilen şeylerde kat.:YABRAK
Kat kat çakıl ve kumdan oluşmuş yer kıvrımı.: OS
Kat,makam. : ORUN
 
Katalog. : FİHRİST
Katar’ın başkenti.: DOHA
Kategori,zümre.:ULAM
Katılaşmakta olan bir sıvıda cisimler kristalleştikten sonra arta kalan çökelti. :ANASU
Katışıksız,saf. yalın. : MAHZ: RAİK
Katışıksız.:HALİS
Katip. : YAZMAN
Katmanlarında iç içe daireler bulunan billurlu bir kalker türü.:SİPOLİN
Katmanlı kayaçların içeri doğru çukur ve alçak bölümü. : İNEÇ
Katolik Arnavutlar. : MALİSOR
Katolik din adamı.:PİSKOPOS
Katolik kilisesinde bağış karşılığında günahlardan kurtulma.:ENDÜLJANS
Katolik Kilisesinin başkanı.: PAPA
Katoliklerde ölüler için yapılan dua, bu duaya özgü müzik .Ölünün hatırasına yapılan tören. :
REQUİEM
Katoliklerde kendini dine adayan ve manastırda yaşayan kadın. : SÖR
Katotta toplanmış iyon. : KATYON
Katranla kıldan yapılan ve kalafat işlerinde kullanılan bir tür macun.:BİLAR
Kauçuklu yağmurluk. : GAMSELE
Kavalılar’a mensup Mısır valilerine babadan oğula geçmek üzere 1867’de verilen resmi unvan.: HİDİV
Kavim. : BUDUN
Kavisli,kısa,uç bölümü geniş,kabzasına doğru daralan bir tür kılıç.: PALA
 
Kavram Kavram. : MEFHUM : NOSYON
Kavşak.: ÇATAK
Kavşak.İki yolun birleştiği yer. : ÇAT
Kavun ve ahududu karışımı bir tada sahip olan, C vitaminince zengin tropikal meyveye
verilen ad. EPİNO
Kavun,karpuz,kabak gibi bitkilerin toprak üstünde yayılan dalları.:KÖKEN
Kaya balığı. : TOKMAKBAŞ
 
Kaya hanisi. : LAGOS
Kaya lifi.Taş pamuğu. : ASBEST
Kaya ve ağaç kovuklarında su birikintisi. : KAK
Kayabalığının bir çeşidi. : AZMANKAYA
Kayaç. : LİPARİT
Kayaçların erimesiyle yer altı akıntıları olan kireç taşı ve dolomit bölgesi.:KARST
Kayak. : SKİ
Kayalık kıyılarda , sığ sularda yaşayan 25-35 cm uzunluğunda kırmızı benekli,mavi veya yeşil bir balık. :
LAPİNA
Kaygı,üzüntü.: STRES
Kaygusuz Abdal’ın kimi şiirlerinde kullandığı mahlası. : SARAYİ
Kayı boyuna bağlı olan ve Anadolu’nun çeşitli yörelerinde yaşayan büyük bir aşiret.:KARAKEÇİLİ
Kayık,mavna,küçük gemilerin kıyıda çekildiği yer.:ÇEKEK
Kayıngillerden bir orman ağacı.:KESTANE
Kayısı,zerdali gibi meyvelerin kurusu. : ÇİR
Kaymakam : İLÇEBAY
Kaynağı mitolojik çağlara dayanan kirişli bir çalgı. : LİR
Kaynak,pınar.:BULAK
Kaynaklar,kaynakça.:BİBLİYOGRAFYA
Kaynar suda haşlanıp üzerine yağ gezdirilen mısır unu yemeği.: MAMALİGA
Kaz dağının mitolojideki adı. : İDA
Kaz dağlarında yaşayan yarı göçebe çobanların meskeni olan kollektif yapı. : İGERM
 
Kaza ile, rastgele.: EZKAZA
Kaza yada başka bir olayı karadakilere bildirmek için gemilerden denize salınan,içinde mektup olan
şişe.:POTKAL
Kazak reisi. : ATAMAN
Kazak Türklerinin soyundan geldiklerine inandıkları,efsanevi Türk hakanı ve kahramanı.:ALAŞAHAN
Kazak_- Kırgız Türklerinin saz şairleri. : AKIN
Kazakistan’ın başkenti. : ASTANA
 
Kazakistan’ın para birimi. : TENGE
Kazanma,edinme,iş. : KİSB
Kazı.:HAFRİYAT
Kazları semirtmek için verilen mısır hamuru.:EVELEM
Kebaplık demir şiş.:SİH
Keçi kılından hayvan çulu,yem torbası gibi şeyler dokuyan kimse.: MUTAF
Keçi kılından yapılmış kumaş. : KEÇE
Keçi yavrusu : OĞLAK
Keçi yolu,patika,yolak.: İZLEK
Kediden aşırı derecede korkma.: AİLUROFOBİ
Kedigillerden,çakala benzer bir hayvan.: KARAKULAK
Kedigillerden,kürkünden yararlanılan çok yırtıcı hayvan.:VAŞAK
Kefal balığına verilen bir başka ad.:TOPAN
Kefal türünden bir balık. : PAÇOZ
Kehribara verilen ad. : SAMANKAPAN
Kekelemek yada söyleyiş hatası yapmaktan çekinerek konuşmaktan korkma. : LALOFOBİ
Kekeme. : REKİK : KEKEÇ
Kelimesi kelimesine,hiç değiştirmeden,aynen.: MOTAMOT
Keman gibi omuza dayanarak çalınan yaylı çalgı. : REBEK
Keman yayı. : KEMANE : ARŞE
Kemanla viyolonsel arası büyük keman,viyola. : ALTO
Kement. : LASO
Kemik bilye. : AKAT
Kemik veremi. : AKARCA
Kemiklerin toparlak ucu,: OM
Kemikli balıklardan, uzunluğu 40 cm kadar olan, sırtı pürtüklü,esmer renkli,yassı bir tür balık İSİ
BALIĞI
Kemikli balıklardan,15-25 cm uzunluğunda,sırtı zeytuni bir tatlı su balığı. : PLATİNA
Kenar süsü.Mendil ve peçetelerde kenara yapılan işleme. : SU
Kenarları kagir,üstü kapak taşlarıyla örtülü mezar.: LAHİT
Kendi biten,kendi kendine yetişen bitki.:HÜDAYİNABİT
Kendi kendini tatmin. : ONANİZM
Kendi türünün en iyi konuşanı sayılan ve Afrika’nın tropikal bölgelerinde yaşayan bir papağan. : JAKO
Kendine çekmek,ilgi toplamak.:CELBETMEK
Kendini becerikli,usta gösteren kimse.:OLÇUM
Kendini beğenmiş. : KAKAVAN
Kendir dokuma. : KETEN
Kendir tohumu : ÇEDENE
Kendirgillerden, sapındaki liflerden halat, ip, çuval gibi kaba örgüler yapılan bitkiye verilen ad. :
KENEVİR
Kendisine bir çocuğun eğitim ve bakımı verilmiş olan kadın. : MÜREBBİYE
Kendisinin sebep olmadığı bir zararı ödeme.:CEREME
Kene. : SAKIRGA
Kenevirden yapılmış kalın ip : HALAT
Kent civarı yerleşim: . BANLİYÖ
Kent dışında kurulmuş bir üniversitenin alanı ve yapıları. : YERLEŞKE
Kent soylu. : BURJUVA
Kent veya kasabada dış mahalle. : VAROŞ
Kerestesi makbul bir Afrika ağacı. : OKUME
Kerestesinden yararlanılan bir tropikal bölge ağacı. : OBEŞE
Kerevet,divan.:SEDİR
Kertenkele derisi.: LEZAR
Keseli ayı.Amerika etçil memelisi. : KOALA
Kesenek. : İLTİZAM
Keser.: KERKİ
Kesilme,kesinti. : İNKITA
Kesilmiş ağaç kökü. : OMACA
 
Kesimevi.,mezbaha. : KANARA
Kesimi pantolona benzeyen bir tür şalvar.:ELİFİ
Kesin bilgi. : YAKİN
Kesin bilgi.:YAKİN
Kesinlikle uyulması gereken Kuran ve Hadis hükümleri.: NAS
Kesit. : MAKTA
Kesme,kesip ayırma. : HAZA
Kestane rengi.:MARON
Keşişleme karşıtı rüzgar. : KARAYEL
Keten dövmeye yarayan tokmak. : FİLARİZ
Keten tohumu. : BEZİR
Keten tohumundan çıkartılan bir yağ.:BEZİRYAĞI
Kıbrıs’a özgü iri ve pembe taneli bir üzüm cinsi.:VERİGO
Kıç tarafı yüksek,hızlı giden yelkenli.:ÇEKELEVE
Kıdem bakımından başta gelen. : DUAYEN
Kıl dokuma.:ÇUL
Kıl elek. : LEÇER
Kıl ve saçların dökülmesi veya yokluğu.:ALOPESİ
Kıl.:MU
Kılıç kını.: NİYAM
Kılıç,bıçak gibi saplı şeylerin sap içinde kalan bölümü. : PIRAZVANA
Kılıç.: TİG
Kılıçla yapılan spor. : ESKRİM
Kır hayatını ve törelerini anlatan. : PASTORAL
Kır renkli.:KIRÇIL
Kır yaşamı içinde aşk konusunu işleyen kısa şiir.:İDİL
Kıranlar. : AFAT
Kırbaç kurdu. : TRİKOSEFAL : ARİKOSEFAL
 
Kırgızistan ve Kazakistan’da bir ırmak. : ÇU
Kırgızistan’ın başkenti. : BİŞKEK
Kırgızistan’ın para birimi.: SOM
Kırgızların ünlü destanı. : MANAS
Kırık kemikleri bir arada tutmak amacıyla kullanılan tahta gibi düz nesne. : ATEL: CEBİRE
Kırık taş döşeli yol. : MAKADAM
Kırılma,parçalanma. : İNKİSAR
Kırılmadan bükülebilen ve ateşte niteliği değişmeyen bir mineral.:ASBEST
Kırım hanlarına ve prenslerine verilen san. : GİRAY
Kırıntı. : UFANTI
Kırk çeşit yiyecekli sofra. : ZEKERİYA SOFRASI
Kırkılmış koyun tüyü. : YAPAĞI
Kırklareli’nde Demirköy ilçesinde Türkiye’nin en uzun mağaralarından biri. : DUPNİSA
Kırklareli’nin Demirköy ilçesine bağlı İğne ada beldesinde,tabiatı koruma alanı kapsamına alınan eşsiz bir
orman alanı. : LONGOZ
Kırlangıç balığı küçüğü. : DERVİŞ
Kırmızı acı biberli sirkeli sos.:TABASKO
Kırmızı biber.:PAPRİKA
Kırmızı çuhadan yapılan,tepesinde püskülü olan bir tür başlık.:FES
Kırmızı mercimekle yapılan bir çorba. : EZO GELİN
Kırmızı mercimekle yapılan çorba veya pilav.:MALHITA
Kırmızı pancar.:ÇÖĞÜNDÜR
 
Kırmızı renkli bir elma cinsi.:STARKİNG
Kırmızı renkli,pis kokulu,zehirli sıvı bir element.: BROM
Kırmızı renkli,tatlı,sulu ve kokulu bir erik cinsi.:ALBARDAK
Kırmızı renkte olan.: LALİN
Kırmızı zırnık. : REALGAR
Kırmızıya çalan eflatun renk. : SİKLAMEN
Kırsal aşk şiiri. : İDİL
Kısa bacaklı köpek cinsi. : BASE
Kısa çizgi.:TİRE
Kısa çizme . : EDİK
Kısa çorap. : ŞOSET
Kısa hırka. : LİBADE
Kısa kepenek. : KEBE
Kısa kesilmiş saç. Erkek saçı biçiminde kesilmiş kadın saçı. : ALAGARSON
Kısa ökçeli bağsız ayakkabı.:MOKASEN
Kısa saplı odun baltası.:NACAK
Kısa tüylü bir av köpeği cinsi.:BRAK
Kısa ve özlü söz,veciz.:LAKONİK
Kısa ve yalın işaretlerden oluşan bir yazı yönteminin kısa yazılışı.:STENO
Kısa veya özlü anlatımı olan komik öykü. : ANEKDOT
Kısa,güldürücü oyun.:SKEÇ
Kısa,kestirme yol.:KESE
Kısacası.:VELHASIL
Kısık sesli küçük keman. : KİT
 
Kısır döngü.:FASİT DAİRE
Kısır,hiç doğurmamış insan veya hayvan. : EREMİK
Kıskaç. : PENSE
Kıskançlık korkusu. : ZELOFOBİ
Kıskanma. : REŞK
Kısrak sütünün mayalanmasıyla yapılan eski Türk içkisi. : KIMIZ
Kış. : ŞİTA : DEY
Kışın sisli havalarda ,ağaç dallarını,toprak yıkıntılarını kaplayan buz tabakası. : KIRÇ
Kışın en soğuk günleri.Karakış. : ZEMHERİ
Kışın yapraklarını dökmeyen mor çiçekli bir ağaççık. : KOMAR
 
Kışkırtma.:AJİTASYON
Kıvırcık saç.:CAD
Kıvrımları olan yün,pamuk veya ipek kumaş.:KREPON
Kıyamet günü bütün ölülerin dirilerek toplanacağı yer. : ARASAT
Kıyamet günü İsrafil’in öttüreceği borunun adı.:SUR
Kıyı sağlık idaresince,gemilere verilen giriş-çıkış izni. : PRATİKA
Kıyıları koruyan gemilere verilen ad. : VARDAKOSTA
Kıyılmış,baharat katılmış etle,tütsüleme ve pişirme gibi işlemlerden sonra yapılan bir tür sucuk.: SOSİS
Kız evlat.: KERİME
Kız Kulesinin eski adı. : DAMALİS
Kızartılmış ekmeği et suyuyla haşlayarak yapılan yemek. : TİRİT
Kızgın,yakıcı. :HAR
Kızıl ötesi. : ENFRARUJ
Kızıl veya yeşil renkte sert bir mermer. : SOMAKİ
Kızıl,kırmızı. : AHMER
Kızılderililerin birbirlerine armağan verdikleri dinsel bayram. : POTLAÇ
Kızılyara adıyla da bilinen bir tür kan çıbanı. : ŞİRPENÇE
Kızlık zarı. : HİMEN
Kibirli.:KASALAK
Kil ve kum karışımı sarı renkli balçık.:LÖS
Kilidin dilinin yerleşmesi için açılan delik. : ZIVANA
Kilime benzer,renkli ve motifli uzun yolluk,yaygı. : ZİLİ : SİLİ
Kilise müziği : KORAL
Kilisede çan çalan kimse.:ZANGOÇ
Kiliselerde ana kapıdan koroya değin uzanan bölüm.:NEF
Kilit dili.: PERİCİK
Kimi su bitkilerinin, suyun altındaki organlarında bulunan ve hava boşlukları içeren dokusu.:
AERANKİMA
Kimi akıl hastalarında yangın çıkarmaya duyulan aşırı istek.:PİROMANİ
Kimi bitkilerde ve özellikle çamlarda oluşan salgı maddesi.:REÇİNE
Kimi bitkilerden elde edilen yumuşak bir reçine. : ELEMİ
Kimi bitkilerden sızan ve katılaşarak sarımtırak bir cisim durumuna gelen bir çeşit şekerli özsu.: ÇİS
Kimi gemilerde,baş bodoslamasından omurgaya kadar uzanan ek yapı öğesi.:TALİMAR
Kimi giysilerin bol olması için yanlarına eklenen kumaş parçası.:PEŞ
Kimi göçebe Türk boylarında birkaç aileye ait çadırdan oluşan topluluk. : AVUL
Kimi iskambil oyunlarında aynı cins iki karta verilen ad. : PER
Kimi kağıtların dokusunda bulunan ve ancak ışığa tutulunca görülen çizgi,resim veya yazı.:FİLİGRAN
Kimi mantarlarda üreme organı.:ASK
Kimi sesli harflerin üstüne konan yan yana iki nokta.: TREMA
Kimi ülkelerde profesör olmak için sınav veren kimse. : AGREJE
Kimi ülkelerde yarı asker siyasi kuruluşlara verilen ad.:FALANJ
Kimi yörelerde az kavrulmuş un ve tavuk eti ile dövülerek yapılan,pelte kıvamında bir tür yiyecek.: HERİSE
Kimi yörelerde kaput bezine verilen ad.:ÇAPAN
Kimi yörelerde mayası tutmamış hamur anlamında kullanılan sözcük : ANİK .
Kimi yörelerde uzun tüylü,güreşçi erkek deveye verilen ad.:TÜLÜ
Kimliği bilinemeyen gök cismi. : UFO
Kimononun üzerine bağlanan Japon kemeri.:OBİ
Kimsesiz : . BİKES
Kimyasal tepkimelerin hızlarını inceleyen bilim dalı.: KİNETİK
Kimyasal tepkimelerin hızlarını inceleyen bilim dalı.Devinim bilim. : KİNETİK
 
Kira geliri getiren mülk. : AKAR (AKARET)
Kiraya veren.:MUCİR
Kirazın mayalanması ve damıtılmasıyla yapılan bir tür içki.: KİRŞ
Kireç taşı. : KALKER
Kireç,sönmemiş kireç.: KİLS
Kiremit ve tuğla tozlarının kireç ve su ile karışımından elde edilen bir tür harç. : HORASAN
Kiremit yerine kullanılan veya kiremitlerin altına konan ince tahta. : HARTAMA
Kiremit yerine kullanılan veya kiremitlerin altına konulan ince tahta.:HARTAMA
Kirli yada donuk sarı renk. : NOHUDİ
Kirli,pis. : MUNDAR : MURDAR
Kişi. : ZEYD (ZEYT)
Kişiler,zatlar. : ZEVAT
Kişiliğin bir anlatımı olarak kabul edilen el yazısını yorumlama tekniği.:GRAMOFOLOJİ
Kişiliksiz,boş,serseri.: SAPISİLİK
Kişinin ağzının kokmasından duyduğu korku.:HALİTOFOBİ
Kişisel duyguların ilham yolu ile coşkulu ve etkili anlatımı.: LİRİZM
Kitap düşkünlüğü. : BİBLİYOMANİ
Kitap getirmemiş peygamber. : NEBİ
Kitap korkusu.:BİBLİYOFOBİ
Kitap,takip,patik,katip örneğinde olduğu gibi,bir sözcük içindeki seslerin yerini değiştirerek elde edilen yeni
sözcüğe verilen ad. : ANAGRAM
Kitap. : MECELLE
Kitapçı. : SAHAF
Kitre. : KESTERE
Klarnet. : GIRNATA
Klarnetin atası olan eski müzik aleti.: ŞALÜMO
Klasik şiirde bir kısa bir uzun iki heceden oluşan ayak. : İAMBOS
Klasik Türk müziğinde iki basit usulden biri. : SEMAİ
Klasör. : SIRALAÇ : CİLBENT
Klavsene benzer,telli,mızraplı,tuşlu bir çalgı. : EPİNET
Klavsene verilen bir ad. : ÇEMBALO
Klavyeli ve telli bir çalgı.: KLAVSEN
Kocabaş./ İspinoza benzer bir kuş. : FLURCUN
Kocaeli’nin Gebze ilçesinde,tabiat parkı kapsamına alınmış ünlü kanyon.:BALLIKAYALAR
Kocakarı.:CADALOZ
 
Koç burcu : HAMEL
Kokar ağaç. : AYLANDIZ
Kokmuş,çürümeye yüz tutmuş hayvan ölüsü.:LEVİN
Koku satıcısı.:AKTAR
Koku.:BU
Kokulandırılmış. : AROMATİK
Kokulu reçine. : PELESENK
Kolay düğüm. : İLMEK
Kolay.:ASAN
Kolayca bükülebilen ve ateşe dayanan liflerden oluşmuş,bir tür ak asbest.: AMYANT
Kolaylıklar. :TESHİLAT
Koleksiyon.:DERLEM
Kolları geriye sarkık cepken biçiminde,beyaz keçeden yapılmış kaytanla işlemeli bir çeşit ceket :
KOPARAN
Kolombiya’nın para birimi.:PEZO
Kolsuz kadın giysisi.: JAPONE
Koltuk ve sandalye gibi eşyaların dikiş ve çivilerini gizlemekte kullanılan şerit.:FİTİL
Kolu çevrilerek çalınan,sandık biçiminde bir tür org.:LATERNA
Kolun dirsekten parmaklara kadar olan bölümü.:ARIŞ
Komisyon,komite : ENCÜMEN
Komisyoncu. : SİMSAR
Komodorlara özgü çıması çatal biçiminde kesilmiş sancak. : GİDON
 
Kompozisyon. : KİTABET
Konak hizmetçisi. : AYVAZ
Konak yeri : KONALGA
Koncu ayak bileğini örtecek kadar uzun olan,bağcıklı yada yan tarafı lastikli ayakkabı.:FOTİN
Konferans,konser veya tiyatro gösterilerinin yapılabileceği gibi düzenlenmiş büyük salon.:ODİTORYUM
Konforlu,lüks hayat,parlayan,parlatıcı. : LEYAN
Kongo Demokratik Cumhuriyetinin başkenti.: KİNŞASA
Kongo Demokratik Cumhuriyetinin eski adı.:ZAİRE
Kongo ilkellerinin inandıkları yeteneklilik gücü.:ELİMA
Kongo’nun yağmur ormanlarında yaşayan memeli bir hayvan. Bir cins antilop.: OKAPİ
Konik. : MAHRUTİ
Konsolos . : ŞEHBENDER
Konu,husus./Bölüm. : BAP
Konusal.: TEMATİK
Konusu cansız varlıklar veya nesneler olan resim. : NATÜRMORT
Konusu dansla anlatılan müzikli sahne gösterisi. : BALE
Konusunu efsanelerden veya tarihi olaylardan alan,acıklı sonuçlarla bağlanan bir tür tiyatro
eseri.:TRAJEDİ
Konuşma bozukluğu. : AFEMİ
Konuşmalı ve şarkılı bölümleri bir arada olan oyun.:OPERAKOMİK
Konuşulan dil,lisan.:ZEBAN
Konuşulan konu. : SADET
Konut kapılarında menteşe ve kilidin takıldığı düşey konumdaki kalın parça.: SEREN
Konya’da bir baraj.:MAY
Konya’nın antik dönemlerdeki adı.:İKONİON
Konya’nın Çumra ilçesinde bir göl. : HOTAMIŞ
Konya’nın Çumra ilçesinde bir göl.:HOTAMIŞ
Konya’nın Karapınar ilçesinde bir göl.: MEKE
Konya’nın Meram ilçesinde,2.Kapadokya da denilen,tüf kayalara oyulmuş antik kent.:KİLİSTRA
Konya’nın Meram ilçesinde,ikinci Kapadokya olarak da adlandırılan,tüf kayalara oyulmuş antik kent. :
KİLİSTRA
Kopça,kanca. : AGRAF
Koridor.:DEHLİZ
Korkak.:CEBİN
Korkma. : TAHAŞİ
Korkmak,ürkmek,çekinmek.:OCUMAK
Korku,tehlike. : BİM
Korkulu yerler veya işler. : MEHALİK
Korkunç güzel ,erkek hemşire örneğinde olduğu gibi,birleşemeyecek ters kavramların bir araya
getirilmesine verilen ad. : OKSİMORON
Korkunç hayal. : HEYULA
Korkusuz,gözü pek,yürekli,cesur.:BIÇKIN
Korkutucu. :MEHİP
Koroner damarları genişletici ilaç.: İMOLAMİN
Koruma,esirgeme,gözetme. : VİKAYE : SAHABET
Koşmaca . : JOGGİNG
Koşu hayvanlarına yardımcı olarak koşulan hayvan.:ÇIVGAR
Koşullar.: ŞERAİT
Kovma. : TARD
Koyu gri veya sarımsı kahverengi.:BARUDİ
Koyu pekmez. : BULAMA
Koyu renkli,sert,bir çeşit yanardağ kütlesi.:BAZALT
Koyu sarı veya açık kestane rengi.:KUMRAL
Koyun barınağı.:AĞIL
Koyun postundan kürk. : KEVEL
Koyun sütünden yapılan,mahzenler de olgunlaştırılan,içi özel küflü peynir.: ROKFOR
Koyun veya keçi postu.:PÖSTEKİ
Koyun veya kuzu kaburgası içine pirinç doldurularak yapılan bir yemek.:SURA
Koyun yada keçi sürüsü. : DAVAR
Koyun,keçi türünden küçükbaş hayvan.: RES
Koyun,keçi veya deve pisliği. : KIĞ
Koyunlarda görülen bir tür hastalık.:KARAMUK
Koyunların başlarındaki kabarık yün.:KEPEZ
Koza. : KORUNCAK
 
Kozadaki kurtçuk. : KRİZALİT
Kozalaklardan,boyu 40 m kadar olabilen ve kerestesi yapı işlerinde kullanılan bir orman ağacı.: SEDİR
Kök boyası. : ALİZARİN
Kök,asıl,cevher. : TÖZ
Kök,sap ve yaprak şeklinde farklılaşmamış bir bitkinin yaşama ve büyüme organı.:TAL
Kök.:CEZR
Kökenbilim. : ETİMOLOJİ
Kökeni Orta Asya’ya kadar uzanan,en eski,serbest biçimdeki Türk güreşi.:KARAKUCAK
Köklerinin kısaltılması,dal ve sürgünlerinin bağlanması ve biçimlendirilmesi suretiyle saksıda yetiştirilen
bodur ağaç. : BONSAİ
Kökten dincilik. :FUNDAMENTALİZM
Kökü toz durumuna getirilip hekimlikte ishal kesici olarak kullanılan bir bitki.: RATANYA
Kökü yukarıda dalları aşağıda olduğuna inanılan cennet ağacı. : TUBA
Kölelik,kulluk.:UBUDİYET
Kömür kalem.:FÜZEN
Kömür kalemle yapılmış resim.:FÜZEN
Kömürleştirilecek ağaç veya pişirilecek tuğlalarla dolu olan ve dışı çamur ile sıvanan
kümbet. : TORAK
Köpeğin arka ayakları üzerinde ayağa kalkması. : SALTA
Köpek ve ineklere yedirilmek üzere un ve kepekle hazırlanan yiyecek. : YAL
Köpek. : KELP
Köpekgillerden,postundan kürk yapılan bir memeli türü.:KARSAK
Köpekten aşırı korkmak. : SİNOFOBİ
Köpük kıvamında,tuzlu yada tatlı yiyecek.:MUS
Köpük.:KEF
Kör tırnak. : BAKANAK
Körelme. :ATROFİ
Körelme.:DUMUR
Köroğlu’nun gerçek adı.:RUŞEN ALİ
 
Körpelik,tazelik.: TARAVET
Köstebek. : AKUR
Köşe,kenar,uç.: İBİK
Köşegen.:DİYAGONAL
Köşk. : KAŞANE
Kötü dikiş sebebiyle kumaşta oluşan büzülme veya kıvrım.:POT
Kötü işlerde birine yardım eden kimse.:YARDAKÇI
Kötü kalpli.:BEDHAH
Kötü,çirkin. : ŞENİ
Kötü,sevimsiz. : MADARA
Kötücül bağ dokusu uru.: SARKOM
Kötüleme,yergi.:ZEM
Kötülük.:ŞER
Kötümser,karamsar. : PESİMİST : BEDBİN
Köy köy dolaşarak ufak tefek eşyalar satan gezgin esnaf.:ÇERÇİ
Köy muhtarı yardımcısı. : KİZİR
Köy oyunlarını yöneten kimse. : AYNAZ
Köy yada mahalle ihtiyar heyetindeki kişi. : AKSAKAL
Köyceğiz’in eski adı. : KAUNOS
Köyle ilgili,köylü.:RUSTAİ
Köylere para toplamak için çıkan din adamı veya medrese softası. : CER HOCASI
Köylü kadınların giydiği kollu veya kolsuz uzun elbise.: SARAFAN
Közlenmiş patlıcan,sarımsaklı yoğurt ve kıymayla yapılan bir çeşit yemek : ALİNAZİK
Közlenmiş patlıcan,tahin ve limonla yapılan bir meze.: BABAGANNUŞ
Közlenmiş patlıcan,tahin ve limonla yapılan bir tür meze. : BABAGANNOŞ
Közlenmiş patlıcanla yapılan bir tür yemek. : HÜNKAR BEĞENDİ
Kral karısı. : MELİKE
Kral sarayı. : BAZİLİKA
 
Kredi kalitesinin veya borçlanma araçları üzerindeki risk derecesinin belirlenmesi operasyonu.: RATİNG
Kredi kartlı alışverişlerde ödemenin daha sonra denetlenmesi için verilen fiş.:SLİP
Kristof Kolomb’un Amerika seferi sırasında yönettiği üç gemiden biri. : NİNA
Kubbe. : KÜMBET
Kucak. : AGUŞ
Kucaktaki tombul çocuk. : APALAK
Kudret helvası. : ÇİS : MANNA
Kudret sahibi.:CEBBAR
Kuduz. : AKUR
Kul,köle.:BENDE
Kulağa asılan uzun küpe. : ASIRGA
Kulağı duymayan. : KER
Kulak iltihabı. : OTİT
Kulak yıkama aracı. : ENEMA
Kulak. : GUŞ
Kullanılacağı zaman hazırlanan losyon.:LUK
Kullanılan ortak dilden ayrı olarak aynı meslek yada topluluktaki insanların kullandığı özel dil yada
sözcük dağarcığı. : ARGO
Kullanıldığı çağdan daha eski bir çağdan kalma bir biçimin,bir yapının özelliği.:ARKAİK
Kullanım alanına göre bir çok modeli olan sondalara verilen ortak ad.:KATETER
Kulplu ve ağzı kapaklı,bakırdan yapılmış su kabı,güğüm.:DEBBE
Kulplu ve emzikli su kabı. : İBRİK
 
Kulplu,geniş gövdeli,dar boğazlı,emzikli veya emziksiz olabilen toprak kap.: TESTİ
Kulpsuz toprak çömlek. : ÜZLÜK
Kuluçka.: GURK
Kum falı. : REMİL
Kum,çakıl,çimento ve su gibi maddelerin karışımıyla elde edilen yapı malzemesi.:BETON
Kuma gömülü olarak yaşayan bir balık. : VATOZ
Kumar oynatanın oynayanlardan,kazançtan aldığı para,pay. : MANO
Kumar oyununu yöneten. : KRUPİYE
Kumarda ortaya sürülen para.: MİZA
Kumarda sürülen para. : MİZA
Kumardan eşit kalkma. : TAPİ
Kumaş ve deri üzerine yapılan bir tür işleme. : AJUR
Kumaş ve kağıt süslemede kullanılan bir yöntem : BATİK
Kumaş veya deriden yapılan,genellikle belden kemerli,üstünde cepleri bulunan ,gömlek veya hırka üzerine
giyilen kısa,hafif giysi.: MONT
Kumaş veya ince deriden,çoğunlukla düz topuklu,ayağı bütünüyle saran ayakkabı.: ŞOSON
Kumaş,kağıt v.b.’de bir bölümün öbürünün üzerine gelmesiyle oluşan kıvrım.:PLİ : PİLE
Kumaşın veya derinin cilalanması. : APRE
Kumaşlara ve çinilere uygulanan bir süsleme motifi.:ÇİNTOMANİ
Kumluk yer.:KUMLA
Kumru. : HAKURAN
Kumtaşı. : GRE
Kumul.Kum yığını. : ERG.: EKSİBE
Kundak çocuklarının başlarında oluşan kepek tabakası.:KONAK
Kundak çocuklarının beline zıbının üzerinden sarılan geniş sargı. : FASKA
Kundaklama. : BELEME
Kunduracıların delik açmakta kullandıkları sivri uçlu çelik tığ./Mersin balığı türü. : BİZ
Kunduracıların,derileri vurarak inceltmek için kullandıkları metalden tokmak.:MUŞTA
Kunduz kürkü. : KASTOR
Kural olarak benimsenmiş,yerleşmiş ilke.:NORM
Kural. : DÜSTUR
Kurallara bağlı resim ve heykel çalışması yapan kişi veya sanatçı.:AKADEMİCİ
Kuran surelerini oluşturan cümlelerin her biri.:AYET
Kuran ve hadislerin görünüşteki açık anlamlarından başka hiçbir yorum kabul etmeyen ve kıyasa yer
vermeyen Sünni mezhep. : ZAHİRİYE
Kuran’da adı geçen sekiz ce nnetten dördüncüsünün adı.: NAİM
Kuran’dan on ayet okuma : AŞİR.
Kuran’ın bölünmüş olduğu otuz kısımdan her biri.:CÜZ
Kuran’ın harflerinden bir takım anlam ve yargılar çıkaran bir mezhep.:HURUFİLİK
Kuranda bir sure. : ABESE : ALAK:TAHA:RAD:MAİDE
Kuranı düzgün ,usulünce ve yüksek sesle okumak. :TİLAVET
Kuranı ezberlemiş kişi. : HAFIZ
Kuranı Kerim,Kelamı Kadim.:MUSHAF
Kuranı usulüne göre ve güzel okuyan.:KARRA
Kurbağa kurtçuğu. : ARİBAS : İRİBAŞ
Kurbağaların bilimsel adı. : ANURA
Kurdeşen. : ÜRTİKER
Kurnaz,cin fikirli.:HİN
Kurşun boruların ağzını açmakta kullanılan ucu sivri takoz.: BAT
Kurşun. : RASAS
Kurt.:BÖRÜ
Kurtarıcı.:HALASKAR
Kurtçuk korkusu.: AKARFOBİ
Kurtulma. : NECAT
Kurtuluş,kurtulma. : REHA : SEHA
Kuru tütün yaprağını andıran kızılımsı kahverengi.:TABA
Kuru,sıska.:KAKNEM
 
Kurucu, Bina inşa eden. : BANİ
Kurul. : ASAMBLE
Kurultay. : KONGRE
Kurumuş ama devrilmemiş ağaç. : AYAĞAN
Kurumuş saplarından mobilya yapılan bambu türü. : HEZAREN
Kurumuş sığır gübresi. : TEZEK
Kuruntuya düşürme :İHAM
Kurutma kabı. : DESİKATÖR
Kurutulmuş meyveleri halk hekimliğinde kullanılan bir ağaççık. : GİLABURU
Kurutulmuş riga balığı.:FRİSA
Kurutulmuş su kabakları içine çakıl taşı doldurularak yapılan ritim sazı. : MARAKAS
Kusur,ayıp. : AVAR
Kusursuzluk.:CEVDET
Kuş başı doğranmış et ve baklava yufkasıyla yapılan bir tür kebap.:ALİ PAŞA KEBABI
Kuş başı etle yapılan bir tür börek. : KÖBETE
Kuş bilimi.: ORNİTOLOJİ
Kuş gagası. : NUL
Kuş kanadı.:CENAH
Kuş kanadının büyük tüyleri. : PER
Kuş tutmakta kullanılan,aynı adlı macunla bulanmış değnek.: ÖKSE
Kuş tuzağı.: KUŞMAR
Kuş üretmeye yarayan kafesli yer.: ÇİFTEHANE
Kuş yiyecek büfesi.:BÜVET
Kuş yuvası:. AŞİYAN. : UŞ : LANE
Kuş,tavuk yavrusu.:CÜCÜK
Kuş. : TAYR
Kuşatma,çevirme. : İHATA
Kuşatma.:ABLUKA
 
Kuşdili,hasalban gibi adlar da verilen ve Akdeniz yöresinde yetişen bir bitki.:BİBERİYE
Kuşku,sanı. : REYB
Kuşkucu,şüpheci.: SEPTİK
Kuşların taşlık,katı gibi adlar da verilen midesi.:KONSA;KURSAK
Kuşların tüy değiştirme zamanı.:KARINSA
Kuşluk yemeği. : BRUNCH ( BRANÇ)
Kuşun kanat tüyü. : TELEK
Kuşun yavrusuna taşıdığı yem. : BEN
Kutlu. : SAİD
Kutsal Hint destanı:. RAMAYANA
Kutsal Hint metinlerinin başında ve sonunda yinelenen büyülü ve mistik hece.: AUM
Kutsal kimse.: AYA
Kutsal Mısır öküzü. :APİS
Kutsal nitelikte müzik eseri.:ORATORYO
Kutuların katlama yeri. : RİL
Kutup Yıldızı. : DEMİRKAZIK
Kutup Yıldızına verilen bir başka ad.:POLARİS
Kutuplanma. : POLARİZASYON
Kuvars,mika ve feldspattan oluşmuş kayaç. : GNAYS
Kuyruğun iskeleti.:KEMİRDEK
Kuyruk sokumu kemiği. : PÖÇ : UCA
Kuyruklu biber’de denilen ve karabibere benzer bir tür baharat.:KEBABE
Kuyruklu yıldız.:KOMET
Kuyruklular.:URODEL
Kuyruksokumu kemiği.:UCA
Kuyruksuz kurbağanın yumurtadan yeni çıkmış kurtçuğu.:İRİBAŞ
Kuytu ve sıcak yer: ARAN
Kuyuda pişen et. : TANDIR
 
Kuyumculara taslak hazırlayan kimse.:SADEKAR
Kuyumculukta kullanılan,yüzde 80 bakır,yüzde 20 çinkodan oluşan sarı renkli alaşım.:TOMBAK
Kuzey Afrika ülkelerinde kullanılan bir uyuşturucu madde.:KİF
Kuzey Afrika ülkelerinde kullanılan sarhoşluk verici toz.: KİF
Kuzey Afrika’da kurulmuş bir tarikat. : TİCANİLİK
Kuzey Amerika’nın beş büyük gölünden biri. : ERİE
Kuzey Anadolu dağlarında yetişen mor çiçekli bir ağaççık.:KOMAR
Kuzey Buz Denizinde yaşayan bir martı türü.:ALK
Kuzey buz denizinde yaşayan dalıcı bir martı türü. : ALK
Kuzey Hindistan’a özgü,lavta ailesinden telli çalgı.: SİTAR
Kuzey Hindistanlı şair.Kirişna Şarkısı adı verilen yapıtı,bugün de dinsel halk bayramlarında oynanan ve
yatra adı verilen oyunlardan oluşmuştur.(12. yüzyıl).:JAYADEVA
Kuzey İspanya’da tarih öncesi devirlere ait resimler bulunan mağaralardan ilki.:ALTAMİRA
Kuzey ispanya’da,özellikle Aragon’da yapılan geleneksel kur dansı.: JOTA
Kuzey kutbuyla ilgili,kuzey kutup yakınında olan. : ARKTİK
Kuzeydoğu ve Güney Anadolu’da türkülü halk öykülerine verilen ad. : BOZLAK
Kuzeydoğu. : ŞİMALİŞARKİ
Kuzgun kılıcı da denilen çiçek. : GLAYÖL
Kuzu ağılı.: ÇİTEN
Kuzu derileri üzerindeki yağları ve fazlalıkları temizlemede kullanılan iki kulplu bıçağa verilen ad. : AŞKİ
Kuzu sesi. : ME
Küçük ada.:CAYO
Küçük ağıl. : KÜM
Küçük akarsu.:CAFER
Küçük bal teknesi. : LAZA
Küçük bir kelebek türü : FELFELEK
Küçük bitkilere verilen ad. : OT
Küçük bohça. :ÇIKIN
Küçük cariye. : KENİZEK
Küçük çan.:ÇINGIRAK
Küçük çocuğun yürümeye başlaması.:ADAKLAMAK
Küçük çocuk salıncağı.:ILINCAK
Küçük dana.:BUZAĞI
Küçük demiryolu treni. : DEKOVİL
Küçük fıçı.:VARİL
 
Küçük hediye.:BERGÜZAR
Küçük hıyar turşusu.:KORNİŞON
Küçük Hindistan cevizi.:MUSKAT
Küçük ispirto ocağı. : KAMİNETO
Küçük kareli kumaş.:PÖTİKARE
Küçük kertik.:ÇENTİK
Küçük kervan.:BARHANA
Küçük kıvrım.:BÜZGÜ
Küçük kova.:BAKRAÇ
Küçük kulaklı koyun yada keçi. : ÇOMU
Küçük lirik şiir türü. : BALAD
Küçük mavi çiçekler açan bir bitki.:UNUTMA BENİ
Küçük mızrak.:NİZEK
Küçük nesne. : ZERRE
Küçük ney. : NEYÇE
Küçük ok. :TİREK
Küçük orak. : ROSA
Küçük otel. : MOTEL
Küçük parçalar halinde doğranmış et ve sebzelerin kızgın yağda karıştırılarak kısa sürede
pişirilmesi.:SOTE
Küçük parçalardan oluşan nakışlı ve ince bir kilim türü.:CİCİM
Küçük salkımlı bir üzüm çeşidi. : NEFERİYE
 
Küçük saray. : KASR
Küçük su birikintisi,gölcük.: AZMAK : BUGET
Küçük taneli bakla türü. : FUL
Küçük taneli bir tür çekirdeksiz siyah üzüm. : KİŞMİŞ
Küçük taneli fındık türü. : PİKOLA
Küçük tekke.: ZAVİYE
Küçük testi,çömlek.: KUMKUMA
Küçük testi.:DODURCUK
Küçük tonajlı yük gemisi. : KOSTER
Küçük vagon. : VAGONET
Küçük ve sevimli kimselere söylenen seslenme sözü.: MİNNOŞ
Küçük yayık. : ATIK
Küçük yokuş.:BAYIR
Küçük zurna. : ARAKİYE
Küçükbaş hayvan.:DAVAR
Küçümseme. : İSTİHFAF
Küfürbaz. : TAAN
Kükürt elementinin simgesi. : S
Kükürtle demir birleşimlerinden biri.:ZAÇ
Kül rengi.:BOZ
Külde pişen çörek. : KETE
Külhanbeyi,hayta. : APAŞ
Kültür. : EKİN : HARS
Küme,yığın. : LODA: TUDE
Kümes hayvanlarının en yaşlı ve iri olanı. : BABAÇ
Künk.:BÜZ
Küpe ve yüzük taşı gibi bezek işlerinde kullanılan,mavi renkli,saydam olmayan hidratlı doğal alüminyum
ve fosfattan oluşan değerli bir mineral.:FİRUZE
Küpeşte,korkuluk. : PARAPET
Küre biçimli flüt.:OKARİNA
Kürekle yürütülen dar,uzun,hafif tekne. : KANO
Kürekleri tersine kullanarak sandalı geriye yürütme.: SİYA
Kürkü değerli bir hayvan,kakım,as.:ERMİN
Kütahya’nın Simav ilçesinde bir kaplıca.: NAŞA
Labada,efelek. : EVELİK
Laboratuarda damıtma işlerinde kullanılan geniş karınlı ve eğri boyunlu cam kap. : KARNİ
Laciverde yakın koyu mavi renk.:SAKS
Lacivert kumaştan veya gri flanelden yapılma düz veya kruvaze spor ceket.:BLAZER
Laf,söz. : KAL
Lagos balığı. : KAYAHANİSİ
Lahana,şalgam gibi bitkilerin kök dışındaki bütün bölgelerinde yerleşebilen yosunumsu mantar.: AKPAS
Lahor şalı. : LAHURİ
Lahos’da denilen eti lezzetli bir balık. : GİRİDA
Laiklik,laik olma durumu. : SEKÜLARİZM
Lale bahçesi. : LALEZAR
Lale devrinin en ünlü minyatür sanatçısı.:LEVNİ
Lamaya benzeyen koyunumsu hayvan. : ALPAKA
Lanet sözcüğünün “nalet”, kirpik sözcüğünün “kiprik “ biçiminde telaffuzunda görüldüğü gibi bir
sözcük içindeki seslerin yer değiştirmesi olayına verilen ad. Göçüşme, yer değiştirme. :METATEZ
Lanet okuma. : LİAN
Lanet. : KARGIŞ
Lantanın simgesi. : LA
Lapina balığının büyük cinsi.: LABROS
Lapinagillerden,güzel renkli,50 cm uzunluğunda bir balık.: KİKLA
Latin Amerika’da siyasal önderleri yüceltip putlaştırma geleneğine verilen ad.:PERSONALİSMO
Lav. : MAGMA
 
Lavabo.:CAV
Lehçe. İYALEKT
Lehçebilim.: DİYALEKTOLOJİ
Lekecilik’de denilen soyut resim anlayışı.:TAŞİZM
Lenf düğümlerinin iltihabı. : ADENİT
Lenin’in yeni ekonomi politikası. : NEP
Lesotho’nun başkenti. : MASERU
Leş.:CİFE
Leşle beslenen bir kuş. : KERKENEZ
 
Letonya’nın başkenti.:RİGA
Letonya’nın para birimi,:LAT
Levreğe benzeyen bir balık. : KALİNOS
Levrekgillerden bir balık.:SUDAK
leylak rengi.,açık mor:. LİLA
Leyleğe benzer bir kuş. : İBİS
Lezzetli bir balık. : İŞKİNE
Lezzetli bir tür turşuluk hıyar.: KORNİŞON
Liberya’nın plaka işareti.:LB
Libya’nın plaka işareti.:LAR
Lifler,teller. : ELYAF
Lihtenştayn plakası. : FL
Likapa,çay üzümü gibi adlar da verilen ve Doğu Karadeniz’de yetişen bir meyve ağacı.:ARONYA
Liman. : MERSA
Limanlarda kıyı ile gemi arasında yük taşımada kullanılan altı düz,sağlam yapılı sac tekne.:LAYTER
Linyit,kömür tozu ve katran tortusundan basınçla elde edilen,tuğla biçimli yapı malzemesi.:BRİKET
Lipsos balığının bir diğer adı. : ADABEYİ
Litvanya’nın para birimi. : LİTAS
Litvanya’nın plakası. : LT
Lodos. : AKYEL
Loğusa humması. : ALBASTI
Loğusalık. : NİFAS
Lokma,dilim.:TİKE
Lozan antlaşmasının yapıldığı saray. : RUMİNE
Lozan Antlaşmasının yapıldığı saray.:RUMİNE
 
Lösemi durumuna tıpta verilen ad.:LÖKOZ
Lübnan plakası. : RL
Lübnan ve Suriye’de oturan Katolik Süryani topluluğu.:MARUNİLER
Lüfer balığının irisi. : KOFANA
Lüfer balığının küçüğü. : ÇİNAKOP
Lüferin bir türü. : SIRTIKARA
Maaş,aylık. : RATİBE
Macar göçebesi.:ÇİGAN
Macun.:KİT
Madagaskar plakası. : RM
Madagaskar’da yaşayan bir cins maymun. : VARİ : AKUMBE
Madagaskar’ın başkenti. :TANANARİVE
Maddeler. : MEVAD
Maden bilimi.:MİNERALOJİ
Maden eşya üzerine vurulan bir cins cila.:EMAY
Maden fırını. : KÜRE
Maden kömürü katranının kuru kuruya damıtılmasından elde edilen antiseptik bir hidrokarbon.:NAFTALİN
Maden külçelerinin eritilip arındırılması. : KAL
Maden ocağında kazı yerini ilerleme yönünden sınırlayan yüzey. Kazı yerleri. : ARIN
Maden parlaklığı verilmiş deri veya kumaş.,simli kumaş. : LAME
Maden pisliği,balmumu. : RİM
Maden posası. :CÜRUF
Maden yada kağıt para üzerindeki kafa resmi. : EFİJİ
Maden yeri.:ERGENE
Madeni para.: SİKKE
Madeni paranın resimli yüzü. : TURA
Madenleri sıvılaştırma,ergitme. : İZABE
Madenlerle birleşince tuz verebilen elementlere verilen ad. : HALOJEN
Madrid’de bulunan,dünyanın en ünlü müzelerinden biri.:PRADO
Mafyada suskunluk yasası.:OMERTA
Mağara.:KEHF
Mağaraları inceleyen bilim dalı. : SPELEOLOJİ
Mahkeme davetiyesi.:CELP
Makam,kat,özel yer.:ORUN
 
Makaraları birbirine kavuşan bir palangayı açıp uzatmak işi. : TİRAMOL
Makarna üretiminde kullanılan bir buğday türü.:DURUM
Makedonya’da yaşayan etnik bir grup. : TORBEŞLER
Makedonya’nın başkenti.:ÜSKÜP ( SKOPJE )
Maki de denilen bir maymun cinsi. : LEMUR
Makine yağı. : GRES
Makinede yapılan işleme,dikiş. : PİKO
Maksim Gorki’nin bir romanı. : FOMA
Mal değişimi,trampa.:TROK
Mal olarak verilen. : AYNİ
Mal,mallar. : EMTİA
Malak. : BALAK
Malavi para birimi. : KIVACA
Malaya dilinde delirme. : AMOK
Maldivler’in başkenti.:MALE
Malezya’nın başkenti.:KUALA LUMPUR
Malezya’nın para birimi. : RİNGGİT
Malın satış değeri. : RAYİÇ
Mali plakası.: RMM
Mali’nin başkenti. : BAMAKO
Malta humması.:KALAAZAR
Maltalıların altı düz,pruva tarafında bir direği olan,küçük teknelerine verilen ad.:SİPARONER
Manavadharmaşastra diye de adlandırılan Hindu yasalarının en önemli metnine
verilen ad. : MANU SMRİTİ
Manda bağırması.:BÖĞÜRME
Manda pastırması. / Tuzlanıp kurutulmuş yiyecek: KAKAÇ
Manda yavrusu. : MALAK
Mangal. : KORLUK
Manganezin simgesi. : MN
Manisa’daki Ağlayan Kaya’nın o olduğuna inanılan, doğurganlığıyla ünlü Frigya Kraliçesi. : NİOBE
Manisa’daki Spil Dağı Milli Parkında bir yayla.:ATALAN
Mankafa , sersem.: SEME
Mantar bilimi. : MİKOLOJİ
Mantar enzim karışımı. : SAMA
Mantar meşesi.Mantar katmanı çok gelişen bir tür meşe.:SEZÜ
Mantar.:MİKOZ
Mantık. : ESEME
Mantıkta önerilerinin biri veya her ikisi kanıtıyla ileri sürülen tasım. : EPİKEREM
Mantıkta ve felsefede küçük önerme.:MİNÖR
Mantıkta,birbirine bağlı iki önermeden sonraki.: SONURTU
Marangozların dört köşe delik açmakta kullandıkları alet.: ECENE
Marangozlukta tahta üzerine boydan boya açılan,kesiti kare veya dikdörtgen biçiminde kanal.: KİNİŞ
Maranta adlı kamıştan elde edilen ve bebek maması yapılan un. : ARAROT
Mardin ilinde yaşayan Hıristiyan Nasturiler’e verilen ad. : ASURİLER
Mardin’in geleneksel sokaklarındaki kemerli geçitlere verilen ad.: ABBARA
Marksist terminolojide , proletaryanın sınıf bilincinden yoksun alt tabakasına verilen ad.
: LUMPEN
Marksist terminolojide,dünyayı dönüştürmeyi amaçlayan etkinliklerin tümü.:PRAKSİS
Marmara Bölgesinin Trakya kesiminde yer alan Yıldız dağlarının eski adı.:ISTRANCA
Marmara denizinde turistik bir ada. : AVŞA
Martıya benzer bir deniz kuşu. : FULMAR
Masaj aktiviteli havuzlu banyo,sağlık havuzu. : JAKUZİ
Masif. : SOM
Maskeli balolarda giyilen kukuletalı uzun giysi. : DOMİNO
Mason.: FARMASON
Matbaacılıkta sürtme yoluyla kağıt veya düzgün bir yüzeye aktarılan grafik karakteri.
: LETRASET
Matematiğin sayıları,bunların arasındaki bağıntıları ve işlemleri konu alan dalı.:ARİTMETİK
Matematik. : RİYAZİYE
Matematikte çizgilerle ilgili olan.:LİNEER
Matematikte,aynı cinsten onluk bir küme.:DESTE
Matematikte,bir eğrinin yanından geçen ve ona ancak bir noktada değen doğru.:TEĞET
Matematikte,herhangi bir ölçü biriminin bölündüğü eşit parçalardan her biri.:ASKAT
Matematikte,karmaşık geometrik şekillerin ortak adı. : FAKTAL
Matematikte,türevi bilinmeyen fonksiyon.:İNTEGRAL
Maun da denilen bir ağaç. : AKAJU
Mavi hareli ela göz. :ÇAKIR
Mavi ile yeşil arası bir renk.:CAM GÖBEĞİ
Mavi kantaron,peygamber çiçeği.:BELEMİR
Mavi peri kuşu.:İRENA
Mavi renkli değerli bir taş. : FİRUZE
Mavi. : MAİ
Mavimsi beyaz renkte parlak yüzlü bir maden veya bu madenden yapılmış eşya.:ÇİNKO
Mavimsi bir göz rengi.:ÇAKIR
Mavimtırak esmer renkte katı bir element.:İYOT
Maya. :FERMENT
Mayakovski’nin başını çektiği eski Sovyet edebiyat grubu. : LEF
Mayakovski’nin sevgilisi.: LİLİBRİK
Mayalanma. : FERMANTASYON
 
Mayalanmış pirincin süzülüp arındırılmasıyla yapılan alkollü Japon içkisi.: SAKE
Mayalar’da yağmur tanrısı. : CHAC
Mayalı hamurdan,içine çeşitli katkılar konarak hazırlanan bir tür kokulu çörek.:NOKUL
Mayasız hamurdan yapılan,peynirli veya peynirsiz pide,yufka.:KATLAMA
Maydanozgillerden 20-60 cm boyunda bir bitki,kara kimyon.:KİŞNİŞ
Maydanozgillerden bir bitki ve bunun kokulu tohumu.:ÇEMEN
Maydanozgillerden bir bitki.:REZENE : NARDİN
Maydanozgillerden uyuşturucu ve zehirli bir bitki.:BALDIRAN
Maydanozgillerden,hamur işlerinde ve rakı yapımında kullanılan bir bitki.:ANASON
Maydanozgillerden,ince yapraklı,bazı yemeklere konulan güzel kokulu bir bitki.: DEREOTU
Maydanozgillerden,kökleri ve yaprakları sebze olarak kullanılan bir bitki.:KEREVİZ
Maymun türü. : LANGUR
Maymunlar dahil memeliler takımı. : PRİMAT
Mecazen beceriksiz,başarısız,dikkate alınmayan.: TATARAĞASI
Mecazen serserilerin,külhanbeylerinin kullandığı söz veya deyim.Kaba konuşma.: ARGO
Meclis,toplantı.:NADİ
Mehter müziğinde yer alan ve iki değnekle vurularak çalınan davul, bir tür kös. :NAKKARE
Mekanik ve elektrikli sistemlerde kayma sürtünmesi yerine bir yuvarlanma sürtünmesi sağlayarak enerji
kayıplarını azaltmak için yataklar ile dişliler arasına yerleştirilen parça.Bilyalı yatak.:RULMAN
Mekanik. : MİHANİKİ
Mekansız. : LAMEKAN : BİMEKAN
Mekke ve Medine’de oturan ileri gelenlere dağıtılmak üzere törenle gönderilen parayı taşıyan topluluk. :
SÜRRE ALAYI
Mekke’de kutsal tepe.:MERVE
Mekke’nin kuzeydoğusunda Hz Muhammed’in Allah’tan ilk buyruğu aldığı dağ.: HİRA
Mekke’ye giden yollarda hacıların ihrama geldikleri noktalar. : NİKAT
Meksika’da mısır unuyla yapılan ekmeğe verilen ad. : TORTİLLA
Meksika’da yabani olarak yetişen bir ağacın yapraklarından çıkarılan bitkisel lif.:TAMPİKO
Meksika’da yetişen ve tohumlarından elde edilen yağı kozmetik sanayinde kullanılan bir bitki. : JOJOBA
 
Meksika’ya özgü bir tür mısır ekmeği.:TAKO
Meksika’ya özgü sert bir içki.:TEKİLA
Meksika’ya özgü,bir tür mısır ekmeği.: TAKO
Meleke.: YETİ
Melez bir koyun cinsi.:DAĞLIÇ
Melez,kırma. : METİS : AZMA: KIRIK
Melodi. : EZGİ
Melun ,kovulmuş,lanetlenmiş,istenmeyen. : LAİN
Meme başı üzerine yerleştirilip sütün alınmasına yarayan araç. : TİRLE
Meme emen çocuk. : REDİ
Meme. : EMCEK
Memleket. : SILA
Memur maaş,derece ve miktarını gösteren cetvel.:BAREM
Menteşe. : REZE
Menzil,amaç. : EREK
Mercan köşk.: ŞİLE
Mercimekten az büyük ,buruk lezzette meyvesi olan bir ağaç,melengiç.: ÇİTLEMBİK
Merdiven basamağı. : AYAKÇAK
Merdiven biçiminde çıkıntıları olan kubbe.:MUKARNAS
Merdiven parmaklığı. : TRABZAN
Merkez. :ÖZEK
Merkür.Güneşe en yakın gezegen. : UTARİT
Mermi olarak çakıl taşı atan bir tür top.:ÇAKALOZ
 
Mermilerin namlu içinde veya dışındaki hareketlerini inceleyen bilim dalı.:BALİSTİK
Mersin ağacının nohut büyüklüğünde ve morumsu siyah renkli meyvesi. :HAMBELES
Mersin balığı türü. : ÇIĞA
Mersin’deki antik bir kent.:URA
Mersin’in Çamlıyayla ilçesinin eski adı.:NAMRUN
Mersin’in Silifke ilçesinde antik bir kent.:OLBA
Mesir macununu bulan ve bunun dağıtımıyla ilgili törenler düzenleyen 16.yy Türk mutasavvıfı ve hekimi. :
MERKEZ EFENDİ
Mesleğini sadece kazanç için kullanan kimse.: BEZİRGAN
Meslek,uzmanlık. : KARİYER
Meşe palamudu. : PELİT
Meşime,son. : ETENE
Meşin keskisi. TEBER :
Meşin torba.:DAĞARCIK
Meşinden yapılan döşek, sofra örtüsü. : NAT
Meşru olmayan çocuk.:ANSIZ
Metal büyük tepsi.:SİNİ
Metal çubuk ve borulara diş açan aygıt.: PAFTA
Metal paranın resimli yanı.:TURA
Metal parlatma aracı. : MISKALA
Metal saplama. : PİM
Metal yada tahta üzerine kazıldıktan sonra basılan resim.:ESTAMP
Metal,toprak gibi şeylerden yapılmış,ağzı açık,kulplu,bardağa benzeyen küçük kap.:MAŞRAPA
Metalleri birleştirmede kullanılan,kalay ve kurşun alaşımlarının genel adı.:LEHİM
Metrekare de 1 kandela’ya eşdeğer ışıltı birimi. : NİT
Metrenin on milyarda biri değerine eşit olan ışık dalgalarını ölçme birimi. : ANGSTRÖM
Mevlevi dervişlerinin ney,nısfiye gibi çalgılar eşliğinde,kollarını iki yana açıp dönerek yaptıkları ayin.:
SEMA
Meydan korkusu. : AGORAFOBİ
Meyhane. : HARABAT: HANUT
Meyve koparmak için ucuna üçlü yada dörtlü bir çatal geçirilmiş sırık.:LALE
Meyve kurusu. : KAK
Meyve posası. : CİBRE
Meyve salkımlarına verilen ad.:UNKUD
Meyve sebze satmak için yapılmış eğreti dükkan.:SALAŞ
Meyve şekeri,früktoz.:LEVÜLOZ
Meyve ve böceklerle beslenen ötücü bir kuş.:KARATAVUK
Mezar anıt taşı.:BALBAL
Mezar,gömüt.:KABİR : SİN
Mezar,kabir. : MERKAT
 
Mezar. : SİN
Mezhebini gizleme. : TAKİYE
Mezopotamya tanrısı Enki’ye verilen bir ad.:EA
Mezopotamya’da gök tanrısı.:ANU
Mezopotamya’da kullanılan eski bir hacim ölçüsü.: NEF
Mezuniyet plakası. : BRÖVE
Mıknatıs.:DEMİRKAPAN
Mısır Güneş Tanrısı : . ATON
Mısır hava tanrısı.: ŞU: SHU
Mısır inanışında gök tanrısı. : NUT
Mısır mitolojisinde ölülerin koruyucusu olan tanrı. : OSİRİS
Mısır tanrısı. : SETH
Mısır turnası.:İBİS
Mısır unu yemeği. : MAMALİKA
Mısır unuyla yapılan yağlı bir yemek. : KAÇAMAK
Mısır ve Suriye’deki geleneksel konutlarda sofa benzeri mekan. : KAA
Mısır. : KOKOROZ : LAZUT
Mısır’da eski Mısırlılar çağından kalma kadın başlı aslan vücutlu heykel.:SFENKS
Mısır’da ölüler tanrısı. : ANUBİS
Mısır’ın plakası. : ET
Mısırlıların ölüler ülkesine verdikleri ad.:İALU
Mızmız,sevimsiz. : SİNAMEKİ
Mızrak. : CIDA
Mızrap,çalgıç. : PENA: TEZENE
Mihrace.: MAHARANİ
Miken kralı. : ORESTES
Mikrobik hastalıklar.:İNTANİYE
Mikrobiyoloji.:BAKTERİYOLOJİ
 
Mikropla oluşan,mikroplu. : İNTANİ
Mikroptan ileri gelen hastalık.:İNTAN
Milas ovasında bir dağ.:SODRA
Milas’ın eski adı. : MYLASA
Milli yada mahalli konulardan esinlenerek oluşturulmuş müzik eseri. : RAPSODİ
Milliyetçi ve terörist,1929’da kurulan Hırvat derneği.:USTAŞA
Mimarlığın şehir düzeni ile uğraşan kolu. Şehircilik.: URBANİZM
Mimarlıkta sahın anlamında kullanılan sözcük.:NEF
Miras,bırakıt. : TEREKE
Mirasçılar arasında mirası paylaştıran ve yetimlerin hakkını koruyup idare eden şeriat memuru.:KASSAM
Mis keçisine benzer bir hayvan. : LERCİ
Miskete fiske vurarak oynanan zıpzıp oyunu.:MADİK
Miskin,aptal,mıymıntı. : SÜMSÜK
Misvak ağacı. : ERKE
Mitoloji. : ESATİR
Mobilya kasası.: BAZA
Mobilya koruyucu madde.:VERNİK
Mobilyacılıkta dış yüzeylerin kaplanmasında kullanılan,dış etkenlere dayanıklı plastik bir malzeme. :
LAMİNAT
Mobilyaların ve otomobil koltuklarının kaplanmasında kullanılan döşemelik bir kumaş cinsi.:
ALKANTARA
Modacılıkta ve dekorasyonda kullanılan,deri taklidi sentetik malzeme.:SKAY
Modern mantık.:LOJİSTİK
Modern Yunanca. : ELENİKA
Moğolistan’ın başkenti.: ULANBATOR
Moğollarda vergi toplamakla görevli devlet memuru.:AVAN
Molibdenin simgesi. : MO
Monist.:TEKÇİ
Mora çalan kırmızı renk. : BORDO.: GALİBARDA
 
Mora dönük canlı kırmızı renk:. RUBİ
Mora yarımadasını Yunanistan’dan ayıran boğaz.: KORENT
Moral gerçeği ve değerleri reddeden bir öğreti.Her türlü siyasal düzeni inkar eden ve toplumun birey
üzerinde hiçbir baskısını kabul etmeyen görüş. : NİHİLİZM
Moritanya’nın para birimi. : UGİYA
Motif. : ÖRGE
Motorlu araçlarda fren yapmayı sağlayan tekerlek mili üzerine yerleştirilmiş yarım ay biçimindeki alet.:
BALATA
Motorlu araçlarda sarsıntıyı en aza indirmeye yarayan düzen. :AMORTİSÖR
Motorlu kara taşıtlarında direksiyon ile tekerlekler arasındaki bağlantıyı sağlayan demir çubuk. : ROT
Motorlu taşıtlarda yedek olarak bulundurulan tekerlek. : STEPNE
Motorlu taşıtların yüksek devirde çalışması için fazla benzin akışını sağlayan alet.:JİKLE
Motorlu tulumba : MOTOPOMP
Motorsuz büyük tekne. : MAVNA
Mozambik’in başkenti. : MAPUTO
Mozart’ın,Türk müziğinden esinlenerek bestelediği ilk operası.:ZAİDE
Mucizeler. Bacakların yere basan bölümü. : AYAT
Muğla ilinde antik bir Likya kenti. : TLOS
Muğla’da koy. : KATRANCI
Muğla’nın Köyceğiz ilçesine bağlı Dalyan köyü yakınlarındaki antik kent.:KAUNOS
Muhasebeci,sayman.:AMAREGİR
Mum.: ŞEM
Muma batırılmış fitil.:ŞAMA
Mumlu boya ile yapılmış aziz resimlerine Hıristiyanların verdikleri ad.: İKON
Mumun hammaddesi.:PARAFİN
Musa’nın gönderdiği 12 kaşiften biri. : KALEB
Musevi din adamı. : HAHAM
Musluksuz su borusu.: LÜLE
Musul bölgesinde yaygın bulunan,Tanrının iyiliği,şeytanın kötülüğü temsil ettiğine,Tanrı ile Şeytan
arasında sürekli bir tartışma olduğuna inanan bir İslam mezhebi.:YEZİDİ
Mutfakta bulaşık teknesi. : EVİYE
Mutlaka.:LACEREM
Mutlu,dileğine ulaşmış.:BERHÜDAR
Mücevher.:CEVAHİR
Mühendis cetveli.: TE
Müjde,iyi haber.:BEŞARET
Müjde.: SAVA
Mükemmel. : OFLAS
Münazara.:CEDEL
Mürekkep balığından elde edilen koyu siyah boyaya ve bu boya ile yapılan resimlere verilen ad./
Mürekkep balığı. : SEPYA
Mürekkep hokkalarına konan ham ipek. : LİKA
Mürekkeple yazılan yazıyı kurutmak için kağıt üzerine serpilen çok ince ve renkli kum. : RIH
Müridin tarikata girerken Şeyhe verdiği söz./Ant. : AHİT
Müslüman egemenliği altındaki Doğu Hıristiyanlarına verilen ad. : NASRANİ
Müslüman olmayanlar. : KEFERE
Müslüman ülkelerde oturan Yunan asıllı kimse.:RUM
Müslümanların bir çocuğun doğumundan yedi gün sonra Allah’a şükretmek amacıyla kestikleri kurban. :
AFİKA
Müslümanlık öncesi Kabe’de bulunan üç puttan biri. : LAT: MENAT: UZZA
Müstahkem mevki. : OR
Müşteri yıldızı.: ERENDİZ
 
Müzik eşliğinde ve kadın erkek birlikte gerçekleştirilen,temelinde dinsel duyguların egemen olduğu coşkulu
oyunlara Alevilerce verilen ad.: SEMAH
Müzikli ve konuşmalı bölümlerin bir arada olduğu hafif konulu sahne gösterisi. : OPERET
Müzikte armoni kurallarına göre üst üste bindirilmiş sesler.Üç yada daha çok sesin bir arada tınlaması. :
AKOR
Müzikte beşli.:KENTET
Müzikte bir akor oluşturan seslerin birbiri ardına çalınması. : ARPEJ
Müzikte bir sesin yarım ses kalınlaşacağını belirten nota işareti : BEMOL
Müzikte dörtlü.:KUARTET
Müzikte geceden esinlenen veya geceyi çağrıştıran beste: NOKTÜRN
Müzikte ikili.:DUO
Müzikte makam. : TONALİTE
Müzikte sus işareti. : ES
Müzikte üçlü. : TRİO
Müzikte yapıt. : OPUS
Müzikte yarı yavaş,orta hızda.:ANDANTE
Müzikte,ana motifin tekrarlandığı hareketli bölümlerin ana parçadan ayrılarak tekrarlanmasından elde
edilen soyut parça. : RERONDO
Müzisyenlerin topladığı bahşiş. :ALATURA
Nabız atışlarını kaydeden alet.:SFİGMOGRAF
Naiplik.:NİYABET
Nakitler,paralar. : NUKUT
Nalıncı çivisi. : KABARA
Namaz. : SALAT
Namazda ayakta durma.:KIYAM
Namazlar.: SALAVAT
Namlusu ince, sivri ve hafifçe eğik uzun İspanyol bıçağı. Keskin İspanyol bıçağı.
: NAVAHARİ : NAVAJA
Namlusu genellikle yivli,kısa ve hafif bir tüfek.:KARABİNA
Namlusu kısa,kurşun atan bir çeşit küçük tüfek.:FİLİNTA
Namuslu,iffetli kadın.:AFİFE
Namuslu,iffetli. Temiz.: SİLİ
Namuslu.:DAVER
Napoli balıkçılarının söylediği halk türküleri.:NAPOLİTEN
Napoli mafyasına verilen ad. : CAMORRA
Napolyon döneminde Fransa’da ve Avrupa’da yaygın olan yapı,mobilya ve giyim biçemi.:AMPİR
Nar çiçeği rengi.:VERMİYON
Nar çiçeği renginde bir süs taşı. : GRENA
Nar,erik,kızılcık gibi yemişlerden yapılan pekmez. : NARDENK
Nargile ile içilen bir tütün cinsi. : TÖMBEKİ
Nargileyi kolayca içmeyi sağlayan ve nargileye takılan hortum biçiminde uzun ve bükülgen boru.:MARPUÇ
 
Narin,nazenin. : YEPELEK
Nasıl,niçin.: NİTE
Nazım Hikmet’in Akşam gazetesine yazdığı yazılarda kullandığı takma
ad . :ORHAN SELİM
Nazım Hikmet’in soyadı. : RAN
Nazi hücum kıtası. : SA
Nazi partisinin askeri polis örgütünü simgeleyen harfler. : SS
 
Negatif uç. : KATOT
Neon’un simgesi. : NE
Nepal ve Tibet’te silah olarak kullanılan ağır pala.:KUKRİ
Nesne,şey. : NEN
Nesnel. : AFAKİ
Neşeli olmak. : ŞETARET
Neşeli,hareketli,sokulgan.:CİVELEK
Neyzen Tevfik’in bir şiir kitabı. : HİÇ
Nezle. : NEVAZİL: İNGİN : DUMAĞI
 
Nijerya para birimi. : NAİRA
Nikaragua plakası. : NİC
Nilüfer cinsinden bir çok bitkiye verilen genel ad.:LOTUS
Nişasta,süt ve su karışımının önce pişirilmesi,buz dolabında katılaşmasından sonra ceviz büyüklüğünde
kesilip şeker ve gül suyu içinde üzerine fıstık serpilerek sunulan bir tatlı türü.:SU MUHALLEBİSİ
Nişasta,şeker ve su karışımının pişirilerek soğutulmasıyla yapılan bir tür tatlı.:PELTE
Nişasta.: KET
Nişastanın sindirilmesine yarayan,tükürükte bulunan bir enzim.:PTİYALİN
Nişastayı parçalayarak şekere çeviren enzim. : AMİLAZ
Nitelik,özellik,ölçü.:UZANIM
Niteliksiz odun kömürü.:MARSIK
Nitrik asidin halk arasındaki adı. : KEZZAP
Noel Baba olduğuna inanılan efsanevi aziz.:AYANİKOLA
Noel yortusu. : NATİVİTAS
Nohut,patates,tahin ve soğanla yapılan bir tür meze.:TOPİK
Nohutla yapılan bir yemek. : FALAFEL
Nokta ve çizgilerden oluşan bir alfabe kullanan telgraf sistemi.:MORS
Noktalar. : NUKAT
Normal olarak yalnızca şizofrenlerde,düş görenlerde ve dinsel coşkuyla kendinden geçen kişilerde görülen
ruh durumuna benzer etkiler yaratan maddelerin ortak adı,psikomimetik.:HALÜSİNOJEN
Norveç,İskoçya ve Kuzey Amerika kıyılarında buzulların oluşturdukları dik yamaçlı,derin eski buzul
koyaklarının aşağı kesimlerinin deniz altında kalmasıyla oluşan körfez.:FİYORT
Norveç’te kent. : STAVANGER
Notada bir sesin yarım ton inceltildiğini gösteren işaret.:DİYEZ
Notaları değerlerine göre seslendirmeyi amaçlayan müzik çalışması.:SOLFEJ
Noter. : KATİBİADİL
nuca bağlanmamış.:MUALLAK
Nurdan varlık.:MELEK
Nuri Bilge Ceylan’ın bir filmi.:KASABA: MAYIS SIKINTISI: UZAK
Nüans. : ANAT
Nükleer bir bombanın veya merminin gücünü ölçmeye yarayan birim.:MEGATON
Nükleer birleşme. : FÜZYON
Nükleer bölünme. : FİZYON
Nyobyum’un simgesi. : NB
Obur.. : HIRA
Oburlar.:EKELE
Ocak ayının 28’inde başlayan fırtına. : AYANDON
Odak boyutu birkaç santimetre olan yaklaştırıcı mercek.:BÜYÜTEÇ
Odalar arasında gezdirilebilen bir tür kömür sobası.: SALAMANDRA
Odun kömürü. : ALAS
Odun liflerini içinde bulunabilecek yabancı maddelerden arıtma ünitesi.:RAFİNATÖR
Odunu tornacılık ve kaplamacılıkta kullanılan,kömürü ile karakalem resim yapılan küçük bir
ağaç.:İĞAĞACI
Odunundan kırmızı boya çıkarılan bir ağaç. : BAKAM
Odunundan tarak,kaşık yapılan çok sert kereste veren bir ağaç. : ŞİMŞİR
Oğlancı.:LUTİ
Oğul otu. :MELİSA
Oğuz Türklerinin 24 boyundan biri. : EĞMÜR
Oğuzların Bozok kolundan bir Türkmen boyu olarak Selçuklularla birlikte Anadolu’ya gelen ve Osmanlı
hanedanının kökenini oluşturan konar göçer topluluk.:KAYILAR
Ok atan,okçu.:TİRENDAZ
Ok torbası,kılıfı. : SADAK : GEDELEÇ
Ok. : TİR
Okuma yitimi. : ALEKSİ
Okun kirişe geçen ucundaki kertik.:GEZ
Okutman. : LEKTÖR
Okuyucu,okur. : KARİ
Okyanus bilimi. : OŞİNOGRAFİ
Okyanus rüzgarı. : ALİZE
Okyanusların çok derin yeri. : ABİS
Olağanüstülüğüne inanılan düşsel sıvı.Büyülü içki. : İKSİR
Olası,olabilir. : MUHTEMEL
Olay. : FENOMEN
 
Olgunlaşınca kendiliğinden çatlayıp açılmayan,tek odacıklı ve tek tek tohumlu kuru meyve.:AKEN
Olgunluk sınavı. : BAKALORYA
Olta veya tuzağa konulan yem.:BEN
Oltaya yerleştirilen düzenek.:MASARA
Oluntu. : EPİZOT
Omlet . : KAYGANA
Omurgalıların karaciğerinden salgılanan kahverengimsi sarı renkte safra pigmentine verilen ad.
: BİLİRUBİN
Omuzdan bele çapraz olarak inen kılıç askısı. : HAMAİL
Omuzdan çapraz olarak bele inen bağ.:HAMAİL
Omuzluk. :APOLET
On beşinci asırda önce İtalya’da başlayan sonra Avrupa’ya yayılan sanat ve bilim.
: RÖNESANS
On dokuzuncu asırda Fransa’da ortaya çıkan ve iki kişiyle oynanan bir kağıt oyununa verilen ad. :
EKARTE
On altı taşla oynanan bir zeka oyunu.:DAMA
On altıncı ve on yedinci yüzyıllarda İskoçya ve Kuzey İngiltere’de,on sekizinci yüzyıldan başlayarak da
İrlanda’da yaygın olan ve genellikle tek başına yapılan halk dansı.:JİG
On beş beyitten az olmayan,bütün beyitlerin ikinci dizeleri en baştaki beyit ile uyaklı bulunan ve çoğu kez
büyükleri övmek için yazılan divan edebiyatı manzumesi.:KASİDE
On birinci yüzyılın ikinci yarısında İzmir’e egemen olarak Anadolu kıyılarında ilk Türk donanmasını kuran
Türk Beyi. : ÇAKABEY
On dokuzuncu asır sonlarında Fransa’da natüralistlere karşı çıkan sembolizm akımına öncülük etmiş olan
sanatçılara verilen ad.:DEKADAN
On dokuzuncu asırda İstanbul tiyatrolarında ortaya çıkan eğlendirici şarkı. : KANTO
 
On dokuzuncu asırdan başlayarak İstanbul’da gerçekleştirilen renkli çizgili ve hareli cam eşyaya verilen
ad.Noktalı yada dumanlı sırça,işlemeli cam işi. :ÇEŞMİBÜLBÜL
On dördüncü asırda Fransa’da kullanılmaya başlanan,taşınabilir ateşli silah. : ARKEBÜZ
On dördüncü asırda kullanılan ince,uzun çoğu kez üç köşeli hançer.: ALENAS
On dördüncü asırda Orta Anadolu’da kurulmuş Türk beyliği. : ERETNA
On iki düzine. : GROSA
On iki hayvanlı eski Türk takviminde timsah yılına verilen ad.: NEK
 
On iki imamdan biri. : TAKİ
On iki parmak bağırsağının şişkince olan başlangıç bölümü. : BULBUS
On ikinci yüzyılda Selçuklular döneminde İran’ın Kaşan kentinde üretilen bir tür seramik.:LAKABİ
On para değerinde olan sikke.:METELİK
On sekizinci asırdan başlayarak Fransa’da gelişen bir edebi tür.:FANTASTİK
On tabanlı logaritmanın kısaltması.:LOG
On üçüncü asırda İngiltere’de despot kralların yetkilerini büyük oranda daraltan siyasal bir anlaşmaya ve
belgeye verilen ad. : MAGNACARTA
On yedinci asırdan On dokuzuncu asra kadar kıyı taşımacılığında ve iç sularda kullanılan küçük Hollanda
yelkenlisi. : KAAG
Onbeş ve bazen elli altmış kilo çeken sinagrite benzer bir balık. : AKYA
Ondan sonra.:BADEHU
Ongun. TOTEM :
Onun için.:BİNAENALEYH
Onurlu,şerefli.: ALİCENAP
Onurlu,yüce gönüllü. : ALİCENAP
Operada tek solist tarafından söylenen şarkı.: ARYA
Operada,perde açılmadan önce orkestranın çaldığı parça.: UVERTÜR
Operalarda baş kadın rolünü oynayan oyuncu. : PRİMADONNA
Operatör.:CERRAH
Optik aletlerde objektiften aldığı ışınları göze veren mercek sistemi. : OKÜLER
Optik kaydırma. : ZUM
Ordu ili yöresinde lokma tatlısına verilen ad.:ZİRİTLA
Organ aktarımı.:TRANSPLANTASYON
Organ katılaşması. : SKLEROZ
Organik kimyada bir önek. : NOR
Organizmada darbeyle oluşan bozukluk. : TRAVMA
Organizmada oluşan bir sıvının akışının durması. : STAZ
Organizmanın 24 saatlik madde ve enerji ihtiyacını karşılayan besinlerin çeşidi ve miktarı.:RASYON
 
Organizmanın herhangi bir noktasında bulunan bir hastalık olayının organizmanın başka bir yerine
sıçraması. : METASTAZ
Orhan Boran’ın yarattığı radyo oyunu tipi.:YUKİ
Orhan Hançerlioğlu’nun bir romanı.: ALİ
Orman gülü. : AÇELYA
Ormanlara zararlı bir böcek. : KESE
Ormanlarda oldukça yaygın bir mantar türü.:AMANİTA
Orta çağda Fransa’da derebeyinin maddi ve manevi esareti altında bulunan kimse.
: VASSAL
Orta Karadeniz yöresinde dokunan kalın ve dayanıklı bir tür kumaşa: KAZAKA
Orta ve doğu Avrupalı Yahudilere verilen ad. : ESKENAZİ
Orta Anadolu’da bir göl.:EBER
Orta Anadolu’da bir ilk çağ yerleşmesi.:ABARNA
Orta Anadolu’da Kızılırmak kıvrımı içinde kalan bölgenin eski çağlardaki adı. : HATTİ
Orta Asya Türkleri ve Hintliler arasında yaygın olan telli bir çalgı. : DUTAR
Orta Asya’da eski Türk mezarlarının üzerindeki türbe türü yapılara verilen ad. : BARK
Orta Avrupa’da bir göl. : BALATON
Orta boylu,düşük kulaklı,tüyleri kısa bir tür av köpeği.:KOPOY
Orta çağda okyanusta kullanılmış yelkenli büyük gemi. : NEF
Orta çağdaki Breton saz şairlerinin aracılığıyla ortaya çıkan,biri anlatımsal,diğeri de lirik iki şiir türünün adı.
: LAİ
Orta irilikte bir deniz kuşu.:YELKOVAN
Orta kaldırım.: REFÜJ
 
Orta oyunu ve Karagöz’de Yahudi tiplemesine verilen ad. : CUD
Orta oyununda ,Karagözde Rum tipi. : BALAMA
Orta oyununda Kavuklu ile konuşarak oyunu açan oyuncu. : PİŞEKAR
Orta oyununda taklitçi.: ZUHURİ
Orta oyununun sergilendiği genellikle oval biçimli alan. : PALANKA
Orta ve Doğu Avrupa kökenli Yahudilere verilen ad.:ASKENAZİ
 
 
Orta,ara. : MEYAN
Ortaçağda Avrupa’da kullanılmış bir tür eğri hançer.:ALENAS
Ortaçağda nakliye gemisi.:BARÇA
Ortaçağda Slav ülkelerinde,bugün Batı ülkelerindeki kontun karşılığı.:ZUPAN
Ortaçağda,şövalyelerin savaşta ve avda kullandığı,çoğu zaman zengin oymalarla işlenmiş fildişi boru.:
OLİFANT
Ortaçağın en önemli atış silahı.:ARBALET
Ortadan kaldırma,yok etme. : İZALE
Ortadoğu’da doğmuş Avrupalı. : LEVANTEN
Ortadoğu’da ve Afrika’da görülen yerel frengi.:BEJEL
Ortaklar. : ŞÜREKA
Ortalama.:VASATİ
Ortasında lagün bulunan Mercanada. : ATOL
Ortodoks Hıristiyanların bağlı olduğu kilisenin başkanlarına verilen san. : PATRİK
Ortodoks resmi.: İKON
Oruç tutan,oruçlu.:SAİM
Oryantalizm.:ŞARKİYAT
Osman Gazi’nin kayınpederi.:EDEBALİ
Osmaniye ilinde antik bir kent.:KASTABALA
Osmaniye ilinde,ulusal park kapsamına alınan ünlü Hitit yerleşmesi.:KARATEPE
Osmanlı devletinin yargı sisteminde Şeyhülislamdan sonra gelen en yüksek görevliye verilen
ad. : KAZASKER
Osmanlı mimarlığında çatı arasında veya dükkanların üstünde yer alan alçak tavanlı asma
kat. : ŞİRVANİ
Osmanlı borçları yönetimi. : DÜYUNU UMUMİYE
Osmanlı da devlet malı otlaklardan alınan vergi. : OTLAKİYE
Osmanlı devlet ileri gelenlerinin kullandığı bir bıçak türü.:AKVA
Osmanlı Devletinde 1840 yılında basılmış 20 kuruş değerinde gümüş sikke.:MECİDİYE
Osmanlı devletinde celeplik yapanlara verilen ad. : İZLATKO
Osmanlı devletinde din,yargı ve öğretim işleriyle uğraşan devlet görevlileri sınıfı ve bunların
mesleği.:İLMİYE
Osmanlı Devletinde has ahırın en büyük yöneticisi.:MİRAHUR
Osmanlı devletinde iki alaydan oluşan askeri birlik.:LİVA
Osmanlı Devletinde kadılara ve müderrislere verilen ad.: ULEMA
Osmanlı devletinde kamu gelirlerini kiralamaya dayanan vergi toplama sistemi.:İLTİZAM
Osmanlı devletinde padişahların hükümet anlayışları bakımından yönetiminden sorumlu oldukları halk. :
EMANETULLAH
Osmanlı Devletinde,Rumeli’de tutulan tevzi defterlerine verilen ad.:PURUZ
Osmanlı devletinin ilk döneminde postacılık,kuryelik ve muhafızlık yapan,daha sonraki dönemlerde
törenlerde yer alan asker sınıfı. : PEYK
Osmanlı Devletinin Karadeniz’in kuzeyinde kalan sınır eyaleti.: ÖZİ
Osmanlı Devletinin son saray ressamı olan İtalyan ressam. : FAUSTO ZONARO
Osmanlı donanması askeri. : LEVENT
Osmanlı donanmasında tümgenerale eş bir rütbe. : RİYALA
Osmanlı döneminde kazaskerlere verilen san.:SADIR
Osmanlı idaresinde sancak beylerine verilen ad veya unvan.:BEYLERBEYİ
Osmanlı İmparatorluğu zamanında Avrupa kıtasında kalan topraklarımıza verilen ad.:RUMELİ
Osmanlı İmparatorluğunda , saraylarda türlü devlet hizmetleri için aday olarak yetiştirilen gençlere verilen
ad. : İÇOĞLANI
Osmanlı İmparatorluğunda başbakan.:SADRAZAM
Osmanlı İmparatorluğunda deniz subay ve erlerine verilen ad.: TERSANELİ
Osmanlı imparatorluğunda okul kitaplarının genel adı. : SUPARA
Osmanlı İmparatorluğunda okul kitaplarının genel adı.: SUPARA
 
Osmanlı imparatorluğunda Rumeli’de gece bekçilerine verilen ad. : PAZVANT
Osmanlı İmparatorluğunda sipahilerin aldığı en büyük tımar.:ZEAMET
Osmanlı İmparatorluğunun Trablus ve Bingazi’deki hurma ve zeytin ağaçlarıyla kuyulardan aldığı vergi.:
LEZ
Osmanlı imparatorluğunun yedi saltanat sancağından biri.:AKALEM
Osmanlı mimarlığında,mukarnaslı başlıkların en üst bölümü. : ASABA
Osmanlı padişahlarının her yıl yeniçeri ağası başta olmak üzere ocak ağalarına dağıttıkları yazlık giysi
veya kumaş. : BAHARİYE
Osmanlı sarayında bir lalanın altındaki acemilerin birbirine hitap biçimi.:LALADAŞ
Osmanlı Sarayında bostancı,baltacı ve kapıcıların giydikleri kırmızı çuhadan veya keçeden
yapılmış,yukarısı geniş ve kıvrık,boyu uzunca başlık.: BARATA
Osmanlı sarayında karavaşlar arasından seçilen padişah gözdesi.:HASEKİ
Osmanlı toprak düzeninde yıllık geliri yüz bin akçeyi aşan dirlik.:HAS
Osmanlı’da gece bekçisi. : ASES
Osmanlıca nasipsiz,kısmetsiz anlamında. : BİVAYE
Osmanlıda ,Padişahın bir miktar toprağı birine mülki olarak veya gelirinden yararlanmak üzere vermesi.
:IKTA
Osmanlılar zamanında vergi ve haraç vermeyen Müslüman ahaliye verilen ad.:BERAYA
Osmanlılarca Avusturya’ya ve halkına verilen ad.: NEMSE
Osmanlılarda Rumeli’deki büyük toprak sahipleri.: GOSPODAR
Osmanlılarda başkomutan.: SERDAR
Osmanlılarda eyalet valilerinin buyruğundaki başıbozuk asker: SARICA
Osmanlılarda gümrük vergisi.:BAÇ
Osmanlılarda hükümdarın ata binerken üzengisini tutan kişi.: RİKABDAR
Osmanlılarda önceleri olağanüstü durumlarda,sonraları ise sürekli olarak toplanan vergiye verilen ad. :
AVARIZ
Osmanlılarda sancak beylerine verilen unvan:. BAN
Osmanlılarda saraylarda hizmet eden hadımların genel adı,hadım ağası.:TAVAŞİ
Osmanlılarda sınır nişanı. : URA
Osmanlılarda topraksız köylüden alınan kazanç vergisi. : BADIHAVA
Osmanlılarda vergi denetimi ve tahsili ile Maliyeye ilişkin soruşturmaları yapan memura verilen ad.
:BAKIKULU
Osmanlılarda yaygınlık kazanmış bir yazı türü.:DİVANİ
Osmanlılarda yeni evlenen erkeklerden alınan vergi. :ARUSİYE
Osmanlıların Avrupalılara,özellikle de Fransızlara verdikleri ad. : FRENK
Osmanlıların Avusturya’ya verdikleri ad.:NEMÇE
Osmanlıların Cenova Cumhuriyetine verdikleri ad.:CENEVİZ
Osmanlı-Rus savaşında Aziziye tabyalarındaki yararlılıklarıyla ün kazanmış Türk kadın
kahraman.(1877-1978).:NENE HATUN
Osmiyumun simgesi. : OS
Otlak. : ÖRÜ
Otlar,otlak.:ERA
Otları inceleyen bilim dalı. : HERBOLOJ İ
Otlatmak.:OTARMAK
Otomobilin ön düzeninde yer alan parça.: ROTİL
Otomobiller için verilen geçici gümrük belgesi.: TRİPTİK
Otsu bir bitki. : RAVENT
Oturum.:CELSE
Oturuş.Namazda,rekat sonlarında belli bir süre oturma. : KADE
Ova. : YAZI
Oval. : BEYZİ
Ovarak sürülen ilaç. : LİNİMENT
Oymacı,hak işleri yapan sanatçı.: HAKKAK
Oynar eklemlerde oynaklığın kalmamasıyla eklemin işlemez duruma gelmesi. : ANKİLOZ
Oynar eklemlerde oynaklığın kalmamasıyla eklemin işlemez duruma gelmesi.:ANKİLOZ
Oynayan (kuşbaz,kumarbaz,cambaz).: BAZ
Oyun.:BAZİÇE
Oyuna komiklik ve neşe katan beklenmedik söz veya hareket,gülüt.:GAG
Oyunda berabere kalma. : PATA
Oyunda kazanılan her parti.:KAMA
Ozanların çaldığı telli bir Türk sazı. : KOPUZ
Öbek. : İLE
Öbür dünya ile ilgili,ahret ile ilgili.:UHREVİ
Öbür dünya.:DARI BEKA
Öbür dünyada verilecek olan ceza.:UKUBET
Ödünç mal. : ARE
Ödünç verilmiş bir paranın,bir yıldan daha kısa bir dönem için hesaplanan faizlerinin ana paraya
eklenmesi.:ANATOSİZM
Ödünç verme. : İARE
Ödünç,iğreti.,emanet. : ARİYET
Öfke,kızgınlık.:CELAL
Öfke,sinir.: HARAZA
Ögeler. : ANASIR
Öğrenim görmeyen,kendi kendini yetiştiren,çocuklara yönelik öyküler ve romanlarıyla tanınan,1996 yılında
hayatını kaybeden yazarımız. : KEMALETTİN TUĞCU
Öğretici. : DİDAKTİK
Öğretim kuruluşlarında,öğrencilerin yönetmeliklere ve okul kurallarına göre söz ve karar sahibi olmaları
ilkesine dayanan yönetim.:ÖZYÖNETİM
Öğütülmüş susamın koyu sıvı durumu. :TAHİN
Ökçesiz ve arkalıksız terlik veya pabuç.: ŞIPIDIK
Öksürük otu da denilen ve sarı çiçekler açan otsu bir bitki.:KAVALAK
ökümcülerin kullandığı ağaçtan yapılmış kalıp.: SAÇULA
Öküz yemliği: AKERE
Öküzgözü de denilen papatyaya benzer çiçek. : ARNİKA
 
Ölçek. : MİKYAS : EŞEL
Ölçü,kıstas. : KRİTER
Ölçülerin başına konulduğunda onda bir anlamını veren bir önek.:DESİ
Öldükten sonra İsa tarafından diriltildiğine inanılan adam. : AZİR
Öldürme,telef etme,yok etme.: İTLAF
Öldürücü hastalık salgını. : ÖLET
Öldürülmüş.:MAKTUL
Ölen yeniçerilerin çocuklarına verilen ad. : NANHAR
Ölene yakılan ağıt.: SAĞU
Ölmüş kimselerle cinsel ilişki kurma biçiminde kendini gösteren cinsel sapıklık.
:NEKROFİLİ
Ölü doğan kuzunun derisi.:BAĞAN
Ölü yıkama. : GASİL
Ölüler.:MEVTA
Ölülerin yakıldığı yer. : KREMATORYUM
Ölüm. : MEMAT: MEVT
Ölümsüz ,ölmez. : LAYEMUT
Ölümsüzlük suyu.:BENGİSU
Ölümün ve ölme olayının psikososyal boyutlarıyla incelenmesi.: TANATOLOJİ
Ölünün ruhunun azap çekmemesi için dağıtılan,ölenlerin kılınmamış namazları ve tutulmamış oruçları için
verilen sadaka. : ISKAT
Ön taraf,cephe,karşı,yamaç. : ALNAÇ
Ön. İŞİGAH
Önalım. : ŞUFA
Öncecilik. : İNİSİYATİF
Önceden belirlenen bir amaca ulaşmak için tutulan yol.: STRATEJİ
Önceden delinmiş parçaları tornalamaya özgü torna tezgahı bağlama aleti.:MALAFA
Önceden ödemede bulunarak süreli yayınlara alıcı olma işi : ABONE
Önceden yazılmış ve gerekli süre içinde cevaplandırılmamış bir yazıyı yineleme.:TEKİT
 
Öncesiz. : EZELİ
 
Öncü.:AVANGARD
Öndelik. : PEY
Önel,vade . : MEHİL
Önerme.:KAZİYE
Önünde çelik kanadı bulunan paletli traktör.:DOZER
 
Ördeğe benzer bir su kuşu.,av kuşu. : MEKE
Ördeğe benzer,tüyleri kiremit renginde bir yaban kuşu.:ANGUT
Ördekgillerden bir yaban kuşu.:ANGUT
Örnek alınacak söz. : MESEL
Örnek veya temel olarak alınan tek biçim.:STANDART
Örnek,göstermelik,model.: MOSTRA
Örnek. : NÜMUNE
Örten,bağışlayan. : SETTAR
Örtme,kapatma. : SETR
Örtünme.:TESETTÜR
Öte. : MAVERA
Öteki dünya,ahiret.: UKBA
Ötürü,dolayı. : NAŞİ
Övendirenin ucuna çakılmış sivri demir çivi. : NODUL
Över gibi görünüp yerme,yeriyormuş gibi görünüp övme sanatı.:İSTİDRAK
Över gibi yerme,yeriyormuş gibi övme sanatı. : İSTİDRAK
Övme. : SENA : SİTAYİŞ
Özbek güreşi,yada ayakta judo’da denilen spor dalı. : KURAŞ
Özdemir Asaf’ın soyadı. : ARUN
Özdeş.: İDENTİK
Özdeyiş. : KELAMIKİBAR
Özel bir biçimleri olmayan maddeler için kullanılan sözcük.:AMORF
Özel bir cam kap içinde likör,şarap,meyve ve maden suyu karıştırılarak hazırlanan içkiye verilen ad. :
BOL
Özel bir maya mantarıyla keçi veya inek sütünün mayalanmasıyla hazırlanan ekşi içecek.:KEFİR
Özel bir şiir diliyle yazılmış yazılan epik İzlanda şiiri türü.:RİMUR
Özel görev. : MİSYON
Özel olarak erkeklere hizmet için yetiştirilmiş Japon kadını. : GEYŞA
Özellikle Ayvalık yöresine özgü acıçaça’da denilen bir balık.: PAPALİNA
Özellikle diş hekimliğinde dezenfektan olarak kullanılan benzalyum klorür’e verilen ad.:ZEFİRAN
Özellikle İran’da yetişen ve nargile ile içilen bir tütün türü.:TÖMBEKİ
Özellikle kafatası sinirlerinin denetlediği kas gruplarında çabuk yorulma ve zayıflık,halsizlik gibi belirtilerle
ortaya çıkan kronik hastalık.:MİYOSTENİ
Özellikle resim yapımında kullanılan sentetik bir boya./Suda ezilmiş pigmentlerin lateks içinde dağılımı
sonucunda elde edilen emülsiyon boya. : AKRİLİK
Özellikle sığırların kanını emen bir cins sinek. : İVEZ : (İVİZ)
Özellikle Trakya yöresinde yetiştirilen sulu ve hoş kokulu bir kavun cinsi. : HASANBEY
Özgün çizim,harita,plan gibi şeylerin fotoğraf tekniğiyle çoğaltılması yöntemi.Kalıptan çekilen resim
kopyası. : OZALİT
Öznel.:SÜBJEKTİF
Özsu. : USARE
Özümleme. : ANABOLİZMA
Özür dileme. : İTİZAR
Özür,kusur,bozukluk.: DEFO
Padişah ve devlet ileri gelenlerinin seferden dönmeleri dolayısıyla yazılan şiire verilen ad. :
KUDUMİYE
Padişah III. Selim’in şiirlerinde kullandığı mahlas. : İLHAMİ
Padişah sarayında harem dairesi ile dış daireleri arasındaki bölüm.: MABEYİN
Padişah,sadrazam,vezirler ve yüksek dereceli devlet erkanının giydiği kavuk. : YUSUFİ
Padişaha yakın olan görevliler,mabeyinciler. : KURENA
Padişahın giyeceklerine bakan memur.:ÇUHADAR
Padişahların adına yaptırılan ve birden çok minaresi bulunan büyük camilere verilen
ad,Sultanlar.SELATİN
Pafta.:YİVAÇAR
Pakistan’da müzik eşliğinde ve koro halinde söylenen şiirlerden oluşan tasavvuf musikisi türü. :KAVVALİ
Palamut balığının bir türü. : ALTIPARMAK
Palamut balığının iki kilodan büyük olanına verilen ad. : ZİNDANDELEN
Palamut balığının iri bir türü.:PİÇUTA
Palamut balığının irisi. : TORİK
Palamut,torik gibi balıklardan dilim dilim kesilerek yapılan salamura.:LAKERDA
Palmiye türü.:LATANYA
Paltoya benzer bir tür üstlük. : SAKO
Pamuğu çekirdeğinden ayırmaya yarayan alet.:ÇIRÇIR
Pamuk çeşidi:. AKALA
Pamuk ipliği.Dikiş ipliği. : TİRE
Pamuk ipliğinden dokunmuş havlu. : PEŞKİR
Pamuk ipliğinden yapılan kalınca kilim. : SAVAN
Pamuk ipliğini saran el çıkrığı.: ALAMİT
Pamuk ipliğini veya bezini bol ve soğuk su ile yıkayarak ağartma işi.: KASAR : KASTAR
Pamuk kale’nin mitolojik dönemlerdeki adı. : HİERAPOLİS
Pamuk kozası. : ŞİF
Pamuk yada ipekle karışık,pamuktan kalın,ensiz kumaş çeşidi. : KUTNU
Pamuk,keten veya ipekten sık dokunmuş ince bir tür kumaş.:POPLİN
 
Pamuk,yün gibi şeylerden iplik eğirmek için kullanılan,ağaçtan yapılmış araç.: İĞ
Pamukkale örneğinde olduğu gibi,kimi kaynak sularının yığdığı kalker tortu.:TRAVERTEN
Pamuklu kumaş.:BASMA
Pamuktan düz dokuma. : AMERİKAN
Panama’nın para birimi.:BALBAO
Panik. : ÜRKÜ
Panzehir. : ANTİDOT: TİRYAK
Papağan,kartal gibi kuşların kemerli gagası.:TUMŞUK
Papağan. : TUTİ
Papağana benzer bir kuş. : KAKADU
Papağanla akraba küçük bir kuş. Endonezya ve Yeni Gine’de yaşayan bazı papağanların ortak adı. :
LORİ
Papalığın simgesi olan üç katlı taç.:TİARA
Papua Yeni Gine’nin para birimi. : KİNA
Para cüzdanı.:PORTFÖY
Parafinli veya plastikli kumaştan su geçirmez giysi. : SİRE
Paragraf başındaki büyük harf.: İNİSİYAL
Paraguay çayı. : MATE
Paraguay’ın başkenti. : ASUNCİON
Paraguay’ın para birimi. : GUARANİ
Paralel. : MUVAZİ
Paralı oyunlarda kar ve zarar olmadığını belirtmekte kullanılan sözcük.:TAPİ
 
Parça,lokma,dilim : TİKE
Parça. : LİME
Parçalanıp dağılmış yer katmanlarının birbirleriyle olan ilgilerini araştıran yerbilim dalı. :
TEKTONİK
Parçalardan oluşmuş bütün.:İNTEGRAL
Parçanın sevimli ve cana yakın çalınacağını anlatan müzik terimi. : AMABİLE
Parıldayan. : DİRAHŞAN: LAMİ
 
Parıltı. : LEMA
Parıltısını artırmak için elmas taşlarının altlarına konan ince metal yaprak.: FOYA
Parkinson hastalığının başlıca belirtisi olan hareket yeteneğinin kaybolması. :AKİNEZİ
Parlak deri. : RUGAN
Parlak pamuk ipliği. : PAMUKAKİ
Parlak perkal olarak da adlandırılan,çok ince pamuklu bez.: SİNTZ
Parlak renkli tüyleri olan çok küçük bir kuş.:MANDARİN
Parlak ve saydam bir çeşit kuvars billuru.:NECEF TAŞI
Parlak yıldız.:AYYUK
Parlak yüzlü ipekli kumaş. : ATLAS
Parlak,aydınlık. : RUŞEN
Parlak,kaymak kağıt. : KUŞE
Parlak,mavi renkli gündüz kelebeği. : ADONİS
Parlak.: RUŞEN
Parlak.:CELİ
Parlaklığı geçici olarak artarak patlayan yıldız. : NOVA
Parmak izine dayanarak kimlik belirleme yöntemi.: DAKTİLOSKOPİ
Parmaklara takılarak çalınan bir tür zil.: KASTANYET
Parmaklara takılıp çalınan zil veya buna benzer ses çıkarıcı alet.:ÇALPARA
Parmaklarda oluşan iltihap.,tırnakta ağrılı şiş. : DOLAMA
Parmaklık,korkuluk.: CAĞ
Parola,işaret,alamet. : İM
Pas açıcı.:ZİDA
Pas.:KÜF
Pasaklı,kılıksız.:LOKA
Paskalya Adasındaki devasa heykellere verilen ad. : MOAİ
Pasta hamuru. : ŞU
Pasta,çörek. : GATO
 
Pastacıların,terzilerin kullandığı dişli,küçük demir çark.: RULET
Pastırmalı börek.:PAÇANGA
Patates gibi bazı bitkilerin yumrularında bulunan nişasta.: FEKÜL
Patika. : YOLAK
Patlak çukur.: MAAR
Patlıcangillerden kötü kokulu bir bitki.:ADAMOTU
Patlıcangillerden,çeşitli renkte çiçekler açan,kokulu bir süs bitkisi.:PETUNYA
 
Patlıcangillerden,geniş yapraklı,kötü kokulu bir bitki,kankurutan.:ADAMOTU
Patlıcangillerden,kasların kasılmasını giderdiği için hekimlikte kullanılan bir bitki.:TATULA
Patolojide mantar.: MİKOZ
Pay,hisse,nasip.:BEHRE
Payı olmayan,pay almamış.: BİBEHRE
Paylama,azar. : İTAP
Pedro Almodovar’ın bir filmi.: ANNEM HAKKINDA HERŞEY:KONUŞ ONUNLA
Pehlivanları çeşitli övgü ve dualarla seyirciye tanıtan kimse.:CAZGIR
Pek bol,pek çok. : İBADULLAH
Pek bol,pek çok.: İBADULLAH
Pek çok bilgisayar ağını birbirine bağlayan ve kendine özgü bir adresleme sistemi ile iletişim protokolüne
dayalı ağ;dünya ölçeğinde ağ.: İNTERNET
Pekmez toprağı da denilen ve üzüm şırasının tortularını çökeltmekte kullanılan kille karışık kireçli
toprak. : MARN
Pekmezle kar karıştırılarak yapılan kar helvası. : KARSAMBAÇ
 
Pekmezle yapılan bir tür tatlı.:KEDİBATMAZ
Pelerin. : HARMANİ
Pelerinli bir çeşit palto.:REGLAN
Pembe dizi de denilen,gerçek yaşamdan kopuk TV dizilerine verilen ad. : SOAP-OPERA
Pembe renkli şarap. : ROZE
Pembe,beyaz çiçek açan,kışın yaprak dökmeyen,zehirli bir ağaççık. : ZAKKUM
Pencere veya kapının üst yanında bulunan ve oda havasının değiştirilmesine yarayan açılır kapanır
bölüm.:VASİSTAS
Penye veya jarse tipi pamuklu örme kumaşlarda,genellikle tişört ve bluzlarda etek ve kol ağızlarını
kapamada kullanılan dekoratif dikiş türü.:REÇME
Perçem. : KAKÜL
Perdeli bir üflemeli çalgı.:FAGOT
Perslerde il yöneticisi,vali.: SATRAP
Peru ve Bolivya’da yünü için yetiştirilen evcil alpaka türü. : PAKO
Peru ve Patagonya arasında yaşayan bir geyik türü. : PUDU
Peru’da mısırdan elde edilen bir içki. : ÇİÇA
Peru’da yaşayan uzun tüylü bir memeli hayvan.:ALTES
Pervane balığına verilen bir ad.:AY BALIĞI
Pestil.:BASTIK
Peşinat. Bir kimseye, pazarlığında anlaşılmış bir paranın küçük bir bölümünü önceden vermek. :
KAPARO
Peygamber ağacı reçinesinden çıkarılan ve hekimlikte kullanılan bir sıvı.:GAYAKOL
Peygamber çiçeği.:BELEMİR
Peygamber. : YALVAÇ
Peygamberimizin hane halkı. : EHLİBEYT
Peygamberler. : ENBİYA
Pırıltılı kristallerden oluşan doğal demir sülfürü. : PİRİT
Pik. : FONT
Piliç. : FERİK
Piramit. : EHRAM
Pirinci kabuğundan ayırmak için kullanılan dibek.:DİNK
Pirinç ayıklamaya yarayan taş silindir. : DİNK
Pirinç.:ERZ
Pirinçli ve yoğurtlu ıspanak yemeği. : BORANİ
Pirzola. : KOTLET
Pis koku.:UFUNET
 
Piston kolu.:BİYEL
Pişirilmiş olan yemeğin üzerine parmesan,kaşar,dil peyniri gibi peynir çeşitlerinden birini rendeleyerek
pişirmek. / Yemeğin üzerine beşamel sos dökerek yemek pişene ve sosun üzeri kızarana kadar fırında
bekletmek.:GRATEN
Pişman. : NADİM
Pişmiş balçık.:ÇİNİ
Pişmiş hamurla yenen,özellikle tavuğun göğüs etiyle hazırlanan bir tür çorba. : ARABAŞI
Pişmiş toprak,cüruf ve beton karışımından yapılan kiriş,putrel ve nervürler arasına konulan delikli tuğla.:
ASMOLEN
Piyale,ayaklı içki kadehi. :AYAG: (EYAG)
Plan. : TASAR
Plazma sıvısının deri altı dokusuna ve seroz zarlara yaygın biçimde sızması. : ANAZARK
Plili.:PLİSE
Po nehrinin kolu olan bir ırmak. : PANARA
Poker,konken gibi kimi oyunlarda aynı cins iki kağıda verilen ad.:PER
Pokerde aynı renkten oluşan ama sıra izlemeyen beş karta verilen ad.:FLOŞ
Pokerde kağıtlar dağıtılmadan önce oyunculardan birinin yere sürdükten sonra önünde fişi yada parası
kalmadığını belirtmek için söylediği söz.:TAPİ
Pokerde ortaya konulması zorunlu para,: POT
Pokerde rest. : SOLT
Pokerde,sırayla birbirini izleyen değişik renkten beş karta verilen ad.:KENT
Polonya para birimi. : ZLOTİ
Polonya,Litvanya,Belarus ve Ukrayna’da siyasal erki üstlenen meclise verilen ad.:RADA
Polonya’da millet meclisine verilen ad.: SEJM
Porselen yapımında kullanılan bir çeşit beyaz ve gevrek kil.:KAOLİN
Portekiz halk şarkısı.:FADO
Portekiz’de ağaçlı dağlık kütle. : GERES
Posta beygiri. : YAM
Posta havalesi. : MANDAPOST
Postu kaplan postu gibi çizgili bir tür Afrika zebrası./Antilop. : DAV
 
Pozitif elektrot. : ANOT
Pörsümek.:SALKIMAK
Praseodim’in simgesi. : PR
Pratik. : AMELİ : KILGIN
Prensip,umde,ilke,din ve felsefe temellerinden biri./ Hipostaz. : UKNUM
Prensip. : UMDE
Protein sentezine yardımcı olan bir asit türü. Ribonükleik asit. : RNA
Proton verebilen maddelerin genel adı.:ASİT
Psikolojide sözsel anlatım bozukluğu.:AKATAFAZİ
Puan,nokta. : BENEK
Pullu ve kılçıklı,küçük bir balık. : İZMARİT
Put,totem,çok güzel kadın. : SANEM
Pürüz alır. : RAYBA
Rabindranath Tagore’un ünlü romanı. : GORA
Raca. : MİHRACE
Radyasyon dozu birimi.:REM
Radyasyon ölçümlerinde kullanılan temel birim.:BEKEREL
Radyasyon.:IŞINIM
Radyo ve televizyon yayınlarında, film seslendirmelerinde, hareketleri izlemesi gereken seslerin
doğal kaynakların dışında, optik, mekanik, kimyasal yöntemlerle gerçekleştirilmesi.: EFEKT
Radyumun simgesi. : RA
Raf. : SERGEN
Rafadan. : ALAKOK
Rahat eden. : MÜSTERİH
Rahim,döl yatağı.:UTERUS
Rahip,keşiş. : KARABAŞ
Raket. : VURAÇ
Rakı içilen masa. : ÇİLİNGİR SOFRASI
Rakı konan 15- 20 cl’lik kulpsuz sürahilere verilen ad. : KARAFAKİ : KARAF
Rakibin bedenini kollarıyla birlikte kavrayarak yana yada arkaya savurma,devirerek bastırma biçiminde
uygulanan bir güreş oyunu.:SALTO
Ramazan ayında oruç tutanların gün doğmadan önce belirli saatte yedikleri yemek.:SAHUR
Rap başta olmak üzere 1980’lerin siyah ABD müziğini ve Newyork popunu içine alan müzik türlerinin
genel adı.: HİPHOP
Rapor. : YAZANAK
Rasathane.:OBSERVATUAR
 
Ray aralığı 60 cm eninde veya daha az olan,arabaları buhar,hayvan ve insan gücüyle yürütülen küçük
demiryolu.:DEKOVİL
Razı olma,uzlaşma. : MUVAFAKAT
Reasürans şirketlerine işveren şirket. : SEDAN
Recep ayının kandil olarak kutlanan ilk Cuma gecesi. : REGAİP
Reçine sakızı.:MIRRA
Reçine.Çam sakızı. : EDEMİK
 
Reçinesi hekimlikte kullanılan bir ağaççık. : LADEN
Refakat muhribi. : ESKORT
Refik Halit Karay’ın mizah yazılarında kullandığı takma ad. : KİRPİ
Rehin verme. : TERHİN
Rekoru ele geçirme.,skoru yenileme. : EGALE
Ren geyiği derisinden yapılmış Eskimo kayığı.:UMİAK
Rengi kırmızı ile sarı arasında değişen doğal kurşun oksit.: MASİKO
Renk körlüğü. : DALTONİZM
Renk yuvarı,renk küre. : KROMOSFER
Renkler.Türlü renklerde olan. : ELVAN
Renkli cam parçalarından oluşan saydam pencere süslemesi veya resim.:VİTRAY
Renkser. : KROMATİK
Resim çizmekte kullanılan,taflan çubuklarından yapılan kalem.: FÜZEN
Resim ve heykel(yontu) sanatlarında varlıkların biçimi.:BETİ
Resimde bir nesne veya figürü derinlik duygusu içinde verme yöntemi.:RAKURSİ
Resimli. : MUSAVVER
Resmi bir daireye yazılan mektuplar. : TAHRİRAT
Resmi bir erkek ceketi. : REDİNGOT
Resmi temsilci heyeti.:DELEGASYON
Resmi törenlerde giyilen uzun etekli,eteğinin arkası beline kadar yırtmaçlı,siyah,resmi erkek ceketi.: FRAK
Resmi ziyafet ve davetlerde erkeklerin giydikleri,arkası yırtmaçlı,etekleri uzun ve ön köşeleri yuvarlak
kesilmiş ceket. : JAKETATAY
 
Ressam Gürkan Coşkun’un bilinen adı. : KOMET
Ressam tarafından kullanılan boya hacmi. : PAT
Rezene bitkisine verilen bir ad.:RAZİYANE
Rezonans. : SESELİM
Rıhtımın su üstünde kalan bölümü.:SOM
Rivayet eden.:RAVİ
Rize ilinde balıyla ünlü bir yayla. : ANZER
Rize ilinde,aynı adlı balıyla ünlü bir yayla.:ANZER
Rize yöresinde dokunan ince bez.: FERETİKO
 
Rize-Erzurum karayolunda bir dağ ve geçit. : OVİT
Rodyumun simgesi. : RH
Roket atar.:BAZUKA
Roma iffet tanrıçası. : DİANA
Roma imparatorlarının tacı. : ATENA
Roma imparatoru Sezar’ın geldim,gördüm,yendim anlamındaki ünlü sözü.:VENİ-VİDİ-VİCİ
Roma mitolojisinde aşk tanrısı. : AMOR
Roma mitolojisinde bereket ve toprak ürünleri tanrıçası.:OPS
Roma mitolojisinde Jüpiter ve Mars’ın sıfatı. : ULTOR
Roma sanatında,tapınak yada mezarlarda Tanrı heykelinin,ölü heykelinin yada kutsal eşyanın konulduğu
küçük niş. : AEDİCULA
Roma tanrısı. : LAR
Roma’nın eski adı. : RİM
Roma’yı tekrar görebilmek için,içine para atılması adet olan ünlü çeşme.:TREVİ
Romalılarda tanrı olarak düşünülen ölü ruhları.: MANES
Romanya para birimi. : LEY
Romanya’nın plaka işareti. : RO
Romatizma hastalıklarını tedavi eden tıp dalı. : ROMATOLOJİ
Romen rakamında bin. : M
 
Ruanda’nın başkenti.:KİGALİ
Rubidyum’un simgesi. : RB
Ruh biliminde nesnelerin dokunulmaksızın hareket edişi.Uza devim. : TELEKİNEZİ
Ruh ve sinir hastalıklarıyla,kişide görülen önemli uyumsuzlukları önleme,teşhis ve tedavi etmeye uğraşan
uzmanlık dalı.:PSİKİYATRİ
Ruh. : TİN
Ruhbilim.: PSİKOLOJİ
 
Ruhsal bunaltı. : ANGOR
Ruhsal yaşama ve bedene egemen olmayı amaçlayan Hint felsefe sistemi.:YOGA
Rulet oyununda 1-35 arasındaki tek sayılardan her biri.:EMPER
Rum asıllı Türk besteciler.:ALEKO BACANOS-YORGO BACANOS
Rumların kutsal saydıkları kaynak veya pınar. : AYAZMA
Rus alfabesi. : KİRİL
Rus dilinde evet. : DA
Rus halk destanı veya rapsodisi. : BİLİNA
Rus imparatorluk ailesinin toprak olarak sahip olduğu mülkler.: UDEL
Rus komünisti.:BOLŞEVİK
Rus köylü kadınların giydiği uzun elbise.:SARAFAN
Rus köylü topluluğuna verilen ad. : MİR
Rus köylüsü.: MUJİK
Rus, Leh, Sırp, Hırvat, Bulgar ve Çek halklarına dillerindeki yakınlık dolayısıyla verilen ad. :
SLAV
Rusların ünlü destanı. : İGOR
Rusya federasyonuna bağlı,doğu ucunda bir ada.:SAHALİN
Rusya ikinci meclisi. : DUMA
Rusya’da bir ırmak. : LENA
Rusya’da kıyı ırmağı. : TAZ
Rusya’da yaklaşık 15 bin kişinin konuştuğu Aramca lehçesi. : AYSOR
Rusya’da,bir kazaya karşılık gelen yönetim bölümünü belirten Rusça sözcük. : RAYON
 
Rusya’nın St. Petersburg kentinde 1764 yılında kurulmuş ünlü saray müzesi.:ERMİTAJ
Rusya’ya özgü,taze krema ile birlikte yada yahninin yanı sıra sunulan veya yağda pişirilmiş,ayıklanmış
karabuğday irmiği.:KAŞA
Rutenyumun simgesi. : RU
Rüşvet verenle alan arasında aracılık eden.:RAİŞ
Rüyaları inceleyen bilim dalı. : ONİROLOJİ
Rüzgar ve karla karışık yağan yağmur.:ÇIVGIN
 
Rüzgar,şimşek ve gök gürültüsü ile ortaya çıkan sağanak yağışlı hava olayı.:BORAN
Rüzgar,yel,hava,nefes, : BAD
Rüzgarın estiği yönü göstermek için direk şapkalarının üstüne konulan yelkovan biçimindeki
ağaç. : PİNEL
Rüzgarın veya gaz durumundaki akışkanların akış hızını ölçmeye yarayan aygıt.:ANEMOMETRE
Sabah ve öğle arası. : KUŞLUK
Saban demirinin toprakta bıraktığı iz. : ÇİZİ
Sabanın kaldırdığı toprak. : KESEK
Sabit fikir,saplantı. : İDEFİKS
Sabit manevralarda ve gemileri bağlamada kullanılan,üç veya dört kollu halat.:YOMA
Sabun otu,çevgen.:ÇÖVEN
Sac üstünde pişen yufkayı çevirmeye yarayan yassı tahta aygıt : ATARAÇ
Sacda pişirilmiş yuvarlak pide. : BAZLAMA
Saç kepeği,baş konağı.: DONRA
Saç kıvrımı.: LÜLE
Saç lülesi,zülüf.:BÜRÇÜK
Saç örgüsü. : BELİK
Saç tutturacağı. : FİRKETE
Saçın küçük tutamlar biçiminde değişik renklerde boyanmış durumu.:MEÇ
Saçma atan av tüfeği.:KAVAL
Saçma sapan söz.:YAVE
Saçma. : ABSÜRD
Sadist. : ELEZER
Sadrazam kavuğu.:KALLAVİ
Sadrazamların veya devlet görevlilerinin padişaha verdikleri armağan. : RİKABİYE
Saf yün,pamuk ve sentetik elyaf karışımı bir tür sert kumaş.:DRA
Saf,tatlı su.:ZÜLAL
Safra.Karaciğerin salgıladığı acı su. : ÖD
Safran,amber ve misk karıştırılarak yapılan güzel bir koku.:ABİR
Safranla renk ve koku verilen bir çeşit şekerli pirinç peltesi.:ZERDE
Safranla renk ve koku verilen bir çeşit şekerli pirinç.:ZERDE
Sagu’da denilen ve kimi hurma ağaçlarının özünden çıkarılan nişastalı bir maddeye verilen ad. : HİNT
İRMİĞİ
Sağana benzer bir kuş. : SALANGAN
Sağanak sırasında atmosfer elektriğinin boşalmasındaki parlak ışık.:ŞİMŞEK
Sağır ve dilsiz. : AHRAZ
Sağlam ve sert taş. : ÇİNKE
Sağlam,kuvvetli. : EKİDE
Sağlam.:BERK
Sağlamlaştırılmış.: MÜSTAHKEM
Sağlamlaştırma. : TAHKİM
Sağlamlaştırmak.:BERKİTMEK
Sağlık yurdu,hastane.:DARÜŞŞİFA
Sahan altlığı. : NİHALE
Sahip çıkanlar,tutanlar. Hz Muhammed’in meclisinde bulunan kimseler. : SAHABE
Sahip,iye. : IS
Sahnede oynanmak için yazılmış oyun.:DRAM
Sahte,düzmece. : CALİ
Saka kuşu. :KUTAN
Saka Türklerinin ünlü destanı,: ŞU
Sakağı da denilen ve özellikle atlarda görülen ölümcül bir hayvan hastalığı. : RUAM
Sakal. : LİHYE
Sakarya ovasının diğer adı. : AKOVA
Sakat,kötürüm,hasta.:AHNIT
Sakat,malul.: SÖKEL
 
Sakırga.:KENE
Sakızla tatlandırılmış rakı. : MASTİKA
Sakin deniz. : BONAÇA
Sakinler,bir yerde oturanlar. : SEKENE
Saklambaç oyunu. : EBEKAÇ
Salamuraya yatırılmış yiyecekler için kullanılan sözcük. : MARİNE
Salep bitkisi. : ASILMIŞ ADAM
Salepgillerden,bataklık yerlerde yetişen bir bitki.: DANAKIRANOTU
Salgın hastalık. : EPİDEMİ
Salisilik asidin tuzu. : SALİSİLAT
Salkım durumundaki mavi çiçekleri olan bir bitki. : LOBELYA
Salkımsöğüt. Baklagillerden,sıcak iklimlerde bir çok çeşitleri yetişen ve zamk,boya gibi maddelerinden
yararlanılan bir ağaç. : AKASYA
Salya. : RİK
Saman taşımak için arabalara konulan ince dallardan örülmüş büyük sepet veya çit.:ÇİTEN
Saman ve çamur karışımı ilkel tuğla. : KERPİÇ
Saman yığını.: TINAZ
Samanından ayrılmamış arpa,buğday yığınları. : NAMLI
Samanla karışık tahıl. : MALAMA
Samanlık. : MEREK
Samanyolu. : KEHKEŞAN
Samaryumun simgesi. : SM
Samit’de denilen ve sözsüz oynanan köy seyirlik oyunlarının genel adı, dilsiz.:LAL
Samoa takımadaları devletinin para birimi.:TALA
San Marino’nun plaka.:FARAZİ
Sanal. : FARAZİ
Sanayi ve tarımda kullanılan,tekerlekler üzerine kurulmuş,istenilen yere çekilebilen patlamalı motor veya
buhar makinesi.:LOKOMOBİL
Sanayi,endüstri. : URAN
 
Sancağı,yelkeni veya sereni direkten aşağı alma.Yelken indirme. : ARİYA
Sancak. : LİVA
Sancı. : BURU
Sandalları asmaya yarayan ve gemilerin bordalarında bulunan dikmelere verilen ad.:MATAFORA
Sanma,zannetme.:ZEHAP
Sap ve kökünde bol tanen bulunan çok yıllık bir bitki.:KURTPENÇESİ
Sap yüklemede ve harman aktarmada kullanılan tahta tarım aracı.:ANADUT
Sapaklık,aykırılık. : ANOMALİ
Sapı veya ortası omuza geçirilebilen tek veya iki gözlü bir tür çanta. : HEYBE
Sapınç. : ABERASYON
Sapındaki liflerden halat,çuval gibi kaba örgüler yapılan bir bitki.:KENEVİR
Sapkınlık.:DALALET
Saplantı,sabit fikir.:İDEFİKS
Sapları ve yeşil çiçek tomurcukları sebze olarak yenen bir bitki.:BROKKOLİ
Saplı tencere.:KAÇARULA
Sara hastalığı. : EPİLEPSİ:TUTARIK: YİLBİK
Sararmayı gidermek için beyaz çamaşırların son suyuna karıştırılan mavi renkte bir toz boya.:ÇİVİT
Sararmış,solgun,sarı. : ZERD
Saray.:DARÜSSAADE
Saraylarda harem ve hazine dairelerinin bulunduğu yer. : ENDERUN
Sardalye yavrusu. APALİNA
Sardunya adasının kuzeybatı kıyısında İtalya’ya ait bir ada.:ASİNARA
Sarhoş olmak. : ESRİMEK
Sarhoşlar. : MESTAN
Sarhoşluk.:SEKR
Sarı çiçekli,acı ve kokulu bir ot.:ANDIZOTU
Sarı çiçekli,keskin kokulu bir bitki.(Turşulara lezzet ve koku vermek için kullanılır).:ÇÖRDÜK
Sarı humma virüsü. : AMARİL
 
Sarı renkli bir üzüm cinsi. : EMİRALİ
Sarı tüylü kedi.:SARMAN
Sarık.:DESTAR
Sarımsağın antibiyotik etkisini gösteren maddelerinden biri.: ALİSİN
Sarımsı yeşil renkli cam parıltılı magnezyum ve demirli silikat. : OLİVİN .: PERİDOT
Sarımtırak dallı nakışlarla işlenmiş bir tür beyaz ipek kumaş.:ABANİ
Sarısabır da denilen bir süs bitkisi. : AZVAY
Sarkıt.:STALAKTİK
Sarma tekniğiyle yapılan bir tür işleme. : ANAVATA
Sarmal. : HELİSEL
Sarmaşık,tırmanıcı bitki. : AŞAK
Sarp bölgede kurulmuş Kafkas dağ köyleri. : AUL
Sarp geçit. : AKABE
Sarp kayalık çıkıntı.:KORNİŞ
Sarp sıradağlar.:BALKAN
Sarp,dik.: YALMAN
Satıcının,mal sahibi adına sattığı şeyden aldığı yüzdelik,satımlık. : PEYİKE
Satır aralığı.:ESPAS
Satışa başlamak.:SİFTAH
Satrançta bir değerlendirme ve klasman sistemi.:ELO
Satürn gezegeninin en büyük uydusu. : TİTAN
Satürn’ün bir uydusu. : REA
Savaş gemilerindeki asma yatak.:BRANDA
Savaş meydanı. : MAREKE
Savaşçı,okçu. : VAKKAS
Savaşlarda giyilen zırh. : ÇOKAL
Savaşta tutsak edilen veya satın alınan ve sahibinin üzerinde tam bir kullanım hakkı bulunan
kadın.:KARAVAŞ
Sayfa çevresine çekilen çizgi.: ZIH
Sayfa düzeni.: MİZANPAJ
Saygı ile ağırlama. : İZAZ
Sayı boncuğu,çörkü. : ABAKÜS
Sayı farkı. : AVERAJ
Sayılar,harfler ve semboller kullanılarak açılan bir çeşit fal.:CİFİR
Sayılmış. : MADU
 
Sayım. Toplanma. : TADAT
Sayısal. : DİJİTAL
Sayma,sayılma. : AD
Saymaca . : İTİBAR
Saz takımında usul vurmaya yarayan tef. : DAİRE
Saz veya kamıştan yapılmış kulübe.:HUĞ
Saz,kamış,hasır otu. : KOFA : KİLİZ
Sazan balığı familyasından bir tatlı su balığı.:AKKEFAL
Sazan familyasından vücudu yandan basık,sarı pullu,eti tatsız,kılçıklı bir tatlı su balığına verilen ad. :
ÇAPAK
Sazana benzer bir tatlı su balığı.: KARAKEÇİ
Sazı kurmaya yarayan burgu,kulak.: KÖK
Sazın en ince ses veren teli.: ZİR
Sazlık,kamışlık. : KİLİZMAN : BİŞE
Sebze bahçesi.:BOSTAN
Seçenek.:ALTERNATİF
Seçici kurul.: JÜRİ
Seçimin sonuçsuz kalması.:BALOTAJ
Seçkin bir sanat yapıtının taklidi. : PASTİŞ
Seçmecilik yanlısı,seçmeci.:EKLEKTİK
Seçmeli yemek. : ALAKARD
Seçmesiz yemek. : TABLDOT
 
Sedir. : DİVAN
Sekiz hecelik dizelerden oluşmuş bir İspanyol şiir türü.: ROMANS
Sekiz sesten oluşan ses dizisi.:OKTAV
Sekizer hecelik dört dizeden oluşan Hint edebiyatına özgü şiir türü. : ŞLOKA
Selam anlamında Latince sözcük.:AVE
Selam veya teşekkür için eğilerek veya dizleri kırarak yapılan hareket. : REVERANS
Selçuklu şehzadelerin eğitimiyle uğraşan öğretmen,lala.:ATABEY
Selçuklularda şehzadeleri eğitmekle görevli vezirlere verilen san.:ATABEK
Selenterelerden,toplu yada tek başına yaşayabilen basit yapılı hayvan. : POLİP
Selin getirdiği kumlu toprak. : MİL
Selülozun bir türevi.:KİTİN
Semazenlerin giysisi. : TENNURE
Semer,oturmalık. : EYER
Semirtme.:BESİ
Senegal’in başkenti.:DAKAR
Senet. : BELGİT
Senfonik şiirde küçük melodi parçası. : LAYTMOTİF
Sentetik bir kumaş. : PERLON
Sentetik polyester lifleri veya ipliği.:TERGAL
Sepicilikte ve hekimlikte kullanılan tadı buruk bir madde. : TANEN
Sepilenerek boyanmış ve cilalanmış deri. Özellikle ciltçilikte kullanılan bitkisel sepileme görmüş keçi
derisi.: SAHTİYAN
Sepilenmiş koyun derisi.: MEŞİN
Serap,pusarık.:ILGIM:AL
Serap. :AL
Serbest bırakılmış cariyeler , veya köleler,azatlılar. : UTEKA
Serbest biçimdeki geleneksel Türk güreşi.: KARAKUCAK
Serbest vuruş.:FRİKİK
Serçegillerden küçük bir kuş.:BECET
Sert bir metal. : KORİNDON
Sert buğdaydan elde edilen,taneleri iri,glutence zengin un.:İRMİK
Sert kabuklu,iri ve uzunca taneli bir üzüm cinsi. : KEÇİMEMESİ
Sert ve siyah renkli tahta. : ABANOZ
Sert,kaba. : ANİF
Sert,katı. : BERK
 
Serumda meydana gelen antikor.:AGLÜTİNİN
Servet.:NEVA
Servi ağacı.: ANDIZ
Servigillerden,dipten dallanan bir süs bitkisi.: MAZI
Seryum elementinin simgesi. : CE
Seryum filizlerinde bulunan,gri renkli bir element.:İTRİYUM
Ses yitimi:. AFONİ
Ses,ahenk,nağme.:NEVA
Seslerin aralarında hiç kesinti olmadan birbirini izlemeleri gerektiğini belirten müzik terimi. :
LEGATO
Sessiz sinemanın üç büyük komedyeninden biri olan gülmeyen adam Buster Keaton’un Avrupa’da yaygın
olarak bilinen adı.:MALEK
Sessiz,huzurlu.:ASUDE
Sevap.:ECİR
Sevgi,dostluk.:VEDAT
Sevgili,yar. : EMRE
Sevgilinin dudağı. : LAL
Sevgilinin saçı.: ZÜLÜF
Sevinçli. : ŞAD
Seyelan. : AKI
Seyhan ırmağının en uzun ve en önemli kolu. : ZAMANTI
Seyir işaretlerini taşımaya, bir geçidi bir tehlikeyi belirtmeye yarayan yüzer cisim.
: ŞAMANDIRA
 
Seyrek dokunmuş delikli bir kumaş. : ETAMİN
Seyrek dokunmuş,astarlık ince bez.: SALAŞPUR
Seyrek taneli,kırmızı benekli bir üzüm cinsi. : YAPINCAK
Seyrek ve eğreti dikiş.: TEYEL : İLİNTİ
Seyrek ve yuvarlak taneli bir çeşit üzüm. : DİMYAT
Seyrekçe örülmüş büyük torba.:ÇUVAL
Seyyar ızgara. : BARBEKÜ
Seyyar soba. : SALAMANDRA
Sezar’ın selamlama şekli. : AVE
Sıcağa ve soğuğa karşı dayanıklılığı kükürtle arttırılmış kauçuk. : EBONİT
Sıcak bölgelerde yetişen kerestesinden kaplamada yararlanılan çok sert bir ağaç.: TİK
Sıcak bölgelerde yetişen ve keçiboynuzu’na benzer meyveleri reçel ve şerbet yapımında kullanılan bir
ağaç.:DEMİRHİNDİ
Sıcak bölgelerde yetişen yaşlı bir ağaç.:BAN
Sıcak iklimlerde yetişen bir bitki.İlaç olarak kullanılan bir baharat. : KAKULE
Sıcak parçanın ansızın suyun içine daldırılmasıyla elde edilen çatlak cam türü.:KRAKELE
Sıcak ülkelerde yetişen bodur bir ağaç.:ANZAROT
Sıcak ülkelerde yetişen,dini törenlerde yakılan ve yanarken güzel koku veren,odunu ve kabuğu hoş kokulu
bir ağaç.:ÖD AĞACI
Sıcak ve ılık denizlerde yaşayan bir balık. : İSPAROZ
Sıcak ve ılık denizlerin kıyı bölgelerinde yaşayan kemikli bir balık türü.:SARIKUYRUK
Sıcak yenilen bir çeşit peynirli tel kadayıf. : KÜNEFE
Sıcak,kızgın,yakıcı.:HAR
Sıcak,nemli iklimlerde oluşan,parlak kırmızı yada kahverengiye çalan kırmızı renkli,demir oksit ve
alüminyum bakımından zengin toprak.:LATERİT
Sığ deniz. : NERİTİK
Sığ sularda ağır yükleri taşımak için kullanılan altı düz tekne. : ŞAT
Sığ sulardaki çalılıkların dibinde yaşayan küçük balık.:ANABAS
Sığınak.:MELAZ
Sığır sürüsü. : NAHIR
Sığır sürüsünün otlamaya gitmeden önce toplandığı yer.:GEZEKLİK
Sığır tüccarı,kasaplık hayvan tüccarı.Koyun,keçi,sığır gibi kesilecek hayvanların ticaretini yapan kimse.. :
CELEP
Sığır vebası. : ÇOR
Sığır,öküz anlamında sözcük. : BAKAR
Sığırcık. : LALESAR
Sığırın öd kesesinden çıkan taş : HARAZA
Sığırın öd kesesinden çıkan taş. : HARAZA
Sığırtmaç,sığır çobanı. : BAKKAR
Sığla yağı’da denilen ve günlük ağacından elde edilen balsam.:TIGALA
Sıhhi.:HİJYENİK
Sık dokunmuş yünlü bir kumaş türü.:ÇUHA
Sık gözlü ağ.: TOR
Sık sık hastalanan,sağlıksız kimse.: NANEMOLLA
 
Sıkı dokunmuş bir tür, ağır pamuklu kumaş. : DİMİ
Sıkı kapanan bir fermuar türü.:ZİP
Sıkılmış üzümün cibresinden yapılan sert bir Fransız içkisi. : MARK
Sıkıntı,dert. : GAİLE: BUN : KASVET
Sıkıntı,üzüntü.:KOYUNTU
Sıkıştırılmış bitki tellerinden yapılan mukavva yada tahta. : FİBER
Sıkıştırma aleti,pres.:CENDERE
Sıkma,sıkarak bağlama.: ŞET
Sınır boyu. : SERHAT
Sınır geçme izni. : PASAVAN
Sınır nişanı.:URA
Sınır,uç. : HAD
Sınırdan geçiş belgesi. : LESEPASE
Sır saklamayan.:BEYHAN
Sır,gizli tutulan şey.:RAZ
Sır.:GİZEM
Sıralaç. : KLASÖR
Sıraları geriye veya kenarlara doğru yükselen tiyatro salonu.:AMFİTEATR
Sıralayan. : RATİB
Sırf buğday yolmakta çalıştırılan tarım işçisi. : ABERECİ
 
Sırlar. : SERAİR
Sırma veya gümüş işlemeli bir tür ipekli kumaş. : BROKAR
Sırmayla işlenmiş,sırmalı.:ZERKAR
Sırsız seramik.Sarıdan kızıl kahveye kadar değişik renklerde tuğla ve kiremitten çok daha düzgün,ince
dokulu pişmiş toprak. : TERRAKOTTA
Sırt yüzgeci uzun ve geniş küçük bir balık.:HOROZBİNA
Sırtta taşınan yük.:ŞELEK
Sıska. : ARIK
Sıtma tedavisinde kullanılan bir ilaç.:ATEBRİN
Sıvı yakıtı kolayca yanabilecek taneciklere ayırarak püskürten araç.:BRÜLÖR
Sıvılaştırılmış petrol gazı.:LPG
Sibirya Ren geyiği./Amerika Ren geyiği. : KARİBU
Sicilya kökenli Newyork mafyasına verilen ad. : COSANOSTRA
Sigara artığı. : İZMARİT
Sigortada yapılan değişiklikleri gösteren ve poliçeye eklenen belge.:ZEYİLNAME
Sih dininin kurucusu. : NANAK
Sihlerin Hindistan’da kurmak istedikleri bağımsız devletin adı. :HALİSTAN
Sihlerin kutsal kitap olarak belledikleri peygamber öğretilerine verilen ad,/ Hindu üstadına verilen ad. :
GURU
Siirt ve Diyarbakır yörelerinde düzenlenen “cigor” şenliği sırasında yapılması gelenekselleşmiş olan
bumbar dolmasına verilen ad. : ZİMBİLOK
Siirt yöresine özgü,kurut da denilen kurutulmuş yoğurt. : KEŞK
Silah olarak kullanılan ağır topuz.:GÜRZ
 
Silah,zırh gibi savaş aracı.:PUSAT
Silahlı. : MÜSELLAH
Silindir.:ÜSTÜVANE
Silindirik alet mili.Demir çubuk. : BARA
Silis grubundan değerli bir mineral. : OPAL
Simetri : BAKIŞIM
Simge,sembol. : TİMSAL
Simge. : REMİZ : REMZ
Simyacıların kurşuna verdikleri ad.: AABAMA
Sina yarımadasının ortasında yer alan çöl.:TİH
Sincap. : ÇEKELEZ
Sinek. : CİBİN
Sinema Eserleri Sahipleri Meslek Birliği’nin kısa yazılışı.:SESAM
Sinema filmlerinin kültür,eğitim amacıyla korunduğu,saklandığı yer. : SİNEMATEK
Sinema ve tiyatroda teknik ustalıkla yapılan gösteri.: TRÜK
Sinemacılıkta kamerayla geniş bir mekanın taranmasına verilen ad. : PAN
Sinir ağrısı. : NEVRALJİ
Sinir hücresinin gövde kısmından çıkan tek uzun uzantı.:AKSON
Sinir sistemini , duyu organlarını oluşturan ve embriyonun dış yüzünü örten tabakaya verilen ad. :
EKTODERM
Sinir tellerini kesme ameliyatı. : LOBOTOMİ
Sinirbilim. : NÖROLOJİ
Sinop’un bir ilçesi. : AYANCIK
Siper. : KAZAMAT
Sir Alexander Fleming tarafından 1928’de bulunan,metabolizma ürünlerinden elde edilen
antibiyotik.:PENİSİLİN
Sivas yöresinde yaygın halay türü bir halk oyunu.: AŞİRET
Sivilce. :AKNE
Sivrisineğe benzer bir böcek.:ÜVEZ
 
Sivrisineğe benzer çok küçük bir sinek türü.:KUMUK
Siyah kan damarı,toplardamar.:VERİT
Siyaha boyanmış Sibirya tilkisi kürküne verilen ad. : SİTKA
Siyaha yakın koyu yeşil. : NEFTİ
Siyasal erkin birkaç kişilik bir kümenin elinde bulunduğu yönetim.:OLİGARŞİ
Slav alfabesi.:KİRİL
Slayt. İA: DİAPOZİTİF
Slovakya’nın plaka işareti.:SK
Soğan ve benzeri katmerli şeylerin iç kısmı.:CÜCÜK
Soğanlı bir süs bitkisi.:AMARİLİS
Soğanlı et yemeği. : YAHNİ
Soğuk denizlerde yaşayan bir fok türü.: OTARİ
Soğuktan donmak.:BUYMAK
Soğurma,emme. : MAS
Soğutma özelliği olan,soğutucu.:FRİGORİFİK
Soğutulmuş olarak sunulmak üzere içinde buzla kokteyl malzemelerin çalkalandığı çift çeperli kapalı
maşrapa.:SHAKER
Sohbet toplantıları düzenleyen ve yöneten kişiye bazı yörelerde verilen ad.:YAREN
Sokakta bulunan sahipsiz eşya. : LUKATA
Sokakta bulunan sahipsiz eşya.:LUKATA
Sokulgan.:CİVELEK
Sola ait,sola ilişkin.:YESARİ
Soluk borusu. : TRAKEA
Soluk kahverengi,karnı beyaz tüylü,kısa kulaklı,postundan kürk yapılan memeli bir hayvana verilen ad. :
KARSAK
Soluk tıkanımı: ASFİKSİ.
Somun ile sıkıştırılacak parça arasına yerleştirilen,hafif bombeli ortası delik parça.:RONDELA
Somurtkan.:ABUS
Son,işin sonu. : ENCAM
 
Sonbahar.:BAĞBOZUMU
Sonda. : KATETER
Sonradan çıkan adet.:BİDAT
Sonradan görme.:BULDUMCUK
Sonradan ortaya çıkan.:ARIZ
Sonradan,sonraları anlamında bir belirteç.:BİLAHARE
Sonsuz,ebedi.:CAVİDAN
Sonsuz,ucu bucağı olmayan.: NAMÜTENAHİ
Sonsuz. : HALİT
Sonsuzluk. : EBET
Sonucu bakımından çok önemli olmayan yanlışlık. : SEHİV
Sonucu bakımından çok önemli olmayan yanlışlık.:SEHİV
Sonucu önceden düşünüp önlem alan. : DURENDİŞ
Sorguç.: TUĞ
Soruşturma.: TAHKİK
Sosyal. : İÇTİMAİ
Sovyet edebiyat eleştirmeni Mihail Mihailoviç Bahtin’in takma adı. : VOLOŞİNOV
Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliği’nin ilk yıllarında uygulanan Yeni Ekonomi Politikasını simgeleyen
harfler.:NEP
Sovyetler Birliği döneminde para yerine kullanılmak üzere 1921 ve 1922’de kabul edilen emek hesap
birimi. : TRUD
Sovyetlerde Gulag kamplarındaki tutuklulara verilen ad. : ZEK
Soy ağacı.: ŞECERE
Soykırım,katliam. : JENOSİT
Soylu Arap atı. : KÜHEYLAN
Soylular,aristokrasi.:ZADEGAN
Soylular. : KİRAM
Soyluluk,ululuk. : KEREM
Soyluluk.HASEP
 
Soymuk doku,soymuk borusu. : FLOEM
Soyoluş.:FİLOGENEZ
Soysuz,dejenere. : YOZ
Soytarı. : KAŞMER
Soyu karışmış Avrupalı.:LEVANTEN
Soyu tükenmiş bir kuş. : DODO
Soyunda şair yokken,hiçbir eğitim görmeden kendi kendine şair olan kimse.:NABİGA
Soyut bir şeyin,bir kavramın sembolü olan varlık veya eşya.: AMBLEM
Soyut,mücerret. : ABSTRE
Sömürge. : KOLONİ: MÜSTEMLEKE
Söndürme.,borcu ödeme. : İTFA
Sönmemiş kireç.: KİLS
Söylenti. : TEVATÜR
Söyleyiş özelliği. : ŞİVE
Söz dizimi. : NAHV : NAHİV
Söz geçirirlik,saygınlık.:FORS
Söz karışıklığı.:PARAFAZİ
Söz yitimi. : AFAZİ
Söz,konuşma. : HANEK
Söz,sözleşme. : KAVİL
Söz. : KELAM
Sözcü. : RAPORTÖR
Sözçatar. : STAND-UP
Sözle,bakışla,telkin yoluyla sağlanan bir tür uyku.:İPNOTİZMA
Sözlerinin bütünü veya çoğu şarkı olarak söylenen müzikli tiyatro eseri.:OPERA
Sözlük yazarlığı,sözlük bilgisi.:LEKSİKOGRAFİ
Sözlükbilimci.:LEKSİKOLOG
Sözsel anlatım bozukluğu. :AKATAFAZİ
 
Sözü boş yere uzatma : ITNAP
Sözü boş yere uzatma : İTNAP
Sözü geçen,etkili olan.:NAFİZ
Steteskop kaşifi Fransız hekim.:RENE THEOPHİLE LAENNEC
Stoacılık. : REVAKIYE
Stronsiyum’un simgesi. : SR
Su kıyılarında yaşayan, sırtı mavi ve yeşil, karnı pas rengi bir kuş. / İskele kuşuna verilen ad. :
YALIÇAPKINI
Su bahçesi. : AKUALAND
Su baldıranı da denilen bir bitki.:SU REZENESİ
Su buharı gücüyle çalışan gemi.: VAPUR
Su buharı.:BUĞU
Su deposu. : SARNIÇ
Su dolabı. : NAURE
Su düzeyindeki sıra kayalar. : RESİF
Su geçirmez,kukuletalı kısa ceket. : ANORAK
Su kabağından yada ağaçtan oyulmuş maşrapa. : SUSAK
Su kabarcığı. : HABBE
Su kıyılarında setler kuran,kürkü değerli bir hayvan. : KUNDUZ
Su kıyılarında veya taşların altında yaşayan kınkanatlı böcek.:AGONUM
Su kıyılarında yaşayan çok iri bir kuş.:PELİKAN
Su kıyılarında yetişen ve kökü hekimlikte kullanılan otsu bir bitki.:EĞİR
Su kızağı. : JETSKİ
Su samuru ve kürkü. : LUTR
Su tavuğu. : KALİNİS
Su ve sulu şeyler koymaya yarayan kulplu,emzikli kap.: İBRİK
Su yolu : AKAÇ
Su yosunu. :ALG
Su yüzündeki sıra kayalar.:RESİF
Subaylar.: ZABİTAN
Suç.:CÜRÜM
Suçlama.:TÖHMET
Suçüstü.:CÜRMÜMEŞHUT
Suda büyük derinliklere dalabilen insanlı bağımsız araç.:BATİSKAF
Suda giyilen başlık. : BONE
 
Suda yaşayan,sevilen,beyaz eti için avlanan,iri bir böcek. : ISTAKOZ
Suda yüzdürülerek çekilen veya herhangi bir yere asılan cismin sağa sola çarpmasını önleyen donanım.
: ACEVELE
Sulak yerlerde yetişen,yaprakları salata olarak kullanılan bir bitki.:KUZUKULAĞI
Sulamaya ve yangın söndürmeye yarayan araç. : AROZÖZ
Sularını bir denize veya göle gönderen bölge. : MAİLE
Sulavesi Adalarında yaşayan bir manda. : ANOA
Sulavesi adalarında yaşayan cüce bir manda.: ANOA
Sulfata,sıtma ilacı. : KİNİN
Sulu darı hamurunun ekşitilmesiyle yapılan bir içecek.:BOZA
Sulu,cıvık hamur.:BULAMAÇ
Suluboya resmi. : AKVAREL
Sunak. : ALTAR
Surinam plakası.: SME
Suriye kıyısında oturmuş Sami kökenli antik halk.:FENİKELİLER
Suriye,Filistin,Mezopotamya ve Irak Arap edebiyatında kullanılan bir rubai. : ATABE
Suriye’de oturan Samilerin büyük tanrıçasının yaygın adı.:İŞTAR
Suriye’nin plakası. : SYR
Susama benzeyen, tohumları acı olan,halk hekimliğinde tedavi ettiğine inanılan bir bitki.:ÜZERLİK
Susamın ezilmesiyle elde edilen yağlı besin.:TAHİN
Suşi gibi çiğ balıkla yapılan bir Japon yemeği.: SAŞİMİ
Suyu alınmış meyve artığı. : KÜSPE
 
Suyu emme,ıslanma anlamında eski sözcük.:NAK
Suyun buz tutması ile kaynaması arası seksen eşit parçaya bölünerek elde edilen sıcak
ölçer. : REOMÜR
Suyun arklara paylaştırıldığı yer. : ANAVUL
Sülük yapıştırma. : İLAK
Sülük. : ALAK
Sülüngillerden soyu azalmış bir kuş türü.:TURAÇ
 
Sümerlerde gök tanrısı.:ANU
Sümerlerde sağlık tanrıçası. : BO
Sümerlerde toprak tanrısı. : ENKİ
Sümüksü doku.:MUKOZA
Sünger taşı.:PONZA
Sünnet etme. : HİTAN
Sünnet olan çocuğun elini kolunu tutan ve çocuk üzerinde babaya yakın bir hak taşıyan kimse. :
KİRVE
Süpürge otu,funda. : ERİKA
Süpürge otu.: PÜREN
Süpürge sapı. : TARA
Süpürge.:CARU
Sürat korkusu. : TAKOFOBİ
Süratli,en çabuk. : ESRA
Süre ölçer.:KRONOMETRE
Süreç. : VETİRE
Süreç.:VETİRE
Sürekli olarak aç kalma.:DÖNGEL ORUCU
Sürekli su akan boru. : MASLAK
Sürekli,iyice yerleşmiş. : PAYİDAR
Sürekli,sonsuz.:DAİM
Sürgen doku.:MERİSTEM
 
Sürgün. : LİNET
Sürme.: RASTIK
Sürükleyerek götürme.:CER
Sürüldükten sonra nadasa bırakılan tarla. : HERK
Sürülmemiş sert toprak. : BAİRE
Sürülmemiş tarla.Bakımsız bağ,bahçe. : KELEME
Sürülmemiş,ot bürümüş toprak.: MALAZ
Sürüngen hayvanların genel adı. : KELER
Sürünün sıcakta dinlendiği gölgelik. : EĞLEK
Süryani takvimine göre sekizinci ay.:İYAR
Süs için yapılmış kumaş kıvrımı.:PLİ
Süs iğnesi. : BROŞ
Süs lalesi.:BÜRÇÜK
Süs olarak kullanılan ziynet,altın taklidi sarı tenekeden pul. : PENES
Süs. : BEZEK:PİRAYE
Süsleme,tezyin. : DONATA
Süslemecilikte kullanılan çok parlak,yeşil ve pembe dalgalı sedef.:ARUSEK
Süsleri olan kumaş. : FİSTO
Süslü taş mezar. : LAHİT
Süslü,güzel.:ZİBA
Süslü. : ZİBA
Süt kardeş. : RADİ
Süt kardeşi anlamında yerel bir sözcük.: EMİŞİK
Süt mamulleri imalathanesi. : MANDIRA
Süt şekeri. : LAKTOZ
Sütte bulunan protein. : KAZEİN
Sütten kesilmiş sığır yavrusu.:BUZAĞI
Süzgeç,kevgir. : AYIRT : İLİSTİR : ELESTİR
 
Süzülmüş et veya tavuk suyu. : KONSOME
Süzülmüş et veya tavuk suyu.:KONSOME
Şah İsmail’in şiirlerinde kullandığı mahlas.:HATAYİ
Şair bahşişi.:CAİZE
Şakaklardan sarkan saç lülesi. : ZÜLÜF
Şalgama benzeyen bir bitki.:ALABAŞ
Şalvarın üstüne giyilen ve önde uzun iki parçası olan bir giysi.:ÜÇETEK
Şaman. :KAM
Şamdan. : ÇIRAKMAN
Şampiyon : BÖKE
Şampiyon.Kahraman.Güçlü kimse. : BÖKE
Şanlıurfa yöresine özgü,dürüm gibi sarılmış yufka arasına ceviz doldurularak yapılan bir tür hamur tatlısı :
ŞILLIK
Şanlıurfa’nın Hilvan ilçesinde antik bir yerleşim merkezi.: NEVALİÇORİ
Şapka. : KAPELA
Şapka.: KAPELA
Şapkasının altında ışınsı levhacıklar,sapının üst kısmında bir yaka ve dip kısmında bir etek bulunan
mantar.:AMANİTA
Şarap mahzeni.:KAV
Şarap rengi. : ŞARABİ
Şarap tadıcısı.:DEGÜSTATÖR
Şarap üretiminde kullanılan yerli bir üzüm cinsi. : KARASAKIZ
Şarap.: ÇAKIR : BADE
Şarapları inceleyen bilim dalı. : ENOLOJİ
Şarbon. : KARAYANIK
Şarkı demeti.: POTPURİ
Şarkı türünde ve piyano için hazırlanmış,genellikle kıtalar biçiminde beste. : ROMANS
Şarkı,türkü,köçekçe gibi küçük güfteli bestelerde,güftenin iki kıtası arasına,başına,sonuna da
gelebilen,sözsüz çalınan parça.:ARANAĞME
Şarkılı kilise duası için bestelenmiş müzik parçası./Katolik kiliselerinde Hz İsa’nın çarmıha gerilmesini
anmak için yapılan tören. : MİSSA
Şarkının sert bir biçimde vurgulandığı disko müzik üslubu.:RAP
 
Şarlatan,yalancı,hileci.: KALTABAN
Şartlar,içinde bulunulan koşullar. : ŞERAİT
Şaşma. : TAACCÜP
Şatafat.:CAFCAF
Şeftalili,kremalı bir çeşit dondurma.:PEŞMELBA
Şehir dışı yolların iki tarafındaki toprak veya çakıl yol.:BANKET
Şehir. : ŞAR
 
Şehirle ilgili.: BELEDİ
Şehirlerarası yolların iki tarafında yayaların yürümesine ve taşıtların trafiği aksatmadan durabilmesine
yarayan çakıl veya toprak yol.: BANKET
Şehre yakın çevre.:BANLİYÖ
Şehvet.: BAH
Şehzadenin hükümdar olarak tahta çıkması.:CÜLÜS
Şeker hastalarının şeker yerine kullandığı,maden kömürü katranından elde edilen beyaz bir toz.:SAKARİN
Şeker kamışı veya şeker pancarından elde edilen bir tür şeker.: SAKAROZ
Şeker kamışı. : NAL
Şeker kamışından elde edilen sert bir içki.:KALİTEA
Şeker kamışından yapılan bir içki.:ROM
Şeker karıştırılarak pişirilmiş meyve ezmesi.:MARMELAT
Şeker posası. : MELAS
Şeker ve nişasta ile yapılan bir tür tatlı. : REŞİDİYE
Şekerci boyası. : AMERİKAN ÜZÜMÜ
Şekeri çok bir tür yer elması.:BADAT
Şekerin yakılmasıyla yapılan şekerleme.:KARAMELA
Şekil,biçim bilgisi. : MORFOLOJİ
Şeriat gereği,nikahta erkeğin kadına verdiği mal yada para. : MİHR
Şeyh Abdülkadir Geylani tarafından on birinci yüzyılda kurulan bir tarikat.:KADİRİLİK
Şık,lüks ve gösterişli,bir törene,bir davete uygun giyim tarzı.Fantezi ve öğleden sonra giyilebilecek kadın
giysisi biçimi. : ABİYE
Şiddetli acı ve sıkıntı.:EZİNÇ
Şiddetli yağmur. : BORAN
Şii mezhebinin bir kolu ve bu koldan olanların inancı.: RAFIZİLİK
Şiir. : YIR : POEM
Şili plakası.: RCH
Şimşek. : BALKIR
Şişman,semiz. : SEMEN
Şişmanca,kısa boylu,yapılı. : TIKNAZ
Şom ağızlı,kara haberci. : NAİ
Şubat sonlarında,sırayla havaya,suya ve toprağa düşerek oluştuğu sanılan sıcaklık yükselişi.:CEMRE
Şüphe,kuruntu.: VESVESE
Şüphe.: ŞEK
Şüpheli,kuşkulu. : MEŞKUK
Tabaklanarak boyanmış ve cilalanmış deri.:SAHTİYAN
Tabanı meşinden olan mest.Edik.: LAPÇİN
Tabanı tahtadan yapılmış deri ayakkabı.:GALOŞ
Tabiat,huy. : HASLET
Tabut. : SAL
Tac Mahal’in bulunduğu kent. : AGRA
Tadarak kontrol etmek.:DEGÜSTASYON
Tadı ekşimiş ve buruk olan. : KEKRE
Tadı ve kokusu karabibere benzeyen bir tür baharat.:KAKULE
Tahıl için kullanılan sekiz kiloluk ölçek. : ŞİNİK
Tahıl kuyusu. : SARPIN
Tahıl tepsisi. : EVSECEK
Tahıl unlarından nişasta çıkarıldıktan sonra geri kalan albüminli madde.:GLUTEN
Tahıl yığını. : ÇEÇ
Tahılı aletler kullanarak başaktan ayırma işi.:HARMAN
Tahılı saman ve kavuzlardan ayırmaya yarayan,kıldan veya kamıştan yapılmış elek.:TEPİR
Tahılın taş ve samanla karışması./Harmanda ürün kalıntısı. : AFARA
Tahin,nohut,patates ve soğanla yapılan meze.:TOPİK
Tahitili kadınlardan esinlenerek oluşturulmuş bir plaj giysisi. Üzerinde basılı büyük motifler bulunan ve
Tahiti’de göğsün üstünde yada belde düğümlenerek giysi olarak kullanılan kumaş parçası. : PAREO
Tahminen.: TAKRİBEN
Tahsildar.:CABİ
 
Taht. : ERİKE
Tahta ayakkabı. Tek bir tahta parçadan yada tahta parça üzerine tutturulmuş kösele bir üstlükten oluşan
ayakkabı. : SABO
Tahta kılıçlarla yapılan Japon dövüş sporu. : KENDO
Tahta maşa. : ŞAKŞAK
Tahta perde. : DARABA
Tahta ve kereste biçmeye yarayan,elektrik ve su gücüyle çalışan büyük bıçkı. : HIZAR
 
Tahtacılar da denilen konar göçer Türk topluluğu. : AĞAÇERİLER
Tahtadan parçaları uç uca takılı,uzun bir boru biçiminde,perdeli bir üflemeli çalgı.:FAGOT
Tahtadan topları,tokmaklar yardımıyla bazı kurallara uyarak ve belli bir yolu izleyerek küçük kemerlerin
altından geçirmeye dayanan oyun.:KROKET
Taka’dan büyük,baş ve kıç tarafı yukarı kalkık bir çeşit Karadeniz teknesi.:ÇAPAR
Takadan büyük,baş ve kıç tarafı yukarı kalkık bir çeşit Karadeniz kayığı.:ÇAPAR
Takdim etme. : LANSE
Takım yıldız. : ALTIKARDEŞ
Taklit.:İMİTASYON
Takunya. : NALIN
Talih,şans, uğur.. : NEVAL : KUT
Tallı bitkilerin,çoğu sularda yetişen ilkel yapıdaki örneklerine verilen genel ad.:: YOSUN
Tam olgunlaşmamış ekin.:ALACATEK
Tam tersine.:BİLAKİS
Tambura benzeyen maden gövdeli bir saz türü.:CÜMBÜŞ
Tan ağartısı.:SEHER
Tan. : SEHER
Taneleri hayvan yemi olarak kullanılan ve mercimeğe benzeyen bir bitki.:BURÇAK
Taneleri için yetiştirilen ve dıştan bakıldığında mısırı andıran tarım bitkisi. : SORGUN
Tanelerin içini kurum karası bir tozla dolduran ekin hastalığı.:RASTIK
Tanınmış,bilinen. : MARUF
Tanısızlık : AGNOSİ
 
Tanıtma filmi.:FRAGMAN
Tanıtma yazısı.: JENERİK
Tanıtmalık.: PROSPEKTÜS
Tanrı birliği.:VAHDANİYET
Tanrı korusun. : MAZALLAH
Tanrı saygısı ve ahret kaygısından ötürü günah işlemekten titizlikle kaçınma.:VERA
Tanrı yoluna girme. / Tövbekar olma. : İNABE
Tanrı,sahip,efendi,azat olmuş köle,terbiye eden. : MEVLA
Tanrı,tanrıça,evrenin doğuşu ile ilgili düşsel,alegorik anlatımı olan halk öyküsü. : MİTOS
Tanrı. : ÇALAP : OGAN : YEZDAN
Tanrıcılık.: TEİZM
Tanrının insan ruhlarını yarattığı zaman.:ELEST
Tanrıtanımaz(Ateist). : ATE
Tanrıya boyun eğme,gönlü saygı ve korkuyla dolu olma.:HUŞU
Tanrıya eş koşma. : ŞİRK
Tanyerinde güneş doğmadan önce beliren kızıllık. : FECİR
Tanzanya plakası. : EAT
Tanzimat’tan Meşrutiyet’e kadar Türkiye’de kullanılan,yakası kapalı bir tür redingot.:İSTANBULİN
Tanzimat’tan sonra kolağası rütbesine eşit olan sivil unvanı.:RABİA
Tarım işçisi.:RENÇBER
Tarıma zararlı bir böcek. : MANAS
Tarımda bir yılda elde edilen herhangi bir ürünün toplamı.:REKOLTE
Tarih öncesi dinsel konu ve kahramanlarla ilgili olağanüstü olayları konu alan şiire verilen ad. :
DESTAN
Tarih öncesi çağlarda tanrılara adak olarak sunulan heykelciklere verilen ad.: İDOL
Tarihi olayların zaman bakımından sırası.:KRONOLOJİ
Tarihsel coğrafyada Anadolu’nun Lykia bölgesinde,kalıntıları Fethiye ilçesi yakınlarında bulunan antik
kent.:TLOS
Tarihte Kırım Hanlığında veliahta verilen unvan.:KALGAY
 
Tarihte kölelerden kurulu bir asker sınıfı.:KÖLEMEN
Tarihte,demirden veya tunçtan dökülmüş,yuvarlak ve boş olan, içine patlayıcı maddeler doldurulup havan
topu veya elle atılan yuvarlak bir tür bomba. : HUMBARA
Tarihte,Rumeli’de oturan Rumeli fatihlerinin torunlarına,bölge fethedildikçe Anadolu’dan getirilerek buraya
yerleştirilenlere ve bunlardan oluşturulan askeri örgüte verilen ad.:EVLADIFATİHAN
Tarikat ehlinin başlığında bulunan kabarık dilimler. : TERK
Tarikatlarda şeyhlik makamı. : POST
Tarikattan olanların barındıkları, ibadet ve törenleri yaptıkları yer.: DERGAH
Tarla faresi. : GELENİ
Tarla,bahçe gibi yerlerde ağaç dallarından örülmüş barınak. : ÇARDAK
Tarla,bahçe,bağ gibi yerlerden toplanan üründen arta kalanlar.:TARAŞ
Tarlada açılan su yolu,tarlayı sulamakta kullanılan tahta oluklar.: ABARA
Tarlada saban izi. : ABARA
Tarlaya atılan tohumu örtmek için gezdirilen,ağaçtan geniş sürgü.:TAPAN
Tarsus yakınlarında dinlence yeri olarak kullanılan ünlü yayla. : NAMRUN
Tarz.:STİL
Tasarı. : LAYİHA
Tasavvuf ve tekke müziğinde bir form. : SAVT
Taslak. : ESKİZ
Tasvir. : BETİM
Taş bilimi.:LİTOLOJİ
Taş dibek.: SOKU
Taş kırıntısı. : MICIR
Taş levreği. : MİNAKOP
Taş silindir . : LOĞ
Taş veya ağaçtan yapılmış büyük havan.:DİBEK
Taş veya mermerden oyma mezar.: LAHİT
Taş veya tuğladan yapılmış olan. : KAGİR
Taş.: SENG
 
Taşçı kalemi.: MİNKAR
Taşınabilir yatak.: SEDYE
Taşınır tahta perde. : PARAVAN
Taşıtlara yolun açık veya kapalı olduğunu göstermek üzere renkli levhalar ya da ışıklarla işaret veren
dikme. : SEMATOR
Taşıtlarda lastiklerin takıldığı tekerleğin çember biçimindeki bölümü.:JANT
Taşıyan,yüklü. : HAMİL
 
Taşizm de denilen soyut resim anlayışı.:LEKECİLİK
Taşlama, iğneli söz. : TARİZ
Taşların yapısını inceleyen bilim.: LİTOLOJİ
Taşların yüzlerini düzlemede kullanılan çekiç.:BUCARDA
Taşlayarak idam cezası. : RECİM
Tatlı su ıstakozu.:KEREVİT
Tatlı su levreği.:PERKİ
Tatlı sularda yaşayan bir tür gelincik balığı . : LOTA
Tatlı sülümen. : KALOMEL
Tatsız tuzsuz yiyecekler için kullanılan söz. Çürük yumurta gibi kokan. : SASI
Tavan tahtaları arasına konulan ince tahta.:ŞÜŞE
Tavla oyununda pul dizilen yer. : KAPI
Tavlada üç sayısı. : SE
Tavuğun göğüs etiyle hazırlanan ve pişmiş hamurla yenen bir tür çorba.:ARABAŞI
Tavuğun istenilen yere yumurtlamasını sağlamak için kullanılan beyaz taş. : FOL
Tavuk kümesi.: PİN
Tavuk yada dana etiyle yapılan bir tür yemek. : ŞNİTZEL
Tavuk,balık,dana ve kuzu etlerinin kemiklerinin çıkartılarak dilimlere ayrılması.:FİLETO
Tavukbalığı.:MEZGİT
Tayland’ın eski adı. : SİYAM
Tayland’ın para birimi.:BAHT
Taze soğan ve marulla pişirilmiş kuzu eti yemeği.: KAPAMA
Tazelik,sevinç. : NÜZHET
Tecrübeli oyuncu. : VETERAN
Tecrübeye dayanan.:AMPİRİK
Tedirgin.:BİZAR
Tefecilik. Bir malı çok fazla karla satma. : MURABAHA
Tehlike durumu,imdat,yardım.:CAR
 
Tehlike sınırı.:RUBİKON
Tehlikeli durum.: VARTA
Tehlikeli son.:VEHAMET
Tehlikesiz salgı bezi uru. : ADENOM
Tek at koşularak çekilen,üzeri kapalı,yanları açık bir tür araba. : PARAŞOL
Tek başına oynanan bir iskambil oyunu.: SOLİTER
Tek bir mekanda geçen TV komedi dizilerine verilen ad. : SİTCOM
Tek deste kağıtla oynanan bir iskambil oyunu. : PİNAKİ
Tek düze,monoton.:YEKNESAK
Tek hörgüçlü deve. : HECİN
Tek kağıt tabaka üzerine basılan 16 sayfalık kırılmış kitap parçası.:FORMA
Tek kişilik halk oyunu. : ALMADERE
Tek kişilik ve yelkenli yarış teknesi. : FİNN
Tek kurşun atan bir çeşit tüfek.:MARTİN
Tek odalı daire.: STÜDYO
Tek parça hayvan postundan yapılan ceket. :GOCUK
Tek tip,küçük,tek kişilik ve yelkenli yarış teknesi.:FİNN
Tek tohumluk kuru meyve. : AKEN
Tek tük ağaç bulunan kayalık. : GER
Tek ve belirli bir yıldız. : KEVKEP
Tek veya çok hücreden oluşan,vücudun bütün dış ve iç yüzeylerini kaplayan doku.:EPİTEL
Tek,eşsiz,biricik.:YEKTA
Tekelci sermayedarlığa dayalı ortaklıklar birliği.:TRÖST
Tekerlek biçimindeki kaşar peyniri.:DALAK
Tekke edebiyatında,insanın Tanrıdan çıkıp tekrar Tanrıya döneceğini işleyen şiir türü.:DEVRİYE
Tekli. : SİNGLE
Tekne ziftleme. : KALAFAT
Teknelerde hamuru kazımaya yarayan araç.:ISIRAN
 
Teknelerle suyun dibinde sürüklenerek çekilen, geniş ağızlı balık ağı. : TROL
Tel durumundaki gümüşü,altını örerek veya bir şey üzerine kakarak yapılan iş.:TELKARİ
Tel,kurşun boru gibi uzun ve bükülebilir şeylerin halka biçiminde sarılmasıyla yapılan bağ.:KANGAL
Telgraf alfabesi. : MORS
Telgraf işaretlerini göndermek için,bir devredeki akımı kesmekte veya yeniden vermekte kullanılan araç.:
MANİPLE
Telkin yolu ile uyutmak.:İPNOTİZMA
Telli balıkçıl. : OKAR
Telli bir Azeri çalgısı. : TAR
Telli çalgılarda üzerine tellerin bindiği köprü.:EŞİK
Tellür’ün simgesi. : TE
Temel niteliğinde olan. :ASAL:ESASİ
Temel. : BAZ
Temeli taklide dayanan sözsüz oyun. : MİM
Temiz kalpli.:OĞUZ
Temiz,iffetli. : AKMAN
Temiz,namuslu anlamında yerel sözcük. : ARCA
Temiz,namuslu.:SİLİ
Temiz,temiz ahlaklı.: NEZİH
Teneşir,sedir,peyke. : KEREVET
Teneşir. : SALACAK
Tenis ve golfde,topa yanlamasına vurulan darbe.:SLİCE
 
Tenise benzeyen ve bir tür tüylü topla oynanan oyun.:BADMİNTON
Teniste hızlı,iyi,karşılanamayan servis atışı. : ACE
Teniste topun çizdiği yol.Topu rakibin arkasına düşürmeyi amaçlayan vuruş. : LOB
Teori. : KURAM
Tepelikli bir papağan. : MAKADU
Tepesi dar,kenarları geniş,kulak hizasına değin uzanan basık bir fes türü. : AZİZİYE
Tepki.:AKSÜLAMEL
Ter.: ARAK
Terazi gözü. : KEFE
Terazi. : MİZAN
Teraziyi denklemek için hafif gelen gelen kefeye konulan ağırlık.:ABRA
Terementi ağacının tohumu.: MENEVİŞ
Termofor. : BUYOT
Ters,aksi. : PAHAL
Tersinden de aynı şekilde okunan sözcük yada tümce (pay ederek iki kerede yap örneğinde olduğu gibi ) .
: PALİNDROM
Terzilikte ölçü almak için kullanılan,genellikle 1,5 m uzunluğunda şerit metre.:MEZURA
Terzinin belli bir ölçü ve örneğe göre kumaşa biçim vermesi işi,kesim.:FASON
Tesadüf. : RAST
Tez canlı,içi tez,ivecen.:ACUL
Tezat.:ANTAGONİZMA
Tezhipçilerin altını dövmeleri sırasında tirşenin kenarlarından dışarı taşan parçalara verilen ad.:RAMAD
Tıbbın sindirim sistemi hastalıklarını inceleyen dalı.:GASTROENTOROLOJİ
Tığ.:BİZ
Tımar. : ZEAMET
Tınlama.: TANİN
Tıp dilinde akciğer veremine verilen ad. : FTİZİ
Tıp dilinde belsoğukluğu hastalığına verilen ad.:GONORE
Tıp dilinde bere ,morarma,çürük anlamında kullanılan söz. : EKİMOZ
Tıp dilinde bir ilacın ağızdan alınacağını belirten terim. : PEROS
Tıp dilinde ergenlik,buluğ anlamında kullanılan sözcük. : ADOLESAN
Tıp dilinde felçli anlamında kullanılan sözcük. : PARALİTİK
Tıp dilinde idrar salgısının azalmasına verilen ad.:ANÜRİ
Tıp dilinde ishal. : DİYARE
Tıp’ta kuvvetsizlik: ADİNAMİ
 
Tıpta deli dana hastalığının kısa yazılışı.: BSE
Tıpta iştahsızlık.:ANOREKSİ
 
Tıraş etme,kazıma.:YÜLÜME
Tırnak kemirme hastalığı. : ONİKOFAJİ
Tırnak,boynuz,kıl gibi üst deri ürünü olan yapıları oluşturan proteinli madde. : KERATİN
Tırnak.:CIRNAK
Tırpana balığı. Yan kanatları vücuduna yapışık,uzun kuyruklu,iri bir balık. : RİNA
Tibet antilobu. : KİRU
Tibet öküzü. : YAK
Tibet ve Keşmir’de hircus türü keçinin tüyleriyle dokunan ve özellikle şal yapımında kullanılan çok
yumuşak bir dokuma.: PAŞMİNA
Tibet’in merkezi olan kent. : LHASA
Tibetlilerin alfabelerine verdikleri ad.:DBUÇAN
Ticaret gemilerinde tayfaların başı.:LOSTROMO
Ticaret mallarını saklamak için rıhtımda yapılan büyük depo.: DOK
Ticari değer taşıyan yaprak tütünlerin düşük kaliteli olanı.:KAPA
Ticari malların geçici olarak konulduğu yer. :SUNDURMA
Ticari senetlerde,ödemeden sorumlu olanların ödememesi halinde üçüncü bir kişinin alacaklılara senet
bedelini ödeyeceğine ilişkin verdiği güvence. : AVAL
Tifo gibi bazı hastalıklara eşlik eden kas zayıflığı.:ADİNAMİ
Tiftikten yapılan bir cins ince kumaş.:ŞALİ
Tilki,samur,tavşan gibi hayvanların karın taraflarından elde edilen kürk. : NAFE
 
Tilkinin ense postu kürkü. : CILKAVA
Tipo baskıda kullanılmak amacıyla,üzerine kabartma olarak bir kompozisyon yada resim kopya edilmiş
madeni levha. : KLİŞE
Tire ve Ödemiş ilçelerine özgü bir tür bilye oyunu.: LEK
Tirsi balığı. : ALOSA
Titrek,titreyen. : LERZAN
Titreme korkusu.: TREMOFOBİ
 
Titreme,ürperme. : RAŞE
Titreştirilince ana seslerden birini veren çelik alet.:DİYAPOZON
Tiyatro oyunları yazma sanatı.: DRAMATURGİ
Tiyatro sahnesine ilk çıkan Müslüman Türk kadını. : AFİFE JALE
Tiyatro ve sinemada teknik ustalıkla yapılan hile. : TRÜK
Tiyatroda sahne. : ŞANO
Tiyatrolarda oyunu alkışlamak için parayla tutulan kimse. : KLAKÖR
Tohum için ayrılmış tahıl,tohum.:BİDER
Tohumda embriyonu kaplayan etli bölüm.: ÇENEK
Tohumlarından elde edilen yağ,yapay kauçuk yapımında kullanılan bir bitki.:KOLZA
Tohumlarından kandil yağı,çiçeklerinden sarı boya çıkarılan otsu bir bitki. : REZEDE
Tok ve kalın ses. : DAVUDİ
Tokat’ın Pazar ilçesinde,sarkıt ve dikitleriyle ünlü bir mağara.:BALLICA
Tokat’ta yetişen ve kaliteli bir şarap elde edilen beyaz üzüm çeşidi. : NARİNCE
Tokyo kentinin eski adı. : EDO
Tombala kartı. : KARTELA
Ton balığı. : ORKİNOS
Topal,aksak. : LENG
Topallık,aksayarak yürüme. : ARECAN
Toplam olarak.:CEMAN
Toplama,toplanma.:CEM
Toplanma,birleşim. : İNİKAT
Toplar damar.:VERİT
Toplardamar genişlemesi. : VARİS
Toplardamarlarda iç zar iltihabı.:FLEBİT.:FİLİBİT
Toplu geziler için yapılmış büyük otobüs.: OTOKAR
Toplu olarak.:CEMAN
Topluluk.:CUMHUR
 
Toplum yaşayışından uzaklaşarak tek başına yaşama.:UZLET
Toprağı derince kazarak altını üstüne getirmek. : KİRİZMA
Toprağı kazıp siper yapmak.:ORAMAK
Toprağın nemi. : ÖL
Toprağın suyunu çekerek yerin bataklık duruma gelmesini önleyen bir ağaç. : OKALİPTÜS
Toprak Aşınması. : EROZYON
Toprak evleri sıvamak için kireç yerine kullanılan bir tür toprak.:AKTOPRAK
Toprak içinde yumru biçiminde yetişen,yenilebilen bir bitki,yer mantarı,keme.:DOMALAN
Toprak nemi.:DARBIZ
Toprak ve kireçle karışık kırıntılar,yapı döküntüsü.:MOLOZ
Toprak yığını,küçük tepe.:HÖYÜK
Toprak,kum ve saman elemeye yarayan iri delikli kalbur :ABARA
Toprak.:TURAB
Topraktan çıkıp büyüyen. : NABİT
Topraktan yapılmış tencere.:ÇÖMLEK
Toptan,götürü iş,yazılı anlaşma. : KESENE
Topu kısa aralıklarla veya yavaş yavaş vurarak ileri götürmek.:DRİPLİNG
Topun gerisini kapayan kapak. : KAMA
Topuz biçiminde yaprakları olan,yapraklarının üst yüzeyi,böcekleri yakalayan yapışkan tüylerle örtülü
bitki.:DROSERA
Torba biçiminde dikilmiş yorgan çarşafı.:NEVRESİM
Tornacılıkta,bir deliğin ağzını genişletmeye yarayan çelik alet.: FREZE
 
Torun,evlat.:HAFİD
Toryum’un simgesi. : TH
Toy,acemi.:ÇAYLAK
Toynaklı memelilerin bir çoğunun başında bulunan,sert maddeden oluşmuş uzantıya verilen ad. :
BOYNUZ
Toz bulutu.NAK
Toz emici alet.: ASPİRATÖR
 
Toz fırtınası.: TOZAK
Tömbeki denilen bir cins tütünün dumanının sudan geçirilerek içilmesini sağlayan araç.:NARGİLE
Töre bilimi,ahlak. Bir kimsenin davranışlarına temel olan ahlak ilkelerinin tümü. : ETİK
Tören ve alaylarda padişahın,vezirin yanında yürüyen görevliler.:ŞATIR
Tören yapılan taş masa. : SUNAK
Tören,merasim. Genellikle resmi yerlerde,resmi işlerde uyulması gereken kural,yol ve yöntemlerin tümü. :
SEREMONİ
Tövbe etme.:İNABE
Trabzon hurması da denilen tropikal bir meyve. : KAKİ
Trabzon ilinde bir yayla. : LİŞER
Trabzon ve Rize yöresinde karabatak denilen deniz kuşuna verilen ad.: KUKARMA
Trabzon’un Akçaabat ilçesinde bir göl.: SERA
Trabzon’un Çaykara ilçesinde,1989’da tabiat parkı kapsamına da alınan,doğal güzelliğiyle tanınmış
göl.:UZUNGÖL
Trafik. : SEYRÜSEFER
Traktör veya kamyonlara,daha çok yük taşımalarını sağlamak için takılan araba.:TREYLER
Tren istasyonlarında tren yolu boyunca uzanan,inilip binilen yüksekçe döşeme.:PERON
Triko eşyaların yakasını yapmada kullanılan makine. : REMAYÖZ
Tropik bölgelerde yetişen,bazı erguvangillerden çıkarılan ve cila yapımında kullanılan bir çeşit
reçine.:KOPAL
Tropikal bölgelerde yetişen ve yapraklarından değerli bir tekstil elyafı elde edilen bitki.
:SİSAL
Tropikal Afrika’da yaşayan ve göbekli domuz da denilen hayvan.:PEKARİ
Tropikal Afrika’da yetişen bir ağaç. : AZOBE
Tropikal Afrika’da yetişen bir ağaç.: OKAN
Tropikal Afrika’da yetişen ve açık damarlı,siyahımsı esmere dönüşen esmer renkte,daha çok kaba
dokulu,sert ve ağır bir odun veren ağaç. : VENGE
Tropikal Afrika’da yetişen ve odunu doğramacılıkta marangozlukta kullanılan ağaca verilen ad. : EKABA
Tropikal Afrika’da yetişen ve odunu doğramacılıkta kullanılan bir ağaç. : LİMBALİ
Tropikal Afrika’da yetişen ve odunu kolay işlenen büyük bir ağaç. : İROKO
Tropikal Afrika’da yetişen ve odunu marangozlukta ve kaplamacılıkta kullanılan çok büyük ağaç.:
MAKORE
Tropikal Afrika’da yetişen ve Ohi de denilen ağaç. : BA
Tropikal Amerika ormanlarında yaşayan bazı etçil küçük memelilerin ortak adı.:OLİNGO
Tropikal Amerika’da yaşayan kimi hafif gagalı kuşların ortak adı.:TUKAN
Tropikal Amerika’da yaşayan küçük bedenli akbaba.:URUBİ.:URUBU
Tropikal Amerika’da yaşayan tavuğa benzer bir kuş.: TİNAMU
Tropikal Amerika’da yaşayan,eflatunla karışık gri ve esmer renkte,15 cm boyunda büyük gece kelebeği
cinsi.: EREBUS
Tropikal Amerika’da yetişen çok sert bir ağaç.:VERA
Tropikal bölgelerde bulunan asalak olmayan guguk kuşu.:KUKAL
Tropikal bölgelerde yaşayan kimi kertenkelelerin ortak adı.:VARAN
Tropikal bölgelerde yetişen bir ağaç.:OBEŞE
Tropikal bölgelerde yetişen ve nişastaca zengin yumru kökleri yiyecek olarak kullanılan bitki.:YAM
Tropikal bölgelerde yetişen ve yumruları besin olarak kullanılan bir bitki.: TARO
Tropikal bölgelerdeki denizlerde kesiksiz esen bir takım rüzgarların adı.:ALİZE
Tropikal denizlerin az derin sularında yaşayan bir yengeç cinsi. : RANİNA
Tropikal ormanlarda yaşayan tavuğa benzer bir kuş. : TİNAMU
Tuğla ve harçla örülmüş,alttan obruk,yarım silindir biçiminde tavan örtüsü.:TONOZ
Tuğlaların harçla doldurulup düzeltilen aralığı. : DERZ
Tulum.:TULUK
Tumturaklı konuşma. : AYTA
Tuna nehrinde hafif savaş gemisi olarak veya yük ve insan taşımakta kullanılan bir çeşit
gemi. : NASAD
Tuna ırmağında kullanılan bir çeşit yolcu gemisi. : ORANSA
Tunus kıyılarında kullanılan üç direkli yelkenli tekne. : ÇİTİHA
Tunus’un plakası. : TN
Turfanda zamanı. : MEYA
Turku’nun İsveç’teki adı. : AB O
Turna türü.:KARKARA
 
Turpgillerden,yağlı tohumlu mevsimlik bir bitki : KOLZA
Turşusu yapılan bir tür soğan. : INCALIZ
Turunçgillerden tadı acımsı bir meyve,greyfurt.:ALTINTOP
Tutak,sap.: KABZA
Tutam.:FİSKE
Tutturgaç:. ATAŞ
Tutuk dilli,pepe. : PEPEME
Tuzak,kapan. : FAK
Tuzlalarda deniz suyu çekilen bölüm. : TAVA
Tuzlanmış ve deri tuluma bastırılmış peynir. : OLAMAN
Tuzlu hamurdan yapılan ince uzun çubuk,tuzlu çubuk.:BATONSALE
Tuzsuz taze peynirden nişasta ve pirinç unu konarak yapılan bir helva.:HÖŞMERİM
Tüberküloz tedavisinde kullanılan bir antibiyotik. : KANAMİSİN
Tüccar.:BEZİRGAN
Tüketici. : MÜSTEHLİK
Tükürükte bulunan ve nişastanın sindirilmesine yarayan enzim. : PTİYALİN
Tülbent ile patiska arası ince patiska arası ince pamuklu bir bez. :MERMERŞAHİ
Tümden çıplak olarak açık havada yaşamayı savunan öğreti.:NÜDİZM
Tümevarım. : ENDÜKSİYON
Tümör.: UR
Türk müziğinde bir makamı, kendi perdelerinden daha tiz yada pes perdelerde çalma işi.:
ŞETARET
 
Türk aşıklık geleneğinin ve aşık edebiyatının etkisiyle Anadolu’da ve Azerbaycan’da yetişen,Türkçe ve
Ermenice şiirler söyleyen,öyküler anlatan Ermeni asıllı aşıklara verilen ad.:AŞUK:AŞUĞ
Türk Halk Müziğinde bağlama ailesinden çalgıların en küçük boylusu.Tezene ile çalınan iki yada üç telli
halk sazı. : CURA
Türk halk müziğinde bir türkü türü.:UZUNHAVA
Türk Halk Müziğinde kullanılan cura,bulgari,bağlama gibi telli ve çalgıçla çalınan çalgıların genel adı. :
TAMBURA
Türk kentlerinin çoğunda,surla çevrili alanın dışında kalan yerleşmelere verilen ad.:TAHTAKALE
 
Türk lehçelerinden biri.:ÇUVAŞÇA
Türk müziğinde az kullanılmış pek az bilinen bir zurna türü.: ASAFİ
Türk Müziğinde bileşik makam. : NİKRİZ
Türk müziğinde bir makam adı. : KARCIĞAR : ARAZBAR : REHAVİ
Türk Müziğinde bir makam. : EVİÇ:EVCARA .: SUZİNAK
Türk müziğinde bir makam. : BAYATİ: ISFAHAN: MAYE: ACEMAŞİRAN
Türk müziğinde bir makam. : NEVA .: IRAK: SABA: SUZİDİLARA
Türk müziğinde bir makam.: ARAZBAR
Türk müziğinde bir makam.: CANFEZA.:NİKRİZ.:BUSELİK
Türk müziğinde bir makam.: HİSAR.:SUZİDİLARA.:UZZAL.:ZAVİL
Türk müziğinde bir makamdan yada bir usulden başkasına geçmek. : GEÇKİ
Türk müziğinde bir oyun havası.: SİRTO
Türk Müziğinde bir usul. : NEMEL .: REMEL
Türk müziğinde birleşik bir makam.:NEVESER
Türk müziğinde fasıl topluluğuna verilen ad. : İNCESAZ
Türk müziğinde iki makamın ortak adı.:REHAVİ
Türk müziğinde kullanılan zilsiz büyük tef.:BENDİR
Türk müziğinde oldukça kıvrak bir usul. : AKSAK
Türk tuluat tiyatrosunda baş komik görevindeki uşak tiplemesi. Hımbıl,alık. : İBİŞ
Türk Üniversitelerinde en az beş yıl profesörlük yapmış,bilimsel çalışmalarıyla kendini tanıtmış öğretim
üyeleri arasından seçilerek bir kürsünün yönetimiyle görevlendirilen kimseye verilen
unvan.:ORDİNARYÜS
Türkiye ile Ermenistan arasındaki sınır kapısı. : ESENYAYLA
Türkiye ile Ermenistan arasındaki sınır kapısı.:ALİCAN
Türkiye ile Gürcistan arasındaki sınır kapısı.:TÜRKGÖZÜ
Türkiye ile İran arasındaki gümrük kapısı.:GÜRBULAK
Türkiye’den göç eden Yunanlıların oluşturduğu müzik türü. : REMBETİKO
Türkiye’nin 4. Büyük gölü. : EĞİRDİR
Türkler anlamında eski sözcük. : ETRAK
 
Türklere özgü bir şekerleme.:LOKUM
Türklerin egemen olduğu yerlerde yaşayan Arap ve İranlılara verilen ad.: TAT
Türkmenistan’da bir kent. : MARİ
Türkmenistan’da dokunan değerli bir halıya verilen ad. : YOMUT
Türkmenistan’da eski Orta Asya kenti.:MERV
Türkmenler arasında oynanan bir halk oyunu. : TEREKEME
Türlü bitkilerin yaprak ve kabuklarıyla kokulandırılmış acımtırak bir içki. : AMER
Türlü dokuma maddelerinden yapılan ince halat.:URGAN
Türlü eşya ve öteberinin satıldığı Pazar yeri.: SATAK
Tütsü kabı.:BUHURDAN
Tütün dumanının bıraktığı yağlı kir.: ZİFİR
Tütün fidelerini örtmek için kullanılan hasır veya ottan örtü.:KAPANCA
Tütün fidelerinin yetiştirildiği yatak. : ANDAL
Tütün hevengi,tütün dizmek,kurutmak ve işlemek için kullanılan üstü kapalı sergi. . :ARAN
Tütün yaprağı dizesi.:YONGA
Tütün yaprağı dizisi. : PASTAL
Tütün yapraklarından çıkarılan ve sigarada bulunan zehirli madde.: NİKOTİN
Tütünleme suretiyle kurutulmuş ringa balığı.:FRİSA
Tüyleri kara,meyve ve böceklerle beslenen ötücü bir kuş.:KARATAVUK
Tüylü kundura derisi. : SÜET
Tüylü,kıllı çuha,kebe. : BARAK
Tüysüz şeftali de denilen bir meyve. : NEKTARİN
Tüysüz,ince,sık dokunmuş yün kumaş.:ÇUHA
Ucu yanık odun. : EKSİ: ESE
Ucu bucağı olmayan.:NAMÜTENAHİ
Ucu dövülüp fırça durumuna getirilen ve diş temizliğinde kullanılan ağaç. : MİSVAK
Ucu halkalı cıvata.:MAPA
Ucuz,özenmeden ve bayağı cins ayakkabı yapan veya satan esnaf.:KAVAF
Uçabildikleri halde genellikle yürümeyi ve koşmayı yeğleyen 46 kuş türünün ortak adı.:TİNAMU
Uçaklarda pilot kabini . : KOKPİT
Uçakların yanaştığı yer. :APRON
Uçan avı bir noktaya çekmek için kullanılan içi doldurulmuş kuş.:PADALYA
Uçma korkusu.: AEROFOBİ
Uçuk sarı renkte,yağ kıvamında,güçlü patlayıcı özelliği olan bir madde.:NİTROGLİSERİN
Uçurum. : KALAR
Uçuş korkusu.:AVİOFOBİ
Uda benzeyen bir müzik aleti.. : LAVTA
Ufak ateş tanesi.:CENGE
Ufuk. :ÇEVREN
Ufuklar.:AFAK
Uğur Mumcu’nun Politika ve Çivi gazetelerinde yazdığı yazılarda kullandığı takma
ad. :MEHMET FERDA
Uğurlama.:TEŞYİ
Uğursuz. : ŞOM : MERET
Uğursuzluk. : FATALİTE
 
Uğursuzluk.: ŞEAMET
Ukrayna’nın başkenti. : KİEV
Ukrayna’nın plakası. : UA
Ulaşım.:KORELASYON
Ulaştırma. : İSAL
Ulusal yada yöresel konulardan esinlenerek oluşturulmuş müzik yapıtı.:RAPSODİ
Uluslar arası af örgütü. : Aİ
Uluslar arası Basın Enstitüsünü simgeleyen harfler. : İPİ
Uluslar arası Gazeteciler Federasyonu’nun kısaltması.:FİJ
Uluslar arası hukukta vatandaşlık hakkını kaybeden ve bir yenisini kazanamayan kimse,vatansız.:
HAYMATLOS
Uluslar arası Meteoroloji Birliği. : WMO
Umutsuz,karamsar. : MEYUS
Un elerken dökülmemesi için yere serilen örtü. : İTEĞİ
Un,süt ve balla yapılan bir tatlı.:MEMUNİYE
Un,süt,yumurta ile yapılan,ufak ve yuvarlak taneler biçiminde kurutulan hamur.:KUSKUS
Un,süt,yumurta,şeker veya pekmezle yapılan bir tatlı.:AKITMA
Un,yağ ve su ile elde edilen karışım,çorba sosu.(Süt ile yapıldığında ise beşamel adını alır).:MEYANE
Unutkan. : NESİ
Unutma. : NİSYAN
Ur Keklik’de denilen ve Doğu Anadolu’da yaşayan keklik cinsi. : KEVDERE
Ur.: NEOPLAZMA
Uranüs’ün bir uydusu.:ARİEL
Urları inceleyen bilim dalı. : ONKOLOJİ
Uruguay’ın başkenti.:MONTEVİDEO
Usanç,can sıkıntısı. : MELAL
Uskumru balığının kurutulmuşu. : ÇİROZ
Uskumru,sardalye,kolyoz gibi balıkların ufağı. : VONOZ
Uskumru’nun 8-10 cm boyunda olanı.:VONOZ
Uskumrugillerden bir balık.: ORKİNOS
Uskumrugillerden,eti esmer,kılçıksız ve pulsuz bir balık.: PALAMUT
Uskumrugillerden,genellikle Akdeniz’de yaşayan ufak pullu bir balık.:AKYA
 
Uşak halısı ismi. : SARPKİLİT
Uşak iline özgü,nişasta ve pekmezle yapılan bir tatlı.:PELVAZE
Ut,kanun,keman gibi çalgıların tellerini geren düğme.: MANDAL
Utanma duygusu. : UT : AR
Uyak,kafiye. : REDİF
Uyanık,gözü açık. : SAK
Uyanık,uyumayan.:BİDAR
Uyanıklık. : TEYAKKUZ
Uyarlama.: ADAPTASYON
Uydurma,gerçek olmayan,gerçekmiş gibi gösteren haber.: ASPARAGAS
Uygulanabilirlik.Yapılabilirlik. : FİZİBİLİTE
Uygun,yerinde,denk.:MEHEL
Uygur Türklerince 11. asra kadar Çin’de dokunan çok ince kalite ipek duvar halılarına
verilen ad. : KESİ
Uygur hükümdarlarına verilen san. : İDİKUT
Uyku hastalığı. : NARKOLEPSİ
Uyku ile uyanıklık arası bir durumda bulunmak,uyuklamak.: IMIZGANMAK
Uyku. : HAB: MENAM
Uyluk kemiğinin bilimsel adı.:FEMUR
Uyruk. : TEBAA
Uyuklayan. : IMIZGAN
Uyuşma,görüşme. : İTİLAF
Uyuşuk,miskin.:UYUNTU
Uz yazım. : TELEKS
Uzaduyum. : TELEPATİ
Uzak yerlere yolcu ve ticaret eşyası taşıyan yük hayvanı katarı. : KERVAN
Uzakdoğu’da yetişen amerikan elmasından çıkarılan bir tür zamk./Vernik. : LAK
Uzakta olan. : ÜCRA
Uzaya giden ilk canlı köpek cinsi. : LAYKA
Uzun ve tumturaklı konuşma .: TİRAT
Uzun ağızlı balık. : SARGANA
 
Uzun boylu,zayıf,ince kimse.:KİKİRİK
Uzun boyunlu,kulpsuz,küçük rakı sürahisi.: KARAFA
Uzun kavkılı deniz yumuşakçası.: OTİNA
Uzun kemiklerin iki ucundaki şişkin kısım. : EPİFİZ
Uzun süre kadınsız kalan erkek,cinsel açlık çeken. : ABAZAN
Uzun süre saklanabilen yiyeceklerin genel adı.: ERZAK
Uzun süreli.:MEDİD
Uzun taneli bir pirinç türü. : BERSANİ
Uzun tecrübeler sonunda özel olarak ifade edilmiş ve halka mal olmuş söz,darbımesel.:ATASÖZÜ
Uzun tütün çubukların kullanıldığı çağlarda odanın ortasına yerleştirilen kül çanağı.:TAKATUKA
Uzun tüylü bir köpek cinsi. : EPANYÖL
Uzun tüylü bir süs köpeği. : LULU
Uzun tüylü İngiliz köpeği.:SETER
Uzun tüylü kalpak. : PAPAK
Uzun ve beyaz taneli bir üzüm cinsi.:DİRMİT
Uzun yapraklı palmiye. : RAFYA
Uzun,çok ince,beyaz ve bol tüylü yapağısından dokumacılıkta yararlanılan bir koyun cinsi.:MERİNOS
Uzun,kıvırcık tüylü bir cins köpek.:KANİŞ
Uzun,sarı ve yumuşak saç. : LEPİSKA
Uzunca kadın ceketi. : TRUVAKAR
Uzunluğuna açılan yazma kitaplar : BEYAZİ
Uzunluğuna,boyun.:TULANİ
Ücretle çalışan kimse.:ECİR
Ücretli Osmanlı askeri.:KAPIKULU
Üç ayaklı çember veya üçgen biçiminde demir destek.: SACAYAK
Üç Bergama Kralının ortak adı. : ATTALOS
Üç boyutlu sinema tekniği.:SİNERAMA
Üç direkli yelkenlilerde mizana direğinin en altta bulunan sereni. : FOA
Üç katlı bir balık ağı. : DİFANA
Üç telli bağlama.:YONGAR
Üç telli bir Rus sazı.:BALALAYKA
Üç telli ve perdesiz Japon lavtası. : SAMİSEN
Üç veya daha çok direği bulunan gemilerde arka direk. : MİZANA
Üç veya daha çok sayıda halat telinden elle örülerek yapılmış kısa ip. : TİRNELE
Üç veya dört yaşına kadar olan dişi manda.:EVERE
Üçüncü jeolojik çağın,memelilerin oluştuğu dönemi.:EOSEN
Üçüncü Selim’in şiirlerinde kullandığı mahlas.:İLHAMİ
Üflemeli bakır çalgılardan oluşan orkestra.:FANFAR
Üflemeli bir çalgı. : KEN : KENA
Üflemeli bir çalgı.:KORNO.:ZURNA
Üflenerek çalınan perdesiz çalgı.:BORAZAN
Ülkeler. :MEMALİK
Ülser hastalığına verilen bir başka ad.:KARHA
Üniversite diplomasıyla doktora arasındaki akademik derece.:LİSANS
Üniversitelerde öğrencilerin ders seçme veya bırakma işlemi.:EKLESİL
Üniversitenin tüzel kişiliğini temsil eden,yönetiminden,öğretimin düzenli yürütülmesinden sorumlu kimse. :
REKTÖR
Ünlü Meksikalı ressam.( 1907-1954 yılları arasında yaşamış, ilkel görünümlü,keskin hatlı ve
parlak renkli kendi portreleriyle tanınmış, yaşam öyküsü sinemaya da aktarılmıştır).:FRİDA
KAHLO
Ünlü,soylu. : ANGIN
Üreteç. : JENERATÖR
Ürkme.,insandaki etkisi açısından tanımlanan ışınım dozu birimi. : REM
Ürkü. : PANİK
Ürünün üzerindeki fiyat etiketi. : BARKOT
Üst bitken. : EPİFİT
Üst derinin en dış tabakası.:KORUN
Üstü galeta unu veya rendelenmiş peynirle kaplanarak fırına verilen yemekler için kullanılan
sözcük.:OGRATEN
Üstü toprakla örtülü saman yığını. : NODA
Üstün nitelikte kadın sanatçı. : DİVA
Üstünde hamur açılan,yemek yenilen tahta.:YASTAĞAN
Üstünde oturulan,yatılan,içi yünle,pamukla doldurulmuş döşek.:ŞİLTE
Üstüne kıyma,kıyılmış soğan ve baharat konularak fırında pişirilen pide.: LAHMACUN
 
Üstünkörü bir biçimde,geçici olarak onarma.:MERAMET
Üstünlük taslayan.:FODUL
Üstünlük. : FAİKİYET
Üşengeç. : ERİNCİK
Üzeri ekmek kırıntısıyla kaplanmış yiyecekler için kullanılan sözcük. : PANE
Üzeri kırmızı parafinle kaplanan bir tür peynir.:EDAM
Üzeri kırmızı,parafinle kaplı bir tür peynir. : EDAR
Üzeri meşin,halı gibi şeylerle kaplanmamış olan eyerin bölümü.:KALTAK
Üzerinde atlayarak ve sıçrayarak çeşitli hareketler yapılan,çelik yaylar üzerine gerilmiş bez ve bu bez
üzerinde yapılan spor. : TROMBOLİN
Üzerinde bir çok fındık dalı bulunan dal.:ÇOTANAK
Üzerinde değişik renkler bulunan. : EBRULİ
Üzerinde döndüğü milden bağımsız olarak çalışan mekanizma. : AVARA
Üzerinde film çevrilen stüdyo düzlüğü.:SET
Üzerinde gür ot biten,toprağı nemli düzlük.:ÇAYIR
Üzerinde kitap okunan,yazı yazılan,bazıları açılıp kapanabilen alçak,küçük masa.:RAHLE
 
Üzerinde kümbet biçiminde bir kapağı bulunan,oldukça büyük bir tür cep saati.:PİRYOL
Üzerinde maden dövülen,çelik yüzeyli,demir araç.:ÖRS
Üzerinde ölü yıkanan kerevet,salacak. : TENEŞİR
Üzerinde yazı yazmaya,arasında evrak saklamaya yarayan deri kaplı altlık.:SÜMEN
Üzerinde yazıt veya kabartmalar bulunan dikilitaş. : STEL
Üzerine rayların yerleştirildiği , yere enine konulmuş demir veya ağaç parçaların her biri. :
TRAVERS
Üzerine besmele veya maşallah yazılı altın nazarlık.:ARMUDİYE
Üzerine kumaş gerilerek nakış işlemeye yarar,çoğu dikdörtgen biçiminde olan çerçeve.:GERGEF
Üzerine rayların yerleştirildiği,yere enine konulmuş demir veya ağaç parçaların her biri.:TRAVERS
Üzerine resim yapılan bez. : TUAL
Üzerine saydam bir cila tabakası çekilmiş olan eşya.: GLASE
Üzerine şilte serilerek yatmaya veya oturmaya yarayan sedir.:KEREVET
Üzerine yazı yazılan tabaklanmış ceylan derisi. : RAK
Üzerleri noktalarla işaretli, dikdörtgen biçiminde, 28 taşla masa üzerinde oynanan bir
oyun.:DOMİNO
Üzerleri noktalı 28 dikdörtgen taşla oynanan bir oyun.:DOMİNO
Üzülme,üzüntü.:TEESSÜR
Üzüm bahçesi. : BAĞ
Üzüm kütüğü.: TAK
Üzüm suyunun damıtılmasından elde edilen rakı,pirinç rakısı: ARAK
Üzüm taşımaya yarayan tahta kap.. : MAHRA
Üzüm yetiştiren.:BAĞCI
Üzüntü dert anlamında yerel sözcük. : GADA
Vade. : ÖNEL
Vadi. : KOYAK
Vahşi hayvan barınağı,kovuk. : İN
Vahşi orman.:ECEME
Vakti gelmeden ölü doğan yavru.:BAĞAN
Vaktinden önce,erken doğmuş bebek.: PREMATURE
Vali : İLBAY
Van gölünün kuzey batısında Muradiye ovasında Urartu döneminden kalma kaleye verilen ad.
: KEÇİKIRAN
Van Gölü kıyısındaki Urartu kenti. : ABAİNDİ
Van’ın Erciş ilçesinde bir kaplıca.:HASANABDAL
Van’ın güneydoğusunda yüksek bir dağ kütlesi.:İSPİRİZ
Vantuz : ÇEKMEN
Varisler. : VERESE
Varlık bilim.: ONTOLOJİ
Varlıklı eski Rus köylülerine verilen ad.:KULAK
Varoluşçuluk.:EGZİSTANSİYALİZM
Varoluşu düşünceden çıkarsayan Descartes’çı akıl yürütme. : COGİTO
Varsayım.:FARAZİYE
Vasıflar,nitelikler. : EVSAF
Vasiyet etme. : İSA
Vaşak denilen hayvanın küçük bir türü.:ÜŞEK
 
Vazgeçmek. : FARİĞ OLMAK
Veba hastalığı. : TAUN
Vecize,kısa ve özlü söz. : LAKONİK
Vekil. : NAİP
Vekiller,bakanlar. : VÜKELA
Veli. : EGE
Venedik Film Festivalinin yapıldığı küçük ada.:LİDO
Venedik gondolcülerinin söz ve müziği önceden yazılmadan,içlerinden geldiği gibi söyledikleri
şarkı.:BARKAROL
Venezüella’nın para birimi.:BOLİVAR
Venüs gezegeni. : ÇOLPAN
 
Venüs,Çulpan.: ÇOBAN YILDIZI
Verem mikrobunu kapmış ama henüz hastalığa yakalanmamış zayıf vücutlu kimselerin vereme
yakalanmasını önlemek için bakıldıkları sağlık kurumu.:PREVANTORYUM
Vergide kaynaktan kesme.:STOPAJ
Veri. : MUTA
Verimli toprak.:BİTEK
Verme,ödeme. : İTA
Veteriner : BAYTAR
Vezir kavuğu. : KALLAVİ
Vezir. : ASAF
Vietnam krallık hanedanı. : LE : Lİ
Vietnam plakası. : VN
Vietnam’ın para birimi.:DONG
Villa tipi küçük ev.: ŞALE
Virgül biçimindeki bakteri.:VİBRİYON
Viyolonsele verilen ad. : ÇELLO
Vizon. : MİNK
Voleybol.:UÇANTOP
Voleybolda yukarıdan aşağıya topu sertçe yere vurmak.:SMAÇ
Volga ırmağına tarihte verilen bir ad.: İTİL
Volkan bölgelerinde,belli aralıklarla su ve buhar fışkırtan sıcak kaynak.:GAYZER
Vurgun hastalığına karşı uygulanan emniyet durakları.:AKSONA:AKSUNA
Vurguncu,dalavereci.,spekülatör. : AFERİST
Vurma.:DARP
 
Vuruşma,savaş. : KITAL
Vücudu silindir biçiminde,gaga gibi ince uzun sivri ağızlı bir balık : ZARGANA
Vücudun herhangi bir yerinde oluşan şişkinlik.:BEZE
Vücudun mikroorganizmalara ve öbür yabancı maddelere karşı gösterdiği bağışıklığı inceleyen bilim dalı. :
İMMÜNOLOJİ
Vücutta doğuştan organ eksikliği veya yer değişikliği. : EKTOPİ
Yaban armudu. : AHLAT
Yaban gülü.: NESTEREN
Yaban havucu.:KARAKAVZA
Yaban kazı. : LÖKEŞE: SAKARMEKE
Yaban kedisi.:GAPAR.:OSELO
Yaban mersini. : KEÇİ YEMİŞİ
Yaban sümbülü adıyla da bilinen bir kır bitkisi.:KEDİNANESİ
Yaban tere’si. : HOROZCUK
Yabancı devlet elçiliklerine ait arabaların plakalarında kullanılan kısaltma.Kor diplomatik.:CD
Yabancı korkusu.XENOFOBİ
Yabancı ülkelerde okuyacak öğrenciler için gönderilen kabul belgesi. : AKSEPTANS
Yabancı ülkelerde,doçent olmak için sınav vermiş kimse,doçent.:AGREJE
Yabancı,gurbette yaşayan,garip. : ELGİN
Yabancı. : YAD : ÇITAK
Yabancılara tanınan ayrıcalıklar.:KAPİTÜLASYON
Yabancılık.:EGZOTİZM
Yabani dişi eşek. :ANE
Yabani elma. : ACUK
Yabani ıspanak. : SİRKEN : PAZI
Yabani mercanköşk.: FARE KULAĞI
Yabani yonca,tirfil. : KORUNGA
Yabani zeytin : DELİCE
Yadırganacak yönü olma,gariplik,tuhaflık.:GARABET
Yadigar.:BERGÜZAR
Yağ çözeltisi. : MİSEL
Yağ dokusunun,bulunduğu yerde büyümesiyle oluşan zararsız ur.: LİPOM
Yağ,un ve et suyu katılarak hazırlanan özel sos.:VELUTE
Yağda kızartılarak,üzerine şeker yada şerbet dökülen bir hamur tatlısı. : LALANGA
 
Yağı alınmış sütten yada yoğurttan yapılan peynir. : KEŞ
Yağı alınmış sütten yapılan ve çökelek de denilen peynir. : EKŞİMİK
Yağmur çisentisi. : REŞ
Yağmur damlası.:JİK
Yağmur kuşu. : KALİNİS
Yağmur,soğuk gibi dış etkilere karşı başa geçirilen,giysiye dikili veya ayrı olarak kullanılan başlık.:
KUKULETA
Yağmur. : BARAN
Yağmurluk.:TRENÇKOT
Yağsız ve mayasız hamurdan yapılan ve külde pişirilen çörek.:KETE
Yahudi dinsel törenlerinde kullanılan yünlü veya ipekli şal. : TALET
Yahudi tapınağı. : SİNAGOG : HAVRA
Yahudilerde Tevrat’ın gizli anlamlarını araştırma işi.: KABALA
Yahudilerin,Yahudi olmayan kişi ve kuruluşlara verdikleri ad. : GOY
Yahudiliğin simgesi olan yedi kollu şamdana verilen ad.:MENORA
Yakalama,tutma,ele geçirme.:DERDEST
Yakanın devrik bölümü. : KLAPA
Yakarca. : TATARCIK
Yakarı. : DUA
Yakası kürklü ve kolsuz kaput. : ŞİNEL
Yakası kürklü ve kolsuz kaput.:ŞİNEL
Yakasız erkek gömleği. : MİNTAN
 
Yakıcı. : SUZAN
Yakın arkadaşları tarafından Stalin’e verilen ad.:KOBA
Yakışıksız ve saygısızca davranan.: DENSİZ
Yakışır,yerinde,uygun. : REVA
Yakıt. : MAHRUKAT
Yaklaşık 12.000 yıl önce Pasifik’e gömüldüğüne inanılan,insanlığın ve uygarlığın anayurdu sayılan kıta. :
MU
 
Yaklaşık 12.000 yıl önce Pasifik’e gömüldüğüne inanılan,insanlığın ve uygarlığın anayurdu sayılan
kıta.:MU
Yaklaşık 3cm genişliğinde yumuşak,kösele şerit.: VERDELA
Yakup Peygamberin karısı.:LEA
Yalan dolan.:KATAKULLİ
Yalancı safran.:ASPUR
Yalancı,hileci.:KALTABAN
Yalanlama.: TEKZİP
Yalanlar ve hikayeler uydurmaya yol açan yapısal eğilim. Yalan söyleme hastalığı. :
MİTOMANİ
Yaldızlama.: TEZHİP
Yaldızlı. : DORE
Yalınayak kimse.:DALTABAN
Yalıtılmış.:İZOLE
Yalıtkan. : İZOLATÖR
Yalman. : SARP
Yalnız atomlarının kitleleri yönünden farklı olan aynı kimyasal element.:İZOTOP
Yalnız baş harflerle yazılan kısa imza.:PARAF
Yalnız başına ilerleyen ve öbür hastalıklı durumlara bağlı olmayan hastalık. : İDİOPATİ
Yalnız bir giysilik dokunmuş,üstün nitelikte kumaş parçası. : KUPON
Yalnız erkek bireyler veren döllenmesiz üreme.: ARENOTOKİ
Yalnız güldürmeyi değil,daha çok düşündürmeyi ve yergiyi amaçlayan mizah.:KARAMİZAH
Yalnız iki geniş yüzü testere ile düzeltilmiş tahta.:BUL
Yalnız pruva direği kabasorta,öbür direkleri sübye donanımlı olan,genellikle üç direkli yelkenli gemi.:NAVİ
Yalnız tabanı bulunan,ayağa kordon ve kayışla bağlanan açık ayakkabı.:SANDALET
Yalnız,tek,sırf. : SALT
Yalnızlık korkusu. : EREMOFOBİ
Yaltakçı.:DALKAVUK
Yalvarma,dua. : NİYAZ
 
Yan etki.:KOMPLİKASYON
Yan gelip yatma. : KEKA
Yan tutularak çalınan,orkestrada yer alan bir üflemeli çalgı.: FLÜT
Yan yan giden.:ÇALIK
Yan yana konmuş iki küçük davuldan oluşan ritim çalgısı.:BONGO
Yan yana tutturulmuş iki kamış düdükten yapılmış çifte kaval.: ARGUN
Yan,taraf,cihet.:CANİP
Yan.:BÖĞÜR
Yanağın alt kısmı. : ENEK
Yanardağ ağzı. : KRATER
Yanardağ kayalıkları arasında bulunan bir feldispat türü. : TRAKİT
Yanardağlardan fırlayan parça.:LAPİLLİ
Yanarken güzel koktuğu için tütsü olarak kullanılan bir ağaç.:ÖD
Yandan görünüş. : PROFİL
Yandığında renkli ve parlak ışıklar saçan,şenlik gecelerinde yakılan havai fişek.: MAYTAP
Yangın bombalarının doldurulmasında kullanılan bir madde.: NAPALM
Yangın çıkarma saplantısı olan.: PİROMANİ
Yankı bilimi. : AKUSTİK
Yankıca.:EKOLALİ
Yanlış kelime,yanlış söz. : GALAT
Yanmış kömür tanesi.:CEMRE
Yansıca. : EKOPRAKSİ
Yansıma,yankı,inikas. :AKİS
Yansıma.,piyasada etki. : İNİKAS
Yapağı veya keçi kılının dokunmadan,yalnızca dövülmesiyle elde edilen kaba kumaş.:KEÇE
Yapağıdan elde edilen,eczacılıkta ve parfümeride kullanılan,sarımtırak renkte bir yağ.:LANOLİN
Yapan,işleyen.:FAİL
Yapay dokuma ipliği.: ORLON
 
Yapay reçine.(Formaldehit ile fenolün yoğunlaşması sonucu elde edilir.) : BAKALİT
Yapı çıtası.:BAĞDADİ
Yapı vs yapımında kullanılacak çakılları,taşları elde etmek için,büyük kayaları kırıp ufalamaya yarayan
makine.: KONKASÖR
Yapıda kullanılan dört köşe veya yuvarlak,kalınca sırık.: MERTEK
Yapılabilirlik.:FİZİBİLİTE
Yapılarda gereç taşımak için kullanılan,dört kollu ve iki kişinin taşıdığı tahta araç.:TESKERE
Yapılarda yayvan kemer.:SEPET KULPU
Yapıların duvar ve tavanlarına süslemeler yapan usta,bezekçi.:NAKKAŞ
Yapıların kaba ağaç ve tahta işlerini yapan kimse.:DÜLGER
Yapıların üst katlarından ana duvarların dışına,sokağa doğru çıkıntı yapmış balkon.:CUMBA
Yapılması zorunlu olan.:FARZ
Yapısal.: STRÜKTÜREL
Yapışık,ikiz meyve.: ÇATAK
Yapışkan çamur.:BALÇIK
Yapma boyaların yapımında kullanılan bir madde.: ANİLİN
Yaprak hamuru(milföy) ile hazırlanan bir çeşit soslu börek.:VOLOVAN
Yaprak sapı. : ANAK
Yaprak sigara.:SİGAR
Yaprak.: VARAK
Yaprakları çay gibi haşlanarak içilen bir Güney Amerika bitkisi.: MATE
Yaprakları sebze olarak yenen bir bitki.:LABADA
 
Yara izi. : NEDBE
Yara.:CERİHA
Yaradılış,huy,karakter.: SECİYE
Yaradılış. : HİLKAT : CİBİLLİYET
Yaralama.:CERH
Yararlanan. : MÜSTEFİT
Yararlı. : NAFİ
Yarasa,gece kuşu. : VATVAT
Yaraşırlık. : LİYAKAT
Yaratan.: SANİ
Yaratıcılığa dayanmayan,el melekesi ile yapılan iş.: RUTİN
Yaratılmış bütün canlılar.:ENAM
Yardakçılar:. AVENE
Yardım amaçlı,eğlenceli toplantı. : KERMES
Yardım etme. : MUAVENET
Yardım. : İANE
Yardımcı. : YARDAK : YAMAK : EL ULAĞI : YAVER
Yargıcı. : FATALİST
Yarı kömürleşmiş bitki yakıtı. : TURBA
Yarı kuru toprak. : ALAKUR
Yarı yaş,yarı kuru nemli toprak. : ALATAV
Yarı yavaş anlamında müzik terimi,adagio ile antantino arası.:ANDANTE
Yarı,yarım. : NISIF
Yarık,çatlak. : ŞAK
Yarık,gedik. : YARA
Yarık,yırtık.:YİRİK
Yarıldığında tohumların ortaya çıktığı kabuk.:ÇENET
Yarım baş ağrısı. : MİGREN
 
Yarım gün. : PARTTAYM
Yarım ipekli,bürümcük türü bir kumaş.:HELALİ
Yarım kafiye.:ASONANS
Yarım kilogramlık bir ağırlık ölçü birimi.: LİBRE
Yarım ton ince ses. : DİYEZ
Yarış atlarının bakımıyla yükümlü ve antrenman için zaman zaman onlara binebilecek yetenekte
seyis.:APRANTİ
 
Yarış teknesi.: ŞARPİ
Yas havalarına uygulanan bir halk ezgisi. : LELEMENDİ
Yasaklama,engelleme. : MEN
Yasalar. : KAVANİN
Yasemin yaprağı. : BERKİ SEMEN
Yassı gümüş külçesi. : LAVAŞA
Yassı uçlu büyük iğne.:ÇUVALDIZ
Yassı ve büyük yemek tabağı. : PİYATA
Yassı ve dar biçimli metal parça :LAMA
Yassı ve düz taş.:KAYRAK
Yassı,basık.:PAT
Yaşama veya iş görme isteğini yitirmiş.:BEZGİN
Yaşamına ilişkin bilgiler,Herodotos’a ve Firdevsi’nin Şehnamesine dayanan,İranlıların efsanevi hükümdarı.
: FERİDUN
Yaşamından umut kesilen,öleceği kesinlikle bilinen bir hastanın acısını bir an önce dindirmek amacıyla ve
hastanın isteği üzerine doktorlar tarafından öldürülmesi. : ÖTANAZİ
Yaşatkan sinir sistemini oluşturan iki sistemden biri. : PARASEMPATİK
Yaşça yakın,boydaş,yaşıt.:ÖĞÜR:AKRAN
Yaşlanmak. :FARIMAK
Yaşmak.:BÜRGÜ
Yat limanı. : MARİNA
Yatak doldurmaya yarayan yün,pamuk,kıtık gibi şeyler.:İÇİRİK
Yatar koltuk.:PULMAN
Yatay güneş saati,yükseklik tahtası.:BASİTA
Yatay güneş saati. : BASİTE
Yatay güneş saati.:BASİTE
Yatay. : UFKİ
Yatırılmış sermayenin,bir kuruluşun veya bir yatırım konusunun gelir sağlayabilme olanağı,verimlilik.:
RANTABİLİTE
Yatırım,mevduat.: PLASMAN
Yatıştırıcı.: MÜSEKKİN
Yatsı namazından sonra kılınan üç rekat namaz. : VİTİR
Yavan,tatsız.:ZIRTLAK
Yavaş,ağır anlamında kullanılan müzik terimi. : ADAGİO
Yavru.:BALA
Yavşan otu da denilen mavi ve beyaz renkte çiçekler açan bir bitki. : VERONİKA
Yay çizer. : PERGEL
Yay.:ZEMBEREK
Yaya kaldırımı. : TROTUAR
Yaygın medya kuruluşlarına giremeyen veya girmek istemeyenlerin çıkardığı dergilere verilen ad.:
FANZİN
Yayılma. : TAAMMÜM
Yayımlayan. : TABİ
Yayla çiçeği. : AMBERİYE
Yayla evi : KOM
Yayla veya bahçe kulübesi,/ küçük köy. : TOL
Yayla. : PLATO
Yaylı at arabası. : BRİK
Yaylı bir pensle tutturulmuş küpe,iğne vs.: KLİPS
Yaylı kerevet. : SOMYA
Yayvan sepet. : SELE
Yaz aylarında giyilen bol ve geniş dikimli astarsız hafif ceket.: KANADİYEN
Yaz mevsimi.: TABİSTAN
Yaz mevsimi.: TABİSTAN
Yazarı bilinmeyen,anonim. : LAEDRİ
Yazı bilgisi. : GRAFOLOJİ
Yazı ile bildirme. : İŞAR
Yazı ve müzikte alışma ve öğrenmek için yapılan çalışma,el çalışması.: MEŞK
 
Yazı veya konuşmada bir düşüncenin kesintisiz gelişimi,uzun ve tumturaklı konuşma.:TİRAD
Yazı veya resim başlığı.:ANTET
Yazı yazan,bir yazıyı kaleme alan kimse.:REDAKTÖR
Yazı yazma,kaleme alma.:REDAKSİYON
Yazıcı uç adı verilen ve gölgesi düzlemsel bir yüzeye düşen basit bir çubuktan oluşmuş ilkel güneş
saati.:GNOMON
Yazılı kağıt. : KETAL
Yazılmış bir metin üzerinde gereken düzeltmeleri yaparak yazıyı yayıma hazır duruma getirme.:
REDAKSİYON
Yazılmış,yazılı. : MUHARRER
Yazım.:İMLA
Yazın güneş bulut arkasında kaldığında oluşan gölgeli durum.:ALAGÜN
Yazın,edebiyat. : LİTERATÜR
Yazınsal.:EDEBİ
Yazıtbilim.:EPİGRAFİ
Yazlık davar ağılı: ÇALAMAR
Yazma yitimi.: AGRAFİ
Yazma yitimi.Ellerde ve parmaklarda hiçbir sakatlık olmamasına rağmen ruhsal nedenlerle yazma yetisini
yitirme. : AGRAFİ
Yedek.: REDİF
Yedi Osmanlı saltanat sancağından birinin adı. : AKALEM
Yelken açma komutu. : AMORA
Yelken bağı.:CAMADAN
 
Yelken devrinde muhabere ve irtibat hizmetlerinde kullanılan hızlı ve hafif gemi. : AVİZO
Yelken gemilerine mizana direği denilen kıç direkte eğik duran bayrak sereni. : GİZ
Yelken indirme.(Fora karşıtı). : MAYNA
Yelkenin ucunda ip geçirmek üzere yapılmış göz.:MATA
Yelkenlere açılan deliklere ve halat ilmiklerine geçirilen metal halka. : RADANSA
Yelkenleri germe veya gevşetme işlemi : TİRAMOLA
Yelkenlerin iç yanları. : ALABANDA
Yelkenlerin indirilmesi için verilen komut.: AMORA
Yelkenli gemilerde yelken açmak için kullanılan, yatay bağlanmış, uçları ince göndere verilen
ad. : SEREN
Yelkenli bir tekne. : KEÇ
Yelkenli gemilerde arka direk.: MİZANA
Yelkenli gemilerde gabya çarmıklarını ana direğe bağlayan kısa çarmıklar. : RİLİ
Yelkenli gemilerde gabya çarmıklarını ana direğe bağlayan kısa çarmıklar.:RİLİ
Yelkenli gemilerde gabyarların direklere çıkması için verilen komut.: ARİVA
Yelkenli gemilerde iki direk arasına gerilen üçgen yelken. : VELENA
Yelkenli gemilerde pruva direğinin en altta bulunan ana sereni ve bu serene bağlanan yelken.:TRİNKETA
Yelkenli gemilerde serenlerle donanımlarının bakımıyla görevli tayfa.: GABYAR
Yelkenli ve kürekli eski bir gemi türü.:ÇEKTİRİ
Yelkenli yük teknesi. : SALAPURYA
Yellenme. : ZARTA
Yelve. : FLURYA
Yelyutan’da denilen bir kuş.: SAĞAN
Yemek altı. : ORDÖVR
Yemek bilgisi. : GASTRONOMİ
Yemek listesi. : MÖNÜ
Yemek pişirmek için kullanılan ızgaralı,ayaklı taşınabilir ocak.: MALTIZ
 
Yemek. : AŞ:TAAM
 
Yemeklere,çorbalara ve salatalara mayhoş bir tat vermesi için katılan ve narın kaynatılması ile elde edilen
bir çeşit pekmez.:NAR EKŞİSİ
Yemekten önce,genellikle tuzlu çerezle alınan,çoğunlukla damıtık alkollü içki.:APERİTİF
Yemen ve Etiyopya’da yetişen,yaprakları uzun süre çiğnenince sarhoşluk veren bir ağaç.:KAT
Yemin. : ANT : KASEM : İLA
Yemiş.:BAR
Yengeç. : SERETAN
 
Yeni çıkmaya başlamış ekin. : FİREZ
Yeni doğmuş çocuk. : NEVZAT
Yeni ve parlak.: ÇİL
Yeni Zelanda plakası. : NZ
Yeni Zelanda’da yaşadığı bilinen soyu tükenmiş bazı uçamayan kuş türlerinin ortak adı.:MOA
Yeni Zelanda’nın nemli ormanlarında yaşayan,yeşilimsi papağan.: KAKAPO
Yeni Zelanda’nın yerli halkı.:MAORİ
Yeni,çok yeni olan şey.:NEVİN
Yeni.:CEDİT
Yeniçeri kuruluşunda görevi alaylarda selam törenlerini düzenlemek ve yönetmek olan subay.:ODABAŞI
Yeniçeri ocağına yeni girmiş delikanlı.:CİVELEK
Yeniçerilere verilen üç aylık ücret.: ULUFE
Yeniçerilerin kayıtlı olduğu defter.: ESAME
Yeniden canlandırma,diriltme. : İHYA
Yeniden geri alım vaadiyle satış anlaşması.:REPO
Yer bilimi.:JEOLOJİ
Yer değiştiren maldan alınan vergi.Osmanlılarda gümrük vergisi. : BAÇ
Yer eksenli yörünge üzerine,deneme uyduları yerleştirmek amacıyla geliştirilmiş Avrupa uzay
füzesi.:ARİANE
Yer fıstığı. : ARAŞİT: KİKİRİK
Yer jimnastiğinde,vücudun yatış pozisyonundan ayaküstü duruma geçme hareketi.: KİPE
Yer kabuğunun maddesi. : KAYAÇ
Yer kırığı,fay. : ESİK
Yer mantarı,domalan. : KEME
Yer mantarı,keme. : DOMALAN
Yer mantarı.: KEME
Yer ölçmeye yarar düğümlü ip.:GEZ
Yer ölçümünde uzaklık saptama,hizalama işlemlerinde kullanılan beyaz ve kırmızı şeritler halinde
boyanmış ağaç veya metal çubuk. : JALON
Yer sarsıntılarının oluş kökenini,deprem işleyişini,boyutunu,etkilerini ve alt yapısını araştıran jeofiziğin bir
alt kolu. : SİSMOLOJİ
Yer yuvarlağının yıl içinde Güneşe en uzak olduğu nokta. : AFEL
Yer. : MAHAL
Yerbilimde tekne.: İNEÇ
Yerdeki çamuru kazımak için bir değneğin ucuna geçirilen yassı demir.:CEMEK
Yerdeki karın yüzünde buz tutmuş olan tabaka. : KÖREŞE
Yerden sıçrayan çamur. : ZİFOS
Yere çakılan kısa ve kalın kazık.:ÇAKAK
Yergi ile ilgili.: SATİRİK
Yergi,mizah. : SATİR
Yerin iç yapısı ile yerin sarsıntı ve yük altında dinamik davranışını araştıran bilim dalına verilen ad. :
JEOFİZİK
Yerin üst yapısı ve yerin geçirdiği evrimleri ve değişimleri inceleyen bilim dalı. : JEOLOJİ
Yerinde bırakma. : İPKA
Yerinde duramayan kimse,yönlendirme. : AJİTE
Yerine koyma.: TELAFİ
Yerleştirme. : TABİYE
Yerme. : KOV
Yeryüzünde yalnız Birecik’te Fırat vadisini çeviren kayalarda yaşayan uzun gagalı bir kuş.:KELAYNAK
Yeşil abanoz. : İPE
Yeşil abanozun öteki adı.:AKAMPSİS
Yeşil ırmağın bir kolu. : TERSAKAN
 
Yeşil ırmak’ın antik dönemlerdeki adı. : İRİS
Yeşil ve pembe dalgalı sedef.:ARUSEK
Yeşile çalan toprak rengi. :HAKİ
Yeşilırmak deltasının kuzeydoğu kesiminde, yüzlerce kuş türünü barındıran küçük göl.
: SİMENLİK
Yeşille lacivert arası renk.: ÖRDEKBAŞI
Yeter sayı. : NİSAP
 
Yeterli etkinliği olmayan,bir süre için,geçici.: PALYATİF
Yeterlilik belgesi. :BRÖVE
Yeterlilik. : KİFAYET
Yetimhane.:DARÜLFÜNUN
Yetimler okulu.:DARÜŞŞAFAKA
Yetişmemiş karpuz.: ŞALAK
Yetkili. : MEZUN
Yetkin,olgun. : KAMİL
Yıl aşırı,iki yılda bir.:BİENAL
Yılanbalığıgillerden,Avrupa kıyılarında yaşayan,eti lezzetli büyük bir balık.:MAGRİ
Yılanbalığına benzer,eti lezzetli bir balık. : KUFA
Yılanbalığına benzer,yırtıcı,eti beyaz,göğüs yüzgeci olmayan deniz balığı. : MURANA
Yılancık da denilen,el,ayak ve yüzde kızartı ve şişmelerle kendini gösteren hastalık.:ALAZLAMA
Yılankavi. : HELEZONİK
Yıldırım. : SAİKA
Yıldız çiçeği. : DALYA
Yıldız falcılığı.:ASTROLOJİ
Yıldızların yüksekliğini ve açı uzaklığını gözlemeye yarayan alet. : OKTANT
Yıldızların yüksekliğini ve açı uzaklığını gözlemeye yarayan alet.:OKTANT
Yırtıcı bir kuş. : BALABAN
Yırtıcı kuşlardan bir doğan çeşidi.:ÇAKIRDOĞAN
Yırtık,yarık.:ÇAK
Yısa veya laçka edilmekte olan bir halatın ve zincirin kısa bir süre elde tutulup bırakılmaması için verilen
emir. : AGANTA
Yiğit,cesur,bahadır.:KELEŞ
Yiğit.:CİVANMERT
Yiğitlik,kahramanlık.:CELADET
Yiğitlik,yararlılık.:BESALET
Yirminci asır başlarında ev içi sahneleri canlandıran ve ev yaşamını konu alan resim tarzına verilen ad. :
ENTİMİZM
Yiyeceği ortaklaşa sağlanan toplantı. : ARİFANE
Yiyecek,içecek şey.: AZIK
Yiyecek,içecek,özellikle ekmek : NİMET
Yiyecek. Azık. : NEVALE
Yiyecekleri dondurarak saklayan buzdolabı.:DİPFRİZ
Yiyecekleri önce una ve yumurtaya,sonra istenirse galeta ununa bulayıp kızartmak.:PANE
Yiyen,yiyici kimseler. : AKİLE
Yiyicilik,rüşvet alma. : İRTİKAP
Yoga felsefesini uygulayan derviş.:YOGİ
Yoğrularak yuvarlanmış topak edilmiş bulgur. : TAPAŞ
Yoğun. : KESİF
Yoğunlaç. : KONDANSATÖR
Yoğunluğu çok düşük cam, vernik, kauçuk veya köpük görünüşünde lastiğe benzeyen
madde.: POLİÜRETAN
Yoğunluk ölçer. : DANSİMETRE
Yoğurt,pekmez gibi koyu şeyleri suyla inceltmek,sulandırmak. : ÖZEMEK
Yoğurtlu yumurta yemeği.:ÇILBIR
Yok etme,kökünü kurutma. : ERADİKASYON
Yok olma,yok edilme.:ZEVAL
Yoksul,çıplak,saf,saf ırk.: ARİ
Yol bakımı ve kontrolü için demir yollarında kullanılan küçük araba.: DREZİN
 
Yol çukuru.:KASİS
Yol kontrol ve bakımı için demiryollarında kullanılan küçük araba.: DREZİN
Yol üzerinde oluşmuş çukur.:KASİS
Yol ve tarla kenarlarında yetişen otsu bir bitki.: DEVEDİKENİ
Yol,yapı v.s. yapımında kullanılacak çakılları,taşları kırıp ufalamaya yarayan makine.:KONKASÖR
Yol. : RAH :TARİK
Yolcu.:SAFİR
Yolculukta veya askerlikte kullanılan,boyuna veya bele asılı olarak taşınan,genellikle aba veya deri
kaplı,metal su kabı.:MATARA
Yollarda,toprak damlarda yeri bastırmak veya tarlalarda toprağı ezmek için gezdirilen taş silindir.:LOĞ
Yonga.: TALAŞ
Yontulmuş yapı taşı. : BİÇME
Yorgun,bitkin.:BİTAP
Yorumlama. : ŞERH
Yosma.:KOKET
Yosun sapçığı. : SETA
Yoz beğeni. :KİÇ : KİTCH
Yozgat ilinde ortaya çıkarılan ve Anadolu’nun tam bir kronolojisini göstermesi bakımından büyük önem
taşıyan höyük. : ALİŞAR
Yozgat ilinde ünlü bir höyük.:ALİŞAR
Yön,taraf.:CİHET
Yönetici. : ZİMAMDAR
Yönetmelik.: TALİMATNAME
Yönlü bir eksen üzerinde bir noktanın başlangıç noktasına olan uzaklığının cebirsel değeri.:APSİS
Yöntem bilim. : METODOLOJİ
Yöntem,yol,usul.:RACON
Yudum.:CURA
Yugoslav ulusal dansı. : KOLO
Yumurta biçiminde olan,oval,beyzi.: SÖBE
 
Yumurta biçimli ve sekiz delikli bir flüt. : OKARİNA
Yumurta hücresinin embriyon oluşurken gelişerek aldığı ilk biçim,blastula.: MORULA
Yumurta sarısı,zeytinyağı ve limonla yapılan bir tür koyu soğuk salça.:MAYONEZ
Yumurta ve irmikle yapılan bir tatlı.:REVANİ
Yumurta verimi çok,genellikle beyaz tüylü bir tavuk ırkı.:LEGORN
Yumurta,süt ve un ile hazırlanan tatlı veya tuzlu hamur.:KREP
Yumurta,şeker ve un ile yapılan,yumuşak pasta.:PANDİSPANYA
Yumurtadan yeni çıkmış civcivin ağzının kıyısında bulunan ve zamanla kaybolan sarı renk.:KEF
Yumurtadan yeni çıkmış ve henüz ayakları oluşmamış yavru kurbağa. : İRİBAŞ
Yumurtalarını ekin yapraklarına bırakan zararlı bir böcek. : SÜNE
Yumurtayı kabuksuz olarak kaynar suyun içerisinde pişirmek.:POŞE
Yumuşak çelikten yapılmış üzeri kalay kaplı ince sac.:TENEKE
Yumuşak deri./ Üzerine saydam bir cila tabakası çekilmiş olan eşya. : GLASE
Yumuşak huylu.:HALİM
Yumuşak keçe. : FÖTR
Yumuşak ve gümüş rengi postu için avlanan kemirici bir hayvan. : ÇİNÇİLYA
Yumuşak ve hafif ,odunu doğramacılıkta kullanılan bir Afrika ağacı.: EKABA
Yumuşak ve hafif bir ipekli kumaş. : SÜRA
Yumuşak yer. : NAÇE
Yumuşak:. NAİM
Yumuşama. : DETANT
Yunan abecesinde bir harf.: TETA: ERA: GAMA: ALFA: DELTA : EPSİLON: BETA
Yunan barış tanrıçası. : EİRENE
Yunan dansı. : SİRTAKİ
Yunan felsefe okulu. : ELEA
Yunan mimarlığının üç biçeminden biri. : İON
Yunan mitolojisinde Afrodit’in gözdesi olan genç delikanlı.:ADONİS
Yunan mitolojisinde altın postu aramaya çıkan Argo gemisinin kaptanı.:İASON
 
Yunan mitolojisinde çok hızlı koşmasıyla tanınmış avcı kız.:ATALANTE
Yunan mitolojisinde Dionysos’un ceviz ağacına dönüştürdüğü Lakonia’lı genç kız.:KARYA
Yunan mitolojisinde doğa tanrıçası.: ARTEMİS
Yunan mitolojisinde doğa,vahşi hayvanlar,av,bereket,erdenlik ve doğurganlık tanrıçasına verilen ad. :
ARTEMİS
Yunan mitolojisinde dokuz sanat perisinden biri. : ERATO
Yunan mitolojisinde düz olduğuna inanılan yer çevresinde akan ırmak.:OKEANOS
 
Yunan mitolojisinde evlilik ve kadın yaşamının tanrıçası. : HERA
Yunan mitolojisinde intikam tanrıçası. : NEMESİS
Yunan mitolojisinde Odysseus’un eşi.:PENELOPE
Yunan mitolojisinde savaş tanrısı.:ARES
Yunan mitolojisinde şafak tanrıçası. : EOS
Yunan mitolojisinde toprak ve tarım tanrıçası. : DEMETER
Yunan mitolojisinde tutku tanrıçası: ATE
Yunan mitolojisinde Zeus’un habercisi olan tek kanatlı zafer tanrıçası. : NİKE
Yunan mitolojisinde,kuğu kılığına giren Zeus’la karşılaşması bir çok sanatçıya esin kaynağı olmuş ünlü
kadın.: LEDA
Yunan rakısı.: UZO
Yunan ulusal dansı. : ROMAİKA
Yunanistan’ın plakası. : GR
Yunanlı tarihçi Ksenophon’un Onbinlerin Dönüşü adıyla da bilinen ünlü eseri.:ANABASİS
Yunus balığının iri bir türü. : FALYANOS
Yunus balıklarının yetiştirildiği ve seyircilere gösteri yaptırıldığı deniz suyuyla doldurulmuş havuz. :
DELFİNARYUM
Yurdumuzda da yaşayan bir tür yaban ördeği.: MEZGELDEK
Yurdumuzda da yaşayan ötücü bir kuş. : ÇÜTRE
Yurdumuzda kurulmuş 21 Köy Enstitüsünden biri.:SAVAŞTEPE:KEPİRTEPE.:AKSU:CİLAVUZ
Yurdumuzda yetişen meşe türlerinin uzunca,fındığa benzeyen,sert ve pürüzlü,bir yüksük içinde
bulunan,tanen bakımından zengin meyvesi.: PALAMUT
Yurdumuzda yetişen sofralık bir üzüm cinsi. : HÖNÜSÜ
 
Yurdumuzda yetişen ve palaz’da denilen bir fındık cinsi. : AGRAP
Yurdumuzun bir çok yöresinde yaşayan küçük bir kuş: ALAMECEK
Yurdumuzun hemen her bölgesinde yaşayan ötücü bir kuş. : ÇIVGIN
Yurdumuzun orman alanlarında da yaşayan bir kuş.:TIRMAŞIK
Yurdumuzun sulak alanlarında kışlayan,küçük bedenli bir ördek cinsi. : SÜTLABİ
Yurdumuzun sulak alanlarında yaşayan yabani ördek cinsi.:YEŞİLBAŞ
Yurdumuzun sularında yaşayan ördeğe benzer bir kuş. : KİRİK
Yurt,baba ocağı gibi sevilen şeylerden ayrılmış olan,uzak kalmış olan.: CÜDA
Yurt,sıla özlemi.:DAÜSSILA
Yurtseverlik. : HAMİYET
Yutak yangısı. : FARENJİT
Yuva.: LANE
Yuvarlak ve bombeli bir tür şapka. : MELON
Yuvarlak ve bombeli bir tür şapka.:MELON
Yuvarlak ve yassı biçimli nesne,ağırsak.: KURS
Yuvarlak,yassı ve sipersiz başlık.: BERE
Yuvarsı kemer. : DOM
Yüce,kudretli : . BAYAR
Yüce,kudretli.:BAYAR
Yüce,yüksek. : ALİ
Yücelik,yükseklik. , : ULVİYYET
Yük asansörü.: ELEVATÖR
Yük treni. : MARŞANDİZ
Yüklük,yatak yorgan konulan yer. : MUSANDRA
Yüksek ve alçaktan mermi atabilen top ve havanların bazı özellilerine sahip kısa namlulu
top. :OBÜS
Yüksek basınçlı atmosfer kütlesi.:ANTİSİKLON
Yüksek bir makama sunulan mektup yada dilekçe. : ARİZA
Yüksek dereceli devlet görevlileri ile elçilerin oturması için ayrılan konut.:REZİDANS
Yüksek ısıda pişirilmiş topraktan yapılan vazo,çanak,çömlek gibi nesne. : SERAMİK
Yüksek kabartma gibi bir zemine bağlı veya alçak kabartma gibi yassılaştırılmış olmayan,üç boyutta da
gelişmiş olan heykelcilik yapıtı.:TAMOYMA
Yüksek makamlardaki devlet adamları.:RİCAL
Yüksek sesle inleme. : RENANET
Yüksek sesle yapılan çağrı,duyuru.,tellalla duyurma: CAR
Yüksek sosyete yaşamını seven.:MONDEN
Yüksek tepe,dağ.: KEPEZ
Yüksek,yüce.:BÜLENT
Yükseklik korkusu. : AKROFOBİ
Yükseklik. : İRTİFA: KOT
Yükselme,yücelme. : TEALİ
Yükselteç.:AMPLİFİKATÖR
Yükselti.: RAKIM
Yükümlülük.:VECİBE
Yün eğirme aracı.:KİRMEN
Yün eğirmekte kullanılan çıkrığın adı.Pamuk ipliğini saran el çıkrığı. : ALAMİT
Yün kumaşların havlarına kıvırcık görünüm kazandırmak için yapılan uygulama: RATİNAJ
Yün veya pamuk gibi maddeleri tokmak ile kabartan kimse. : HALLAÇ
Yünden dokunmuş yaygı,kilim. :SİLİ
Yünden dövülerek yapılan kalın ve kaba kumaş. : ABA
Yünlü yada pamuklu bir dokuma. : ABADAN
Yünsü tüylü bir av köpeği cinsi.:BARBE
Yürek atışı. : DARABAN
Yürek darlığı.,aşırı sıkıntı,kaygı,bunaltı. : ANKSİYETE
Yürek paralayan,tüyler ürpertici.:CANHIRAŞ
Yürüme korkusu.: BASİFOBİ
Yürürlükte bulunan antlaşmalara göre olması gereken veya süregelen durum : STATÜKO
 
Yürütme.:İCRA
Yürüyen merdiven. : ESKALATÖR
Yüz altı taşla oynanan bir oyun. : OKEY
Yüz güzelliği.:CEMAL
Yüz örtüsü. Peçe. : NİKAP : YAŞMAK : BÜRGÜ
Yüz,çehre,beniz.:BET
Yüzgeçleri dikenli ve zehirli bir balık.: BARSAM
Yüzgeçlerinde zehirli dikenleri bulunan,eti beyaz ve lezzetli bir balık.:İSKORPİT
Yüzme havuzu.PİSİN
Yüzölçümü. : MESAHA
Yüzü çiçek hastalığından kalma küçük yara izleri taşıyan,aşırı çiçek bozuğu olan kimse.:ÇOPUR
Yüzü yay biçiminde bir çeşit keser.:AYDEMİR
Yüzün rengi,bet beniz. : NEVİR
Zaç yağı,sülfirik asit.:KARABOYA
Zakkum : AĞI AĞACI
Zaman,vakit (yerel sözcük) :ADAR
Zamanbilimi.Zaman dizini. : KRONOLOJİ
Zamansız,uygun zamanda olmayan. : NAGAH
Zambakgillerden bir kır bitkisi,mahmur çiçeği.:ÇİĞDEM
Zambakgillerden,beyaz renkli ve güzel kokulu bir çiçek. : SÜMBÜLTEBER
Zambakgillerden,soğanından ilaç olarak yararlanılan bir takım maddeler elde edilen bir bitki.:ADASOĞANI
Zambiya’nın başkenti. : LUSAKA
Zamir. : ADIL
Zamklı cila. : LIKA
Zar ile oynanan kumar.:BARBUT
Zararlı bir bitki./Koyunlarda görülen bir hastalık. : KARAMUK
Zatülcenp. : SATLICAN
Zatürree.: PNÖMANİ : BATAR
Zayıf ve cılız. : ENEZE : DEBİL : HIRA
Zayıf,çelimsiz,etsiz.: LAGAR
Zebercet taşı.: PERİDO
Zehiriyle ünlü olmasına karşın insanlar için tehlikeli olmayan bir örümcek türü.:TARANTULA
Zehirlemek,ağılamak.: OTALAMAK
Zehirli bir bitki türü.:BALDIRAN
Zehirli bir örümcek cinsi. : AKALAR
Zehirli bir örümcek türü. : KARADUL
Zehirli bir örümcek türü.:BÖ
Zehirsiz,çok güçlü büyük bir yılan.:PİTON
Zeka geriliğinin ileri bir şekli.,doğuştan ahmak,aptal. : İDİOT
Zeka. :ANLAK
Zeki,anlayışlı,akıllı kimse.: FEHİM
 
Zen düşünmenin ereği olan ruhsal uyanış.: SATORİ
Zencefilgillerden ıtırlı bir bitki.:KAKULE
Zengin bir kadının yardımcısı olan,onun ,işlerini yapan kadın.:NEDİME
Zengin. : VARSIL
Zeravent’de denilen ve kökleri halk hekimliğinde kullanılan sarılgan bitki.:LOĞUSA OTU
Zerdüşt dininde Ahura Mazda’nın oğlu olan ateş tanrısı. : ATAR
Zerdüşt dininin iyilik tanrısı. : AHURAMAZDA
 
Zerdüşt dininin kutsal kitabı.:AVESTA
Zevk ve eğlenceye düşkün,uçarı.: SEFİH
Zeytin biçiminde,beyaz unlu,tadı mayhoş bir yemiş. : İĞDE
Zeytingillerden bir ağaç ve bu ağacın beyaz,eflatun veya pembe renkte,güzel kokulu çiçekleri.:LEYLAK
Zeytinin sıkılıp yağı alındıktan sonra geriye kalan küspesi. : PİRİNA
Zeytinyağı çıkaran kimse. : ZEYTAN
Zeytinyağı,soğan ve maydanozla yapılan bir tür fasulye salatası.:PİYAZ
Zeytinyağında kızarmış sarımsak ve rendelenmiş domates ile yapılan garnitür.:PROVANÇALE
Zıplama,sıçrama. : RAKADAN
Zırh veya silah.:CEBE
Zırh.Silah.:CEBE
Zırhlı hayvan.: TATU
Zihin açıklığı.:FİTNAT
Zihin.:AN
 
Zihinsel özürlü.:MONGOL
Zikreden,anan. Tekkelerde ayinde ilahi okumakla görevli hanende. : ZAKİR
Zikreden,anan.:ZAKİR
Zimbabwe’nin başkenti. : HARARE
Zimbabwe’nin eski adı.:RODEZYA
Zina işleyen. : ZANİ
Zirve,doruk. : ŞAHİKA
Zona. : HERPES ZOSTER
Zonguldak yöresine özgü bir halk oyunu. : AMANİ
Zoolojide kuyruklular.: URODEL
Zorba.:CEBERRUT.:MÜSTEBİT
Zorla alma.:GASP
Zorlama,bir işi zorla yaptırma.:ZECİR
Zorlu ve ezici güç.:SATVET
Zorlu,katı,şiddetli.: YEĞİN
Zulümler,kıyımlar.: MEZALİM
Zurnalarda,kamış düdüğün bulunduğu lüleye takılan yuvarlak plaka.:AVURTLAK
Zurnalı ve tulumlu bir çalgı.:GAYDA
Zurnanın dudaklara gelen kamış bölümü. : SİPSİ
Zümrüde benzer değerli bir taş. : ZEBERCET
Züppe. : DANDİ: SNOP
 
   
 
  type="text/css">  
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol